Can bizim Şehit bizim!.. Size ne oluyor?

Can bizim Şehit bizim!.. Size ne oluyor?

Can bizim Şehit bizim!.. Size ne oluyor? Can bizim Şehit bizim!.. Size ne oluyor?

İki gün önce (07.07.2022) Beyazıt’ta slogan atıp yürüyen bir grubun bağırtılarını duydum. Kim olduklarını merak edip dışarı çıktığımda, “Bakan istifa!” sloganlarını duyunca görevi başında öldürülen (inşallah şehittir) dindar bir doktoru bahane ederek, mevzuyu fırsata çevirmek isteyen TTB’nin (Türk Tabipler Birliği) eylemi olduğunu anladım. 

ORTODOKS TIP EĞİTİMİ ALMIŞ EGOSU ŞİŞKİNLER KULÜBÜ TTB…

Türk Tabipler Birliği (TTB) aklınca derenin taşıyla, derenin kuşunu vurmaya çalışıyor.

Dertleri, hükumete yüklenmek ya; müessif bir olaydan bile çıkar sağlamaya çalışıyorlar.

Şu kadarını da akıl edemiyorlar:

Öldürülen her meslek grubu mensupları iş bırakıp eylem yapmaya kalksa bu ülkenin hali ne olur?

Bu arada,

Şişkin egolarını tatmin için kendileri olmasa dünyanın sonunun geleceğini.. Hepimizin onlara muhtaç olduğumuzu vs. gibi kibirli paylaşımlar yaptılar…

Ki,

Bu paylaşımlarla bir kesim doktorun doktor olduğunu…

Ama…

İnsan olmadıklarını kendi ifadeleriyle ortaya koymuş oldular.

Neden?

Çünkü

Aldıkları eğitim, onlara bu tıp eğitiminin, dünyanın tek tıp eğitimi olduğunu..

Kendilerinin de müstesna insanlar olduğunu öğretiyor. (Vazifesini layıkı ile yapan değerli tıp mensuplarını tenzih ederim.)

Hâlbuki…

Dünyada;

Çin tıbbından, Hint, Arap ve her milletin geleneksel tıbbına kadar çok farklı tıp eğitim çeşidi var…

Ancak;

Ortodoks tıbbın dünyaya kendini kabul ettirmesi (işin içinde ciddi ticari çıkarlar var ama şimdilik ona girmiyorum) ve hastanın, Doktor ve hastanelere ulaşımın kolaylaşması neticesinde Ortodoks tıbbı yerleşerek vaz geçilmez olmuştur.

Bugün…

Başı ağrıyan doktora koşuyor. Bazı doktorların kendilerini ‘vaz geçilmez’ görmelerinin sebebi biraz da bundandır. 

ESKİDEN BÖYLE MİYDİ?

Hayır!

Birçok hastalık evde “kocakarı” adı verilen ilaçlarla tedavi edilir ve gayet güzel neticeler de alınırdı.

Bu suretle;

Belli konularda şöhret bulmuş aileler vardı…

Halk da genellikle onlara giderdi (Mardin’de Kırık çıkık için ‘Hosallı ailesi’ yara bere çıban vs. için de ‘Mataracı’ ailesi zikredilebilir. Doktor olarak da rahmetli V. Dizdaroğlu vardı. Onun yazdığı ilaç, iki çeşidi geçmez. Ne röntgen ne tahlil ne MR hiç birini istemezdi. Stetoskopla dinler, elini hastanın ağrıyan yerine koyar, 2 kere tıklar ve ilacı yazardı. O da genellikle tek bir ilaç olurdu. Hastalar çok iyi netice aldıkları için muayenehanesinin önü devamlı kalabalık olurdu.)

Şimdi ise…

Hükumet herkese bir doktor tayin etmiş ama daha kapıdan girmeden;

- Neyin var?

- ….

- Falan hastaneye.. Senin neyin var?

- … …

- Sen de feşmakan hastaneye!..

Aile hekimi, hasta diyaloğu bu kadar. Doktor değil sanki trafik polisi… Ne muayene ne ilaç yazma ne tansiyon ölçme hiçbir şey yok.

