Ya CHP’nin eline geçerse!

Ya CHP’nin eline geçerse!

YA CHP’NİN ELİNE GEÇERSE!..

Geçen Cuma, Çam - Sakura Şehir Hastanesi’ndeydim.

Hastane, ismine yakışır şekilde hastane değil sanki mini bir şehir

Ama…

Her şeyi ile tıkır tıkır işleyen mini bir şehir.

Hastane alnında ‘yok’ yok…

Bir şehirde bulmak istediğiniz her şey ama her şey var diyebilirim.

Bunun için çocuklarım, gezmek için AVM yerine Çam-Sakura Hastanesi’ne gitmek istediklerini defalarca bana söylemişlerdir.

Günlerden Cuma

Haliyle İstanbul’un her yerinde olduğu gibi hastanenin içi-dışı, ana-baba günü.

Kalabalık ama her şey inanılmaz bir şekilde saat gibi işliyor.

O trafiği ve kalabalığı görünce, ister istemez içimden “arabaya yer bulabilir miyim, Cuma namazından önce işlerimi bitirebilir miyim” gibi endişeler geçti.

OTOPARK VE ZENGİNLİĞİ ÖZÜMSEMEK!..

Tayyip Baba” kısa sürede zenginler sınıfına çıkardığı için bize sunulan bu üstün hizmetlere nasıl tepki vereceğimizi hâlâ kavrayabilmiş değiliz.

Burada da onu gördüm.

Hastanede bize sunulmuş olan otopark hizmeti, gayet mükemmel ama biz hala zannediyoruz ki, Çapa’da, Haseki’de veya Cerrahpaşa’da olduğu gibi, hastaneye yanaştığımızda ufacık bir yer bulduk mu, hemen oraya park ederek, bir an önce hastamızı yetiştirme telaşı vardı ya…

Sonra çıktığımızda arabamızı bulamaz ve bir yandan hastamızla diğer yandan ayakkabı görevini yapan arabamızın nereye çekildiğini öğrenmeye çalışır, peşinden koşturur, perişan olurduk ya.

Zihni hala orada kalmış olanlar var.

Derya deniz kadar geniş (üstelik bedava) olan otoparka girer girmez bulduğu bir köşeye veya yol kenarına sığıntı gibi gayri nizami olarak ve yolu daraltarak park eden o kadar çok kişi var ki, hayret ettim.

BUNUN İÇİN BELKİ DE BİR NESLİN GEÇMESİ GEREKECEK!..

Halbuki;

Birinci ve ikinci kat otopark dolu ama üçüncü otopark alanı ‘bomboş’ denecek kadar boş.

Yani;

Üçüncü otopark katına inip, arabanızı nizami olarak park etmeniz, sizin en fazla 3 dakikanızı alır ama o 3 dakika için insanımız her iki otoparkı herc-ü merç hale getirmeyi becermiş.

Dedim ya!

AK Parti öncesi hastane ve hastane civarında park etme fobisi zihinlerden henüz kazınmış değil. Bu konfora alışmak için bir neslin geçmesi gerekiyor.

YÜRÜYEN MERDİVEN VE ASANSÖRLER…

Üçüncü kat otoparka inerseniz, 3 dakika kaybedersiniz dedim ya!.. İnanın o kadar kayıp da olmuyor.

Ya hu arkadaş o ne güzel bir yürüyen merdiven sistemidir böyle…

Hadi tıkır tıkır işlemesini anladık. O merdiven basamakları nasıl oluyor da bu kadar kalabalık ve bu kadar uzun zamandır işlediği halde, dün takılmış gibi gıcır gıcır duruyor. Bu nasıl temizlik; bu nasıl intizam böyle!

CHP’NİN ELİNDE OLSA!..

İçimden;

Allah’ım ne olur bu tıkır tıkır işleyen sistem hep senden korkan sana itaat eden çalışkan fedakâr hizmet ehlinin elinde kalmaya devam etsin” diye dua ediyorum.

Bu duamı, muhalif biri duysa;

Sen AK Parti’ye dua ediyorsun!” diyecek ama umurumda değil; ne derlerse desinler.

Çünkü biliyorum ki;

CHP’nin eline geçince, metronun gayet güzel işleyen o yürüyen merdivenleri ne hale geldi biliyoruz.

İstanbulluların sabah-akşam duraklarda çektikleri çileleri gördükçe içim ürperiyor. Yürüyen merdivenlerin bozuk olup çalışmadığı yetmiyormuş gibi şimdi de metro istasyonunu kanalizasyon suları basmış.

