ABD nasıl bölünecek? Kaç parçaya bölünecek, bu işi kim yapacak?

 ABD nasıl bölünecek? Kaç parçaya bölünecek, bu işi kim yapacak?

ABD ÖNCE ÜÇ PARÇAYA BÖLÜNECEK:

ABD eylem haritasına baktığımızda olayların yoğunlaştığı Rus Profesör Igor Panarin’in bölünme haritasına uygun şekilde geliştiğini görüyoruz. 

Amerikan birliğinden ilk ayrılması öngörülen Kaliforniya’nın kopuşunun simgesi olan Seattle’de “özyönetim” ilan edilmiştir. “Özyönetim” deyince bu konu hakkında da okuyucularımıza kısa bir malumat vermek gerektiğini değerlendiriyorum.

ABD EYLEM HARİTASI

Rusya Yahudisi Murray Bookchin, 1917 Rusya Komünist Darbesi’nden sonra, kaçarak ABD’ye yerleşti. 

Bundan sonra özyönetim konusunda ciddi araştırmalar yaptı, sendikalarda çalıştı, bu işin teorisyeni oldu. 

Yazdığı “Özgürlüğün Ekolojisi” kitabı, Türkiye'de 1980'lerden bu yana, PKK üzerinde çok tesirli olmuştur. 

"Demokratik Konfederalizm" tezi, bu adam tarafından uydurulmuştur.

İsrail’in bölge devletlerinin parçalanması, ufaltılarak dağıtılması, İslam Dünyasının, Yahudi egemenliğine sokulmasının zihni ve felsefi temellerinin atılmasına kaynak teşkil etmiştir. 

Öz yönetim” fikri, bu zatın ülkeleri parçalama teorisidir. 

İlk defa Yugoslavya’da uygulanmış [1], Yugoslavya on seneden az bir sürede paramparça olmuştur.

Amerika Birleşik Devletleri deyince Yahudi lobisinin çıkarları için inşa edilmiş, finans kapitalizmin silahçı bekçisi, bütün dünyaya yayılmış Yahudi fesat hareketlerinin silahlı kovboyu, ahlaksızlığın, zulmün yılmaz savunucusu, mantıksız ve felsefesiz bir devlet tasavvur etmelisiniz. 

Propaganda ile maddiyat ile şişirilmiş bu devlet, esasen ahlaki-ideal çekicilikten mahrumdur. 

Bizce ABD, içi boş bir ütopyadır. 

Zembereğin teli koptuğunda, yayı bir anda boşalacaktır. 

Bunun delilleri nedir?

ABD askerlerinin Irak’ı, Afganistan’ı bombalayarak yaptıkları ortada… 

ABD’nin, Irak-İran Savaşı’nı kışkırtmasını ve her iki tarafa da silah satmasını hatırlayalım. 

Para kazanmak için insanların bir hiç uğrunda ölmesine onay veren mekanizma, insani ahlaktan mahrumdur. 

Orta Asya’daki talanı, Filistin’de terör ve zülüm devletine destek vererek yaptıkları, Filistin topraklarını İsrail’e peşkeş çekmesini, “Kudüs’ü İsrail’in başkenti” ilan etmesini aklımızdan çıkartmayalım.

ABD’nin Küba, Nikaragua, İran, Kuzey Kore ve Venezuelalı ailelerin aç kalmasına, ilaçsız kalmasına karşı uyguladığı ticaret ambargolarını unutmayalım. 

Libya’ya yaptıklarına bakalım: Kaddafi, 1969’da ülkenin başına geçmiş, 42 yıldan beri ülkeyi yönetiyordu. 2000’li yıllardan sonra, batı dünyası ile ekonomik ve sosyal antlaşmalar yaparak, ticari ilişkiler kurarak ülkesini barış içinde yönetiyordu. 

Kaddafi’yi hazin bir şekilde öldürttüler, ülkeyi acıklı bir iç savaşa sürüklediler. 

2011 yılında CNN, CNBC ve FOX başta olmak üzere, ABD’nin önde gelen medya kuruluşları, Kaddafi’nin ölümünü “Libya eski lideri, uluslararası terörist, memleketinde öldürüldü” diye duyurdu. 

