‘Denge’ iyi bir hayatın anahtarıdır, benim dengemi bozmayınız!

‘Denge’ iyi bir hayatın anahtarıdır, benim dengemi bozmayınız!

‘Denge’ iyi bir hayatın anahtarıdır, benim dengemi bozmayınız! ‘Denge’ iyi bir hayatın anahtarıdır, benim dengemi bozmayınız!

“Evimiz gezegenlerin en benzersizi. Çünkü üstünde hayat var. Hayat evrendeki en ilginç şey. Gezegenimizde ve evrenimizde her şeyin birbiri ile akıl almaz bir bağlantısı var. 

Her şey başka olayları ve durumları tetikliyor. Biz buna denge diyoruz, diğer bir ifade ile Yaşamın Anahtarı. Ve dengenin biraz bile bozulmasının sonuçlarını bilseydiniz uykularınız kaçardı.”

Bu cümleler, geçen yıl TRT Belgesel Kanalında yayınlanan Kusursuz Denge adlı belgeselde yer alıyor. 

Atmosferimizdeki oksijen dengesinin anlatıldığı bölümde ise şu ilginç bilgiler var:

“Oksijen ve nefes, hepimiz için hayati derecede önemli. Yaşamın varlığı ve devamlılığı için bu kadar önemli olan oksijen aynı zamanda yakıcı bir madde. Atmosferdeki oranı tam olarak yüzde 20.95 ve bu oran, milyonlarca yıldır aynı. Bu oranın hemen altı boğulmamıza, çok az fazlası ise kavrulmamıza neden oluyor. Adeta incecik bir çizgide yürüyoruz. 

Bizi kurtaracak olan şey ise denge. Milyarlarca insanın aynı anda çok yüksek miktarda oksijeni tüketmesine rağmen atmosferdeki oksijen şaşırtıcı bir şekilde aynı oranda kalmayı başarabiliyor.”

Uzaya gönderilmiş en güçlü teleskop olan James Webb Teleskobu, kızılötesi astronomiye yönelik olduğu için tarihi keşifler yapması beklentisi ile 2021’de gönderilmişti. 

Geçen ay gelen evren görüntüleri benim için de oldukça heyecan vericiydi. 

Evrenin sonunu tespit etmesini bekleyenler yine hayal kırıklığı yaşadılar fakat Webb, güneş sistemimizin dışında bulunan bir öte gezegenin atmosferinde ilk defa karbondioksit tespit etti. 

Bu bildiğimiz manada bir hayat ihtimali olduğu anlamına gelmiyor. Tam aksine bu gezegenin tam bir "sıcak gaz devi" olduğu ifade ediliyor. Dolayısı ile şimdiye kadar gidilebilen en uzak noktada da Hayatın Anahtarı olan “Denge”nin en önemli unsurunu teşkil eden Oksijene rastlanılamadı.

Diğer bir ifade ile 35 milyar ışık yılı ötede bile nefes alabileceğimiz başka bir gezegen yok.. (1 ışık yılı=9 trilyon km)

Güneşin ve ayın dünyamıza uzaklığından tutun da hepsinin dönüş hızlarına ve yörüngelerine, şekillerine, ısı durumlarına ve eğimlerine kadar her şey bir dengeyi sağlamak için müthiş bir özen gösteriyor. 

Evrendeki her şey adeta, bizim bu gezegende nefes almamızı sağlayacak olan o dengeyi gözeten bir şuurla hareket ediyor.

Bu durum, dünyamızdaki canlı-cansız tüm varlıklar için de geçerli.

Yeni Zelanda’daki bir adada, bir deney yapılır ve kedilerin hepsi adadan uzaklaştırılır. Fakat farelerin tahıl ambarlarına büyük zarar verdikleri, deniz kuşlarının yumurtalarını yiyerek sayılarının azalmasına neden oldukları görülür. 

Ortaçağ Avrupasında “Kara Veba Salgını”nın çıkış nedeni de kedilerin, “Cadılar Kedi Sever” düşüncesiyle öldürülmesiydi. Çünkü bu sayede, fareler her yeri işgal etmişti. Bu durumu Einstein, arılar için belirtmiş: “Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır, arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan ve insan olmaz”. 

