Ekonomi yönetimi gündeme ilişkin soruları cevapladı

Ekonomi yönetimi gündeme ilişkin soruları cevapladı

Ekonomi yönetimi, Yeni GAP Eylem Planı İstişare ve bu yılın son Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantılarının ardından gazetecilerle bir araya gelerek, gündeme ilişkin soruları cevapladı

Şanlıurfa

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, burada yaptığı konuşmada, Suriye'de son dönemde meydana gelen gelişmelerin ardından detay konuşmak için erken olduğunu, hızlı bir devrimin gerçekleştiğini ve burada yepyeni bir dönem başladığını söyledi.

Türkiye'nin de yeni yönetime katkı sağladığını belirten Yılmaz, "İnşallah en kısa sürede istikrar ve güven ortamı oluşur. Suriye'de yeniden yapılanma, güvenlik ortamının iyileşmesi, istikrarın güçlenmesi, refahın artması Türkiye için de şüphesiz faydalı sonuçlar doğuracaktır. Suriye'den Türkiye'ye yönelik terör tehditlerinin ortadan kalkması başlı başına büyük bir fayda. Suriye istikrar kazandıkça, zenginleştikçe, refahı arttıkça turizmden ticarete her türlü alanda ekonomik olarak da Türkiye'ye önemli katkıları olacak. Yeniden inşa sürecinde en yakın komşu olarak Türkiye'nin şüphesiz daha fazla katkısı olacak." diye konuştu.

"Suriye'deki provokatif hadiselere ihtiyatlı bakılmalı"

Suriye konusundaki tavırlarının çok açık ve net olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu ülkede yaşayanların huzur içinde olacağı siyasi ortamın oluşmasını temenni ettiklerini dile getirdi. Yılmaz, Suriye'deki düzeni bozmaya yönelik "provokatif hadiselere" ihtiyatla bakılması gerektiğine dikkati çekerek, "Suriye'de farklı amaçlarla istikrarı bozmak isteyecek güçler her zaman olabilir. Bunların sosyal medyadan ülkemizdeki birtakım kesimler üzerinden de algılar oluşturmaya çalışarak oradaki istikrarı bozmaya çalışıcı eylemleri olabilir. Bunlara karşı hepimizin çok uyanık olması lazım." değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'de ortam iyileştikçe gönüllü ve güvenli geri dönüşün de artmasını beklediklerine işaret eden Yılmaz, Türkiye'de yaşayan Suriyelilerin burada geliştirdikleri ilişkilerin yeni dönemde köprü vazifesi göreceğini bildirdi.

Suriye'ye yönelik yaptırımlara değinen Yılmaz, bunların Batı'nın yaptırımları olduğunu, bir önceki rejime yönelik ortaya konulduğunu ve yeniden değerlendirilmesi gerektiğini anlattı. Yılmaz, "Yıllardır Esed rejimi altında sıkıntı çeken halkın rahatlaması bakımından da bu yaptırımların kalkması gerekiyor ama daha sürecin çok başlarındayız." ifadesini kullandı.

"Terörün varlığı demokratik siyaseti zehirliyor"

Yılmaz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamaları ve DEM Parti heyetinin İmralı Adası'nda terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan ile görüşmesinin sorulması üzerine şunları kaydetti:

"Sayın Bahçeli'nin perspektifi çok açık. Terörsüz ve huzurlu bir Türkiye. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ortaya koyduğu vizyonu da biliyorsunuz. En önemli unsurlarından biri 'Türkiye Yüzyılı, huzurun yüzyılı olacaktır' başlığı. Bütün vatandaşlarımızın eşit, onurlu olarak demokratik ülkede kendilerini en rahat hissettikleri şekilde yaşamalarından yanayız. Terörün varlığı demokratik siyaseti zehirliyor. Terörün başladığı yerde demokratik siyaset bitiyor. Terörün gölgesi siyasi partiler üzerinde olduğu sürece gerçek anlamda demokratik siyasetten bahsetmeniz mümkün değil. Terörün gölgesinde olmayan demokrasi arzu ediyoruz. Türkiye'nin de bunu hak ettiğine inanıyoruz. Türkiye, içinde yaşattığı zenginliklerle birlikte kapsayıcı millet anlayışıyla bütün bu farklılıkları kuşatan millet anlayışı içinde yoluna devam edecek. Hiçbir zaman kendi ülkemizin güvenliğini başkalarının kontrolüne bırakacak bir yaklaşıma da sahip değiliz. Türkiye Cumhuriyeti kararlı bir şekilde, kesintisiz bir şekilde terörle mücadelesini her şekilde sürdürecektir, ondan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Elbette gönül arzu eder ki karşımızda bir terör örgütü kalmasın, bununla mücadele etmek ihtiyacı da ortadan kalksın, bunu da elbette kim istemez? Önümüzdeki süreçlerde gelişmeleri hep birlikte takip edeceğiz."

Her zaman demokrasiden ve kalkınmadan yana olduklarını belirten Yılmaz, terörün demokrasinin de kalkınmanın da düşmanı olduğunu söyledi. Yılmaz, "Terörün ortadan kalktığı ortam hem ülkemiz için hem Doğu ve Güneydoğu Anadolu için demokrasi bakımından da kalkınma bakımından da çok daha olumlu bir ortam oluşturacak." dedi.

"Sapma beklemiyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Enflasyonda çok ciddi sapma olması durumunda asgari ücreti değerlendiririz" açıklamalarının hatırlatılması üzerine Yılmaz, şöyle konuştu:

"Biz bir sapma beklemiyoruz. 2025'te çok daha güçlü şekilde dezenflasyon sürecini devam ettireceğiz. Bu süreç zaten başlamıştı, 2025’te de devam edecek. Enflasyonun düştüğü bir ortamda insanımızın satın alma gücü yükselecek. Önemli olan satın alma gücüdür. Kalıcı sosyal refahın özü budur. Bugün bir artış yaparsınız, yarın ondan daha yüksek enflasyon olur, hiçbir anlamı kalmaz. Gönül ister ki daha fazla olsun. Hep altını çiziyoruz, bu asgari ücret. Asgari ücretli sayısıyla ilgili yanlış yorumlar yapılıyor, yüzde 50'si gibi şeyler söyleniyor. 33 milyon çalışan içinde 6,7 milyon kişi. Bunun da bir kısmı eksik kayıtlılık yani daha az prim ödemek için daha az gösterilir. Vergiden, primden kaçınmak için gösterilebiliyor. Dolayısıyla bu istatistiklere bakıp herkes bu kadar alıyor diye düşünmek doğru değil."

