İsrail’in güvenliği meselesi-2
İsrail’in güvenliği meselesi-2
- 15-10-2024 01:10
- 1728
- 15-10-2024 01:10
- 1728
İSRAİL’İN GÜVENLİĞİ MESELESİ -ll
Önceki makalede belirttiğimiz gibi “İsrail’in güvenliği” faraziyesi, Müslüman coğrafyanın yok edilmesi, bölge devlet ve halklarının imha edilmesi, coğrafyanın katliamlarla, bombalarla yeryüzünden silinmesi, 100 milyondan fazla insanın Türkiye sınırlarından içeri itilmesi, coğrafyanın boşaltılarak İsrail’e boş saha verilmesi demektir.
“İsrail’in güvenliği” kavramı; “İsrail’in yenilmezliği, önlenemezliği, önünde durulamazlığı ve kafasına koyduğunu yapar” düşüncesiyle şekillenmiş şımarık bir kavramdır.
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich;
- Filistin, Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak, Mısır ve hatta Suudi Arabistan’daki toprakları da kapsayacak büyük bir İsrail Devleti kurmayı hayal ediyoruz.
Bu söz, ABD ve Batı desteğinin yarattığı fütursuzluk ve kendinden geçmiş şımarıklığın açık itirafı; ruh hastası bir zihniyetin dışa vurumudur. Her türlü mantıktan yoksundur.
Hiç kimse şu soruyu sormuyor:
- Irak 48, Suriye, 25, Lübnan 6, Ürdün 12, Mısır 110, Arabistan 37, Filistin 9 milyon olmak üzere yaklaşık 250 milyon insanı nereye göndereceksiniz?
ABD’nin Yahudi Dışişleri Bakanı Blinken, “İsrail’in yanındayız” diyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Gazze'de 7 Ekim 2023'te başlayan olayların birinci yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada, “İsrail’in yanındayız” diyerek suç ortaklığı yaptıklarını ve İsrail’in mantıktan yoksun hayallerini dini kaynaklı hurafelerini desteklediklerini bir kez daha itiraf etti.
Bu söz, açıkça ABD'nin, soykırıma ortaklık itirafının ta kendisidir.
Türkiye TV kanallarında görüyorum; bazı konuşmacılar şöyle konuşuyorlar: “İsrail’in güvenlik hakkı, garanti altına alınmalıdır.” Bunu, emekli Türk generallerin ağzından duyunca daha acı verici oluyor.
Geçtiğimiz günlerde İran’dan bir general çıkmış şöyle konuşuyor: “İsrail’in saldırımıza vereceği cevap hakkının sınırlı olacağı kanaatindeyim.”
Akıllara ziyan bir açıklama! İsrail’in cevap hakkının nasıl olacağını söylemek sana mı düştü! Eğer bu general, akıldan ve mantıktan yoksun olmasa idi böyle konuşmazdı. Sözde şunu demek istiyor: Ey İsrail, cevap hakkını ölçülü kullanın, fazla ileri gitmeyin, çok hasar açmayın, çatışmayı tırmanışa sürüklemeyin, bu iş burada kalsın!
İranlı generalin böyle demesi mi lazımdı?
Ben o generalden şunu söylemesini beklerdim:
“İsrail’in misilleme yapmaya, cevap vermeye hakkı yoktur. Bize ilk saldıran taraf onlardır. Yaptığımız harekât, sınırlı bir cevap hakkıdır. Onlar ülke topraklarımızda İsmail Haniye’yi öldürdüler, Şam’da elçiliğimizi bastılar, silah arkadaşlarımızı öldürdüler, Suriye’de bulunan üslerimizi bombalıyorlar, Lübnan’da vekil güçlerimizi vurdular, Hasan Nasrallah’ı şehit ettiler.
Biz, İsrail’in bütün bu yaptıklarına karşı sınırlı bir cevap verdik, onların bize mukabele etmeye hakları yoktur.
BM (Birleşmiş Milletler) hukuku bir ülkenin ana karasına veyahut yabancı ülkelerdeki üslerine büyükelçiliklerine saldırmasına cevap vermeyi, meşru müdafaa olarak kabul etmiştir.