Stetoskopla muayene unutuldu gibi bir şey.

Hâlbuki…

Aile hekimleri biraz daha gayretli davransa hastaneye gereksiz yere giden hasta yükünün yarısını alabilirler. Bu kadar önemli bir kurum, bozuk para gibi harcanıp gidiyor. Sağlık Ocakları, bunlardan çok daha fazla işlevseldi.)

Doğumlar

İstisnasız evde yapılırdı.

Dedemden kalan bir avluya bakan 3 evde amcamlarla yaşardık.

Bu evlerde 24 çocuk doğdu. Ne annem ne de yengelerim bir gün olsun ne doktora ne ebeye vs. gitmedi. Hepsini mahallemizin yaşlı güngörmüş kadınları doğurdu. Komşularımız da aynı şekilde doğumlarını yaptı.

Önemli bir hastalık olmadan kimse doktora, hastaneye falan koşmazdı. 

YİNE BÖYLE Mİ OLSUN?

Hayır!

Bunları, böyle olsun diye söylemiyorum.

Eskiden imkân olmadığı için böyleydi ama çaresiz değildik.

Yani bu millet, bir şekilde bir çare bulur yarasını sarardı.

Şimdiki, nobran TTB üyelerinin yaptığı paylaşımlarda söyledikleri gibi;

İşte gidiyoruz! Ülkeyi terk ediyoruz.. Bakalım bizsiz ne yapacaksınız?” gibi hadsiz ve kendileri olmazsa dünya yıkılır gibi anlayış söz konusu değildi.

Bu küstahlıkları, aldıkları Ortodoks tıbbın neticesidir.

Bundan dolayı;

Karşımıza geçmiş meydan okuyorlar.

HADSİZ NANKÖRLER!

Bre hadsiz nankörler!

Bu millet, sizin doktor olmanız için gereken fedakârlığı yapacak

Ve siz…

İşi bırakıp gavur illerinde hizmet etmek için bizi tehdit edeceksiniz ha!..

Merak etmeyin bu millet,

Yarasını ot ile tedavi eder de yine size muhtaç olmaz…

.

Emin Batur, dikGAZETE.com

İki gün önce (07.07.2022) Beyazıt’ta slogan atıp yürüyen bir grubun bağırtılarını duydum. Kim olduklarını merak edip dışarı çıktığımda, “Bakan istifa!” sloganlarını duyunca görevi başında öldürülen (inşallah şehittir) dindar bir doktoru bahane ederek, mevzuyu fırsata çevirmek isteyen TTB’nin (Türk Tabipler Birliği) eylemi olduğunu anladım. 

ORTODOKS TIP EĞİTİMİ ALMIŞ EGOSU ŞİŞKİNLER KULÜBÜ TTB…

Türk Tabipler Birliği (TTB) aklınca derenin taşıyla, derenin kuşunu vurmaya çalışıyor.

Dertleri, hükumete yüklenmek ya; müessif bir olaydan bile çıkar sağlamaya çalışıyorlar.

Şu kadarını da akıl edemiyorlar:

Öldürülen her meslek grubu mensupları iş bırakıp eylem yapmaya kalksa bu ülkenin hali ne olur?

Bu arada,

Şişkin egolarını tatmin için kendileri olmasa dünyanın sonunun geleceğini.. Hepimizin onlara muhtaç olduğumuzu vs. gibi kibirli paylaşımlar yaptılar…

Ki,

Bu paylaşımlarla bir kesim doktorun doktor olduğunu…

Ama…

İnsan olmadıklarını kendi ifadeleriyle ortaya koymuş oldular.

Neden?

Çünkü

Aldıkları eğitim, onlara bu tıp eğitiminin, dünyanın tek tıp eğitimi olduğunu..

Kendilerinin de müstesna insanlar olduğunu öğretiyor. (Vazifesini layıkı ile yapan değerli tıp mensuplarını tenzih ederim.)