Yılmaz, Nüfus Politikaları Kurulunun önemine de değinerek, ilk toplantıyı ocak ayının ilk yarısında gerçekleştirmeyi planladıklarını açıkladı. Ardından yol haritası çıkaracakları bilgisini veren Yılmaz, uzun vadede en temel meselelerden birinin nüfus olduğunu, bu konuya Türkiye'nin daha sistematik ve daha kapsamlı politikalarla yaklaşmasının hayırlı bir karar olduğunu kaydetti.

Bakan Şimşek: Finansmana erişim bütün kesimler için daha da iyileşecek

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise enflasyonu düşürmede kararlı olduklarını, enflasyonun 2022'de yüzde 64, 2023'te yüzde 65 seviyesinde gerçekleştiğini anımsatarak, "Yılı yüzde 44-45 aralığında kapatacağız diye Merkez Bankamızın bir tahmini var. Dolayısıyla enflasyon düşüyor." diye konuştu.

Şimşek, 2025'te de enflasyonun düşmeye devam edeceğini vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:

"Para politikası, gecikmeli etkide buluyor. Para politikasının dezenflasyonist sürece katkı vermesi bundan sonraki süreçte de devam edecek. Gecikmeli etki, 18 ay boyunca söz konusu olacak. 2025'te bütçe açığını yaklaşık yüzde 5'ten yüzde 3 civarına düşürmeyi hedefliyoruz. Dolayısıyla bütçe açığındaki azalmanın dezenflasyonist etkisi de çok net bir şekilde görülecek. Yönetilen/yönlendirilen fiyatlar konusunda da aslında maksimum hassasiyeti gösteriyoruz. Örneğin 2024'te doğal gaz, elektrik fiyat artışları yüzde 38 civarı oldu. Yani Merkez Bankasının orijinal hedefine paralel gitti. 2025'te de benzer yaklaşım içinde olacağız. Burada önemli olan birkaç faktör var, yani elektrik ve doğal gazı bir kenara bırakacak olursak, akaryakıt ÖTV'si ve tütün ürünlerinin ÖTV'si... Bu iki konuda da enflasyon hedefini tehlikeye atmayacak bir yaklaşım içerisinde olacağız. Son 6 aylık yurt içi ÜFE oranında normal şartlar altında ÖTV'de bir artış söz konusu olacak iken, ki bu oran oldukça düşük, yani enflasyon yıl sonu açıklanmadığı için tam bir rakam vermem doğru olmaz ama göreceksiniz ki 2025 enflasyonu tehlikeye atmayacak şekilde olacak."

Şimşek, akaryakıt konusunda değerlendirmeye gidebileceklerini bildirdi. Yeniden değerleme oranıyla artan birçok harç ve ücretin zaten enflasyon sepetinde olmadığını ifade eden Şimşek, bunların hane halkının, ihtiyacına binaen, dönemsel olarak aldığı hizmetler olduğunu söyledi.

Enerji alanında fiyat ayarlamalarının çok kritik olduğunu dile getiren Şimşek, "Yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda, akaryakıt ÖTV'si önemli, bir de tütün ürünlerindeki ÖTV. Diğerlerinin enflasyon üzerindeki etkisi olmadığı veya çok sınırlı olduğu için onları ayrı bir çerçevede değerlendiriyoruz." ifadelerini kullandı.

Şimşek, yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) 2025 hedefini ciddi bir şekilde dikkate alacaklarını kaydetti.

Önceliklerinin gıda arzını artırmak olduğunu belirten Şimşek, Tarım ve Orman Bakanlığına sulama, toplulaştırma, gıda lojistiği, gıda ihtisas bölgelerinin kurulması gibi hususlarda destek vermeye devam edeceklerini bildirdi.

Şimşek, bütçede gıda arzını önceliklendireceklerine de işaret ederek, bunun arz yönlü dezenflasyon için önemli bir adım olduğunu vurguladı.

Sosyal konut arzının artırılmasının da arz yönlü politikaların önemli bileşeni olduğunun altını çizen Şimşek, şu değerlendirmede bulundu:

"Enerjide dönüşüm, o da çok kritik. Çünkü cari açık üzerinden dolaylı olarak dezenflasyonu destekleyecek. Son 21 yıla Türkiye'nin enerji ithalatı, cari açığının 1,5 katı yani 948 milyar dolar. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın yaptığı güzel çalışmalar sayesinde enerjide dışa bağımlılık azaldıkça cari açık üzerinden, kur üzerinden enflasyonist baskılar da daha yönetilebilir olacak. Yani hem gıda arzı hem enerji arzı hem sosyal konut arzı dolayısıyla bütün bunlar etkili olacak. Sanayi Teknoloji Bakanlığımızın aldığı çok önemli inisiyatifler var. Özellikle üretimin, yatırımların artırılmasına yönelik, cari açığın azaltılmasına yönelik... Bütün bunlar aslında orta-uzun vade dezenflasyonu destekliyor. o nedenle zaten Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi (YTAK) üzerinden bu alanlar destekleniyor."

"Küresel entegrasyonu dezenflasyonist sürecin parçası olarak görüyoruz"

Şimşek, sektörel ya da ürün bazında tekelleşmeye izin verilmemesinin önemine dikkati çekti.

