Boğaziçi olayları Ayasofya’nın rövanşı mı yoksa Fulbright…
Boğaziçi olayları Ayasofya’nın rövanşı mı yoksa Fulbright…
- 11-02-2021 09:51
- 573
- 11-02-2021 09:51
- 573
Boğaziçi olayları Ayasofya’nın rövanşı mı yoksa Fulbright anlaşmasına dokunmasın diye iktidara verilen göz dağı mı?
Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör ataması ile başlayan olaylar, önce üniversite bahçesi ile sınırlıyken bir müddet sonra sokaklara, oradan Kadıköy’e taşınarak ülke gündemine oturdu.
Böylece maksadın rektör ataması olmadığı, kısa sürede anlaşıldı.
PEKİ, MAKSAT NE?
Malum olduğu üzere Cumhurbaşkanımız ve ekibi, 10 yıldan fazla bir süredir, Amerika’nın içimizdeki hortumlarını kesmekle uğraşıyor.
Bunun işareti “One minute” ile verilmişti.
MİT müsteşarımızın tutuklanmak istenmesiyle de iş fiiliyata geçti
Ve…
15 Temmuz destanıyla Amerika’nın içimizdeki hortumları önemli ölçüde kesildi.
Amerika, yıllar önce (belki 100 yıldan fazla bir süre önce) itina ile içimize döşediği hortumlarının tek tek kesildiğini fark ettikçe rahatsızlanıyor, daha ileri gitmememiz için ihtar ediyordu.
Ancak Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki ekip, bağımsızlığımıza karar vermişti bir kere…
Tehditleri boşunaydı.
Bunun üzerine, 2012 yılında ABD, MİT müsteşarını, FETÖ eliyle tutuklatmaya kalktı, başaramadı.
Bundan sonra meydana gelen “Gezi” ve “Hendek” olaylarından, 17-25 Aralık kalkışmasına…
15 Temmuz’dan, dövizle yapılmak istenen ekonomik saldırıya…
Ve…
Bugünkü Boğaziçi Üniversitesine rektör atanmasına kadar olan olayların tümü Atlantik ötesi senaryonun ülkemizde sahneye konmasından başka bir şey değildr.
SİYASET, İSTİHBARAT, ASKERİYE, EĞİTİM
2009 yılında Davos’ta çekilen rest, aslında İsrail başbakanına çekilmedi…
O “one minute!” direkt Amerika’ya çekildi.
Ve zımnen siyasette “bundan sonra kendi yolumuza bakarız!..” demekti o “van minut”…
Bunun üzerine Amerika, “Van minut”un rövanşını almak için
FETÖ’cü savcılara, MİT müsteşarını tutuklatmaya kalktı.
Neden?
Çünkü, 1959 yılında İran, ABD, İsrail ve Milli İstihbarat’ımızın o günkü adı “MAH” (Milli a’mala hizmet) ile bilgi alış-verişinde bulunmak üzere işbirliği anlaşması yapılmıştı.
Bu anlaşmanın ABD ve İsrail lehine işleyen bir anlaşma olduğunu söylemeye gerek yok.
Bu iş o kadar ileri gitmişti ki, bir kısım çalışanların maaşını ABD ödüyordu da bundan TC Başbakanının haberi bile olmuyordu.
Tâ ki, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar.
Bu tarihte, ABD’nin bize ambargo uygulaması ile iş anlaşıldı.
ECEVİT
Dönemin Başbakanı Ecevit’e, “Örtülü Ödenek’ten istihbarat elemanlarının maaşlarının ödemesi talep edildiğinde, şimdiye kadar maaşlarını nereden aldıklarını soruyor. Kendisine, maaşların ABD tarafından ödendiği söylenince şaşırıyor.
Parayı verenin düdüğü çaldığı gibi, parayı verenin istihbarat bilgilerini alacağını söylemeye gerek yok.
Bundan dolayı, ülkemizde meydana gelen askeri darbelerden, bizim başbakanlardan önce ABD başkanlarının haberi olurdu.
Askeriyede de durum bundan farklı değildi.
Nitekim, 15 Temmuz darbe girişimine katılan subayların çoğunun kurmaylık eğitimini ABD’de aldıkları görülmektedir.
Bu arada, eğitimde Amerika’nın etkisinden pek bahsedilmez.
Ama…
Eğitimde Amerika’nın içimizde azımsanmayacak bir etkisi var.
FULBRIGHT
Bunlardan en önemelisi Amerika ile yapılan Fulbright müfredat eğitim anlaşmasıdır.
