Amerika kadınlarımız için endişe ediyormuş

Amerika kadınlarımız için endişe ediyormuş

Sadece ABD değil.. Türk kadınlarının başına geleceklerden Almanya da çok endişeliymiş.

Öyle ya,

Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkınca, kadınları dövmemiz için hiçbir engel kalmadı ya! Ondan.

Zaten Türk erkekleri olarak bu anı dört gözle bekliyor, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkacağımız günü iple çekiyorduk.

Bundan kelli…

Türk erkeğini tutabilene aşk olsun.

KADINLARIN DA ELİ ARMUT TOPLAMIYOR YA…

Bundan naşi…

Durumun vahametini gören bir bayan şarkıcımız, hemen acil durum gereği alarm zillerini çalarak; kadınlarımızın da karete, judo, boks vs. her ne ise gidip savunma sporlarından birine kaydolmalarını, bundan sonra geçerli olacak olan “Orman Kanunları”na karşı kendilerini savunmaları için yol gösteriyordu.

Yani…

Bu bayan şarkıcıya göre;

İstanbul Sözleşmesi yokken (2011’den önce) ülkemiz, orman kanunları ile yönetiliyordu. (Ben de İsviçre’den ithal edilen kanunlarla yönetiliyoruz zannediyordum.)

DİNİME DAHLEDEN BARİ MÜSELMAN OLSA

Bugünlerde sosyal medya mecraları bu saçmalıklarla dolu olunca yazıya böyle bir giriş yapmak zorunda kaldım.

Mevzu ciddiyetten ve gerçeklerden uzak bir şekilde tartışılıyor.

Sosyal medyada bu dolmaları yutan da çok olunca, cûş-u huruşa gelmiş sosyopatlar yalan-yanlış yazıp duruyorlar.

Eğer…

Mevzuya ABD ve Almanya karışmamış olsaydı “Bunların ciddiye alınacak bir yanı yok!” der güler geçerdik.

Ama…

İşin içinde ABD ve onun “hınk!” deyicisi Almanya olunca bir-iki kelâm etmemiz şart oldu.

Aslında

Amerika’nın Ortadoğu ve Asya’da başka “hınk” deyicileri de var:

Mesela S. Arabistan, G. Kore vs. gibi.

Amerika rica etse Bin Selman iki etmez hemen mevzu ile ilgili bir şeyler söyleyebilirdi.

Üstelik işin ucunda Cumhurbaşkanımıza dokunacak bir şeyler varsa, Bin Salman düşünmeden hemen üstüne atlayıverirdi.

İşte o zaman mevzu tam matrak bir hale gelirdi ya; neyse.

SİZ Mİ KADIN CİNAYETLERİNİ ÖNLEYECEKSİNİZ?

Almanya’ya bu konuda diyecek bir şey yok. 

Bu konuda onu mazur da görebiliriz. 

Neticede Amerika’nın sözünden dışarı çıkamaz. Ülkesinde her yıl Türkiye’nin iki katı kadın cinayeti işlendiği halde, rüşveti kelam olarak konuşmuş olabilir.

Ama Amerika

Onlar ki,

Gerek atadıkları diktatörleri vasıtasıyla…

Gerekse,

Bizzat kendileri, dünyanın dört bir yanında kadın-çocuk-yaşlı demeden insanları öldürürken, attıkları bombalarla annelerin çocuklarını parçalarken, diktatörlerin zulmünden kaçan kadınların çocukları derin sularda kaybolurken…

Feryat eden, çığlıkları arş-ı âlayı titreten kadınların sesini duymayan Amerika, kalkmış ülkemizde “bir kadının dayak yemesi”ni dert ediniyor.

SİZ ÖNCE KENDİNİZE BAKIN!

Biz sizin derdinizi gayet iyi biliyoruz.

İstanbul Sözleşmesi ile kimlerin önünü açmak istediğinizi de biliyoruz.

Ülkenizde kadın mı erkek mi olduğu belli olmayan bir sürü mahlukat ortalıkta dolaşıyor.

Kutsal aile mefhumunu parçaladınız.

Ve o kutsal aile kurumunu geri getirme imkânınız da kalmadığı için istiyorsunuz ki, biz de size benzeyelim.

Ülkenizde,

Kadınların uğradığı saldırı ve cinayetler, dünya sıralamasında en üst seviyesinde iken…

Ve istatistikler,

Kadınlarla ilgili cinayet ve tecavüz rakamlarını verirken…

Artık yıl, ay, gün olarak vermiyor da;

Amerika’da şu kadar dakikada, şu kadar kadın tecavüze uğradı veya öldürüldü” şeklinde veriyorken…

Her gün yüzlerce kadın tecavüze uğruyor, dayak yiyor ve icabında cinayete kurban gidiyor iken…

Yani

Evlerinizde bu kadar musibet varken, kalkmış bize nizamat vermeye çalışıyorsunuz. 

GEÇTİ BOR’UN PAZARI

Biliyorum…

Karşınızda, her dediğinize “beli” diyecek kimse bulamadığınız için kuduruyorsunuz!

Ama…

Bunu açıkça da söyleyemiyorsunuz.

Böyle olunca yerli işbirlikçilerinizle yok, kadın haklarıymış, çocuk haklarıymış, çevre vb. hakları ile ilgili jargonlar kullanarak, sureti haktan görünüyor, bizi de tufaya getireceğinizi sanıyorsanız.

İngilizce” nasıl denir bilmem!

Ama…

Bizde bir söz vardır.

Yürü de ense traşını görelim

Veya;

Geçti Bor’un pazarı…

Hadi başka kapıya!

