14. yüzyıl ünlü seyyahı İbn Battuta’nın Anadolu tanımı: Rum diyarı olarak bilinen Türk toprağı…

14. yüzyıl ünlü seyyahı İbn Battuta’nın Anadolu tanımı: Rum diyarı olarak bilinen Türk toprağı…

14. yüzyıl ünlü seyyahı İbn Battuta’nın Anadolu tanımı: Rum diyarı olarak bilinen Türk toprağı… 14. yüzyıl ünlü seyyahı İbn Battuta’nın Anadolu tanımı: Rum diyarı olarak bilinen Türk toprağı…

İBN BATTUTA VE ER-RIHLE İSİMLİ SEYAHATNAMESİ

İbn Battuta, Marko Polo ile Ortaçağ’ın en büyük iki seyyahından biridir.

Gerçek ismi; İbrahim al-Levati at-Tangi’dir. -Tam olarak künyesi ise şöyle: Ebû Abdillâh Şemsüddîn (Bedrüddîn) Muhammed b. Abdillâh b. Muhammed b. İbrâhîm el-Levâtî et-Tancî (ö. 770 hicri/ 1368-69 miladi)

Hicri 725 yılının Recep ayında memleketi Tanca’dan (Tanga) çıkan İbn Battuta, bir anda kendisini ucu bucağı belli olmayan görkemli bir seyahatte buluyor.

21 yaşında hanesinden ayrılan İbn Battuta, İslam dünyasını gemi, at arabası ve develer ile dolaşıyor.

İbn Battuta, yaklaşık 120 bin kilometre yol kat ederek, büyük ölçüde, zamanın kâşif ve seyyahlarından daha fazla gezmiş ve Marko Polo’yu bile geride bırakmayı başarmıştır.

Takriben 29 yıl süren yolculuğun ardından, yaşadığı maceraları ve müşahede ettiği olayları ‘Rıhle’ yani “Tuhfetu’n-nuzzar fi gara’ib il-emsar ve aca’ibi’l-esfar” adlı eserini kaleme almıştır.

Bu eser sayesinde İbn Battuta, seyahat güzergâhında tanıştığı insanlar, hayvanlar ve bitkiler hakkında edindiği şaşırtıcı bilgileri günümüze kadar ulaştırmıştır. Ayrıca toplumların, devletlerin, inançların ve farklı coğrafyaların tüm güzelliklerini de çok canlı bir anlatım şekliyle gözler önüne sermiştir.

Yolculuk esnasında Farsça ve Türkçeyi iyi bilmesi, ona çeşitli avantajlar sağlamış ve siyasi tecrübeler kazandırmıştır.

Gezip dolaştığı bölgelerde, İbn Battuta’nın ‘Derviş’ gibi giyinmesi ve dervişçe mütevazı davranması sebebiyle halkın ve ulemanın nezdindeki değeri ve kıymeti de giderek artmaktaydı.

İbn Battuta, seyahat ettiği bölgelerde sadece ulema ile değil aynı zamanda dönemin en önemli hükümdarlarıyla da bir araya gelmiştir.

Bu zaman zarfında edindiği tecrübeler, aldığı icazetler ve bir çok alanda öğrendiği yeni bilgiler, onun donanımlı bir alim olmasına vesile olmuştur.

İspanya, Kuzey Afrika, Orta Asya, Anadolu, Doğu Avrupa, Hindistan, Maldivler ve Çin’e kadar gitmiş, gezip gördüğü yerler hakkında önemli bilgileri günümüze nakletmiştir.

Ünlü seyyah, dolaştığı Anadolu toprakları için “Berru’t Turkiyye el-Ma’ruf bi Biladi’r Rum” yani “Rum diyarı olarak bilinen Türk toprağı” tanımını yapmıştır.

İbn Battuta, Lazikiye’den hareket eden bir Ceneviz gemisine binip, oradan Alanya’ya gelerek, Anadolu topraklarına ilk defa ayak basmıştır.

