Bildiklerimiz bir damla, bilmediklerimiz okyanus!

Bildiklerimiz bir damla, bilmediklerimiz okyanus!

Bildiklerimiz bir damla, bilmediklerimiz okyanus! Bildiklerimiz bir damla, bilmediklerimiz okyanus!

İnsanoğlunun dünya yüzeyindeki varlığı milyonlarca yıl ile ifade ediliyor. Bu çok uzun zaman içerisinde, belki bir çok kez bilim ve teknolojide büyük ilerlemeler kaydedip, insanlık ve ahlak noktasında büyük kayıplar yaşamış ve başlarına gelen büyük felaketlerle tekrar başa dönmüş olmaları muhtemel görünüyor.

Ferrasini Satan Bilge” kitabının yazarı Robin Sharma, “İnsanlık çok ilerledi artık görünmüyor” sözü ile yine böyle bir dönemin başladığını çok güzel ifade etmiş.

20. Yüzyıl, “Enformasyon-Bilgi Çağı” olarak kabul edilmişti. İnternet kullanımının yaygınlaşmaya başladığı 1990’lardan bu güne kadar olan süre için ise Bilişim Çağı terimi kullanılmaktadır. Çünkü hem bilgi seviyesinde hem teknolojideki artış, bunların birbiri ile etkileşimini de arttırmış, bilgi, teknoloji ile işlenmeye, internet ile de yayılmaya başlamıştır. 

Bu durum, insanlığın büyük bir değişim yaşamasına neden olmuştur. Fakat Robin Sharma’nın uyarısı her gün biraz daha geçerlilik kazanmakta ve insanlık ve güzel ahlak, gittikçe görünmez olmaktadır. Çünkü M.Selahattin Şimşek’in de dediği gibi:

Değişme başkadır, gelişme başka; çürüme de değişmedir ama gelişme değildir.

Bilişim Çağının beslediği en önemli figür olan Bill Gates’in “ben Tanrının işini yapıyorum” diyecek kadar ileri gitmesi de ne kadar ilerlediğimizin başka bir kanıtı.

Bütün gelişmelere rağmen “hiç bir zaman bilemediklerimiz” yine “bilmediklerimiz” olarak kalmaya devam ediyor. Bunu ortaya koyan çok güzel bir anket örneği var:

Ortadoğu Teknik Üniversitesi bünyesinde bir anket yapılır. Ankette listelenen çok ilginç 62 adet soru için öğrencilerden şu talep edilir:

“Farzedin ki Alâaddin’in sihirli lâmbasından çıkan türden bir cine rastladınız günün birinde… Diyelim ki bu cin, soracağınız kısıtlı miktardaki soruların doğru cevaplarını garantili olarak ve sizin anlayabileceğiniz şekilde size verebilecek bir cin.

Cinin, size sunduğu bu muazzam fırsatı en iyi bir şekilde değerlendirmek için cine hangi soruları sorardınız? Listede yer alan 62 soru arasında sizin için en önemli olan, hayatınızda cevaplarını en çok bilmek istediğiniz altı soru hangisidir?” 

Burada hepsine yer veremeyeceğim için “Soru Listesi”nin tamamını merak edenler, taleplerini mail adresime “hbezau@gmail.com” iletebilirler.

Bu 62 soru genel olarak bilim, felsefe, metafizik ve dini konulardan oluşuyor. 

Evrenin oluşumu, robotlar, ölüm tarihi ve şekli, zamanda yolculuk, zamanın başlangıcı, başkalarının düşünceleri, hayatın anlamı, öteki taraf, en büyük ve en önemli insanlar, özgür irade ve piyangoda büyük ikramiye numaraları gibi konular çoğunlukta.

Bir kaç örnek vermek gerekirse:

Ölümden sonra hayat (“öteki dünya”) var mı yok mu? Eğer varsa bu hayat nasıl bir şey?

İnsanın özgür iradesi var mı, yoksa tamamen şartların ve fizik yasalarının (ya da kaderin) esiri miyiz?

İnsan hayatının bir amacı veya anlamı var mı, yoksa insan hayatının amacı veya anlamı diye bir şey yok mu?  Eğer varsa nedir?