ABD medyası yüzünden ‘terörizm’ kelimesi anlamını yitirdi.

Ülkesini savunan, halkın yararını düşünen, “halka hizmet, hakka hizmettir” düsturu ile çalışan liderler, “terörist” ilan edildi.

Suriye’deki EL KAİDE-IŞİD- DAEŞ gibi illegal örgütlerin, akla gelen gelmeyen bütün terör ve zulüm teşkilatlarının, Yahudi lobisinin kışkırtması ile ekonomik ve askeri olarak ABD’nin desteği ile iş yaptığını görüyoruz. 

Sudan’ı ne hale getirdikleri ortada…

Teröre sağlanan bu destekte ABD’ne, Suudi Arabistan ve diğer körfez krallıkları tarafından finansörlük yapılmaktadır. 

Bu krallıklar ABD-Yahudi lobisinin kontrolü altındadır! 

“Dünyadaki en büyük terörist ülke Yahudi lobisinin yönettiği ABD hükümetidir!” 

Bunu ben söylemiyorum, ABD’li Profesör Danny Shaw söylüyor.

Profesör Danny Shaw, bununla kalmayarak bugün ABD’nin başına bela olan Antifa hareketinin 2017’de savaş uçakları ile destek sağlanarak Suriye’de kullandığını, Amerikan sokaklarındaki şiddet ve yağma olaylarının merkezinde olduğu gerçeğini ifade ediyor.

ABD ve terörden söz ederken İslamofobiyi unutamayız. 

Günümüz şartlarında kapitalizmi güçlendirmek Yahudi lobisini mutlu etmek için direkt savaşa girmeye ihtiyaç yok, terörizm, ırkçılık desteklenerek istenilen yönlendirmeler yapılabiliyor. 

Ülkelerin doğal kaynaklarını ele geçirmek, halkı karın tokluğuna çalıştırmak için işbirlikçi yöneticiler atamak yeterlidir. 

Filistin, Venezuela, Zimbabwe, İran ve diğer ülkelere karşı yapılanlar ortada.  

ABD’nin Yahudi lobisinin kışkırtmalarıyla terörizmi desteklemesi, dengesiz-hedefsiz askeri müdahaleleri dünyada nefret uyandırmıştır. 

Esasen bu uygulamalar ABD halkının tercihi değildir, ABD bu yolda hareket etmeye zorlanmaktadır.

ABD’nin dünya politikasındaki en önemli sıkıntısı kaynakları şunlardır:

1- İnsanlığı ikna edici bir devlet felsefesi yoktur. 

ABD politikasının bu gün istinat ettiği devlet felsefesi üç şeye dayanmaktadır. 

Bu üç şey sevgi değil nefret uyandırmaktadır.

a. Kibir

b. Çıkar

c. Propaganda, onun da temeli “yalan”

2- ABD büyük ölçüde Yahudi lobisi tarafından kontrol edilmekte ve yönetilmektedir.

Bu da Amerika’nın insani devlet olmasının önündeki en büyük engeldir. 

Devlet olmanın temeli olan adalet prensibine göre kurulmuş bir düzen yoktur. 

Burada temel değerler; para, hırs, aç gözlülük, talan/yağma, aldatma/soyma gibi aşağılık değerlerdir (Halk zenginler tarafından insafsızca sömürülüp yağmalandığı için isyan eden halk da sokağa inince yağmalama yapıyor).

3- ABD’nin liderliğini sürdürmesi ve Çin’in rakip olmasının engellenmesi için bir programı yoktur. 

Trump’ın bu güne kadar Çin’e karşı ileri sürdürdüğü bütün yaptırımlar ters tepti, sonuçsuz kaldı. Halen ne yapacaklarına dair bir yol bulamıyorlar.

ABD derin devletinin kendi ulusal devletine sahip çıkmasının bile bir programı yoktur. 

Bunu nereden anlıyoruz, bundan önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi; Trump, sözde Yahudi lobisinin hâkimiyetini kıracak ataklar yapıyor, bunun için çalışıyor. 

Çin’e karşı ticaret engelleri getiriyor. 