Bütün ürünlerde, sektörlerde piyasaya girişin-çıkışın kolaylaştırılması ve küresel entegrasyonun güçlü bir şekilde devam ettirilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Şimşek, şunları kaydetti:

"Çünkü rekabetin olduğu ortamda verimlilik, inovasyon vardır. Bu da tabii ki dezenflasyonisttir. Bu nedenle Avrupa Birliği (AB) ile Gümrük Birliği'nin güncellenmesi değerli. Oraya özellikle tarımın, hizmetlerin, kamu alımlarının eklenmesi önemli. Kamu alımları demişken, kamu ihale reformu da bu bağlamda önemli bir reform. Biz küresel entegrasyonu da aslında bir anlamda dezenflasyonist sürecin bir parçası olarak görüyoruz."

Şimşek, para politikasının gecikmeli etkisi, özellikle maliye politikasındaki 2025'e ilişkin öngörüler, yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ve yapısal dönüşüm ve yapısal reformların dezenflasyonu kalıcı olarak destekleyeceğini söyledi.

TCMB'nin dezenflasyon için para politikasında gerekli çerçeveyi oluşturduğunu anlatan Şimşek, bu çerçevenin güçlü bir şekilde devam edeceğini dile getirdi.

"KKM'yi daha da az cazip hale getirecek adımları atmaya devam edeceğiz"

Şimşek, Kur Korumalı Mevduat (KKM) konusuna da değinerek, piyasaları bozmadan KKM'den çıkış sürecinin devam edeceğini bildirdi.

Bakan Şimşek, şu ifadeleri kullandı:

"Şu ana kadar bu süreç çok iyi yönetildi. Yani geçen sene ağustosta 144 milyar dolarla zirveye çıkan KKM bakiyesi şu anda 30-35 milyar dolar aralığına inmiş durumda. Bunun yaklaşık 3'te biri tüzel kişilere ait, geriye kalanı şahıslara ait mevduatlardan oluşuyor. Biz, zaten, tüzel kişilerin kurumlar vergisi istisnasını kaldırmıştık, daha az cazip hale getirdik. Bireylere ilişkin de stopaj getirdik, dolayısıyla önümüzdeki dönemde KKM'yi daha da az cazip hale getirecek adımları atmaya devam edeceğiz. Nitekim Merkez Bankamız zaten yakın dönemde bir iki düzenleme yaptı."

"Tüketici kredilerini sübvanse etmiyoruz, etmeyeceğiz."

Kredilere ilişkin soruyu yanıtlayan Şimşek, "Bizim tarım, ihracat, yatırım, esnaf gibi alanlarda bir kredi sınırlamamız yok hatta bu alanlarda bizim bütçe üzerinden faiz sübvansiyonumuz var." dedi.

Şimşek, ihracatta reeskont kredisi verdiklerini anımsatarak, bu alanda son bir yıldaki kredi miktarının 531 milyar lira olduğunu bildirdi.

Bu alandaki diğer destek ve kalemlerle ilave olarak 150-160 milyar liranın daha söz konusu olduğunu anlatan Şimşek, şu değerlendirmede bulundu:

"Yine çiftçimize gelecek sene için faiz sübvansiyonu olarak 160 milyar lira destek vereceğiz. Benzer şekilde esnafımıza, yani esnaflarımızın kullandığı kredilerin faizinin yüzde 50'sini devlet olarak karşılamaya devam edeceğiz. Tarımda, ihracatta, esnaf kredilerinde zaten biz sübvansiyon sağlıyoruz. Yatırımlarda da YTAK üzerinden, bir de verilen teşviklerdeki faiz desteği üzerinden yatırımlara da ciddi bir faiz desteğimiz var. Yeni teşvik sistemiyle de bu çok daha net bir şekilde ortaya konulacak ama biz tüketici kredilerini sübvanse etmiyoruz, etmeyeceğiz."

Şimşek, enflasyonun düştüğünü belirterek, "Önümüzdeki dönemde muhtemelen finansmana erişim bütün kesimler için daha da iyileşecek, koşullar daha elverişli hale gelecek. Nitekim küresel koşullar da daha destekleyici hale geliyor." dedi.

Bakan Işıkhan: En düşük emekli aylığının arttırılması noktasında bir çalışma içerisinde bulunabiliriz

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan da asgari ücrete ilişkin soru üzerine, asgari ücretin, makroekonomik dengeleri, istihdam piyasasını ve enflasyonun dinamiklerini doğrudan etkileyen çok kritik bir mekanizma olduğunu belirtti.

Toplantıların ardından 24 Aralık'ta asgari ücretin 2025 yılı için net 22 bin 104 lira olarak belirlendiğini hatırlatan Işıkhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Asgari ücret desteğini 700 liradan 1000 liraya çıkarmıştık. Maliyetini düşündüğümüzde de 70 ile 82 milyar lira arasında işverenlerimiz aracılığıyla işçilerimize asgari ücret desteğini vermiş olacağız. Burada tabii ki asgari ücretin yıllar boyu gelişimine de değinmemizde çok büyük yarar var. Bu çerçevede özellikle 2002 yılında asgari ücret bildiğiniz gibi 184 liraydı. 2025 yılında nominal olarak 119 katına, reel olarak ise 4 katına çıkmıştı. Dolar ve avro bazında değerlendirdiğimizde, asgari ücret 2002'de 127 dolar iken, 2025'te 630 dolara yükselmiş. 2002'de 144 avro iken, bugün 605'e avroya yükselmiş. Ayrıca esas mesele asgari ücretin buradaki nominal seviyesi değil satın alma gücüdür. Bu satın alma gücünü ve refahı kalıcı hale getirmemiz çok önemli. Özetle Orta Vadeli Program hedeflerimizle uyumlu bir politika izleyeceğiz. Zaten dezenflasyon sürecine de girmiş bulunmaktayız."

Bakan Işıkhan, emekli aylıklarına ilişkin soru üzerine, emekli aylıklarının arttırılmasının yasal bir düzenleme doğrultusunda gerçekleştirildiğini söyledi.