O sırada, İbn Battuta’nın şu ifadeleri kullandığını biliyoruz:

Rum diyarı diye bilinen bu ülke, dünyanın belki de en güzel memleketi. Allah Teâla, güzellikleri öbür ülkelere ayrı ayrı dağıtırken burada hepsini bir araya toplamış.” -İbn Battuta: ‘Rıhle’, I-

Yolculuğun devamında İbn Battuta’nın Karadeniz havzasında yer alan Geyve, Göynük, Mudurnu, Bolu, Gerede ve Safranbolu’ya kadar geldiğini de öğreniyoruz.

Soğuk bir kış gecesinde, Geyve’ye varan İbn Battuta ve kafilesi, misafirperver bir ailenin evinde konaklamış. Ancak Arapların dilini anlamayan Geyveliler şaşkınlıklarını gizleyemeyerek, kendi aralarında gerçekleştirmiş oldukları konuşma da nakledilenler arasındadır:

Bunlara ikram şarttır. Zira eski Arap dilini konuşuyorlar. Bu dil yüce Peygamberimizin ve onun arkadaşlarının dilidir.’’ diyerek bol bol ikramda bulundular.  -İbn Battuta: ‘Rıhle’, I, 340-341-

21. yüzyılda İbn Battuta’nıner-Rıhle” adlı seyahatnamesi, göz kamaştırıcı, parlak renkleriyle bizleri halen daha mest etmeye devam ediyor.

Ağırlıklı olarak o zamanın bütün İslam ülkeleri ve dahi Müslüman olmayan ülke ve topluluklar hakkında bu eşsiz ve muhteşem seyahatnameden bilgiler edinebilirsiniz. Bu eser sayesinde, yemek tariflerinden tutun kıyafetlerden, siyasetten, tasavvufa kadar çok yönlü bir 14. yüzyıl çevre ve insan, bitki ve hayvan portresi ile karşılaşmanız mümkün. Dolayısıyla İbn Battuta’nın yedi asır önce yazmış olduğu er-Rıhle isimli eserinin, tarihe çok önemli bir katkıda bulunduğunu söyleyebiliriz.

.

Hülya Ayhan, dikGAZETE.com

İBN BATTUTA VE ER-RIHLE İSİMLİ SEYAHATNAMESİ

İbn Battuta, Marko Polo ile Ortaçağ’ın en büyük iki seyyahından biridir.

Gerçek ismi; İbrahim al-Levati at-Tangi’dir. -Tam olarak künyesi ise şöyle: Ebû Abdillâh Şemsüddîn (Bedrüddîn) Muhammed b. Abdillâh b. Muhammed b. İbrâhîm el-Levâtî et-Tancî (ö. 770 hicri/ 1368-69 miladi)

Hicri 725 yılının Recep ayında memleketi Tanca’dan (Tanga) çıkan İbn Battuta, bir anda kendisini ucu bucağı belli olmayan görkemli bir seyahatte buluyor.

21 yaşında hanesinden ayrılan İbn Battuta, İslam dünyasını gemi, at arabası ve develer ile dolaşıyor.

İbn Battuta, yaklaşık 120 bin kilometre yol kat ederek, büyük ölçüde, zamanın kâşif ve seyyahlarından daha fazla gezmiş ve Marko Polo’yu bile geride bırakmayı başarmıştır.

Takriben 29 yıl süren yolculuğun ardından, yaşadığı maceraları ve müşahede ettiği olayları ‘Rıhle’ yani “Tuhfetu’n-nuzzar fi gara’ib il-emsar ve aca’ibi’l-esfar” adlı eserini kaleme almıştır.

