İslamabad
Geo News televizyonundaki haberde, BAE'de tedavi gördüğü Amerikan hastanesinde yaşamını yitiren Müşerref'in naaşının Pakistan'a getirileceği belirtildi.
Pakistan ordusundan Müşerref'in ölümüyle ilgili taziye mesajları yayımlandı.
Tedavi için gittiği Dubai'de 2016'dan bu yana yaşayan Müşerref, kalp ve karaciğer yetmezliğine yol açan amiloidoz hastalığıyla mücadele ediyordu.
Hindistan'da doğdu
Müşerref, 11 Ağustos 1943'te Hindistan başkenti Yeni Delhi'de doğdu. Ailesi, bağımsızlığın ardından 1947'de Pakistan'ın Karaçi şehrine taşındı.
Müşerref'in babası Pakistan'ın Türkiye'deki Büyükelçiliğinde 1949'dan 1956'ya kadar görev yaptı. Bu sürede Türkiye'de bulunan Müşerref, ilk eğitimini Karaçi ve İstanbul'da aldı.
1961'de askeri göreve başlamasının ardından Türkiye'de kara harp okulunda eğitime katılan Müşerref, Türkçeyi akıcı şekilde konuşabiliyordu.
Ordunun başına getirildi
Orduya katılmasının ardından Müşerref, 1965 ve 1971'de Hindistan'a karşı savaşlarda görev aldı.
Müşerref, Pakistan'ın Hindistan'a karşı 1965 ve 1971'deki savaşlarında yer alan ve hayatta olan son ordu komutanıydı.
1998'de dönemin Başbakanı Navaz Şerif, ordunun başındaki Cihangir Karamat ile problem yaşamasının ardından onu görevden azletti.
Karamat'ın yerine getirilebilecek 3 orgeneralden birini tercih etmeyen Navaz Şerif, rütbesi daha düşük olan Müşerref'i korgenerallikten orgeneralliğe terfi ettirdi ve ordunun başına getirdi.
Müşerref ve Şerif karşı karşıya
Ancak 1999'da Kargil'de yaşanan çatışma sonrası Şerif ile Müşerref'in arası açıldı. Çatışmanın kim tarafından başlatıldığı ve Pakistan'ın geri çekilmesinden kimin sorumlu olduğuna yönelik tartışmalar kamuoyuna da yansıdı.
Ekim 1999'da Sri Lanka ziyaretinden dönüşü sırasında Müşerref'in uçağının Karaçi'ye inmesine izin verilmedi.
Bu sırada Navaz Şerif, televizyonlardan yeni ordu komutanının Khavaja Ziyauddin olduğunu açıkladı.
Bu gelişmelerin ardından, Ravalpindi'deki Genelkurmay Başkanlığındaki komutanlar ve beraberindeki askerler İslamabad'a doğru harekete geçmeye başladı.
Askerlerin Karaçi'deki havalimanını ele geçirmesinin ardından Müşerref'in uçağı ülkeye iniş yaptı.
Müşerref, 15 Ekim'de olağanüstü hal ilan etti, anayasayı askıya aldı ve kendisini "baş yönetici" ilan etti.
İdam ve sürgün
Bu süreçte tutuklanan Navaz Şerif, darbenin ardından kurulan mahkemede 2000'de idama mahkum edildi.
Ancak Şerif, 2001'de eski Suudi Kralı Şah Abdullah bin Abdel Aziz'in müdahalesiyle Suudi Arabistan'a sürgüne gönderildi.
2008'e kadar görevde kaldı
Müşerref, 2007'de görev süresinin uzatılması isteğine karşı çıkılmasının ardından anayasayı askıya aldı ve yeniden olağanüstü hal ilan etti.
2001'de üstlendiği Cumhurbaşkanlığı görevini 2008'e kadar yürüten Müşerref, o dönem muhalefet ve hükümetin kendisini görevden almakla tehdit etmelerinin ardından istifa etti.
Müşerref hakkında, 2013'te anayasayı ihlal ve vatana ihanet suçundan dava açıldı.
O tarihten beri sürekli yeniden görülen ve ertelenen dava 17 Aralık 2019'da sonuçlandı ve Müşerref idam cezasına çarptırıldı. Müşerref, hakkındaki idam kararına karşı 16 Aralık 2020'de Anayasa Mahkemesine temyiz başvurusunda bulunmuştu.
Müşerref, Zülfikar Ali Butto'nun ardından idam cezasına çarptırılan ülke tarihindeki 2'inci Cumhurbaşkanı oldu.
ABD ile ilişkileri eleştirildi
Müşerref'in görevde kaldığı sürede Pakistan, 2001'de ABD'nin Afganistan'da "teröre karşı savaşına" katıldı.
Washington yönetiminin Pakistan'da artan etkisi, insansız hava aracı saldırıları ve bu sebeple yaşanan sivil kayıplardan dolayı Müşerref eleştirilerin hedefi oldu.
Pakistan'da halen pek çok kişi İslamabad'ın ABD'nin Afganistan'da başlattığı "teröre karşı savaşa" katılmasının bedelini ödediğini savunurken, kimileri de ABD'nin 11 Eylül saldırıları sonrası büyük bir öfkeyle başlattığı operasyon ve işgal dalgasında Pakistan'ın sürecin dışında kalma şansının çok az olduğunu düşünüyor.
Suikast girişimleri ve bazı reformlar
Göreve gelmesinin ardından Müşerref, 14 ve 25 Aralık 2003'te arka arkaya iki bombalı saldırının hedefi oldu ancak bunlardan sağ kurtuldu.
Müşerref, parlamentoda kadınlara ve azınlıklara sandalye ayrılmasını sağlayan bazı reformları gerçekleştirdi. Bu reformlar sonraki hükümetler tarafından korundu ve sürdürüldü.
Müşerref ayrıca özel televizyon kanallarının Pakistan'da çalışmalarına izin verdi. Sinema, tiyatro, müzik ve edebiyat ile ilgili faaliyetlerin yaygınlaşmasını teşvik etti.
Kendi hayatını kaleme aldığı kitabında Müşerref, Türkiye'de 7 sene kalmasının dünya görüşü üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu belirterek, Türkiye ve Pakistan'ın pek çok ortak noktası olduğunu anlatmıştı.
Pakistan'ın kuzey kesimlerinde 2005’te yaşanan depremde ilk insani desteği Türkiye yapmıştı. Türkiye'den gelen ve bölgede bulunan insani yardım kuruluşları, yardım faaliyetlerine hızlıca başlamıştı.
Müşerref, Türk halkının deprem felaketine bu kadar hızlı tepki vermesine şaşırdığını belirterek, "Hükümetimi harekete geçirmeden önce bile Türkler sahada insanlara yardım ediyordu." ifadelerini kullanmıştı.