İsrail’in yaptığı; terörizmi ve kitle savaşını bütün Ortadoğu’ya yaymaktır, saldıran taraftır. İsrail meşru devlet değildir. Cevap vermeye hukuken ve ahlaken bir hakkı yoktur. Bundan sonra İsrail karar alıcılarının yanlış işlerine karşı cevabımız tahmin edilenden çok sert olur.”
İranlı generalin bunları demesini beklerdik.
Bu tür ahmaklıklar sadece İranlı generallere mahsus değildir; geçenlerde Türk TV kanallarında şöyle tartışmalar yaşandı:
"Ya İsrail çıldırdı mı, İsrail'in ne gücü var? İsrail, Türkiye'ye saldırabilir mi? 9 milyonluk nüfusunun ancak yarısı Yahudi olan İsrail, 2 milyon kilometrekarelik Arz-ı Mev’ud'u ne yapsın”
Kimse kalkıp bunlara demiyor ki;
“Hani İsrail engellenemezdi, hani İsrail'e güç yetirilemezdi, hani İsrail'i dünyada durduracak güç yoktu? İsrail'in dediği dedikti, istediğini yapardı. Ne oldu şimdi İsrail'i zavallı duruma düşürdünüz.”
Türkiye’de “iç düşman” olarak adlandıracağımız bir zümre vardır. Bunlar milletimizin diniyle, diliyle, ahlakıyla, kültürü ile ekonomisiyle her şeyi ile alakalıdır; milletimizin bekasına karşı tutumları düşmancadır. Bunlar, İsrail’in sözcülüğünü ve yönlendirmesini yapıyorlar. Sabah akşam İsrail güzellemesi yapan bu zatlar; İşine geldiğinde “İsrail durdurulamaz, İsrail bildiğini yapar” işine gelmediğinde ise “İsrail zayıf, güçsüz bir ülke!..” Amaçları İsrail'i Türkiye'nin düşmanı göstermemek. Türkiye'nin hedefi haline getirmemek.
TV programlarında herkes İsrail'in nüfusunu, asker sayısını, savaştaki kabiliyetsizliğini, başarısızlığını konuşuyor. “Arz-ı Mev’ud hayaldir, masaldır, buna gücü yetmez” deniliyor. “Yunanistan’ın da Ermenistan’ın da büyük emelleri var, ülkelerin bunun gibi hayalleri ve emelleri olabilir” diyorlar.
İsrail ve Siyonizm, kurulu küresel düzenin sahibidir.
O İsrail 350 milyonluk ABD'ne nasıl hükmediyor?
İngiltere'yi, Kanada'yı, Almanya'yı, Fransa'yı nasıl arkasına alıyor?
Üyesi olmadığı halde NATO'yu nasıl kullanıyor?
Bunu gören, konuşan yok!..
İsrail, Türkiye için tehdit değilmiş. Ama İsrail, “Türkiye benim için tehdit” diyor. F-16 alınmasını engelliyor, F-35’lerin verilmesini önledi. 45 yıldır PKK'yı Türkiye'nin başına bela eden kim?
Yunanistan'ı, Ermenistan'ı Türkiye'ye düşman eden kim?
“Ermeni soykırımı” meselesini ısıtıp ısıtıp önümüze getiren kim? Yunanistan’la birlikte Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı tatbikat yapan kim?
Yahudi'yi önemsiz göstermek, İsrail'i tehdit olarak görmemek, Yahudi'ye teslim olmak, köleliğini kabul etmek demektir.
ABD, 60 yıldır İsrail'i silahlandırıyor. ABD yönetiminin, abluka altındaki Gazze Şeridi'nde 7 Ekim 2023'te başlattığı soykırımın ardından İsrail’e 17,9 milyar dolar askeri yardımda bulunduğu, bunun da Orta Doğu'daki çatışmaların artmasına neden olduğu belirtildi.