Arılar, 130 bin farklı bitki türünün çoğalmasını sağlamakla kalmıyor, insanoğlunun da çok önemli gereksinimlerini karşılıyor.

Aslında bütün canlılar, küresel ekosistemin bir parçası. 

Hiç birisinin varlığı boşuna değil. 

İnsan haricinde bütün canlılar ekolojik dengeyi muhafaza ediyor. Fakat insan, dünyanın dengesini bozmakla kalmıyor insanlığa ve insan fıtratına zarar veriyor. 

Cern’deki büyük patlama deneyleri, uzaya yerleştirilen on binlerce uydu ve insanlarda beyin ölümüne neden olacağından korkulan “6G” çalışmaları, kadın-erkek ayrımını ve doğurganlığı ortadan kaldırdıktan sonra, makine ile insan ayrımını da ortadan kaldırıp, “ölümsüzlüğe ulaşma çalışmaları” hem dünyanın hem insanın dengesini bozmakta. 

Batılı ülkelerin, sömürdükleri ülkeler nezdinde sebep oldukları gelir dengesizliği de cabası. 

Oysa bütün evren, sırf insan nefes alabilsin diye durup dinlenmeden, kusursuz bir denge ile dönüp dururken oluyor bunlar.

Bir bilgeye “zehir nedir” diye sormuşlar;

Yaşamın özü ve şifası dengede kalabilmektedir. 

Bu yüzden ihtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir. Çünkü dengemizi bozar

Fazla güç, fazla dinlenmek, fazla yiyecek, fazla ihtiras, fazla korku, fazla sakinlik, fazla öfke, fazla neşe, fazla nefret ve hatta fazla iyi niyet.” demiş.

Diğer taraftan “dengeli bir hayat” denince, dengesiz insanlara, lüzumsuz konu ve araçlara hayatımızda ne kadar yer verdiğimiz ve iş ile özel hayat dengesini ne kadar kurabildiğimiz geliyor akla.

Northwestern Üniversitesi’nde bir profesör, bu dengeyi nasıl kuracaklarını öğrencilerine bir deneyle anlatmak için, kürsünün altından kocaman bir kavanoz ve bir düzine yumruk büyüklüğünde taş çıkartıyor ve kavanozu bu taşlarla dolduruyor ve soruyor:

- Bu kavanoz doldu mu?

Doldu” diyor öğrenciler…

Profesör kürsünün altından bir kova mıcır çıkartıyor ve kavanozun içine dolduruyor. Sonra kavanozu sallayarak mıcırların iyice yerleşmesini sağlıyor ve soruyor:

- Kavanoz doldu mu?

Bir öğrenci: “Dolmadı herhalde” diye cevap veriyor…

Profesör aynı yerden bir kova dolusu kum çıkarıyor ve onları taşlarla mıcırların arasına nüfuz edene kadar boşaltıyor. 

Tekrarlıyor sorusunu:

- Kavanoz doldu mu?

Bütün sınıf aynı anda cevap veriyor:

- Hayır!

Profesörü memnun ediyor bu cevap ve gülümsetiyor. Masasındaki bir sürahi suyu boşaltıyor kavanoza ve şaşkın şaşkın bakan öğrencilerine deneyin amacını anlatıyor:

“Nedir hayatınızdaki büyük taşlar? Çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayalleriniz, sağlığınız, bir eser üretmek, başkalarına faydalı olmak!

Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki bir kaçı, belki hepsi. 

İyi düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir karar verin. 

Bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk önce yerleştirmezseniz hiçbir zaman bir daha yerleştiremezsiniz. Hayatınızda bir denge kuramazsınız. O zaman da ne kendinize, ne çalıştığınız kuruma, ne de ülkenize bir faydanız olur. 

Bu da iyi bir iş insanı, ya da iyi bir insan olamayacağınızı gösterir.”

Bu hikayenin özeti:

Denge İyi Bir Hayatın Anahtarıdır.

Dünyanın dengesini bozanlara “Keşke bir şiir okumuş, bir kedi sevmiş olsaydınız. Belki bu kadar kirletmezdiniz dünyayı” serzenişinde bulunan ünlü şairimiz Turgut Uyar, “Denge” isimli şiirini şöyle bitiriyor:

Ben tam dünyaya göre,

Ben tam kendime göre,

Ama sizin adınız ne

Benim dengemi bozmayınız!