Çin’deki sermayenin esas sahibi Rothschild’lerin en büyük şirketleri ABD’de ve zor durumdaki Rothschild şirketlerine ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin 5,5 trilyon dolar kaynak aktarıyor. 

Bakan, Rothschildler’in adamı…

Hani bir laf var; “hırsız içeride olursa kapı kilit tutmaz” bu tutarsızlık bu mantıksızlık ABD’yi asla iflah etmez.

Trump, Venezuella’ya, İran’a petrol sattırmıyor. 

Ticaret yaptırmıyor. 

Bunun faydası kime?

ABD petrol şirketleri kimin malı?!

İslami Cihad Örgütü”, ABD Başkanı Trump'ın Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkililerine yaptırım uygulanmasının önünü açan kararnameyi imzalamasının Filistinlilere karşı işlenen İsrail suçlarına korunma sağladığını belirtti.

Devlet terörü uygulayan, Filistinli gençlere karşı, işgal ettiği topraklarda halka karşı acımasız cinayetler işleyen İsrail’in suçlarını örtbas edeceksiniz! 

Filistin’de hemen her gün, bütün dünyanın gözleri önünde George Floyd tipi cinayetler işlenmektedir, bunları görmezden geleceksiniz.

Bütün dünyayı aptal yerine koyacaksınız. 

Sonra dürüstlükten, doğruluktan söz edeceksiniz!

Siz bu tür suçlara karşı soruşturma açan savcı ve hâkimleri cezalandırıyorsunuz, yaptırım kararları alıyorsunuz. 

Kendi adaletiniz gibi dünya adaletini de bozmaya çalışıyorsunuz!

Görülüyor ki ABD’nin dış politikası ahlaki temelden yoksundur, iç politikası da insani temelden yoksun, adaletsiz bir yapıdır. 

Özellikle fakirler, kimsesizler, siyahîler için zalim bir yapıdır, acımasız bir yapıdır. 

ABD polis şiddetini gösteren videolar izlendiğinde, polisin ne kadar gaddar olduğunu görüyorsunuz. 

Bir defasında polis, kucağında 3 yaşlarında çocuğu olan siyahî bir kadını, çocukla birlikte kaldırdı yere çarptı. Kadına böyle yapan biri, diğer insanlara ne yapmaz ki?!

Son olarak, değerli Kardeşim büyük düşünce adamı Dr. Orhan Sakin Bey’in, “WhatsApp” üzerinden yazdığı; bir itirazına değindikten sonra yazıya son vereceğim:

[17.10, 22.06.2020] Orhan Sakin:

-Üstat küresel sermaye sadece Yahudilerden mi oluşuyor?

-Koca binlerce yıllık geçmişi olan Avrupa’daki kurumlar ve yapılar nerede?

-Vatikan mesela!

-Çin’deki ve diğer Asya ülkelerinde en güçlü örgüt hangisi?

- Çin’de komünizm bütün köklü yapıları temizledi ülkeyi yabancı sermaye ve güçlere müsait hale getirdi.

- Bu çatışmada koalisyonları ve tarafları iyi tespit etmek gerekiyor.

Görülüyor ki Orhan Bey’in bu soruları, güzel sorulardır.

Bu meselelere kafa yormamız lazımdır.

Orhan Bey’in bahsettiği bütün bu konuları 2004 yılında Rahmetli Prof. Mahir Kaynak ile konuşmuş aynı itirazları ben de yapmıştım; dedim ki; 

“Hocam siz analizleri tümevarım şeklinde değil tümden gelim şeklinde yapıyorsunuz, sebebi ne? Hâlbuki bilimin yöntemi böyle değil! İkinci konu; Küresel sermaye diyorsunuz; bunlar kimlerdir, neden kim/kimler olduklarını ve milliyetini söylemiyorsunuz.”

Bana şu cevapları vermişti:

“Geçenlerde (kastettiği tarih 2002 idi) Rothschild açıkladı, küresel borç yükü 169 trilyon dolar dedi. Bu kimin alacağı?”

Ben, “vatandaşların, bankalara, devletlerin birbirlerine borçları” dedim. 

