Türk Pediatri Kurumu (TPK) tarafından, ’Çocuk ve Çevre’ temasıyla düzenlenen 52. Türk Pediatri Kongresi bin 300 kişinin katılımıyla Antalya’nın Kemer İlçesi Beldibi Turizm Merkezi’ndeki bir otelde başladı. Türk Pediatri Kurumu Başkanı İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Prof. Dr. Mehmet Vural, Türkiye’de 15 senedir sağlıkta bir değişim yaşandığını aktararak, genel sağlık sigortası kapsamına giren nüfusun arttığını ve koruyucu hekimlik işlevlerinin aile hekimlerine yüklendiğini savundu.
“ HER 10 BİN KİŞİYE 26 HASTANE YATAĞI”
Son yıllarda sağlık hizmetlerine ulaşımda büyük bir kolaylık sağlandığına değinen Prof.Dr. Vural, “ Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı verilere göre son 10 yılda ülkemizdeki hastane sayısı yüzde 10, hastane yatağı sayısı yüzde 25 artış gösterdi. Bu dönemdeki nüfusumuzun yüzde 5 arttığını göz önüne alırsak, göreceli olarak yataklı sağlık hizmetlerinde sayısal bir düzelme sağlandı. Tüm bu ilerlemelere rağmen ülkemizde her 10 bin kişiye 26 hastane yatağı düşerken Avrupa’da bu rakam 53’tür. Yani hastane hizmetleri açısından hala Avrupa’nın gerisindeyiz” ifadelerine yer verdi.
“ÜLKEMİZDE ÇOK DÜŞÜK”
Prof.Dr. Vural şöyle konuştu: “ Ayaktan verilen hizmetlerde de bir artış sağlanmıştır son senelerde. 2000 yılının başlarında kişi başına yıllık ortalama 2,2 doktor muayenesi yapılırken, şimdilerde kişi başına yıllık ortalama 8,2 doktor muayenesi için müracaat yapılıyor. Yani halkımız ortalama 4 kez daha fazla doktora başvurmaktadır.
“TIP FAKÜLTESİ SAYISI ARTTI”
Türkiye’de doktor açığını kapatabilmek için tıp fakülteleri sayısında büyük bir artış yaşandığını vurgulayan Prof.Dr. Vural, “1990 yılında ülkemizde 25 tıp fakültesi bulunurken, günümüzde bu sayı 74’e yükselmiştir. Tıp fakültesi zenginliği açısından dünyada 5. sırada yer almaktayız. Bu sayının İngiltere’de 32, Almanya’da 36 olduğunu göz önüne alırsak, sahip olduğumuz tıp fakültesi sayısının ne kadar yüksek olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Tabii eğitim kurumlarının sayısında yaşanan böylesine önemli artışlar, beraberinde buralarda verilen eğitimin kalitesi ile ilgili soru işaretleri de ortaya çıkarmıştır”dedi.
“SAĞLIKLI GEBELİK”
Sağlıklı bir çocuk için en önemli faktörün sağlıklı bir anne ve sağlıklı bir gebelik olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Vural, “ Oysa hala çok sayıda genç kızımız ergenlik döneminde evlenmekte ve anne olmaktadır. Son 20 sene içinde ergen anne oranımız yarı yarıya azalmış olsa da 2013 senesinde her 100 ergen genç kızın (15-19 yaş arası) 5’ i anne olmaktadır.
“GEBELİK TAKİBİ”
Gebelik takibinin sağlıklı bir anne için önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Vural,“ Yeterli derecede takip edilen gebelik (gebelik sırasında 4 kereden daha fazla muayene olunması) oranı 1990 başlarında yüzde 36’lardan, günümüzde yüzde 89’lara çıktı. Yine aynı tarihler arasında sağlık kurumlarında yapılan doğum oranları yüzde 60’lardan yüzde 97’ye çıktı. Bu artışlar hem anne hem de bebek sağlığı açısından çok büyük önem taşımakta ve çok olumlu gelişmelerdir” diye konuştu.
“SEZARYEN YÜZDE 20’YE İNDİRİLMELİ”
Anne ve bebek sağlığını kötü yönde etkileyen yeni bir olgunun sezeryen doğum olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Vural, “ Günümüzde doğumların yüzde 50’ si sezaryen ile yapılmaktadır. Sadece 15 sene önce bu oranın yüzde 20 olduğunu düşünürsek, bu artışın ne kadar hızlı ve ne kadar gereksiz olduğunu da bir kez daha fark etmiş oluruz. Tabii ki sezaryen doğumun gerekli olduğu tıbbi durumlar vardır ve hem anne hem de bebek için hayat kurtarıcı olur.