Kanuna göre SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaş artışlarının Ocak ve Temmuz ayında 6 aylık TÜFE oranında, memur emeklilerinin ise enflasyon farkına ilaveten toplu sözleşmelerinde belirtilen rakamlarla belirlendiğini dile getiren Işıkhan, şu ifadeleri kullandı:

"En düşük emekli aylığı bildiğiniz gibi 10 bin liraydı temmuz ayında, en son 12 bin 500 liraya çıkardık. Tabii burada kök aylığın artışı şöyle; kısa süreli ve az prim ödediği için düşük aylık alan emeklilerimizi biz 12 bin 500'e tamamlıyoruz ve aradaki fark da Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından ödeniyor. Ocak ayında, enflasyon oranları belli olduktan sonra Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda en düşük emekli aylığının arttırılması noktasında bir çalışma içerisinde bulunabileceğimizi ifade etmek isterim."

Belediyelerin prim borçları

Bakan Işıkhan, belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumuna prim borçlarına ilişkin soru üzerine, 31 Mart seçimlerinden bugüne kadar, 96 milyar lira olan belediyelerin SGK borçlarının şu an 160 milyara ulaştığını dile getirdi.

Ödenmeyen sigorta primleri için her gün faiz işlediğine dikkati çeken Işıkhan, şu bilgileri verdi:

"Tüm belediyelerimize eşit bir şekilde yaklaşıyoruz, hiçbir şekilde parti ayrımı gözetmeksizin SGK'nın prim tahsilatını gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Küçükçekmece Belediyesinin 1 milyar 65 milyon liralık borcuna karşılık gayrimenkul teklifini biz kabul ettik ve tahsilatımızı gerçekleştirdik. Burada o belediye, şu belediye diye biz bakmıyoruz. Ben 85 milyonun bakanıyım. Benim en önemli amaçlarımdan bir tanesi belediyelerimizin SGK'ya olan prim borçlarının ödenmesidir. İlk 10 belediyeyi, 1 milyar küsur borcu olan belediyeleri açıklamıştık. Tabii ki burada haciz getirme sürecini de gerçekleştirdik. Ancak daha önce attığımız adımları da değerlendirmemiz gerekiyor.

İletişime geçtik, ödeme emirlerini verdik ve 81 ildeki SGK il müdürlerimiz bu belediyelerle birebir iletişime geçmelerine rağmen hala borcunu ödemeyen belediyelerimiz söz konusuydu. Özellikle Adana ve Mersin Büyükşehir Belediyelerimiz, banka mevduat hesaplarına haciz koyarak ve diğer yöntemleri yasanın bize vermiş olduğu, mevzuatın bize verdiği yetkiye dayanarak da biz haciz işlemlerini gerçekleştirdik. Bunun ötesinde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınlandı bildiğiniz gibi. Artık belediyelerin prim borçlarını, iştiraklerinin, ilgili kuruluşlarının prim borçlarını kaynağından tahsil edeceğiz. Kaynağından tahsil edeceğimiz için de artık hiç böyle bir sürece girmenize de gerek kalmayacaktır. Bunu özellikle belirtmek isterim."​​​​​​​

Bakan Bayraktar: Günlük petrol üretimimiz 70 bin varilin üzerine çıkmış durumda

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ise yapısal reformlar konusunda özellikle rüzgar ve güneş enerjisi santrallerinin bir an önce devreye alınmasına yönelik çalışmalarda sona yaklaşıldığını ifade ederek, şunları kaydetti:

"Nihai bir değerlendirme yapmak için Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın başkanlığında bir toplantıya ihtiyaç var. Bu toplantıda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız ile Kültür ve Turizm Bakanımızın da bulunduğu bir ortamda konuyu nihai hale getirerek, ardından ilk çeyrekte Meclis gündemine taşımayı planlıyoruz. Çünkü iddialı yenilenebilir enerji hedeflerimiz var ve Cumhurbaşkanı'mız bu hedefleri COP'ta ilan etti. Şu anda hedefimizdeki enerjinin tamamını rüzgar ve güneşten karşılıyoruz, bu çok önemli bir şey. Ama gideceğimiz yol çok daha uzun. 120 bin megavata 11 yıl içerisinde gitmemiz lazım, onun için de bu izin süreçlerini mutlaka hızlandırmamız gerekiyor."

Türkiye'nin yer altı kaynaklarının ekonomiye kazandırılmasının önemine değinen Bayraktar, bu adımın cari açığı azaltma ve istihdama katkı sağlama açısından kritik olduğunu dile getirdi.

Bayraktar, madencilik sektöründe de yapısal reformlara odaklandıklarını vurgulayarak, 2025'e kadar enerji sektöründe izin süreçlerini hızlandırmanın en önemli reform alanlarından biri olacağını söyledi.

Enerji tüketimiyle ilgili yeni düzenlemeler üzerinde çalıştıklarına dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu:

"Dolayısıyla en önemli yapısal reform kalemlerimiz 2025'te enerji tarafında bu izinlerle ilgili olacak. Onun dışında gerek yeni fiyat ve desteklerimizin yine Orta Vadeli Program'da olduğu şekilde verimli hale gelmesi, destek programının o anlamda etkinliğini artırmayla alakalı fiyatlamada yapacağımız düzenlemeler söz konusu. Bunu aslında uzun süredir basınımız da takip ediyor. Belli tüketim seviyelerinin üzerindeki tüketimlerin enerjinin gerçek maliyetleriyle karşılanması konusu, ki abonelerin aslında sadece yüzde 3'ünü etkileyen, ama tüketimin yüzde 17'sini etkileyecek bir düzenleme."

GAP Bölgesi'nde petrol üretimi artıyor

Bayraktar, GAP bölgesinde enerji yatırımlarının önemine işaret ederek, "Şırnak, özellikle enerji ve petrol üretimi açısından önemli bir il haline geldi. Günlük petrol üretimimiz bugün itibarıyla 70 bin varilin üzerine çıkmış durumda ve bu üretim ekonomiye yaklaşık 2 milyar dolar direkt katkı sağlıyor." dedi.