Ne zaman ve ne şekilde öleceğim?

Dinlerden herhangi birinde sözü edilen Tanrı gerçekten var mı?  Eğer varsa, Tanrının benden beklentileri nelerdir?

Bugün canlıların ve insanın evrim sürecinin açıklamasında karanlık birçok nokta var. Canlıların ve insanın evrim süreci tam olarak (bütün karanlık noktalar aydınlatıldığında) nasıl olmuştur?

Zamanın başlangıcı ve sonu var mı? Eğer varsa, zaman nasıl ortaya çıktı ve nasıl son bulacak?

Dünya tarihi boyunca yaşamış veya yaşayacak en önemli, en büyük şahıs (benim veya tüm insanlığın bakış açısından) kimdir? Neler yaptı bu şahıs?

Evren nasıl / niye ortaya çıktı? Evrenin sonu ne zaman ve nasıl olacak?

En mükemmel ve gerçekleştirilebilir toplumsal düzen hangisidir?  Nasıl gerçekleştirilebilir?

Elbette hepsi çok önemli konular…

Öğrencilerin öncelikle itikadi ve felsefi konuları merak etmesi doğal karşılanabilir. Fakat listedeki şu sorular da bir öğrenci için çok önemli olmalı:

Benim kapasitelerim düşünüldüğünde, bu saatten sonra benim insanlığa yapabileceğim en büyük ve olumlu katkı ne olur? Bu katkıyı kapasitelerimle nasıl gerçekleştirebilirim?

Dünyada benim için en uygun, beni en mutlu yapacak meslek nedir?

Hayatım boyunca şu ana kadar yaptığım en büyük haksızlık, en büyük iyilik, en büyük aptallık ve en büyük akıllılık nelerdir?

Gelecekte karşılaşacağım en büyük 3 (veya 5 veya 10 vs.) sorun ne olacak? Bu sorunları en iyi nasıl çözebilirim?

İnsan zekâsı ve yaratıcılığı hangi metotla veya teknolojiyle mümkün olduğu kadar arttırılabilir?

Anketi hazırlayanların şu soruları düşünmeleri beni de düşündürdü:

Niye ahlâklı olmamız gerekir? Ahlâklı olmak şart mı? Fırsatını bulduğumuzda (yani bizim için herhangi bir risk olmadığı durumlarda) ahlâklı olmasak gerçekten ne kaybederiz?

Bu yerde ve zamanda doğmam şart mıydı? Başka bir ülkede ve/veya zamanda doğmuş olamaz mıydım? Eğer başka bir ülkede ve/veya zamanda doğmuş olmam mümkün idiyse, orada ve o zamanda doğmuş olsaydım ben nasıl bir kişi olurdum?

Sonuçları ile ilgili bilgilere haiz olmadığım bu anketten kelimesi kelimesine aktardığım bu sorular, “2000 yılda ulaşamadığımız bilgi düzeyine son yüzyılda fazlasıyla ulaştık” diyenleri yalanlar mahiyette. Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı, “Sorun Çağının Anatomisi” isimli kitabında şu soruyu soruyor:

- Bugünün internet kullanan, akıllı telefon sahibi, uzayın fethine şahitlik etmiş ve her türlü bilgiye ulaşabilen, bilmem kaç üniversite okumuş biri ile 700 yıl önce yaşamış Mevlana’nın bir araya geldiğini düşünsek, hangisi daha çok bilirdi?

("Ben yaşadıkça, Kur'an'ın kölesiyim. Ben, Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.v) yolunun tozuyum.” diyen Mevlana, kanaatimce  anketteki bir çok soruya bile makul cevaplar verebilirdi.)

Teoman Duralı, ayrıca şu çarpıcı tespitte bulunuyor:

Son yüzyıl, tarihin en karanlık çağıdır. Moğollar dönemi dahil tarihin hiç bir döneminde, “bilgi çağındaki” kadar insan katliamı yapılmamıştır.

Siz bu ‘cin’e başka ne sorardınız bilmiyorum. Fakat benim aklıma listede olmayan ve “Beyaz Geceler” isimli kitabında büyük yazar Dostoyevski’nin sorduğu şu soru geliyor:

- Bu kadar güzel bir gökyüzü altında bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyor?