Hayır” dedi…

Adam kendilerinin bütün dünyadaki alacaklarını söylüyor. Eğer senin dediğin gibi olsaydı. Borç ve alacak birbirine eşit olması prensibinden hareketle borçlu ve alacaklı devletler olurdu. Birbirlerine karşı borçlu alacaklı olurlardı. Hâlbuki bütün devletler borçlu, kime borçlu?!… Alacaklı kim!? Peki, ben sana bir soru sorayım” dedi. 

“Dünya GSMH’ı ne kadar?”

O tarihte 57 trilyon dolardı…

Söyledim...

İşte ben; Dünya ekonomisini 3’e katlayacak sermaye gücünü temsil eden bu sermayeyi küresel aktör olarak tanımlıyorum” dedi. 

-Hocam milliyetinden neden söz etmiyorsunuz?

Onlar Habsburg, Papalık ve ABD’deki büyük sermaye gruplarını ve FED’i de yönetiyorlar ama ben milliyete girmek istemiyorum” dedi.

Şu an, küresel borç yükünün 300 trilyon dolar; Dünya GSMH’nın 86 trilyon dolar olduğu düşünülürse bunların elindeki para gücünün korkunç boyutu ifade edilmiş olur.

Ben, yazılarımda bunların kimliklerini de söylüyorum. 

Zaten değerli gazeteci, yazar Ergün Diler ve Bekir Hazar beylerin yazıları takip edilirse bu sermayenin kimlerden müteşekkil olduğu tespit edilebilir.

Konuya devam edeceğiz.

.

Suat Gün, dikGAZETE.com

[1] Milovan Djilas “Yugoslavya’da özyönetimin fikir babası Murray Bookchin’in müridi”, Bizim Ecevit de Yugoslavya ziyaretinde Milovan Djilas’ın özyönetim teorisi ile ilgilenmiş, özyönetimin büyük başarılarından söz etmiş, özyönetimi şairane üslupla öve öve bitirememiş, Türkiye’ye geldikten sonra Türkiye’de de bu sistemi uygulayacağından söz etmiştir. Hafazanallah; yapsaydı/yapabilseydi ülkemizin hali ne olurdu?! Ülkemizin başına getirilen zatların ne kadar çapsız olduklarını buradan anlayınız.

ABD ÖNCE ÜÇ PARÇAYA BÖLÜNECEK:

ABD eylem haritasına baktığımızda olayların yoğunlaştığı Rus Profesör Igor Panarin’in bölünme haritasına uygun şekilde geliştiğini görüyoruz. 

Amerikan birliğinden ilk ayrılması öngörülen Kaliforniya’nın kopuşunun simgesi olan Seattle’de “özyönetim” ilan edilmiştir. “Özyönetim” deyince bu konu hakkında da okuyucularımıza kısa bir malumat vermek gerektiğini değerlendiriyorum.

ABD EYLEM HARİTASI

Rusya Yahudisi Murray Bookchin, 1917 Rusya Komünist Darbesi’nden sonra, kaçarak ABD’ye yerleşti. 

Bundan sonra özyönetim konusunda ciddi araştırmalar yaptı, sendikalarda çalıştı, bu işin teorisyeni oldu. 

Yazdığı “Özgürlüğün Ekolojisi” kitabı, Türkiye'de 1980'lerden bu yana, PKK üzerinde çok tesirli olmuştur. 

"Demokratik Konfederalizm" tezi, bu adam tarafından uydurulmuştur.

İsrail’in bölge devletlerinin parçalanması, ufaltılarak dağıtılması, İslam Dünyasının, Yahudi egemenliğine sokulmasının zihni ve felsefi temellerinin atılmasına kaynak teşkil etmiştir. 

Öz yönetim” fikri, bu zatın ülkeleri parçalama teorisidir. 

İlk defa Yugoslavya’da uygulanmış [1], Yugoslavya on seneden az bir sürede paramparça olmuştur.

Amerika Birleşik Devletleri deyince Yahudi lobisinin çıkarları için inşa edilmiş, finans kapitalizmin silahçı bekçisi, bütün dünyaya yayılmış Yahudi fesat hareketlerinin silahlı kovboyu, ahlaksızlığın, zulmün yılmaz savunucusu, mantıksız ve felsefesiz bir devlet tasavvur etmelisiniz. 