Ülkemizin ortaöğretim müfredatının Amerika tarafından belirlenmesi, eğitimde geri kalmamıza sebep olmuştur.
Cumhurbaşkanımızın bu anlaşmayı fesh etmesi veya bu anlaşmadan çekilmesi durumunda, Amerika’nın eğitim ve öğretimimiz üzerindeki etkisi kaybolacak gerçekten “Milli” bir eğitime kavuşmuş olacağız.
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki bu olaylar, böyle bir girişime karşı, ön almak için tertiplenmiş olabilir.
Yoksa…
Kimin rektör olup olmadığı, bir öğrenciyi neden bu kadar ilgilendirsin ki?
Amerikalı yönetici atandığında sesi çıkmayan öğrenci ve öğretim görevlilerinin bu tavrı başka nasıl izah edilebilir?
RÖVANŞ MI?
Malum olduğu üzere Ayasofya Camii Kebiri’nin tekrar ibadete açılması Amerikan derin devletinin içine oturmuştu.
Ancak…
O sıralarda derin Amerika, netameli bir seçimle meşgul olduğu ve
Trump’ın, derin Amerika’yı takmayan siyaseti nedeniyle bu açılışa fazla bir tepki verememişlerdi…
Ama dediğim gibi; içlerine oturmuştu.
Şimdi işler rayına oturduğuna göre, “kendi mülkleri” gördükleri Boğaziçi Üniversitesi’ne yerli ve milli bir rektörün atanmasına itiraz ile işe başladılar.
Bundan sonra bu üniversitede ismi bizden, kafası Amerikanlaşmış mezunların verilmeyeceği, Amerika ve Amerikancıları fazlaca rahatsız etmiş görünüyor.
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olayları köpürtmeleri bundan.
Böylece bu vesileyle;
1- Ayasofya’nın rövanşını almak…
2- Fulbright müfredat eğitim anlaşmasına dokunulmama yönünde gözdağı veriyor olabilirler.
Ancak…
Amerika bir şeyi unutuyor.
Bugün ne dünya dengeleri eskisi gibidir, ne Amerika eski Amerika, ne de Türkiye eski Türkiye’dir.
Binaenaleyh, Bağımsızlık yolunda ilerleyen bir ülkenin ne Amerikan kafası yetiştiren bir üniversiteye ne de
Fulbright anlaşması gibi bir anlaşmaya tahammülü olamaz.
Amerika’nın artık bunu anlaması lazım.
.
Emin Batur, dikGAZETE.com
Boğaziçi olayları Ayasofya’nın rövanşı mı yoksa Fulbright anlaşmasına dokunmasın diye iktidara verilen göz dağı mı?
Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör ataması ile başlayan olaylar, önce üniversite bahçesi ile sınırlıyken bir müddet sonra sokaklara, oradan Kadıköy’e taşınarak ülke gündemine oturdu.
Böylece maksadın rektör ataması olmadığı, kısa sürede anlaşıldı.
PEKİ, MAKSAT NE?
Malum olduğu üzere Cumhurbaşkanımız ve ekibi, 10 yıldan fazla bir süredir, Amerika’nın içimizdeki hortumlarını kesmekle uğraşıyor.
Bunun işareti “One minute” ile verilmişti.
MİT müsteşarımızın tutuklanmak istenmesiyle de iş fiiliyata geçti
Ve…
15 Temmuz destanıyla Amerika’nın içimizdeki hortumları önemli ölçüde kesildi.
Amerika, yıllar önce (belki 100 yıldan fazla bir süre önce) itina ile içimize döşediği hortumlarının tek tek kesildiğini fark ettikçe rahatsızlanıyor, daha ileri gitmememiz için ihtar ediyordu.
Ancak Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki ekip, bağımsızlığımıza karar vermişti bir kere…
Tehditleri boşunaydı.
Bunun üzerine, 2012 yılında ABD, MİT müsteşarını, FETÖ eliyle tutuklatmaya kalktı, başaramadı.
Bundan sonra meydana gelen “Gezi” ve “Hendek” olaylarından, 17-25 Aralık kalkışmasına…
15 Temmuz’dan, dövizle yapılmak istenen ekonomik saldırıya…
Ve…
Bugünkü Boğaziçi Üniversitesine rektör atanmasına kadar olan olayların tümü Atlantik ötesi senaryonun ülkemizde sahneye konmasından başka bir şey değildr.
SİYASET, İSTİHBARAT, ASKERİYE, EĞİTİM
2009 yılında Davos’ta çekilen rest, aslında İsrail başbakanına çekilmedi…
O “one minute!” direkt Amerika’ya çekildi.