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) özelinde diğer enerji teşebbüslerinin kurumsal yapılarının güçlendirilmesine yönelik düzenlemeler yapılacağını da açıklayan Bayraktar, bu düzenlemelerin kuruluşların insan ve yapısal kapasitesini artırmayı hedeflediğini ve 2025 yılı içinde hayata geçirilmesinin planlandığını bildirdi.

Suriye'de enerji işbirliği gündemde

Suriye'ye yönelik enerji ve elektrik hizmetleri konusunda da değerlendirmede bulunan Bayraktar, Türkiye'den bir ekibin Şam'a ulaştığını ve enerji altyapısının değerlendirilmesi için çalışma yaptıklarını söyledi.

Bayraktar, Suriye'de şu anda elektrik ve enerji hizmetlerinin Türkiye üzerinden sağlandığı yerler olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Özellikle harekat bölgeleri, İdlib, Afrin, diğer bölgeler. Ama ötesinde, Halep ve daha güneyde ilk tespitlerimiz şöyle: 8 bin 500 megavat savaş öncesi kurulu güce sahip Suriye, bunun yaklaşık 5 bin megavatını kaybetmiş durumda. Şu anda 3 bin 500 megavatlık bir kurulu gücü var. İnsanların büyük çoğunluğu jeneratörlerle elektrik ihtiyaçlarını karşılıyor. Dolayısıyla çok ciddi bir elektrik ihtiyacı var."

Suriye ve Lübnan'ın elektrik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ilk etapta Türkiye'den elektrik ihracatı yapılabileceğini dile getiren Bayraktar, "Tabii iletim şebekesindeki durumu gördükten sonra tabloyu biraz daha net görebiliriz.Türkiye'den Suriyeli insanların ülkelerine dönüşle alakalı ciddi bir talepleri ve hedefleri var, ama bunların bir kısmı Suriye'deki durum biraz daha açıklığa kavuşup oradaki şartlar iyileştiğinde dönmeyi hedefliyor. Dolayısıyla bizim oradaki çalışmalarımızın böyle bir yansıması da olacak." diye konuştu.

Bayraktar, Suriye'nin enerji kaynaklarının ekonomiye kazandırılması konusuna ilişkin, "Heyetimizin içerisinde bu anlamda petrol ve doğal gazla ilgili yapılabilecekleri görmek üzere bir temsilci grubumuz da var. Onlar da 2011 öncesinde 350 bin varillere ulaşan günlük petrol üretimi olan Suriye bugün neler yapabilir, onunla ilgili ilk çalışmaları yapmış olacaklar." değerlendirmesinde bulundu.

İran'da devam eden enerji krizine ilişkin soruyu da yanıtlayan Bayraktar, şu ifadeleri kullandı:

"İran'da enerji krizi gündemde, özellikle elektrik ve doğal gazda. İran, şu an itibarıyla mevcuttaki yükümlülüğünü tam olarak yerine getiremiyor, yani doğal gaz sözleşmemizin yaklaşık yüzde 60'ı, yüzde 50'si civarında bir akış var. Türkiye'de kış döneminde herhangi bir sıkıntı öngörmüyoruz, bu anlamda gerekli tedbirleri almış durumdayız. İran'da söz konusu kriz maalesef derinleşerek devam ediyor."

Bakan Kacır: Yeni teşvik sistemine ilişkin süreci tamamladık

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır da GAP Eylem Planı'nı çok geniş bir paydaş ağıyla hazırladıklarını ve pek çok projenin büyük ölçüde, Tarım ve Orman, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kültür ve Turizm bakanlıkları gibi paydaşlarca gerçekleştirildiğini söyledi.

Planda AK Parti iktidarlarına yakışır bir perspektifle iddialı hedefler koyduklarını vurgulayan Kacır, "Bölgeye, AK Parti iktidarları döneminde 1 trilyon 40 milyar liralık kamu yatırımı yapıldı. Plan kapsamında 2028'e kadar 198 projeye, 496 milyar lira daha yatırım yapmayı öngörüyoruz. Böylelikle 49 bin lira yani yaklaşık 1350 dolar kişi başına gelir artışı ve özellikle tarımda 570 bin ilave istihdam sağlanması hedeflerimiz var." dedi.

Kacır, programla, buraya ayrılacak kaynakların 3'te 2'sini, programın 5 ana projesine aktaracaklarını ifade etti.

Bunların başında bölgede sulama projeleri geldiğine dikkati çeken Kacır, şöyle devam etti:

"Büyük ölçekli sulamalar konusunda çok ciddi mesafe katettik. Silvan Barajı başta olmak üzere birkaç önemli yatırım önümüzdeki dönemde bitmiş olacak. Sulama programına 2028'e kadar 214 milyar lira kaynak aktarılacak. Tarımda hassas dönüşüm programına 64 milyar lira ayırdık ki orada da özellikle akıllı tarım uygulamalarının, tarımda dijitalleşmenin yaygınlaştırılmasını hedefleyen projeler var. Farklı toplum kesimlerinin, kooperatiflerin, kadın girişimcilerin, genç girişimcilerin kalkınmaya entegrasyonunu hedefleyen GAP Entegre 2.0 Projesi, turizm odaklı ekonomik dönüşüm projesi, emek yoğun sektörlerde dönüşüm projesi de programın diğer ana sütunları."

Genç nüfus bölgede istihdam edilecek

Kacır, bölgede bazı şehirlerde yaş ortalamasının 23-24'e kadar indiğini belirterek, planla Türkiye'nin ortalama kalkınma seviyesine hızla yaklaşması, bölgedeki genç nüfusun bölgede istihdam edilmesi ve yaşamına burada devam etmesinin amaçlandığını dile getirdi.