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

“Evimiz gezegenlerin en benzersizi. Çünkü üstünde hayat var. Hayat evrendeki en ilginç şey. Gezegenimizde ve evrenimizde her şeyin birbiri ile akıl almaz bir bağlantısı var. 

Her şey başka olayları ve durumları tetikliyor. Biz buna denge diyoruz, diğer bir ifade ile Yaşamın Anahtarı. Ve dengenin biraz bile bozulmasının sonuçlarını bilseydiniz uykularınız kaçardı.”

Bu cümleler, geçen yıl TRT Belgesel Kanalında yayınlanan Kusursuz Denge adlı belgeselde yer alıyor. 

Atmosferimizdeki oksijen dengesinin anlatıldığı bölümde ise şu ilginç bilgiler var:

“Oksijen ve nefes, hepimiz için hayati derecede önemli. Yaşamın varlığı ve devamlılığı için bu kadar önemli olan oksijen aynı zamanda yakıcı bir madde. Atmosferdeki oranı tam olarak yüzde 20.95 ve bu oran, milyonlarca yıldır aynı. Bu oranın hemen altı boğulmamıza, çok az fazlası ise kavrulmamıza neden oluyor. Adeta incecik bir çizgide yürüyoruz. 

Bizi kurtaracak olan şey ise denge. Milyarlarca insanın aynı anda çok yüksek miktarda oksijeni tüketmesine rağmen atmosferdeki oksijen şaşırtıcı bir şekilde aynı oranda kalmayı başarabiliyor.”

Uzaya gönderilmiş en güçlü teleskop olan James Webb Teleskobu, kızılötesi astronomiye yönelik olduğu için tarihi keşifler yapması beklentisi ile 2021’de gönderilmişti. 

Geçen ay gelen evren görüntüleri benim için de oldukça heyecan vericiydi. 

Evrenin sonunu tespit etmesini bekleyenler yine hayal kırıklığı yaşadılar fakat Webb, güneş sistemimizin dışında bulunan bir öte gezegenin atmosferinde ilk defa karbondioksit tespit etti. 

Bu bildiğimiz manada bir hayat ihtimali olduğu anlamına gelmiyor. Tam aksine bu gezegenin tam bir "sıcak gaz devi" olduğu ifade ediliyor. Dolayısı ile şimdiye kadar gidilebilen en uzak noktada da Hayatın Anahtarı olan “Denge”nin en önemli unsurunu teşkil eden Oksijene rastlanılamadı.

Diğer bir ifade ile 35 milyar ışık yılı ötede bile nefes alabileceğimiz başka bir gezegen yok.. (1 ışık yılı=9 trilyon km)

Güneşin ve ayın dünyamıza uzaklığından tutun da hepsinin dönüş hızlarına ve yörüngelerine, şekillerine, ısı durumlarına ve eğimlerine kadar her şey bir dengeyi sağlamak için müthiş bir özen gösteriyor. 

Evrendeki her şey adeta, bizim bu gezegende nefes almamızı sağlayacak olan o dengeyi gözeten bir şuurla hareket ediyor.

Bu durum, dünyamızdaki canlı-cansız tüm varlıklar için de geçerli.

Yeni Zelanda’daki bir adada, bir deney yapılır ve kedilerin hepsi adadan uzaklaştırılır. Fakat farelerin tahıl ambarlarına büyük zarar verdikleri, deniz kuşlarının yumurtalarını yiyerek sayılarının azalmasına neden oldukları görülür. 

Ortaçağ Avrupasında “Kara Veba Salgını”nın çıkış nedeni de kedilerin, “Cadılar Kedi Sever” düşüncesiyle öldürülmesiydi. Çünkü bu sayede, fareler her yeri işgal etmişti. Bu durumu Einstein, arılar için belirtmiş: “Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır, arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan ve insan olmaz”. 

Arılar, 130 bin farklı bitki türünün çoğalmasını sağlamakla kalmıyor, insanoğlunun da çok önemli gereksinimlerini karşılıyor.