Ve zımnen siyasette “bundan sonra kendi yolumuza bakarız!..” demekti o “van minut”…
Bunun üzerine Amerika, “Van minut”un rövanşını almak için
FETÖ’cü savcılara, MİT müsteşarını tutuklatmaya kalktı.
Neden?
Çünkü, 1959 yılında İran, ABD, İsrail ve Milli İstihbarat’ımızın o günkü adı “MAH” (Milli a’mala hizmet) ile bilgi alış-verişinde bulunmak üzere işbirliği anlaşması yapılmıştı.
Bu anlaşmanın ABD ve İsrail lehine işleyen bir anlaşma olduğunu söylemeye gerek yok.
Bu iş o kadar ileri gitmişti ki, bir kısım çalışanların maaşını ABD ödüyordu da bundan TC Başbakanının haberi bile olmuyordu.
Tâ ki, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar.
Bu tarihte, ABD’nin bize ambargo uygulaması ile iş anlaşıldı.
ECEVİT
Dönemin Başbakanı Ecevit’e, “Örtülü Ödenek’ten istihbarat elemanlarının maaşlarının ödemesi talep edildiğinde, şimdiye kadar maaşlarını nereden aldıklarını soruyor. Kendisine, maaşların ABD tarafından ödendiği söylenince şaşırıyor.
Parayı verenin düdüğü çaldığı gibi, parayı verenin istihbarat bilgilerini alacağını söylemeye gerek yok.
Bundan dolayı, ülkemizde meydana gelen askeri darbelerden, bizim başbakanlardan önce ABD başkanlarının haberi olurdu.
Askeriyede de durum bundan farklı değildi.
Nitekim, 15 Temmuz darbe girişimine katılan subayların çoğunun kurmaylık eğitimini ABD’de aldıkları görülmektedir.
Bu arada, eğitimde Amerika’nın etkisinden pek bahsedilmez.
Ama…
Eğitimde Amerika’nın içimizde azımsanmayacak bir etkisi var.
FULBRIGHT
Bunlardan en önemelisi Amerika ile yapılan Fulbright müfredat eğitim anlaşmasıdır.
Ülkemizin ortaöğretim müfredatının Amerika tarafından belirlenmesi, eğitimde geri kalmamıza sebep olmuştur.
Cumhurbaşkanımızın bu anlaşmayı fesh etmesi veya bu anlaşmadan çekilmesi durumunda, Amerika’nın eğitim ve öğretimimiz üzerindeki etkisi kaybolacak gerçekten “Milli” bir eğitime kavuşmuş olacağız.
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki bu olaylar, böyle bir girişime karşı, ön almak için tertiplenmiş olabilir.
Yoksa…
Kimin rektör olup olmadığı, bir öğrenciyi neden bu kadar ilgilendirsin ki?
Amerikalı yönetici atandığında sesi çıkmayan öğrenci ve öğretim görevlilerinin bu tavrı başka nasıl izah edilebilir?
RÖVANŞ MI?
Malum olduğu üzere Ayasofya Camii Kebiri’nin tekrar ibadete açılması Amerikan derin devletinin içine oturmuştu.
Ancak…
O sıralarda derin Amerika, netameli bir seçimle meşgul olduğu ve
Trump’ın, derin Amerika’yı takmayan siyaseti nedeniyle bu açılışa fazla bir tepki verememişlerdi…
Ama dediğim gibi; içlerine oturmuştu.
Şimdi işler rayına oturduğuna göre, “kendi mülkleri” gördükleri Boğaziçi Üniversitesi’ne yerli ve milli bir rektörün atanmasına itiraz ile işe başladılar.
Bundan sonra bu üniversitede ismi bizden, kafası Amerikanlaşmış mezunların verilmeyeceği, Amerika ve Amerikancıları fazlaca rahatsız etmiş görünüyor.
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olayları köpürtmeleri bundan.
Böylece bu vesileyle;
1- Ayasofya’nın rövanşını almak…
2- Fulbright müfredat eğitim anlaşmasına dokunulmama yönünde gözdağı veriyor olabilirler.
Ancak…
Amerika bir şeyi unutuyor.
Bugün ne dünya dengeleri eskisi gibidir, ne Amerika eski Amerika, ne de Türkiye eski Türkiye’dir.
Binaenaleyh, Bağımsızlık yolunda ilerleyen bir ülkenin ne Amerikan kafası yetiştiren bir üniversiteye ne de
Fulbright anlaşması gibi bir anlaşmaya tahammülü olamaz.
Amerika’nın artık bunu anlaması lazım.
.
Emin Batur, dikGAZETE.com