.

Emin Batur, dikGAZETE.com

.

Sadece ABD değil.. Türk kadınlarının başına geleceklerden Almanya da çok endişeliymiş.

Öyle ya,

Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkınca, kadınları dövmemiz için hiçbir engel kalmadı ya! Ondan.

Zaten Türk erkekleri olarak bu anı dört gözle bekliyor, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkacağımız günü iple çekiyorduk.

Bundan kelli…

Türk erkeğini tutabilene aşk olsun.

KADINLARIN DA ELİ ARMUT TOPLAMIYOR YA…

Bundan naşi…

Durumun vahametini gören bir bayan şarkıcımız, hemen acil durum gereği alarm zillerini çalarak; kadınlarımızın da karete, judo, boks vs. her ne ise gidip savunma sporlarından birine kaydolmalarını, bundan sonra geçerli olacak olan “Orman Kanunları”na karşı kendilerini savunmaları için yol gösteriyordu.

Yani…

Bu bayan şarkıcıya göre;

İstanbul Sözleşmesi yokken (2011’den önce) ülkemiz, orman kanunları ile yönetiliyordu. (Ben de İsviçre’den ithal edilen kanunlarla yönetiliyoruz zannediyordum.)

DİNİME DAHLEDEN BARİ MÜSELMAN OLSA

Bugünlerde sosyal medya mecraları bu saçmalıklarla dolu olunca yazıya böyle bir giriş yapmak zorunda kaldım.

Mevzu ciddiyetten ve gerçeklerden uzak bir şekilde tartışılıyor.

Sosyal medyada bu dolmaları yutan da çok olunca, cûş-u huruşa gelmiş sosyopatlar yalan-yanlış yazıp duruyorlar.

Eğer…

Mevzuya ABD ve Almanya karışmamış olsaydı “Bunların ciddiye alınacak bir yanı yok!” der güler geçerdik.

Ama…

İşin içinde ABD ve onun “hınk!” deyicisi Almanya olunca bir-iki kelâm etmemiz şart oldu.

Aslında

Amerika’nın Ortadoğu ve Asya’da başka “hınk” deyicileri de var:

Mesela S. Arabistan, G. Kore vs. gibi.

Amerika rica etse Bin Selman iki etmez hemen mevzu ile ilgili bir şeyler söyleyebilirdi.

Üstelik işin ucunda Cumhurbaşkanımıza dokunacak bir şeyler varsa, Bin Salman düşünmeden hemen üstüne atlayıverirdi.

İşte o zaman mevzu tam matrak bir hale gelirdi ya; neyse.

SİZ Mİ KADIN CİNAYETLERİNİ ÖNLEYECEKSİNİZ?

Almanya’ya bu konuda diyecek bir şey yok. 

Bu konuda onu mazur da görebiliriz. 

Neticede Amerika’nın sözünden dışarı çıkamaz. Ülkesinde her yıl Türkiye’nin iki katı kadın cinayeti işlendiği halde, rüşveti kelam olarak konuşmuş olabilir.

Ama Amerika

Onlar ki,

Gerek atadıkları diktatörleri vasıtasıyla…

Gerekse,

Bizzat kendileri, dünyanın dört bir yanında kadın-çocuk-yaşlı demeden insanları öldürürken, attıkları bombalarla annelerin çocuklarını parçalarken, diktatörlerin zulmünden kaçan kadınların çocukları derin sularda kaybolurken…

Feryat eden, çığlıkları arş-ı âlayı titreten kadınların sesini duymayan Amerika, kalkmış ülkemizde “bir kadının dayak yemesi”ni dert ediniyor.

SİZ ÖNCE KENDİNİZE BAKIN!

Biz sizin derdinizi gayet iyi biliyoruz.

İstanbul Sözleşmesi ile kimlerin önünü açmak istediğinizi de biliyoruz.

Ülkenizde kadın mı erkek mi olduğu belli olmayan bir sürü mahlukat ortalıkta dolaşıyor.

Kutsal aile mefhumunu parçaladınız.

Ve o kutsal aile kurumunu geri getirme imkânınız da kalmadığı için istiyorsunuz ki, biz de size benzeyelim.

Ülkenizde,

Kadınların uğradığı saldırı ve cinayetler, dünya sıralamasında en üst seviyesinde iken…

Ve istatistikler,

Kadınlarla ilgili cinayet ve tecavüz rakamlarını verirken…

Artık yıl, ay, gün olarak vermiyor da;

Amerika’da şu kadar dakikada, şu kadar kadın tecavüze uğradı veya öldürüldü” şeklinde veriyorken…

Her gün yüzlerce kadın tecavüze uğruyor, dayak yiyor ve icabında cinayete kurban gidiyor iken…

Yani

Evlerinizde bu kadar musibet varken, kalkmış bize nizamat vermeye çalışıyorsunuz. 

GEÇTİ BOR’UN PAZARI

Biliyorum…

Karşınızda, her dediğinize “beli” diyecek kimse bulamadığınız için kuduruyorsunuz!

Ama…

Bunu açıkça da söyleyemiyorsunuz.

Böyle olunca yerli işbirlikçilerinizle yok, kadın haklarıymış, çocuk haklarıymış, çevre vb. hakları ile ilgili jargonlar kullanarak, sureti haktan görünüyor, bizi de tufaya getireceğinizi sanıyorsanız.

İngilizce” nasıl denir bilmem!

Ama…

Bizde bir söz vardır.

Yürü de ense traşını görelim

Veya;

Geçti Bor’un pazarı…

Hadi başka kapıya!

.

Emin Batur, dikGAZETE.com

.