Milli Eğitim Bakanı Tekin: Engelliliği insan onurunu merkeze alan hak temelli bir noktaya taşıdık

Milli Eğitim Bakanı Tekin: Engelliliği insan onurunu merkeze alan hak temelli bir noktaya taşıdık

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Engelliliği merhamet söylemine sıkışmış bir başlık olmaktan çıkardık ve insan onurunu merkeze alan hak temelli bir noktaya taşıdık." dedi.

Zonguldak

Milli Eğitim Bakanlığınca inşa edilen Zonguldak Karadeniz Ereğli Özel Eğitim Kampüsü'nün açılış töreninde konuşan Tekin, engelliliğin toplumsal, zihinsel ve ahlaki bir düzlemde herkesi içine alan bir sınama alanı olduğunu söyledi.

????

Dünya Sağlık Örgütü verilerinin her bir toplumda ve her coğrafyada milyonlarca insanın farklı tür ve düzeylerde engellerle yaşadığını ortaya koyduğunu belirten Tekin, karşılarında artık görmezden gelemeyecekleri küresel bir gerçeklik olduğunu vurguladı.

Tekin, kimi eksiklikler bedensel veya duyusal farklılık olarak hemen fark edilirken, kimi eksikliklerin merhametsiz bir bakışta, ilgisiz bir kalpte yanı başındaki yükü görmezden gelen bir zihinde gizli olduğunu dile getirerek, "Bize düşen, görüp de görmeyen, duyup da duymayan, hissedip de hissedemeyen bütün eksiklik biçimlerini birlikte düşünmek, kendi halimizi de o terazide tartmaktır. Çünkü asıl mesele engelli kardeşlerimizi hayatın içine almak kadar kendi kalbimizin etrafında ördüğümüz görünmez engelleri de kaldırmaktır." diye konuştu.

Bu bağlamda Kur'an-ı Kerim'in çok dikkat çekici bir tasnif yaptığını vurgulayan Tekin, "Kur'an-ı Kerim'de 'Gerçek körlük, gözlerin körlüğü değil, kalplerin körlüğüdür' buyurulur. Aynı şekilde anlamayan kalplerden, işitmeyen kulaklardan, görmeyen gözlerden de söz eden ayetler, eksikliği fiziksel bir durumun ötesine taşıyarak insanın hakikatle ilişki kurma biçimine işaret eder. Böylece engellilik sadece tıbbi ya da hukuki bir kategori olmaktan çıkar, insanın kalbiyle, zihniyle, vicdanıyla kurduğu bağın niteliğini sorgulayan bir çerçeveye dönüşür ve 'Kim gerçekten mahrumdur?' sorusunu hepimizin önüne koyar." ifadelerini kullandı.

Bakan Tekin, herkesin bir engeli olduğuna, kimisinin engelinin görünür, açıkça herkes tarafından fark edilebilir biçimde, kimisinin de görünmez engelleri olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Meseleyi konuşurken, dilimize de dikkat kesilmek zorundayız. Kullandığımız her kelime karşımızdakine olduğu kadar kendimize de ayna tutar. Günlük dilde engelli derken bile kelimenin içinde saklı duran o engeli farkında olmadan aramıza koyduğumuz mesafeyi, çizdiğimiz görülmez sınırları görmek zorundayız. Çoğu zaman fark etmeden biz ve onlar diye iki ayrı dünya kuruyoruz. İnsanı bir eksiklik üzerinde tanımlayan bir dili içselleştiriyoruz. Oysa yapmamız gereken tek şey tarihimizi, kültürümüzü, geleneklerimizi ve insanlığımızı öncelemektir. İnsan onurunu önceleyen, rızayı önemseyen, mümkün olduğunca kişinin kendini nasıl tanımladığına kulak veren bir dili hep beraber şuurlu biçimde inşa etmektir."

Engelliliğin güçlü bir sosyal boyutu olduğuna işaret eden Tekin, bedensel ve duyusal eksikliği olanların bakım yükünün bir ailenin sabrına ve imkanlarına terk edildiğinde ortaya çıkan şeyin bireysel sorun değil, yapısal adaletsizlik olduğunu anlattı.