ABD'nin bugüne kadar en fazla askeri yardım yaptığı ülkenin İsrail olduğu belirtiliyor. Bu rakamın, yıl sonuna kadar 27 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Rapora göre, ABD, İsrail’e 1959'dan bu yana 251 milyar dolarlık askeri yardımda, bundan daha fazla bir miktarda hibe tipi ekonomik yardımda bulunduğu açıklanmıştır. (Aslından ABD’nin İsrail’e yaptığı bütün yatırım ve yardımlar hibe tipidir, geri ödemesi istenmez) Bu rakam, topyekun 500 milyar dolardan fazladır. İsrail’in halen GSMH’nın toplamı bu karşılıksız yardım seviyesine ulaşmamıştır. Bu da İsrail’in kötü yönetilen asalak bir devlet olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Türkiye’deki İsrail lobisi; İsrail'i durdurabilecek bir örgüt ve devlet bulunmadığını sıkça tekrarlayarak Türkiye'ye sübliminal mesaj vermeye çalışıyorlar. Demek istiyorlar ki; “bütün bölge ülkeleri İsrail'e teslim olmuşken Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sert çıkışlarından vazgeçip uzlaşma yolları aramalıdır.”
İsrail’in Savunma eski Bakanlarından Moşe Dayan şöyle demişti: “İsrail kudurmuş köpek gibi olmalıdır. Saldırgan tutumu hiçbir ölçüye sığmamalıdır.”
Hüseyin Nasrallah en son konuşmasında İsrail için şöyle demişti: "Kana susamış kuduz köpek"
Sonuç:
Kudurmuş köpekle, kudurmuş köpek politikasıyla, kudurmuş köpek anlayışı ile çalışan bir savunma doktrinine karşı aynı coğrafyada huzur içinde bir arada yaşayamazsınız; ya siz var olacaksınız ya o!
Kudurmuş köpek politikası izlemek demek güvenlik teminatlarını aşan bir güç kudurması (kabarması) demektir. Bu devlet için herhangi bir güvenlik endişesinin olmadığı güç patlaması yaşadığı demektir. Onun istediği tek şey her önüne geleni ısırma hakkının olması demektir. Hasım saydığı her ülkenin silahsızlandırılması ve teslim olması demektir.
Savunma doktrini kudurmuş köpek olan bir terör yapısı her zaman için yakın tehdittir. En acil tehdittir. En yakın düşmandır, en şiddetli tehdittir. Tehdit algılamada gecikirseniz sonuçları ölümcüldür. Tarihten silinirsiniz.
.
Suat Gün, dikGAZETE.com
İSRAİL’İN GÜVENLİĞİ MESELESİ -ll
Önceki makalede belirttiğimiz gibi “İsrail’in güvenliği” faraziyesi, Müslüman coğrafyanın yok edilmesi, bölge devlet ve halklarının imha edilmesi, coğrafyanın katliamlarla, bombalarla yeryüzünden silinmesi, 100 milyondan fazla insanın Türkiye sınırlarından içeri itilmesi, coğrafyanın boşaltılarak İsrail’e boş saha verilmesi demektir.
“İsrail’in güvenliği” kavramı; “İsrail’in yenilmezliği, önlenemezliği, önünde durulamazlığı ve kafasına koyduğunu yapar” düşüncesiyle şekillenmiş şımarık bir kavramdır.
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich;
- Filistin, Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak, Mısır ve hatta Suudi Arabistan’daki toprakları da kapsayacak büyük bir İsrail Devleti kurmayı hayal ediyoruz.
Bu söz, ABD ve Batı desteğinin yarattığı fütursuzluk ve kendinden geçmiş şımarıklığın açık itirafı; ruh hastası bir zihniyetin dışa vurumudur. Her türlü mantıktan yoksundur.
Hiç kimse şu soruyu sormuyor:
- Irak 48, Suriye, 25, Lübnan 6, Ürdün 12, Mısır 110, Arabistan 37, Filistin 9 milyon olmak üzere yaklaşık 250 milyon insanı nereye göndereceksiniz?
ABD’nin Yahudi Dışişleri Bakanı Blinken, “İsrail’in yanındayız” diyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Gazze'de 7 Ekim 2023'te başlayan olayların birinci yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada, “İsrail’in yanındayız” diyerek suç ortaklığı yaptıklarını ve İsrail’in mantıktan yoksun hayallerini dini kaynaklı hurafelerini desteklediklerini bir kez daha itiraf etti.
Bu söz, açıkça ABD'nin, soykırıma ortaklık itirafının ta kendisidir.