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

İnsanoğlunun dünya yüzeyindeki varlığı milyonlarca yıl ile ifade ediliyor. Bu çok uzun zaman içerisinde, belki bir çok kez bilim ve teknolojide büyük ilerlemeler kaydedip, insanlık ve ahlak noktasında büyük kayıplar yaşamış ve başlarına gelen büyük felaketlerle tekrar başa dönmüş olmaları muhtemel görünüyor.

Ferrasini Satan Bilge” kitabının yazarı Robin Sharma, “İnsanlık çok ilerledi artık görünmüyor” sözü ile yine böyle bir dönemin başladığını çok güzel ifade etmiş.

20. Yüzyıl, “Enformasyon-Bilgi Çağı” olarak kabul edilmişti. İnternet kullanımının yaygınlaşmaya başladığı 1990’lardan bu güne kadar olan süre için ise Bilişim Çağı terimi kullanılmaktadır. Çünkü hem bilgi seviyesinde hem teknolojideki artış, bunların birbiri ile etkileşimini de arttırmış, bilgi, teknoloji ile işlenmeye, internet ile de yayılmaya başlamıştır. 

Bu durum, insanlığın büyük bir değişim yaşamasına neden olmuştur. Fakat Robin Sharma’nın uyarısı her gün biraz daha geçerlilik kazanmakta ve insanlık ve güzel ahlak, gittikçe görünmez olmaktadır. Çünkü M.Selahattin Şimşek’in de dediği gibi:

Değişme başkadır, gelişme başka; çürüme de değişmedir ama gelişme değildir.

Bilişim Çağının beslediği en önemli figür olan Bill Gates’in “ben Tanrının işini yapıyorum” diyecek kadar ileri gitmesi de ne kadar ilerlediğimizin başka bir kanıtı.

Bütün gelişmelere rağmen “hiç bir zaman bilemediklerimiz” yine “bilmediklerimiz” olarak kalmaya devam ediyor. Bunu ortaya koyan çok güzel bir anket örneği var:

Ortadoğu Teknik Üniversitesi bünyesinde bir anket yapılır. Ankette listelenen çok ilginç 62 adet soru için öğrencilerden şu talep edilir:

“Farzedin ki Alâaddin’in sihirli lâmbasından çıkan türden bir cine rastladınız günün birinde… Diyelim ki bu cin, soracağınız kısıtlı miktardaki soruların doğru cevaplarını garantili olarak ve sizin anlayabileceğiniz şekilde size verebilecek bir cin.

Cinin, size sunduğu bu muazzam fırsatı en iyi bir şekilde değerlendirmek için cine hangi soruları sorardınız? Listede yer alan 62 soru arasında sizin için en önemli olan, hayatınızda cevaplarını en çok bilmek istediğiniz altı soru hangisidir?” 

Burada hepsine yer veremeyeceğim için “Soru Listesi”nin tamamını merak edenler, taleplerini mail adresime “hbezau@gmail.com” iletebilirler.

Bu 62 soru genel olarak bilim, felsefe, metafizik ve dini konulardan oluşuyor. 

Evrenin oluşumu, robotlar, ölüm tarihi ve şekli, zamanda yolculuk, zamanın başlangıcı, başkalarının düşünceleri, hayatın anlamı, öteki taraf, en büyük ve en önemli insanlar, özgür irade ve piyangoda büyük ikramiye numaraları gibi konular çoğunlukta.

Bir kaç örnek vermek gerekirse:

Ölümden sonra hayat (“öteki dünya”) var mı yok mu? Eğer varsa bu hayat nasıl bir şey?

İnsanın özgür iradesi var mı, yoksa tamamen şartların ve fizik yasalarının (ya da kaderin) esiri miyiz?

İnsan hayatının bir amacı veya anlamı var mı, yoksa insan hayatının amacı veya anlamı diye bir şey yok mu?  Eğer varsa nedir?

Ne zaman ve ne şekilde öleceğim?