"Engelliliği merhamet söylemine sıkışmış bir başlık olmaktan çıkardık"

Tekin, sosyal devlet ve toplumun ortak sorumluluğunun, bu yükü tek başına ailelerin omuzuna bırakmamak, kamusal politikalarla, yerel yönetimlerle eğitim ve istihdam alanındaki düzenlemelerle paylaşmak, hayatı herkes için erişilebilir kılmak olduğunun altını çizerek, "Dilimizi dönüştürmek, bakışımızı düzeltmek, kamu politikalarımızda ve mevzuat metinlerimizde bu hassasiyeti büyütmek bu yüzden çok önemlidir. İşte bu değerler, ifade ettiğim bu felsefi zemin, Türkiye'de Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bilhassa son 20 yılda her alanda olduğu gibi engellilik alanında da önemli bir zihniyet dönüşümüne şahitlik etti. Engelliliği merhamet söylemine sıkışmış bir başlık olmaktan çıkardık ve insan onurunu merkeze alan hak temelli bir noktaya taşıdık. Ben bu felsefe, bu anlayış değişikliğinden dolayı Sayın Cumhurbaşkanımıza huzurlarınızda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Hem şahsım hem milletim hem milli eğitim adına." ifadelerini kullandı.

AK Parti hükümetleri döneminde güçlenen bu hak temelli sosyal devlet anlayışının, medeniyet mirasının güncel ve kararlı bir yorumu olduğunu belirten Tekin, "Bizler de Milli Eğitim Bakanlığı olarak geçtiğimiz eğitim öğretim yılında uygulamaya koyduğumuz Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde bu yorumun eğitim alanındaki çerçevesini oluşturacak ve onu kurumsallaştıracak, her çocuğumuzu hangi gelişim özelliğine sahip olursa olsun bu medeniyet tasavvurunun saygın bir öznesi olarak gören engellilik karşısındaki hak, adalet ve merhamet ölçülerimizi nesiller boyu taşıyacak bir eğitim iklimine dönüştürmeyi hedefliyoruz." dedi.

Tekin, Milli Eğitim Bakanlığı olarak eğitim politikalarını farklı gelişim özelliklerine ve ihtiyaçlara sahip çocukları kuşatacak şekilde tasarladıklarını, özel eğitime ihtiyacı olanları sistemin merkezinde konumlandırdıklarını anlatarak, şöyle konuştu:

"Onlara sunulan her imkanı bu ülkenin eğitim sisteminin adalet duygusunun insan onuruna saygısının ve sosyal devlet ilkesine bağlılığının somut göstergesi olarak görüyoruz. Özel eğitim hizmetlerimizi en az sınırlandırılmış eğitim ortamı ilkesine göre kurguluyoruz. Akranlarıyla yan yana okuyan kaynaştırma ve bütünleştirme öğrencilerimiz, bu sistemin ana omurgasını teşkil ediyor. Eğitim ortamlarını, gerçek hayat becerilerini destekleyen özel eğitim okullarından özel eğitim sınıflarına ve tam zamanlı kaynaştırmaya doğru kademeli yapı içerisinde düzenliyoruz. Okullarımızın yeni inşa edilen binalarını özel gereksinimli öğrencilerimizin bedensel ve fizyolojik ihtiyaçlarını dikkate alacak şekilde tasarladık, tasarlamaya devam ediyoruz. Mevcut binalarımızı erişilebilirlik standartlarına göre yeniliyoruz. Ayrıca, ulaşım ve yemek desteğiyle de ailelerimizin omuzundaki bu yükü hafifletmeye çaba sarf ediyoruz."

"Ülkemiz güçlü ve yaygın bir özel eğitim ekosistemine kavuşmuş durumda"