Bu anlayışla AK Parti iktidarları döneminde bölgedeki 9 şehirde 20 organize sanayi bölgesi (OSB) kurduklarını ve buralarda 360 binden fazla ilave istihdam oluşturdukları bilgisini veren Kacır, şu değerlendirmede bulundu:

"Bu bölgeye 6. Bölge dediğimiz Türkiye'de en ileri yatırım teşviklerini veriyoruz. 6. kademedeki şehirlerimizde yeni yatırımlardan 12 yıl sigorta primi işveren, 10 yıl sigorta primi işçi hissesi almıyoruz. Bu, yeni asgari ücretle birlikte her bir çalışan için aylık 7 bin 750 liralık bir destek demek. Son dönemde 15 binden fazla yatırım için düzenlediğimiz teşvik belgeleriyle 1 trilyonun üzerinde yatırımı teşvik ettik ve 710 bin istihdamın önünü açtık. Program hedeflerine ulaştıkça, bölgenin sadece Türkiye'nin değil, geniş bir coğrafyanın bir kalkınma lokomotifi olması sürecini hep birlikte müşahede edeceğiz."

KOBİ'ler şubatta istihdam ödemesini alacak

Kacır, hazır giyim, tekstil, deri, ayakkabı, mobilya sektörlerinde halihazırda 1 milyon 200 binden fazla kişinin istihdam edildiğini ve bunların 37 milyar dolara yakın ihracat yaparak Türkiye'yi sanayileşme sürecinde bugünlere getiren önemli sektörler arasında olduğunu ifade etti.

Bu sektörlerin rekabet gücünü ve üretimini korumayı hedeflediklerini vurgulayan Kacır, şöyle konuştu:

"Bunun için KOSGEB eliyle çalışan başına 2 bin 500 liraya kadar destek sunacağız. Bu çok yalın bir program olacak, teferruatlı bir program öngörmüyoruz. Ana unsur, KOBİ'lerimizin 2024'ün son aylarındaki istihdam seviyesini koruması. Bu taahhüdü yerine getiren KOBİ'lerimize her bir çalışan için bu 4 sektörde aylık ödemeler yaparak 2 bin 500 liraya kadar destek vereceğiz. Ümit ediyorum programla, sektörlerde markalaşma, tasarım ve AR-GE kabiliyetleri gelişirken istihdam da korunacak. KOBİ'lerimiz, ocakta istihdamını korumuşsa, şubatta destek ödemesini alacak."

Yeni teşvik sistemi yolda

Kacır, 2025 ajandalarında 2 önemli iş olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:

"Biri teşvik sistemi. Bununla ilgili süreci Strateji ve Bütçe Başkanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı ile tamamladık. İnşallah önümüzdeki haftalarda ilan edeceğiz. Yeni teşvik sisteminin ana yaklaşımı da bir yandan mevcut teşvik sisteminde ciddi etkinliği olduğunu gözlemlediğimiz emek yoğun sektörlerin genç nüfusa sahip illerde güçlü şekilde yoluna devam etmesini sağlarken bir yandan da il-sektör eşleşmesini kuvvetlendirmek olacak. Yerel Kalkınma Hamlesi Programı ile her bir ilin sahip olduğu ekonomik potansiyeli değere dönüştürecek yatırımlara Türkiye'de en ileri destekler, teşvikler verilecek. Bir yandan da özellikle son yıllarda hızlandırdığımız Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi, HIT-30 gibi yüksek teknoloji yüksek katma değer odaklı programları yeni teşvik sistemimizde daha etkin destekleyeceğiz."

Hedeflerinin, Türkiye'nin yatırım, istihdam, üretim, ihracat parolasıyla kalkınma yolcuğuna daha güçlü katkı sunacak bir teşvik sistemini inşa etmek olduğunu vurgulayan Kacır, "Bir diğer önemli yapısal reform adımı da OSB'ler. OSB'lerde, yatırım yerlerinin sanayicilerle buluşmasını hızlandıracak tedbirler aldık. Hedefimiz, Sanayi Alanları Master Planı'nı kamuoyuyla paylaşmak. Mevcuttaki planlı sanayi alanlarımızın Türkiye'nin toplam yüz ölçümündeki payı yüzde 0,2 düzeyinde. Tüm sanayi yatırımlarının ve sahip oldukları sanayi alanlarının toplam yüz ölçümümüzdeki payının da yüzde 0,4'ün altında olduğunu gözlemliyoruz. Bunu hızla büyütmemiz lazım." diye konuştu.

Kacır, OSB'lerin ve endüstri bölgelerinin kuruluş süreçlerini ve yatırımcılarla yatırım yerlerinin buluşmasını hızlandırmayı hedeflediklerini söyledi.

Şehre özel istihdam teşvikleri sunulacak

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Tarım ve Orman bakanlıkları ile tüm paydaşlardan çok kapsamlı veri setleri alarak Türkiye'nin gelecek 30 yıllık sanayi alanları yaklaşımını somutlaştırmaya çalıştıklarını belirten Kacır, Samsun-Adana-Mersin hattı için de bunu yakında ilan edeceklerini bildirdi.

Burada en önemli hedeflerden birinin de raylı sistemlerle entegre OSB'ler kurmak olduğunu vurgulayan Kacır, şunları kaydetti:

"Bu hem rekabet gücümüz hem de Avrupa Birliği'nin sınırda karbon düzenlemesi açısından bizim için temel bir öncelik. Mevcut sistemde özellikle 6. Bölge'de istihdam teşvikleri çok etkin çalışıyor ama önümüzdeki dönemde bu sektör-şehir eşleşmesini daha güçlü kılarak, her şehirde kendi taşıdığı potansiyele yönelik daha güçlü istihdam teşvikleri de sunacağız. Böylelikle hiç kimsenin dezavantajlı olmadığı, herkesin kendi değerini bir şekilde kıymetlendirebildiği bir sistemi şehirlerimize, ülkemize kazandırmış olacağız."

Bakan Yumaklı: Fahiş fiyat artışlarının takibi için sahadayız

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ise Suriye'de Bakanlığının faaliyetlerine ilişkin bilgi vererek, bakan yardımcısı ve uzmanlardan oluşan heyetin Suriye'den döndüğünü söyledi.

