BEYLERİN ŞEHRİ ve DERSLER 1
Kayınvalidemin rahatsızlığı ve Beyşehir Devlet Hastanesi Palyatif bakımında yatması sebebiyle 90 günü aşkındır sevdiğim Beyşehir’deyim. 3 kardeşinin en fedakârı eşim de 24 saat annesinin başında. Benim de zamanım bol olduğundan yakın bölgenin tüm tarihi ve doğal dokularını bir kez daha görmek fırsatım oldu.
Tahmin edeceğiniz gibi, tarihimiz çok zengin, lakin bu güzellikleri korumasını beceremiyoruz ve yerli ve yabancı turistlere anıtların sunumu da perişan.
3 ayı aşan zaman zarfında, hiçbir yerde ve hiçbir bölgede ve hatta ilçe içerisinde ne bir başkan ve ne de yardımcılarından bir yetkiliyi maalesef görmedim, tabii ki belediye seçimleri dönemi hariç.
İlçe merkezinin trafik durumu ise berbat. Park sorunu devam ediyor. Salı pazarına doğru giderken, araçlar arasından yürümek dahi çok zor ve riskli. Buna ilave motor ve bisiklet kullananlar trafik yasalarına tabi değiller ve sanki tesadüfen yaşıyor gibiler.
Trafik lamba işaretlerine ise genelde uymuyorlar, “dur, yol ver” işaret levhaları noktasında bırakın durmayı, hız dahi kesmiyorlar. Sürücülerde başlık, dizlik gibi gerekli koruyucu aparatı olanlar, onda bir seviyelerinde. Bu nedenle de dünyada en çok ölümlü kazalar Türkiye’de.
Gençlerin çoğunlukla kullandığı bazı motorlar ise, bırakın kamyonu, bir uçaktan daha fazla ses çıkartarak, insan sağlığını tehdit ediyorlar, kul hakkını, hasta yatanları da düşünen yok.
Polisimizin de herhalde çok daha mühim işleri var! Konu ile ilgili dilekçe vermeye gittiğim ve hayatımda ilk defa uğradığım Beyşehir Kaymakamlığı’nda idari mülki amirimiz Kaymakam Mehmet Kemal beye de “yaşanılan sıkıntıları ve tehlikeleri” 8 Haziran günü, makamında anlattım. Lakin anlattığım bu dertler karşısında O’nu rahatsız ettiğimi hissettim, kısaca sorunları çözme konusunda pek istekli görmedim. Onun da herhalde çok daha önemli işleri vardı! Umarım uyarılarım, ilerde iki cihanda da karşısına çıkmaz!
Biz dertlerimizi dökmeye devam edelim…
Tabii ki Beyşehir’in en önemli dertlerinden öncelikli olanı Konya’nın denizi gölümüzün her geçen gün küçülmesidir ve maalesef 20 - 30 sene gibi süre sonra kuruyup, yok olma ihtimalinin gündemde olduğunun yetkililerce ifade edilmesidir.
Bu beklenen faciayı engellemek, en azından geciktirmek için, bir kişi istisnasız tüm fertlerimizin bu konuda kendisini vazifeli kabul etmesi şarttır.
Bir damla suyun dahi tasarruflu kullanımına çok dikkat etmemiz, mücadele etmemiz gerekiyor.
Göl suyunun tarımda, evlerde ve çevresindeki barajlarda kullanılması yönetimi iyice gözden geçirilmelidir.
Biliyoruz ki, Göl yok olursa Beyşehir de yok olacaktır. Artık Beylerin şehri olmayacaktır.
Bu hususta ayrıca kar ve yağmur bolluğu için Rabbimize dua ediyoruz.
İfade edilen bütün dertlerin acilen çözümü için başta Büyükşehir ve ilçe Belediye Başkanı, Kaymakam bey ve diğer tüm yetkililerimizin mazeretlere sığınmayarak söz konusu sıkıntıların acilen çözmeleri için çok çooook çalışmaları ve bu güzel yolda terlemeleri için de dua ediyoruz.
Diğer bir büyük sorun ise, çok zengin tarihi anıtlarımızdaki dağınıklık ve ilgisizliktir; “Kokuşmuşluk” desem ağır olur mu, bilmem?
UNESCO Dünya Mirası Listesindeki Eflatun Pınarı ve Fasıllar Tarihi Taş Anıtları çöplük içinde. Gören bir pişman, gelmeyen 2 pişman.
Hititler, iki bin sene önce büyük bir teknoloji ve ustalıkla inşa ettikleri su anıtlarının bu günlerini tahmin etselerdi, asla Beyşehir’e yerleşmezlerdi!
Düzensizlik ve çöp had safhada. Mükemmel görsel şölen olması gereken yerler, çöp ve düzensizlik içinde. Bir yetkili ve sahiplenen kimse yok. Bazen yan tarafta kafe sahibi bir genç, bölgeye sahip çıkıyor, anıtla ilgili sorulara da cevap veriyor. Girişte anıt bilgi tabelaları hurdaya dönmüş. Ama yerden çıkan pınar, bu ilgisizliğe inat pırıl pırıl ve 24 saat sessizce akıyor; “Laf değil, iş üretin” der gibi…
Fasıllar’ın durumu, Eflatun Pınarı’ndan daha vahim. Bilgilendirici bir tabela dahi yok, yol berbat toz duman, taş devrinin yolları gibi ve bir araç park yeri de yok. İki aracın çıkış veya inişte karşılaşmaması için dua ediyoruz. Dünyanın en büyük taş anıtlarından 3 bin 500 senelik ve 72 tonluk dev anıt eser, Fasıllar’da yerlerde sürünüyor. Hitit ve Mısır Firavunu arasında ve tarihte yapılan ilk yazılı antlaşma “Kadeş Barış Antlaşması” anısına yapılan bu dev anıt, ölümüne bırakılmış gibi.
ABD New York 2020 gezimizde “300 senelik basit bir bakır çan görmek için” yüzlerce turistle birlikte sıra beklemiştik. Pırıl pırıl ve güvenlik çemberindeki bir bina içindeydi. Giriş de biletli. Bizde ise binlerce senelik tarihi anıtlarda bırakın para kazanmayı, her yer çöplük içinde, güvenlik sıfır ve sanki “beğendiğini al evine götür” der gibi, soran yok, yetkili yok!
Bir vurdumduymazlık ki, içler acısı, kafamız kumun içinde sanki?
Cennet ülkemin, zengin mirası eriyip gitmekte, yetkili kime sorsan, herkesin onlarca sayacağı (başarısızlık) mazereti var!
Başarısızlar, dal budak etmiş sayısız mazeretlerinin gölgesi altında hayatlarına devam ederler…
Başarılı olanların ise mazaretleri yoktur, eserleri vardır…
Bu arada elleri kanlı İsrail zalimleri ve çocuk katili PKK ve bunlara dur diyemeyen liderler ve Diyarbakır Anneleri’ne sessiz kalanlar iki cihanda da hesap verecektir.
Zalimler unutulur mu? Boykotlara devam!..
Selam ve saygılarımla…
Not:
3 aydır sık sık uğradığım Devlet Hastanesi Palyatif Bakım’daki Dr. Türkan hanıma, hemşire ve diğer tüm görevlilere, herkese eşit gösterdikleri ilgi ve gayretleri için şükranlarımı arz ediyorum.
Yarın devam edecek.
.
Fevzi Yurtoğlu, dikGAZETE.com
-E. Komando Kd. Hava Albay, Stratejist, Uçak Mühendisi, Medipol Üniversitesi Öğretim Gör.-