Emekli Tümamiral Cihat Yaycı’nın okumamız için bizlere önerdiği, Birinci Dünya Savaşı yıllarına ilişkin önemli bir kaynakta, Arap kökenli Suriyeli askerlere dair dikkat çekici detaylar yer almaktadır.Suriyeli askerlerin, “erbab-ı fesada iltihak” şeklindeki ağır bir ithamla, devletin aleyhine, düşmanın ise lehine olacak şekilde firar ettikleri ve firar etmeye devam edecek olanların da varlığının sürdüğü, Harbiye Nezareti tarafından rapor edilmiştir.
Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na bağlı olan Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı’nca yayınlanmış olan, Nuri Köstüklü tarafından kaleme alınan “1. Dünya Savaşı Yıllarında 8. Fırka ve Alaşehir Ahz-ı Asker Kalem Riyaseti yazışmaları” isimli kitapta;
Suriye kökenli askerlerin firar girişimlerini engellemek adına, askerlik çağına gelmiş olanlar dahil olmak üzere bu zümreye tabi kişilerin, Romanya tarafına sürgün edildiği aktarılmıştır.
Söz konusu kitaptaki 6 Ekim 1917 tarihli raporda, firar eden Suriyelilere ilişkin aynen şu ifadeler aktarılmıştır;
“Dördüncü Ordu mıntıkasından teb’îd olunub esnân-ı askeriye dahilinde bulunan Arap ailelerine mensup Suriyeli gençlerin “erbab-ı fesada” iltihak maksadıyla firar ettikleri ve her an firar için fırsat gözettikleri cihet-i askeriyeye teslimlerinde dahi mensup oldukları ahz-ı asker şuabâtıyla (askere alma şubeleri) muhabere vesilesiyle sevklerinde taallül (bahane ile kaçınma) edilmekte bulunulduğu, Hüdavendigar Vilayeti’nin iş’ârına atfen Dahiliye Nezaretinden bildirilmiştir.
Evvelce de işar olunduğu vechile efrâd-ı merkumenin hemen teslim alınması ve Romanya’ya sevk edileceklerinin künyelerine işaret olunarak firarlarına mahal bırakılmayacak bir surette ve muhafaza tahtında Dersaâdet Merkez Kumandanlığına izam edilmesi (gönderilmesi) hususunun icab edenlere telgrafla tebliği Başkumandanlık Vekâlet-î Celilesinin şifreli ve mahrem işaretle emr-i telgrafları aynen bâlâya yazıldı.” (s.144, belge nu:51)
Yukarıdaki askeri teftiş raporundan da anlaşılacağı üzere, Suriye kökenli askerlerin, sistematik bir firar girişiminde bulunacaklarının tespiti üzerine, Harbiye Nezareti bu vakaya hızlıca müdahale etmiş, bahse konu zümreyi 4. Ordu mıntıkasından yani Suriye/Filistin cephesinden acilen uzaklaştırmıştır.
Bu aktarmış olduğumuz tarihi vesika üzerinden bugün tüm Suriyelileri “asker kaçkını” gibi gösterme gayesinde değiliz elbette, zira gerek Şam yönetimi dahilinde gerekse muhalif gruplar dahilinde savaşan taraflar bulunmaktadır.
Fakat şunu da belirtmeliyiz ki, Türkiye’ye yaklaşık 9 yıldır gelmeye devam eden askerlik çağında bulunan yüzbinlerce Suriyeli, savaşta “taraf olmamak” bahanesiyle bölgelerini terk etmişlerdir.
Türkiye olarak bu durumda, sınırdaki savaş bölgelerine TSK’ya bağlı personelleri yollamış, halen de orada onbinlerce Suriye kökenli muhalif askerle birlikte kontrol sağlamaya çalışmaktayız.
“Kuzey Suriye” olarak adlandırdığımız bölgede, bir tarafta PYD/YGP gibi ABD destekli terör grupları varken, diğer yanda envai çeşit cihadist grubun da olduğunu unutmamalıyız.
Ayrıca muhalif gruplar da dahil tüm diğer grupların kendi aralarında da her an çatışma potansiyelinin olduğu, bölgenin gitgide kaynayan bir kazana dönüştüğü de hatırda tutulmalıdır.
Birinci Dünya Savaşı gibi kritik bir harpte, en önemli cephede askerlik vazifesinde bulunan Suriyelilerin bizden taraf iken, değişen şartlar neticesinde aniden Türk Ordusunun aleyhine olacak şekilde girişimlerde bulunmuş olmaları, Savunma Bakanlığı ve TSK’nın Kurmay kadrosu tarafından bugün dahi üzerinde dikkatlice düşünülmesi gereken tarihsel bir vaka olarak önümüzde durmaktadır..