Propaganda ile maddiyat ile şişirilmiş bu devlet, esasen ahlaki-ideal çekicilikten mahrumdur. 

Bizce ABD, içi boş bir ütopyadır. 

Zembereğin teli koptuğunda, yayı bir anda boşalacaktır. 

Bunun delilleri nedir?

ABD askerlerinin Irak’ı, Afganistan’ı bombalayarak yaptıkları ortada… 

ABD’nin, Irak-İran Savaşı’nı kışkırtmasını ve her iki tarafa da silah satmasını hatırlayalım. 

Para kazanmak için insanların bir hiç uğrunda ölmesine onay veren mekanizma, insani ahlaktan mahrumdur. 

Orta Asya’daki talanı, Filistin’de terör ve zülüm devletine destek vererek yaptıkları, Filistin topraklarını İsrail’e peşkeş çekmesini, “Kudüs’ü İsrail’in başkenti” ilan etmesini aklımızdan çıkartmayalım.

ABD’nin Küba, Nikaragua, İran, Kuzey Kore ve Venezuelalı ailelerin aç kalmasına, ilaçsız kalmasına karşı uyguladığı ticaret ambargolarını unutmayalım. 

Libya’ya yaptıklarına bakalım: Kaddafi, 1969’da ülkenin başına geçmiş, 42 yıldan beri ülkeyi yönetiyordu. 2000’li yıllardan sonra, batı dünyası ile ekonomik ve sosyal antlaşmalar yaparak, ticari ilişkiler kurarak ülkesini barış içinde yönetiyordu. 

Kaddafi’yi hazin bir şekilde öldürttüler, ülkeyi acıklı bir iç savaşa sürüklediler. 

2011 yılında CNN, CNBC ve FOX başta olmak üzere, ABD’nin önde gelen medya kuruluşları, Kaddafi’nin ölümünü “Libya eski lideri, uluslararası terörist, memleketinde öldürüldü” diye duyurdu. 

ABD medyası yüzünden ‘terörizm’ kelimesi anlamını yitirdi.

Ülkesini savunan, halkın yararını düşünen, “halka hizmet, hakka hizmettir” düsturu ile çalışan liderler, “terörist” ilan edildi.

Suriye’deki EL KAİDE-IŞİD- DAEŞ gibi illegal örgütlerin, akla gelen gelmeyen bütün terör ve zulüm teşkilatlarının, Yahudi lobisinin kışkırtması ile ekonomik ve askeri olarak ABD’nin desteği ile iş yaptığını görüyoruz. 

Sudan’ı ne hale getirdikleri ortada…

Teröre sağlanan bu destekte ABD’ne, Suudi Arabistan ve diğer körfez krallıkları tarafından finansörlük yapılmaktadır. 

Bu krallıklar ABD-Yahudi lobisinin kontrolü altındadır! 

“Dünyadaki en büyük terörist ülke Yahudi lobisinin yönettiği ABD hükümetidir!” 

Bunu ben söylemiyorum, ABD’li Profesör Danny Shaw söylüyor.

Profesör Danny Shaw, bununla kalmayarak bugün ABD’nin başına bela olan Antifa hareketinin 2017’de savaş uçakları ile destek sağlanarak Suriye’de kullandığını, Amerikan sokaklarındaki şiddet ve yağma olaylarının merkezinde olduğu gerçeğini ifade ediyor.

ABD ve terörden söz ederken İslamofobiyi unutamayız. 

Günümüz şartlarında kapitalizmi güçlendirmek Yahudi lobisini mutlu etmek için direkt savaşa girmeye ihtiyaç yok, terörizm, ırkçılık desteklenerek istenilen yönlendirmeler yapılabiliyor. 

Ülkelerin doğal kaynaklarını ele geçirmek, halkı karın tokluğuna çalıştırmak için işbirlikçi yöneticiler atamak yeterlidir. 

Filistin, Venezuela, Zimbabwe, İran ve diğer ülkelere karşı yapılanlar ortada.  

ABD’nin Yahudi lobisinin kışkırtmalarıyla terörizmi desteklemesi, dengesiz-hedefsiz askeri müdahaleleri dünyada nefret uyandırmıştır. 

