- 04-12-2023 07:11
- 2196
“YENİ ANAYASA” TARTIŞMALARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Geçtiğimiz yüzyıldan beri ABD’nin Türkiye’ye sürekli olarak etkili bir şekilde müdahale ettiği, birçok konuda yönlendirdiği iddia edile gelmiştir.
Atatürk zamanında böyle bir olayın olduğuna dair herhangi bir emare yok.
ABD’nin Türk Solu’nu kontrol etmek için önce İnönü’yü kendisine bağladığı iddia edilir, tartışmalı bir konudur.
Daha sol görünümlü Ecevit ise Robert Kolej mezunudur.
Amerika Birleşik Devletleri'nin baskısıyla 1971 yılında yasaklanan haşhaş ekimini, Başbakan Ecevit 1 Temmuz 1974'te serbest bıraktı. Bu durum sonrasında ABD, Türkiye'ye ambargo uygulamasına başladı.
Gariptir ki, 1. Ecevit Hükümeti henüz 1 yılını bile doldurmamış iken, bu haşhaş ekimi olayından 5,5 ay sonra, Ecevit başbakanlık koltuğunu kaybetti.
Denir ki; bir devletin önemli bir yetkilisi, resmi toplantıda bulunduğu herhangi bir Avrupa ülkesindeki bir toplantıda, o ülkenin devlet adamına hakarete varan sözler ederse, kafa tutarsa onlar anında karşılığını verir.
Ancak ABD’deki bir resmi toplantıda, ABD’nin devlet adam(lar)ına hakaret edilirse, kafa tutulursa hiç sesini çıkarmaz ve karşılık vermez(ler). Ancak toplantıdan dönerken, aracınızın lastiği patlar ve kaza geçirirsiniz.
İmambakır Üküş “izin vermiyoruz” diye kendisini paralasa da, bir videokaset operasyonu ile göreve gelen son proje KK da, 13 seçim yenilgisinden sonra koltuğu zoraki bırakmıştır.
Ecevit ile KK arasındaki CHP genel başkanlarını, yazının uzamaması için es geçiyoruz.
Sözde ABD karşıtlarını, yani Türk Solu’nu kontrol eden ABD, sağı ilk zamanlar kısmen rahat bırakmıştır.
Zaten ABD tarafından kontrol edilen Türk Solu’nun aşırılıkları nedeniyle, sağ kesim nispeten gönüllü ABD muhibi olmuştur.
Fakir Anadolu çocuklarının yönetimde yer aldığı Türk Milliyetçilik Hareketi’nin her canlanışında, bir darbe yaptırılmıştır.
Türk Solu hareketinin yönetimini kontrol eden ABD, tabanda 68’liler kuşağından gelen bir halk hareketinin canlandığını görünce, 1971 darbesini yaptırmıştır.
Keza bir köylü hareketi görünümlü milliyetçi ülkücü gençler, bürokrasi ve üniversitelerde görev almaya başlayıp, görevlerini de bihakkın yaparak, sempati toplamaya başlayınca da 1980 darbesi yaptırılmıştır.
Yani çekiç, yeri geldikçe ve gerektikçe hem nala hem mıha vurulmuştur.
Ülkücü kesim, 1980 öncesinde “Ne Amerika ne Rusya ne Çin – Her şey Türklük için” sloganını kullanmaya başladığı zaman, ABD’nin 1980 Darbesi için fitili ateşlediği ve CIA’ye talimat verdiği söylenir (Bunu ifade eden –adı bende mahfuz- MİT’in bir eski müsteşarıdır).
Nilüfer Koçyiğit’in merhum eşi, Kilisli ünlü silah kaçakçısı Bekir Çelenk, Günaydın Gazetesi’ndeki röportajında “İstanbul’un tenha bir sahiline yanaştırdığım silah dolu teknedeki silahların yarısını gecenin bir vakti solculara, diğer yarısını ise gecenin diğer bir vaktinde sağcılara teslim ederdim. Kaçak silahları yakalatmaktan korkmazdım ama iki grubun aynı zamanda silah teslim almaya gelmesinden ve karşılaşmalarından çekinirdim” cümlesi halen Günaydın Gazetesi arşivindedir.
Günümüze gelirsek, tarikat/cemaat görünümlü uzaktan kumandalı gruplar eliyle, yerel ve merkezi bürokrasi tam ele geçirildiğinde, yapacak çok şey kalmayacaktır.
Askeri liselerin ve harp okullarının kapatılıp, sivilleştirilmesi de yerli ve milli ayağıyla bize yaptırılmıştır. Örnekler çoğaltılabilir.
Türkiye, topyekûn bir savaşa girmeden bir 5-10 yıl daha gidebilirse, ne ala.
Hamas’a, dünyanın farklı ülkelerinden müzik festivaline gelenleri kaçırttırarak, Gazze, yeryüzü coğrafyasında dümdüz edilmektedir.
Filistinlilerin bile Hamas hakkında “Ettiklerini buluyorlar” penceresinden baktığı bir ortamda “Hamasçı” görüntüsü çizmek, Dünya’da yalnızlaşmamızı sağlayacaktır.
Kısaca, bu ülkede ne solcular gerçek ABD karşıtı solcu, ne de yerli ve milliler, ABD karşıtı milli.
Asıl ağa ABD, biz maraba.
İşini de kâhyalarına (yerli ve milli işbirlikçilerine) yaptırıyor.
Dikkatinizi çekmiştir, makalenin sonuna geldim ama yazının başlığında sözünü ettiğim yeni anayasa ile ilgili herhangi bir cümle geçmedi.
Gerek de yok zaten.
Arif olan anladı.
Her ne kadar Orhun Kitabeleri’nde aynen böyle yazmıyorsa da;
Ey Türk! Titre ve kendine dön.