Aslında bütün canlılar, küresel ekosistemin bir parçası. 

Hiç birisinin varlığı boşuna değil. 

İnsan haricinde bütün canlılar ekolojik dengeyi muhafaza ediyor. Fakat insan, dünyanın dengesini bozmakla kalmıyor insanlığa ve insan fıtratına zarar veriyor. 

Cern’deki büyük patlama deneyleri, uzaya yerleştirilen on binlerce uydu ve insanlarda beyin ölümüne neden olacağından korkulan “6G” çalışmaları, kadın-erkek ayrımını ve doğurganlığı ortadan kaldırdıktan sonra, makine ile insan ayrımını da ortadan kaldırıp, “ölümsüzlüğe ulaşma çalışmaları” hem dünyanın hem insanın dengesini bozmakta. 

Batılı ülkelerin, sömürdükleri ülkeler nezdinde sebep oldukları gelir dengesizliği de cabası. 

Oysa bütün evren, sırf insan nefes alabilsin diye durup dinlenmeden, kusursuz bir denge ile dönüp dururken oluyor bunlar.

Bir bilgeye “zehir nedir” diye sormuşlar;

Yaşamın özü ve şifası dengede kalabilmektedir. 

Bu yüzden ihtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir. Çünkü dengemizi bozar

Fazla güç, fazla dinlenmek, fazla yiyecek, fazla ihtiras, fazla korku, fazla sakinlik, fazla öfke, fazla neşe, fazla nefret ve hatta fazla iyi niyet.” demiş.

Diğer taraftan “dengeli bir hayat” denince, dengesiz insanlara, lüzumsuz konu ve araçlara hayatımızda ne kadar yer verdiğimiz ve iş ile özel hayat dengesini ne kadar kurabildiğimiz geliyor akla.

Northwestern Üniversitesi’nde bir profesör, bu dengeyi nasıl kuracaklarını öğrencilerine bir deneyle anlatmak için, kürsünün altından kocaman bir kavanoz ve bir düzine yumruk büyüklüğünde taş çıkartıyor ve kavanozu bu taşlarla dolduruyor ve soruyor:

- Bu kavanoz doldu mu?

Doldu” diyor öğrenciler…

Profesör kürsünün altından bir kova mıcır çıkartıyor ve kavanozun içine dolduruyor. Sonra kavanozu sallayarak mıcırların iyice yerleşmesini sağlıyor ve soruyor:

- Kavanoz doldu mu?

Bir öğrenci: “Dolmadı herhalde” diye cevap veriyor…

Profesör aynı yerden bir kova dolusu kum çıkarıyor ve onları taşlarla mıcırların arasına nüfuz edene kadar boşaltıyor. 

Tekrarlıyor sorusunu:

- Kavanoz doldu mu?

Bütün sınıf aynı anda cevap veriyor:

- Hayır!

Profesörü memnun ediyor bu cevap ve gülümsetiyor. Masasındaki bir sürahi suyu boşaltıyor kavanoza ve şaşkın şaşkın bakan öğrencilerine deneyin amacını anlatıyor:

“Nedir hayatınızdaki büyük taşlar? Çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayalleriniz, sağlığınız, bir eser üretmek, başkalarına faydalı olmak!

Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki bir kaçı, belki hepsi. 

İyi düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir karar verin. 

Bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk önce yerleştirmezseniz hiçbir zaman bir daha yerleştiremezsiniz. Hayatınızda bir denge kuramazsınız. O zaman da ne kendinize, ne çalıştığınız kuruma, ne de ülkenize bir faydanız olur. 

Bu da iyi bir iş insanı, ya da iyi bir insan olamayacağınızı gösterir.”

Bu hikayenin özeti:

Denge İyi Bir Hayatın Anahtarıdır.

Dünyanın dengesini bozanlara “Keşke bir şiir okumuş, bir kedi sevmiş olsaydınız. Belki bu kadar kirletmezdiniz dünyayı” serzenişinde bulunan ünlü şairimiz Turgut Uyar, “Denge” isimli şiirini şöyle bitiriyor:

Ben tam dünyaya göre,

Ben tam kendime göre,

Ama sizin adınız ne

Benim dengemi bozmayınız!

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com