Özel gereksinime ihtiyacı olan çocukların ve ailelerinin 2002 öncesinde çok zorlu koşulları yaşayan bir kesim olduğuna işaret eden Tekin, "2002'den sonra kararlı biçimde eğitim öğretim altyapısına yaptığımız yatırımlar neticesinde bugün geldiğimiz noktada ülkemiz güçlü ve yaygın bir özel eğitim ekosistemine kavuşmuş durumdadır. Uluslararası alanlarda, uluslararası toplantılarda Türkiye'de bu konuda yaptıklarımızı anlatırken birçok ülkenin eğitim bakanı Türkiye'nin bu tecrübesini transfer etmek, yerinde görmek üzere Türkiye'yi ziyaret edeceğini bizlerle paylaşıyor. Kaynaştırma ve bütünleştirme kapsamında eğitim alan toplam 436 bin 741 öğrencimiz, özel eğitim sınıflarında 97 bin 925 öğrencimiz ve özel eğitim okullarındaki 67 bin 811 öğrencimizle bu hedeflere doğru yürüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Tekin, 10 bin 915 öğrenciye evde eğitim hizmeti verdiklerini belirterek, "Hastanede hekim öğretim hizmeti verdiğimiz özel gereksinimli öğrencilerimiz var. Özel yetenekli öğrencilerimizin devam ettiği, ki yaklaşık 110 bin civarında öğrencimizin devam ettiği BİLSEM'lerimiz var. Bunlar kamusal anlamda kamu okullarında yaptıklarımız. Bir de bunların dışında özel alanda yaptıklarımız var. Ülke genelinde toplam 3 bin 348 özel eğitim ve rehabilitasyon merkezimiz var. Yani özel sektör tarafından kurulmuş eğitim birimi var. Bunların kayıtlı öğrenci sayısı 605 bin 818. Bu kurumlarda 46 bin 81 eğitim, 12 bin 513'ü personel olmak üzere toplam 58 bin personel görev yapıyor." bilgisini paylaştı.

Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde eğitim alan çocukların masraflarının kamu bütçesinden karşılandığına değinen Tekin, "Aylık her bir öğrencimiz için 7 bin 808 lira, 2025 yılı ekim ayı sonu itibarıyla toplam yaklaşık 40 milyar lira bu kurumlara destek ödemesi yapmış durumdayız. Bu ifade ettiğim rakamlar bizim kamu eğitim kurumları dışında yani bu özel eğitim kampüslerimizin dışında özel rehabilitasyon merkezleri için yaptığımız şeyler." dedi.

"Ulusal yapay zeka destekli zeka testimiz artık var"

Bakan Tekin, Türkiye'nin özel gereksinimli çocuklarla ilgili yaptığı testler konusunda daha önce yurt dışına ciddi miktarda kaynak aktarımı olduğuna işaret ederek, "Yurt dışından testler satın alıyorduk. 2017 yılında TÜBİTAK'la ortak proje başlattık ve geçen yıl proje tamamlandı. Bizim Türkiye'ye özgü, kendimize özgü, yani tamamen yerli ve milli akademisyenler, bilim insanları tarafından Milli Eğitim Bakanlığımızla üretilen bir ulusal yapay zeka destekli zeka testimiz artık var. 3-22 yaş aralığındaki çocuklarımızın ve gençlerimizin yetenek alanlarını çok boyutlu biçimde tanımlamaya hastane ve evde eğitim gibi özel koşullarda dahi adil ve güvenilir biçimde ölçme imkanı sunacak bir zeka testimiz artık var. Gayretimiz her bir çocuğumuz için uygun öğrenme alanları açmak, öğretmenlerimizin elini güçlendirmek ve erişilebilirliği bu ülkenin standart bir normu haline getirmek." ifadelerini kullandı.

Meselenin gözlerin ve kalplerin meselesi olduğunu belirten Tekin, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Çoğu zaman 'Güzel insanlar, güzel atlara binip, gitti.' derler. Ben buna inanmıyorum. Bu ülkenin güzel insanları engeliyle, emeğiyle, sabrıyla hayatı omuzlayan nice kardeşimiz, annemiz, babamız, öğretmenimiz hala aramızda. Eksik olan onlar değil, eksik olan bizim bakış açımız. Gözlerimizi ekranlara, gündelik telaşlara, kendi dertlerinizin dar çerçevesine rehin bıraktığımızda yanımızdaki özel gereksinimli bir gencin emeğini, fedakarlığını göremez hale geliyoruz. Lütfen hep beraber gözlerimizi geri çağıralım ki bu mekanı dolduran her bir evladımızın, her bir annenin, her bir öğretmenin yüzündeki emeği ve umudu hakkıyla görebilelim."


Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
...