Düşünüyorum da;

Ya bu güzelim hastaneler de CHP’nin eline geçerse o hasta halimizle n’coluruz?

MEDENİYET BU İŞTE!..

Hastane katına çıkınca, bir hastaneye değil gürül gürül neşeyle akan bir şehrin ortasında olduğunuzu sanıyorsunuz.

Ortalık pırıl pırıl temiz…

Her tarafta size yardımcı olmak isteyen gayet güzel giyimle personel var.

Ellerindeki kâğıdı uzatıp, soranlara en ufak bir kabalık göstermeden yol tarifi yapıyor nereye başvuracağınızı göstermek için hazır bekliyorlar.

Bir anda geçmişte yaşadıklarımız film şeridi gibi önümden geçiyor.

Kocaman ama köhnemiş o eski binalarda elinizde kâğıtlarınız, oradan oraya koşturur, size yardımcı olacak bir Allah’ın kulunu bulamazdınız.

Koşar adımlarla geçen beyaz önlüklü birini gördüğünüzde, yardımcı olması için yanaşır ama yanaşmanızla birlikte zılgıtı yemeniz bir olurdu.

Şimdi ise her katta en az 5-10 noktada gençler hazır vaziyette bekliyor; sizi gideceğiniz yere yönlendiriyorlar.

POLİKLİNİKLER…

İnternetten zaten randevunuzu almışsınız. Yönlendirme işaretleri, blok numaraları vs. her şey ama her şey mükemmel.

Yani;

Hiç kimseye sormadan rahatlıkla muayene olacağınız polikliniği bulabilirsiniz.

Ama daha önce burası için ‘mini’ demiştim ya!.. Ancak şu anda gördüğüm manzara ile hiç de mini bir şehre benzemiyor. Çam-Sakura Hastanesi, orta ölçekte bir şehir diyebilirim.

Haliyle her çıktığınız kat veya bölümde sora sora gidiyorsunuz. Her katta bol miktarda danışma hizmeti veren var ve o kadar kalabalığa rağmen hiç kimse sizden acizlenmiyor.

Sıra alıp, kayıt yaptırıyoruz ve tam vaktinde sıramız geliyor.

Yani;

Bir hafta önce bize “saat 10:30’da muayene olacaksınız demişlerdi. Sıramızı beklerken hasta sayısı ve saate baktım hanıma ‘yetişmez!” dedim. 10:25’te ismimiz ekranda çıkınca içimden bir daha teşekkür ettim. Çünkü yapılacak tahliller için bir sürü işlem daha var. Cuma namazını kaçırırım diye tedirgin olmuştum.

ÇOK MU UZUN SÜRDÜ?..

Hayır!

Ancak şu kadarını söyleyeyim:

Doktorun, yapmamız gereken görüntüleme ve tahlil işlemleri için eğer; CHP’nin eski genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun genel müdürü olduğu sigorta hastanelerinin birinde yapılmış olsaydı bizim en az bir ayımızı alırdı.

Şimdi ise tüm bunları yapıp Cuma namazına yetiştim.

CUMA NAMAZI…

İşlerimizi bitirip, namaz için mescide gittiğimde boş olduğunu gördüm.

Meğerse Cuma namazları, üçüncü otopark katında mescit haline getirilmiş bir yerde kılınıyormuş. Yukarıda bu katın boş olduğunu yazmıştım. Daha doğrusu az araç var. Bu kadar büyük cemaati de ancak bu kadar büyük bir alanda sığdırmak mümkün. Hoparlör, ışıklandırma, ısınma vs. tamam olduktan sonra, daha ne… Hoca da gerek kıraat gerekse vaaz ve hutbesi güzeldi.

EKSİK OLAN BİR ŞEY YOK MU?..

Bu kadar insan kalabalığının olduğu bir yerde eksiklik olmaz mı?

Ama!..

Bu kadar güzel hizmetlerin yanında o kusurları görmüyorsunuz.

Zaten kusurların çoğu, hizmet kalitesinin bu kadar yüksek olacağını henüz özümsememiş insanımız tarafından yapılıyor.

SON SÖZ…

Aman ha dikkat!

Bir anlık kızgınlıkla bu güzelim müesseseleri CHP’ye kaptırmayalım.

Yoksa halimiz İETT otobüslerinden beter olur…

Benden söylemesi.

.

Emin Batur, dikGAZETE.com

 

...