Türkiye TV kanallarında görüyorum; bazı konuşmacılar şöyle konuşuyorlar: “İsrail’in güvenlik hakkı, garanti altına alınmalıdır.” Bunu, emekli Türk generallerin ağzından duyunca daha acı verici oluyor.
Geçtiğimiz günlerde İran’dan bir general çıkmış şöyle konuşuyor: “İsrail’in saldırımıza vereceği cevap hakkının sınırlı olacağı kanaatindeyim.”
Akıllara ziyan bir açıklama! İsrail’in cevap hakkının nasıl olacağını söylemek sana mı düştü! Eğer bu general, akıldan ve mantıktan yoksun olmasa idi böyle konuşmazdı. Sözde şunu demek istiyor: Ey İsrail, cevap hakkını ölçülü kullanın, fazla ileri gitmeyin, çok hasar açmayın, çatışmayı tırmanışa sürüklemeyin, bu iş burada kalsın!
İranlı generalin böyle demesi mi lazımdı?
Ben o generalden şunu söylemesini beklerdim:
“İsrail’in misilleme yapmaya, cevap vermeye hakkı yoktur. Bize ilk saldıran taraf onlardır. Yaptığımız harekât, sınırlı bir cevap hakkıdır. Onlar ülke topraklarımızda İsmail Haniye’yi öldürdüler, Şam’da elçiliğimizi bastılar, silah arkadaşlarımızı öldürdüler, Suriye’de bulunan üslerimizi bombalıyorlar, Lübnan’da vekil güçlerimizi vurdular, Hasan Nasrallah’ı şehit ettiler.
Biz, İsrail’in bütün bu yaptıklarına karşı sınırlı bir cevap verdik, onların bize mukabele etmeye hakları yoktur.
BM (Birleşmiş Milletler) hukuku bir ülkenin ana karasına veyahut yabancı ülkelerdeki üslerine büyükelçiliklerine saldırmasına cevap vermeyi, meşru müdafaa olarak kabul etmiştir.
İsrail’in yaptığı; terörizmi ve kitle savaşını bütün Ortadoğu’ya yaymaktır, saldıran taraftır. İsrail meşru devlet değildir. Cevap vermeye hukuken ve ahlaken bir hakkı yoktur. Bundan sonra İsrail karar alıcılarının yanlış işlerine karşı cevabımız tahmin edilenden çok sert olur.”
İranlı generalin bunları demesini beklerdik.
Bu tür ahmaklıklar sadece İranlı generallere mahsus değildir; geçenlerde Türk TV kanallarında şöyle tartışmalar yaşandı:
"Ya İsrail çıldırdı mı, İsrail'in ne gücü var? İsrail, Türkiye'ye saldırabilir mi? 9 milyonluk nüfusunun ancak yarısı Yahudi olan İsrail, 2 milyon kilometrekarelik Arz-ı Mev’ud'u ne yapsın”
Kimse kalkıp bunlara demiyor ki;
“Hani İsrail engellenemezdi, hani İsrail'e güç yetirilemezdi, hani İsrail'i dünyada durduracak güç yoktu? İsrail'in dediği dedikti, istediğini yapardı. Ne oldu şimdi İsrail'i zavallı duruma düşürdünüz.”
Türkiye’de “iç düşman” olarak adlandıracağımız bir zümre vardır. Bunlar milletimizin diniyle, diliyle, ahlakıyla, kültürü ile ekonomisiyle her şeyi ile alakalıdır; milletimizin bekasına karşı tutumları düşmancadır. Bunlar, İsrail’in sözcülüğünü ve yönlendirmesini yapıyorlar. Sabah akşam İsrail güzellemesi yapan bu zatlar; İşine geldiğinde “İsrail durdurulamaz, İsrail bildiğini yapar” işine gelmediğinde ise “İsrail zayıf, güçsüz bir ülke!..” Amaçları İsrail'i Türkiye'nin düşmanı göstermemek. Türkiye'nin hedefi haline getirmemek.
TV programlarında herkes İsrail'in nüfusunu, asker sayısını, savaştaki kabiliyetsizliğini, başarısızlığını konuşuyor. “Arz-ı Mev’ud hayaldir, masaldır, buna gücü yetmez” deniliyor. “Yunanistan’ın da Ermenistan’ın da büyük emelleri var, ülkelerin bunun gibi hayalleri ve emelleri olabilir” diyorlar.