Bu eser sayesinde İbn Battuta, seyahat güzergâhında tanıştığı insanlar, hayvanlar ve bitkiler hakkında edindiği şaşırtıcı bilgileri günümüze kadar ulaştırmıştır. Ayrıca toplumların, devletlerin, inançların ve farklı coğrafyaların tüm güzelliklerini de çok canlı bir anlatım şekliyle gözler önüne sermiştir.

Yolculuk esnasında Farsça ve Türkçeyi iyi bilmesi, ona çeşitli avantajlar sağlamış ve siyasi tecrübeler kazandırmıştır.

Gezip dolaştığı bölgelerde, İbn Battuta’nın ‘Derviş’ gibi giyinmesi ve dervişçe mütevazı davranması sebebiyle halkın ve ulemanın nezdindeki değeri ve kıymeti de giderek artmaktaydı.

İbn Battuta, seyahat ettiği bölgelerde sadece ulema ile değil aynı zamanda dönemin en önemli hükümdarlarıyla da bir araya gelmiştir.

Bu zaman zarfında edindiği tecrübeler, aldığı icazetler ve bir çok alanda öğrendiği yeni bilgiler, onun donanımlı bir alim olmasına vesile olmuştur.

İspanya, Kuzey Afrika, Orta Asya, Anadolu, Doğu Avrupa, Hindistan, Maldivler ve Çin’e kadar gitmiş, gezip gördüğü yerler hakkında önemli bilgileri günümüze nakletmiştir.

Ünlü seyyah, dolaştığı Anadolu toprakları için “Berru’t Turkiyye el-Ma’ruf bi Biladi’r Rum” yani “Rum diyarı olarak bilinen Türk toprağı” tanımını yapmıştır.

İbn Battuta, Lazikiye’den hareket eden bir Ceneviz gemisine binip, oradan Alanya’ya gelerek, Anadolu topraklarına ilk defa ayak basmıştır.

O sırada, İbn Battuta’nın şu ifadeleri kullandığını biliyoruz:

Rum diyarı diye bilinen bu ülke, dünyanın belki de en güzel memleketi. Allah Teâla, güzellikleri öbür ülkelere ayrı ayrı dağıtırken burada hepsini bir araya toplamış.” -İbn Battuta: ‘Rıhle’, I-

Yolculuğun devamında İbn Battuta’nın Karadeniz havzasında yer alan Geyve, Göynük, Mudurnu, Bolu, Gerede ve Safranbolu’ya kadar geldiğini de öğreniyoruz.

Soğuk bir kış gecesinde, Geyve’ye varan İbn Battuta ve kafilesi, misafirperver bir ailenin evinde konaklamış. Ancak Arapların dilini anlamayan Geyveliler şaşkınlıklarını gizleyemeyerek, kendi aralarında gerçekleştirmiş oldukları konuşma da nakledilenler arasındadır:

Bunlara ikram şarttır. Zira eski Arap dilini konuşuyorlar. Bu dil yüce Peygamberimizin ve onun arkadaşlarının dilidir.’’ diyerek bol bol ikramda bulundular.  -İbn Battuta: ‘Rıhle’, I, 340-341-

21. yüzyılda İbn Battuta’nıner-Rıhle” adlı seyahatnamesi, göz kamaştırıcı, parlak renkleriyle bizleri halen daha mest etmeye devam ediyor.

Ağırlıklı olarak o zamanın bütün İslam ülkeleri ve dahi Müslüman olmayan ülke ve topluluklar hakkında bu eşsiz ve muhteşem seyahatnameden bilgiler edinebilirsiniz. Bu eser sayesinde, yemek tariflerinden tutun kıyafetlerden, siyasetten, tasavvufa kadar çok yönlü bir 14. yüzyıl çevre ve insan, bitki ve hayvan portresi ile karşılaşmanız mümkün. Dolayısıyla İbn Battuta’nın yedi asır önce yazmış olduğu er-Rıhle isimli eserinin, tarihe çok önemli bir katkıda bulunduğunu söyleyebiliriz.

.

Hülya Ayhan, dikGAZETE.com