Dinlerden herhangi birinde sözü edilen Tanrı gerçekten var mı?  Eğer varsa, Tanrının benden beklentileri nelerdir?

Bugün canlıların ve insanın evrim sürecinin açıklamasında karanlık birçok nokta var. Canlıların ve insanın evrim süreci tam olarak (bütün karanlık noktalar aydınlatıldığında) nasıl olmuştur?

Zamanın başlangıcı ve sonu var mı? Eğer varsa, zaman nasıl ortaya çıktı ve nasıl son bulacak?

Dünya tarihi boyunca yaşamış veya yaşayacak en önemli, en büyük şahıs (benim veya tüm insanlığın bakış açısından) kimdir? Neler yaptı bu şahıs?

Evren nasıl / niye ortaya çıktı? Evrenin sonu ne zaman ve nasıl olacak?

En mükemmel ve gerçekleştirilebilir toplumsal düzen hangisidir?  Nasıl gerçekleştirilebilir?

Elbette hepsi çok önemli konular…

Öğrencilerin öncelikle itikadi ve felsefi konuları merak etmesi doğal karşılanabilir. Fakat listedeki şu sorular da bir öğrenci için çok önemli olmalı:

Benim kapasitelerim düşünüldüğünde, bu saatten sonra benim insanlığa yapabileceğim en büyük ve olumlu katkı ne olur? Bu katkıyı kapasitelerimle nasıl gerçekleştirebilirim?

Dünyada benim için en uygun, beni en mutlu yapacak meslek nedir?

Hayatım boyunca şu ana kadar yaptığım en büyük haksızlık, en büyük iyilik, en büyük aptallık ve en büyük akıllılık nelerdir?

Gelecekte karşılaşacağım en büyük 3 (veya 5 veya 10 vs.) sorun ne olacak? Bu sorunları en iyi nasıl çözebilirim?

İnsan zekâsı ve yaratıcılığı hangi metotla veya teknolojiyle mümkün olduğu kadar arttırılabilir?

Anketi hazırlayanların şu soruları düşünmeleri beni de düşündürdü:

Niye ahlâklı olmamız gerekir? Ahlâklı olmak şart mı? Fırsatını bulduğumuzda (yani bizim için herhangi bir risk olmadığı durumlarda) ahlâklı olmasak gerçekten ne kaybederiz?

Bu yerde ve zamanda doğmam şart mıydı? Başka bir ülkede ve/veya zamanda doğmuş olamaz mıydım? Eğer başka bir ülkede ve/veya zamanda doğmuş olmam mümkün idiyse, orada ve o zamanda doğmuş olsaydım ben nasıl bir kişi olurdum?

Sonuçları ile ilgili bilgilere haiz olmadığım bu anketten kelimesi kelimesine aktardığım bu sorular, “2000 yılda ulaşamadığımız bilgi düzeyine son yüzyılda fazlasıyla ulaştık” diyenleri yalanlar mahiyette. Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı, “Sorun Çağının Anatomisi” isimli kitabında şu soruyu soruyor:

- Bugünün internet kullanan, akıllı telefon sahibi, uzayın fethine şahitlik etmiş ve her türlü bilgiye ulaşabilen, bilmem kaç üniversite okumuş biri ile 700 yıl önce yaşamış Mevlana’nın bir araya geldiğini düşünsek, hangisi daha çok bilirdi?

("Ben yaşadıkça, Kur'an'ın kölesiyim. Ben, Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.v) yolunun tozuyum.” diyen Mevlana, kanaatimce  anketteki bir çok soruya bile makul cevaplar verebilirdi.)

Teoman Duralı, ayrıca şu çarpıcı tespitte bulunuyor:

Son yüzyıl, tarihin en karanlık çağıdır. Moğollar dönemi dahil tarihin hiç bir döneminde, “bilgi çağındaki” kadar insan katliamı yapılmamıştır.

Siz bu ‘cin’e başka ne sorardınız bilmiyorum. Fakat benim aklıma listede olmayan ve “Beyaz Geceler” isimli kitabında büyük yazar Dostoyevski’nin sorduğu şu soru geliyor:

- Bu kadar güzel bir gökyüzü altında bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyor?

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com