İsrail ve Siyonizm, kurulu küresel düzenin sahibidir.
O İsrail 350 milyonluk ABD'ne nasıl hükmediyor?
İngiltere'yi, Kanada'yı, Almanya'yı, Fransa'yı nasıl arkasına alıyor?
Üyesi olmadığı halde NATO'yu nasıl kullanıyor?
Bunu gören, konuşan yok!..
İsrail, Türkiye için tehdit değilmiş. Ama İsrail, “Türkiye benim için tehdit” diyor. F-16 alınmasını engelliyor, F-35’lerin verilmesini önledi. 45 yıldır PKK'yı Türkiye'nin başına bela eden kim?
Yunanistan'ı, Ermenistan'ı Türkiye'ye düşman eden kim?
“Ermeni soykırımı” meselesini ısıtıp ısıtıp önümüze getiren kim? Yunanistan’la birlikte Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı tatbikat yapan kim?
Yahudi'yi önemsiz göstermek, İsrail'i tehdit olarak görmemek, Yahudi'ye teslim olmak, köleliğini kabul etmek demektir.
ABD, 60 yıldır İsrail'i silahlandırıyor. ABD yönetiminin, abluka altındaki Gazze Şeridi'nde 7 Ekim 2023'te başlattığı soykırımın ardından İsrail’e 17,9 milyar dolar askeri yardımda bulunduğu, bunun da Orta Doğu'daki çatışmaların artmasına neden olduğu belirtildi.
ABD'nin bugüne kadar en fazla askeri yardım yaptığı ülkenin İsrail olduğu belirtiliyor. Bu rakamın, yıl sonuna kadar 27 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Rapora göre, ABD, İsrail’e 1959'dan bu yana 251 milyar dolarlık askeri yardımda, bundan daha fazla bir miktarda hibe tipi ekonomik yardımda bulunduğu açıklanmıştır. (Aslından ABD’nin İsrail’e yaptığı bütün yatırım ve yardımlar hibe tipidir, geri ödemesi istenmez) Bu rakam, topyekun 500 milyar dolardan fazladır. İsrail’in halen GSMH’nın toplamı bu karşılıksız yardım seviyesine ulaşmamıştır. Bu da İsrail’in kötü yönetilen asalak bir devlet olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Türkiye’deki İsrail lobisi; İsrail'i durdurabilecek bir örgüt ve devlet bulunmadığını sıkça tekrarlayarak Türkiye'ye sübliminal mesaj vermeye çalışıyorlar. Demek istiyorlar ki; “bütün bölge ülkeleri İsrail'e teslim olmuşken Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sert çıkışlarından vazgeçip uzlaşma yolları aramalıdır.”
İsrail’in Savunma eski Bakanlarından Moşe Dayan şöyle demişti: “İsrail kudurmuş köpek gibi olmalıdır. Saldırgan tutumu hiçbir ölçüye sığmamalıdır.”
Hüseyin Nasrallah en son konuşmasında İsrail için şöyle demişti: "Kana susamış kuduz köpek"
Sonuç:
Kudurmuş köpekle, kudurmuş köpek politikasıyla, kudurmuş köpek anlayışı ile çalışan bir savunma doktrinine karşı aynı coğrafyada huzur içinde bir arada yaşayamazsınız; ya siz var olacaksınız ya o!
Kudurmuş köpek politikası izlemek demek güvenlik teminatlarını aşan bir güç kudurması (kabarması) demektir. Bu devlet için herhangi bir güvenlik endişesinin olmadığı güç patlaması yaşadığı demektir. Onun istediği tek şey her önüne geleni ısırma hakkının olması demektir. Hasım saydığı her ülkenin silahsızlandırılması ve teslim olması demektir.
Savunma doktrini kudurmuş köpek olan bir terör yapısı her zaman için yakın tehdittir. En acil tehdittir. En yakın düşmandır, en şiddetli tehdittir. Tehdit algılamada gecikirseniz sonuçları ölümcüldür. Tarihten silinirsiniz.