“SEZARYENİ POLİSİYE ÖNLEMEZ”
Normal doğum oranlarının arttırılıp, sezaryen doğum oranlarının azaltılması gerektiğini işaret eden Prof. Dr.Vural,“Ancak bunun bir dönem denendiği gibi polisiye yöntemlerle değil de annelerin bilinçlendirilmesiyle yapılması gerekmektedir. Annelerden normal doğum yönünde bir talep ortaya çıkmadan, bu oranların düzeltilmesi mümkün olmayacaktır” dedi.
“ANNE İLK DAKİKALARDA BEBEĞİNİ EMZİRMELİ”
Bebeklerde emzirmenin önemine de değinen Prof.Dr. Vural, “ Sağlıklı bir süt çocuğu (1 yaş altı dönem) ve yine ileri yıllarda sağlıklı bir çocukluk için çok büyük önem taşımaktadır.
“TEK TEK AŞILAMA YÜZDE 90”
Çocuklarda aşılanmanın önemine de değinen, Prof.Dr. Vural, “ Çocuk sağlığı açısından çok önemli bir koruyucu hekimlik yöntemidir. Bu gün itibariyle, gelişmiş ülkeler arasında bile en çok sayıda hastalığa karşı aşılama yapan ülkelerden biri konumundayız.
“DİJİTAL DÜNYADA 3-4 YAŞIN ÖNEMİ”
Dijital ortamda fazla yaşayan çocukların konuşmalarının geciktiğine değinen Prof.Dr. Vural, “Otistik bir takım bulgular oraya çıkıyor. 2-3 yaşına kadar çocukların dijital dünya ile temas etmemelerini öneriyorum. Aileler çok mutlu oluyor çocukları Ipad kullanmaya başladıklarında. Oysa o Ipadler zaten 3-4 yaşındaki çocukların kullanabilmesi için yapılmıştır. Kullanabilmesi çocuğun zeki veya başarılı olduğunu göstermez. Ama bu şekilde yorumlanıyor” dedi.
“AŞILARIN YAPILMASI GEREKİYOR”
Türkiye’deki aşı yapılmalımı yapılmamalımı tartışmalarına da değinen Prof.Dr. Vural, “ Aşıların yapılması gerekiyor, aşılar sadece kişinin çocuğunu değil toplumu da koruyor. Siz aşı ile hastalık riskini azaltırken, etrafa bulaştırmayı da önlüyorsunuz. TPD aşılamanın arkasındayız. Aşılanma çocukların hakkıdır ve bu hak ellerinden alınmamalıdır” dedi.
“ SURİYELİ ÇOCUKLAR NEDENİYLE AŞILAMA ÖNE ÇEKİLDİ”
Prof.Dr. Vural, Suriye’li çocukların aşı durumunda ise şu bilgileri verdi: “Riskler artıyor. Sağlık Bakanlığı buna bağlı olarak bir takım aşıları öne çekti. Bizde takip ediyoruz. Kızamık aşısı normalde 1 yaşında yapılırdı ama 9 aya indirildi. Niye risk arttı. Birinci yılda yeniden kızamık aşısı yapılıyor. Risk artınca aşılama öne çekildi. Türkiye’de her sene 60 bin Suriyeli yeni doğan bulunuyor.”
“EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK”
Herkese Bilim ve Teknoloji Dergisi Editörü, Orhan Bursalı, çevre eğitiminin geniş bir boyutunun olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu noktada derin sorunlarının olduğunu söyledi. Türkiye’de çocukların eğitime ulaşım eşitsizliği yaşadığına değinen Bursalı, “Gelir dağılımı eşitsizliği, bütün bunlar çocukların geleceğini etkileyen temel faktörlerinden biridir. Ülkemizde çocuklar arasında eşit bir eğitimim olduğunu söyleyemeyiz. Çocukların yeteneği doğrultusunda, doğuştan aldıkları yetenekleri, dışa vurabilecek ve bunu gerçekleştirebilecek bir atmosfer var mı yok mu temel sorunumuzdur.
“ÇEVRE POLİTİKALARI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ”
Gazeteci Güven İslamoğlu, doğada bir yok oluşun söz konusu olduğunu vurgulayarak, günümüzde çocukların doğadan kopuk yaşadığını kaydetti. Doğayla barışık çocuk yetiştirilmesiyle doğanın korunabileceğinin altını çizen İslamoğlu, “ Ama çoğumuz cebimizde para olursa doğaya çıkıyoruz. Rahat ettiğimiz zaman doğaya çıkıyoruz.