Hâlbuki…

Dünyada;

Çin tıbbından, Hint, Arap ve her milletin geleneksel tıbbına kadar çok farklı tıp eğitim çeşidi var…

Ancak;

Ortodoks tıbbın dünyaya kendini kabul ettirmesi (işin içinde ciddi ticari çıkarlar var ama şimdilik ona girmiyorum) ve hastanın, Doktor ve hastanelere ulaşımın kolaylaşması neticesinde Ortodoks tıbbı yerleşerek vaz geçilmez olmuştur.

Bugün…

Başı ağrıyan doktora koşuyor. Bazı doktorların kendilerini ‘vaz geçilmez’ görmelerinin sebebi biraz da bundandır. 

ESKİDEN BÖYLE MİYDİ?

Hayır!

Birçok hastalık evde “kocakarı” adı verilen ilaçlarla tedavi edilir ve gayet güzel neticeler de alınırdı.

Bu suretle;

Belli konularda şöhret bulmuş aileler vardı…

Halk da genellikle onlara giderdi (Mardin’de Kırık çıkık için ‘Hosallı ailesi’ yara bere çıban vs. için de ‘Mataracı’ ailesi zikredilebilir. Doktor olarak da rahmetli V. Dizdaroğlu vardı. Onun yazdığı ilaç, iki çeşidi geçmez. Ne röntgen ne tahlil ne MR hiç birini istemezdi. Stetoskopla dinler, elini hastanın ağrıyan yerine koyar, 2 kere tıklar ve ilacı yazardı. O da genellikle tek bir ilaç olurdu. Hastalar çok iyi netice aldıkları için muayenehanesinin önü devamlı kalabalık olurdu.)

Şimdi ise…

Hükumet herkese bir doktor tayin etmiş ama daha kapıdan girmeden;

- Neyin var?

- ….

- Falan hastaneye.. Senin neyin var?

- … …

- Sen de feşmakan hastaneye!..

Aile hekimi, hasta diyaloğu bu kadar. Doktor değil sanki trafik polisi… Ne muayene ne ilaç yazma ne tansiyon ölçme hiçbir şey yok.

Stetoskopla muayene unutuldu gibi bir şey.

Hâlbuki…

Aile hekimleri biraz daha gayretli davransa hastaneye gereksiz yere giden hasta yükünün yarısını alabilirler. Bu kadar önemli bir kurum, bozuk para gibi harcanıp gidiyor. Sağlık Ocakları, bunlardan çok daha fazla işlevseldi.)

Doğumlar

İstisnasız evde yapılırdı.

Dedemden kalan bir avluya bakan 3 evde amcamlarla yaşardık.

Bu evlerde 24 çocuk doğdu. Ne annem ne de yengelerim bir gün olsun ne doktora ne ebeye vs. gitmedi. Hepsini mahallemizin yaşlı güngörmüş kadınları doğurdu. Komşularımız da aynı şekilde doğumlarını yaptı.

Önemli bir hastalık olmadan kimse doktora, hastaneye falan koşmazdı. 

YİNE BÖYLE Mİ OLSUN?

Hayır!

Bunları, böyle olsun diye söylemiyorum.

Eskiden imkân olmadığı için böyleydi ama çaresiz değildik.

Yani bu millet, bir şekilde bir çare bulur yarasını sarardı.

Şimdiki, nobran TTB üyelerinin yaptığı paylaşımlarda söyledikleri gibi;

İşte gidiyoruz! Ülkeyi terk ediyoruz.. Bakalım bizsiz ne yapacaksınız?” gibi hadsiz ve kendileri olmazsa dünya yıkılır gibi anlayış söz konusu değildi.

Bu küstahlıkları, aldıkları Ortodoks tıbbın neticesidir.

Bundan dolayı;

Karşımıza geçmiş meydan okuyorlar.

HADSİZ NANKÖRLER!

Bre hadsiz nankörler!

Bu millet, sizin doktor olmanız için gereken fedakârlığı yapacak

Ve siz…

İşi bırakıp gavur illerinde hizmet etmek için bizi tehdit edeceksiniz ha!..

Merak etmeyin bu millet,

Yarasını ot ile tedavi eder de yine size muhtaç olmaz…

.

Emin Batur, dikGAZETE.com