Yumaklı, "Şartlar olgunlaştığında oraya gidecek tarım ataşesi atama konusunda da hazırlığımız var." dedi.

Orada yapılan temaslar ve tespitlerle rapor hazırlandığı bilgisini veren Yumaklı, ilk tespitlere göre tarımsal altyapıda 3'te 2 oranında hasar oluştuğuna dair gözlemleri olduğunu bildirdi.

Yumaklı, bunun saha tespitleriyle teyit edilmesi gerektiğine işaret ederek, özellikle savaş dönemi boyunca makine ve ekipman yenilemesi olmadığı için bu konuda geride olduklarını kaydetti.

Suriye'de su konusunda yaşanan sorunlara değinen Yumaklı, sınır aşan sular hususunda Dışişleri Bakanlığının koordinasyonunda, ilgili bakanlık ve kurumların çalıştığını dile getirdi.

Yumaklı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın Irak'ta da temaslar gerçekleştirildiğine ilişkin açıklamasını anımsatarak, "Suriye ile ilgili de hayati konularda zaten ilgili arkadaşlarımız tespitlerini yapmış olacak. Süreç sonunda birlikte çalışma imkanı ve ortamı oluşacaktır. Buradaki ana husus iki ülkenin de menfaatleri." değerlendirmesinde bulundu.

"Bakanlık olarak gereğini yapacağız"

Enflasyonla mücadele konusunda Ticaret Bakanlığı ile ortak süreçleri olduğuna dikkati çeken Yumaklı, fahiş fiyat olarak nitelendirilen fiyat artışlarının hiçbirinin arzla alakalı olmadığını vurguladı.

Yumaklı, bu konuda asgari ücretin belirlenmesinin ardından iki bakanlık olarak açıklama yaptıklarını anımsatarak, şunları kaydetti:

"Sanki maliyetlerin tamamı işçilik ücreti. Bundan vazgeçilmesi gerekir. Biz hem kendi denetim personelimiz hem de Ticaret Bakanlığının ilgili personeliyle sahadayız. Tespit ettiklerimize gerekli yaptırımı uyguluyoruz. Ticaret Bakanlığımız ile ilgili hususları da Bakanlığa bildiriyoruz. Ben inanıyorum bu davranış bozukluğu bir süre sonra bitecek, büyük oranda da çözümlendiğini göreceğiz. En son kırmızı etle alakalı bir durum oldu. Aslında ortada hiçbir şey yokken herhangi bir artış yokken sanki artış olacakmış gibi hava, algı oluşturmaya çalışıldı. Yarım gün sürdü ama bunu denemekten vazgeçmeyecekler. Biz de iki bakanlık olarak gereğini yapacağız."

Yapısal değişimlerle alakalı bütün bakanlıkların eylem planı olduğuna işaret eden Yumaklı, gelecek yıl, özellikle üretim planlaması ve bütün yapısal dönüşümlerin etkisini hızlıca almak için faaliyetlerinin devam edeceğini bildirdi.

Yumaklı, su ve sulama projelerinin bölge için önemine dikkati çekerek, "Amacımız tarımsal üretimimizi verimli bir şekilde artırarak, kendimize yeterliliğimiz ve gıda arz güvenliğimiz konusunu güvence altına alıp, fazlasını da ülke ekonomisine katkı olacak şekilde ihracata dönüştürmek." diye konuştu.

Bakan Bolat: Bizim bakış açımız, serbest ticaret anlaşmasının devam etmesi

Ticaret Bakanı Ömer Bolat ise Bakanlığın gelecek yılda öncelik vereceği alanlara değinerek, "Önceliğimiz, Suriye ile ticaretin yeni şartlara göre düzenlenmesi, ticaretin, yatırımların arttırılması, Suriye'deki yeni dönemin istikrarlı, güçlü ve Türkiye açısından da güney sınırlarımızda güven veren komşumuzun varlığının ortaya çıkmasıdır." diye konuştu.

Gümrükleri yenileme ve geliştirmeye başladıklarını dile getiren Bolat, bu kapsamda Ceylanpınar Gümrük Müdürlüğünü yenilediklerini, Akçakale Gümrük Müdürlüğünün de genişletme çalışmalarının hızlandırıldığını bildirdi.

Bolat, Suriye ile 2007'de imzalanan ve yarım kalan bir serbest ticaret anlaşması olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:

"Onu yeni yönetim, hükümet ve bakanlar tam olarak belli olduktan ve idareyi tamamıyla devraldıklarından sonra ele alacağız. Bizim bakış açımız, serbest ticaret anlaşmasının devam etmesi. Bizim açımızdan hukuken devam ediyordu, fiilen durdurulmuştu. Bunu inşallah yoluna koyacağız. Ticaret şu ana kadar bazı genelgelerle yürütülüyordu. O, normal düzene konulacak."

Dış ticaret alanında mal ve hizmetler ihracatındaki artış eğilimini devam ettirmenin de gelecek yıldaki öncelikleri arasında yer aldığını dile getiren Bolat, zorunlu ithalatı yapabilecek döviz yeterliliğine sahip olmanın yanında haksız ve sanayicilere zarar veren uluslararası ticaret kurallarına aykırı uygulamaları engellemenin de öncelikleri arasında bulunduğunu söyledi.

Bolat, 2024 yılı dış ticaret ve cari işlemler açığının çok büyük oranda azalmasıyla bu konuda çok olumlu bir gelişme yaşandığını belirterek, para ve döviz piyasalarında sağladıkları istikrarlı süreçte bu gelişmenin önemli katkısı olduğunu ifade etti.

Döviz rezervlerinin iyi durumda olduğuna ve daha da yükseleceğine dikkati çeken Bolat, "Bu, içeride ve dışarıda ekonomi aktörlerine güven verecek, öngörülebilirliği sağlayacak bir gelişmedir." diye konuştu.