Esasen bu uygulamalar ABD halkının tercihi değildir, ABD bu yolda hareket etmeye zorlanmaktadır.

ABD’nin dünya politikasındaki en önemli sıkıntısı kaynakları şunlardır:

1- İnsanlığı ikna edici bir devlet felsefesi yoktur. 

ABD politikasının bu gün istinat ettiği devlet felsefesi üç şeye dayanmaktadır. 

Bu üç şey sevgi değil nefret uyandırmaktadır.

a. Kibir

b. Çıkar

c. Propaganda, onun da temeli “yalan”

2- ABD büyük ölçüde Yahudi lobisi tarafından kontrol edilmekte ve yönetilmektedir.

Bu da Amerika’nın insani devlet olmasının önündeki en büyük engeldir. 

Devlet olmanın temeli olan adalet prensibine göre kurulmuş bir düzen yoktur. 

Burada temel değerler; para, hırs, aç gözlülük, talan/yağma, aldatma/soyma gibi aşağılık değerlerdir (Halk zenginler tarafından insafsızca sömürülüp yağmalandığı için isyan eden halk da sokağa inince yağmalama yapıyor).

3- ABD’nin liderliğini sürdürmesi ve Çin’in rakip olmasının engellenmesi için bir programı yoktur. 

Trump’ın bu güne kadar Çin’e karşı ileri sürdürdüğü bütün yaptırımlar ters tepti, sonuçsuz kaldı. Halen ne yapacaklarına dair bir yol bulamıyorlar.

ABD derin devletinin kendi ulusal devletine sahip çıkmasının bile bir programı yoktur. 

Bunu nereden anlıyoruz, bundan önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi; Trump, sözde Yahudi lobisinin hâkimiyetini kıracak ataklar yapıyor, bunun için çalışıyor. 

Çin’e karşı ticaret engelleri getiriyor. 

Çin’deki sermayenin esas sahibi Rothschild’lerin en büyük şirketleri ABD’de ve zor durumdaki Rothschild şirketlerine ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin 5,5 trilyon dolar kaynak aktarıyor. 

Bakan, Rothschildler’in adamı…

Hani bir laf var; “hırsız içeride olursa kapı kilit tutmaz” bu tutarsızlık bu mantıksızlık ABD’yi asla iflah etmez.

Trump, Venezuella’ya, İran’a petrol sattırmıyor. 

Ticaret yaptırmıyor. 

Bunun faydası kime?

ABD petrol şirketleri kimin malı?!

İslami Cihad Örgütü”, ABD Başkanı Trump'ın Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkililerine yaptırım uygulanmasının önünü açan kararnameyi imzalamasının Filistinlilere karşı işlenen İsrail suçlarına korunma sağladığını belirtti.

Devlet terörü uygulayan, Filistinli gençlere karşı, işgal ettiği topraklarda halka karşı acımasız cinayetler işleyen İsrail’in suçlarını örtbas edeceksiniz! 

Filistin’de hemen her gün, bütün dünyanın gözleri önünde George Floyd tipi cinayetler işlenmektedir, bunları görmezden geleceksiniz.

Bütün dünyayı aptal yerine koyacaksınız. 

Sonra dürüstlükten, doğruluktan söz edeceksiniz!

Siz bu tür suçlara karşı soruşturma açan savcı ve hâkimleri cezalandırıyorsunuz, yaptırım kararları alıyorsunuz. 

Kendi adaletiniz gibi dünya adaletini de bozmaya çalışıyorsunuz!

Görülüyor ki ABD’nin dış politikası ahlaki temelden yoksundur, iç politikası da insani temelden yoksun, adaletsiz bir yapıdır. 

Özellikle fakirler, kimsesizler, siyahîler için zalim bir yapıdır, acımasız bir yapıdır. 

ABD polis şiddetini gösteren videolar izlendiğinde, polisin ne kadar gaddar olduğunu görüyorsunuz. 

Bir defasında polis, kucağında 3 yaşlarında çocuğu olan siyahî bir kadını, çocukla birlikte kaldırdı yere çarptı. Kadına böyle yapan biri, diğer insanlara ne yapmaz ki?!

Son olarak, değerli Kardeşim büyük düşünce adamı Dr. Orhan Sakin Bey’in, “WhatsApp” üzerinden yazdığı; bir itirazına değindikten sonra yazıya son vereceğim:

[17.10, 22.06.2020] Orhan Sakin:

-Üstat küresel sermaye sadece Yahudilerden mi oluşuyor?

-Koca binlerce yıllık geçmişi olan Avrupa’daki kurumlar ve yapılar nerede?

-Vatikan mesela!

-Çin’deki ve diğer Asya ülkelerinde en güçlü örgüt hangisi?

- Çin’de komünizm bütün köklü yapıları temizledi ülkeyi yabancı sermaye ve güçlere müsait hale getirdi.

- Bu çatışmada koalisyonları ve tarafları iyi tespit etmek gerekiyor.

Görülüyor ki Orhan Bey’in bu soruları, güzel sorulardır.

Bu meselelere kafa yormamız lazımdır.

Orhan Bey’in bahsettiği bütün bu konuları 2004 yılında Rahmetli Prof. Mahir Kaynak ile konuşmuş aynı itirazları ben de yapmıştım; dedim ki; 

“Hocam siz analizleri tümevarım şeklinde değil tümden gelim şeklinde yapıyorsunuz, sebebi ne? Hâlbuki bilimin yöntemi böyle değil! İkinci konu; Küresel sermaye diyorsunuz; bunlar kimlerdir, neden kim/kimler olduklarını ve milliyetini söylemiyorsunuz.”

Bana şu cevapları vermişti:

“Geçenlerde (kastettiği tarih 2002 idi) Rothschild açıkladı, küresel borç yükü 169 trilyon dolar dedi. Bu kimin alacağı?”

Ben, “vatandaşların, bankalara, devletlerin birbirlerine borçları” dedim. 

Hayır” dedi…

Adam kendilerinin bütün dünyadaki alacaklarını söylüyor. Eğer senin dediğin gibi olsaydı. Borç ve alacak birbirine eşit olması prensibinden hareketle borçlu ve alacaklı devletler olurdu. Birbirlerine karşı borçlu alacaklı olurlardı. Hâlbuki bütün devletler borçlu, kime borçlu?!… Alacaklı kim!? Peki, ben sana bir soru sorayım” dedi. 

“Dünya GSMH’ı ne kadar?”

O tarihte 57 trilyon dolardı…

Söyledim...

İşte ben; Dünya ekonomisini 3’e katlayacak sermaye gücünü temsil eden bu sermayeyi küresel aktör olarak tanımlıyorum” dedi. 

-Hocam milliyetinden neden söz etmiyorsunuz?

Onlar Habsburg, Papalık ve ABD’deki büyük sermaye gruplarını ve FED’i de yönetiyorlar ama ben milliyete girmek istemiyorum” dedi.

Şu an, küresel borç yükünün 300 trilyon dolar; Dünya GSMH’nın 86 trilyon dolar olduğu düşünülürse bunların elindeki para gücünün korkunç boyutu ifade edilmiş olur.

Ben, yazılarımda bunların kimliklerini de söylüyorum. 

Zaten değerli gazeteci, yazar Ergün Diler ve Bekir Hazar beylerin yazıları takip edilirse bu sermayenin kimlerden müteşekkil olduğu tespit edilebilir.

Konuya devam edeceğiz.

.

Suat Gün, dikGAZETE.com

[1] Milovan Djilas “Yugoslavya’da özyönetimin fikir babası Murray Bookchin’in müridi”, Bizim Ecevit de Yugoslavya ziyaretinde Milovan Djilas’ın özyönetim teorisi ile ilgilenmiş, özyönetimin büyük başarılarından söz etmiş, özyönetimi şairane üslupla öve öve bitirememiş, Türkiye’ye geldikten sonra Türkiye’de de bu sistemi uygulayacağından söz etmiştir. Hafazanallah; yapsaydı/yapabilseydi ülkemizin hali ne olurdu?! Ülkemizin başına getirilen zatların ne kadar çapsız olduklarını buradan anlayınız.