"İngiltere ile STA'nın genişletilmesi müzakereleri devam edecek"

Bolat, Avrupa Birliği (AB) ile mevcut Gümrük Birliği'nin bazı sıkıntılı konularının çözüme kavuşturulması için müzakerelere devam edileceğine dikkati çeken Bolat, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Suriye'deki gelişmelerden sonra gerek ABD, gerekse AB'den ülkemize yönelik yoğun ziyaretler ve olumlu açıklamalar, Türkiye'nin, başta AB, İngiltere ve ABD olmak üzere hem siyasi, hem ekonomik ilişkilerine olumlu yansıyacağını ümit ediyoruz. İngiltere ile serbest ticaret anlaşmasının hizmetler sektörlerine genişletilmesi müzakereleri devam edecek."

Körfez İşbirliği Konseyi ile mal ve hizmetleri kapsayan STA müzakereleri hızlandıracaklarını bildiren Bolat, Türk Devletleri Teşkilatı, Rusya ve Ukrayna ile ilişkiler, Afrika ülkeleriyle yatırım ve ticaret ilişkilerinin artırılması, uzak ülkeler stratejisinde Güney Amerika'dan Asya'ya olan eksende ihracatı artırma çabalarının devam edeceğini söyledi.

Bolat, AB'nin yeşil dönüşümüne uyum konusuna da değinerek, Sınırda Karbon Vergisi uygulamasının 1 Ocak 2026'da yürürlüğe gireceğini, ilgili kuruluşlar ve sektörlerle koordinasyon içinde, yeşil dönüşüme uyum çalışmalarını hızlandıracaklarını dile getirdi.

"Kabinemiz canla başla mücadele ediyor"

Kovid-19 salgını ile Rusya-Ukrayna Savaşı, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ve Kahramanmaraş merkezli depremlerin etkileriyle çalkantılı dönemi geride bıraktıkları belirten Bolat, "Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde, gerek 2018-2023 yıllarındaki kabinemiz, gerekse 3 Haziran 2023'te görevi devralan kabinemiz bu çalkantılı süreci sona erdirip istikrarlı, piyasaların oturduğu ve enflasyonun düşürüldüğü sürecin ilerleme noktasında canla başla mücadele ediyor." diye konuştu.

"Bu yıl 50'ye yakın sektörel düzenleme yaptık"

Otomotivden emlak sektörüne, tüketici sözleşmelerinden evden eve satış ve birçok alanda taksitlerin belirlenmesine kadar bu yıl 50'ye yakın sektörel düzenleme yaptıklarını ifade eden Bolat, ayrıca TBMM'de kabul edilen, fahiş fiyatla, stokçulukla mücadele adına cezaların oldukça yüksek oranlarda artırıldığı kanuni düzenlemenin bu açıdan etkisine de dikkati çekti.

Bolat, tüketicilerin korunması ve piyasa gözetimi alanında da yeni düzenlemeler yapıldığını belirterek, bunları da çok etkin bir şekilde uyguladıklarını dile getirdi.

Tarım ve Orman Bakanlığı ekipleri, Hazine ve Maliye ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarının kurmaylarıyla koordinasyon içinde olduklarını bildiren Bolat, "Özelikle tekelci uygulamalar ya da fahiş fiyat için tamahkarca eylemler, uygulamalar içinde olanlara karşı kanunların bakanlıklara verdiği bütün yetkileri sonuna kadar kullanmakta kararlıyız." dedi.

Enflasyondaki gerilemeye dikkati çeken Bolat, enflasyon konusunda yılı aralık itibarıyla yüzde 44-45 ile kapatacaklarını, gelecek yılın aynı döneminde enflasyonun yüzde 20'li sayılara düştüğü noktada bu konuların daha az konuşulacağını ifade etti.

"Denetimler aksatılmadan devam edecek"

Bolat, asgari ücretin belli olmasının ardından ürün fiyatlarında artış yapanlara yönelik denetimlerin yoğunlaştırıldığını bildirerek, bu konuda satıcıları uyardıklarına dikkati çekti.

Girdi maliyetlerindeki artışın normal, döviz piyasaları ve enerji fiyatlarının istikrarlı olduğunu anlatan Bolat, şunları kaydetti:

"Böyle bir süreçte fiyatları artırmak için tek kullanılabilecek argüman emek maliyetlerindeki artış bahane edilebilir. Ama burada da işçilik ücretindeki artış oranını sanki bütün maliyetin artış oranı gibi yansıtarak fiyatı aynı oranda artırmaya çalışmak fahiş fiyat artışıdır, haksız fiyat artışıdır. Bunlara müsaade etmeyeceğimizi müteaddit defalar söylemiştik ve denetimleri sıklaştırmıştık."

Bakan Bolat, asgari ücretin açıklanmasıyla ülke genelinde 4 bin 378 marketi denetlediklerine işaret ederek, denetimlere ilişkin şu bilgileri paylaştı:

"400 bine yakın ürün denetlemeleri yapıldı. Bunun sonunda 10 milyon lira civarında bir cezai işlem uygulandı. 2 bin 668 market Haksız Fiyat Değerlendirme Kuruluna sevk edildi, bu ikinci bir cezai durumu. Burada da en ağır, kanunun verdiği yetki çerçevesindeki cezalar uygulanacak. Meclis'ten geçen kanun değişikliğinde fahiş fiyat için 1 milyon liraya, stokçuluk için 12 milyon liraya kadar maksimum para cezası uygulanabiliyor ve 1 Ocak'tan itibaren de yeniden değerlendirme oranında bu cezalar artırılacak. Fahiş fiyatta 1 milyon 440 bin liraya, stokçulukta da 17 milyon liraya kadar bu ağır para cezaları uygulanacak. Denetimler aksatılmadan devam edecek. Bütün ilgili bakanlıklar olarak piyasaların üzerindeyiz, piyasalarımızdan elimizi asla çekmiyoruz. Yanlış uygulamalar noktasında bize gelen şikayetleri de dikkatlice ele alıp gereğini yapıyoruz."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
...