Deniz bitişiğindeki beton yapılar, deprem ve tsunamiye karşı tedbir mi!

Deniz bitişiğindeki beton yapılar, deprem ve tsunamiye karşı tedbir mi!

Deprem olacak, Tsunami gelecek…

Zengin takım, deniz kenarında tsunami gelinceye kadar keyif yapacak.

Denizin bitişiğine yapılan bu pahalı  binalar, belki de tsunamiyi önlemek için hükümetin aldığı bir tedbir de olabilir!..

Bu ayrıcalıklı yapılar, şehre su girmesini önleyen barikatlar mı diye de düşünebilir miyiz?!

2013 senesinde çıkarılan kıyı kanununda, binalar 50 metreye kadar kıyıya yakın olacak…

Şu betonlaşmanın yasal dayanağına bakın!..

Demek ki bu kanuna göre pratikte millet, açık denizini bile uzaktan seyredecek!..

Şu anda deniz kenarları hep talan edilmiş, halka ait plajlardan bile para alınır hale gelmiştir. 

Bakırköy Ataköy sahillerini denize sıfır yüksek binalar işgal etmektedir.

Bu duruma kimler izin vermektedir?

Hükümetimizdeki zaafı kimler giderecek bilemiyoruz.

Materyalizm para kokusunu aldığında babasını bile tanımaz. 

Bu kavramın yapısındaki temel dayanakların amacı maddeyi yakalamaktır; onun dışındaki hiçbir değeri bünyesine almaz…

Depremmiş, insan hayatıymış, bunlar ikinci planda kalan işler.

17 Ağustos tarihi gelince bolca depremden söz ediyoruz da neleri değiştiriyoruz?

Uzmanlar, tsunami’nin geleceğinden bahsetmeye başladı…

İyi de buna karşı neler yapıyoruz?

ADALETİMİZ NEREDE?

Uyduruk bir dere var diye benim arazimin 100 metresini kesip alan ve de bir kısmını da yeşil alan ilan eden ve de gasp ettiği bu alanlara hiç para vermeyen bir uygulamadan adalet nasıl beklenebilir… 

Hükümetimizin çıkardığı kanuna bir bakın, yorumu siz yapın…

Bahçelievlerde E5 bitişinde bir büyük Carrefour AVM yapılmıştı… Bahçelievler tarafındaki caddeden bile oto girişi yaparak, caddeyi ikiye ayırıp, trafiği tehlikeye sokmuştu… O zamanlar E5 Yolu gibi önemli bir yolun bu kadar bitişiğine bu binayı yapmaya “kim izin verdi” diye halk arasında küfürlü konuşmalara şahit olmuştuk.

Derken bu bina yıkıldı…

“Güzel" dedik, demek ki belediyeler yanlış yaptığını anladı ve binayı ortadan kaldırdı…

Ne yazık ki bu iğreti sevincimiz çok sürmedi…

Yerine daha kocaman bir yapı yükselmeye başladı…

Şehrin orta yerine şimdi Memorial diye bir hastane inşa edildi. 

“E5” çevreyolu bitişiğindeki bu devasa hastaneyi dikenler ve buna izin verenlerin bu mantık dışı yapılaşmalarını nasıl izah edeceklerini doğrusu halktan önce ben merak ediyorum…

Materyalizm böyle bir şey, göz göre göre halka ait olan her yeri kanuni kılıfına uydurup, yutan bir canavardır…

Onun önünde adalet, merhamet, fazilet, vicdan duramaz.

Materyalizm canavarı, bu değerleri tanımaz. Onun tanıdığı tek değer, paradır, maddiyattır…

İstanbul’da betonlaşma her bölgede inanılmaz bir hızla devam ediyor…

Bunu yaparken yeşil alan, hava koridorları, yaya hakları,yaban hayatının olumsuz etkilenmesini de sallayan yok… Yeterki bir kat daha fazla betonlaşma olsun,bir kat daha fazla para kapatalım!..

"Kentsel dönüşüm" gibi şehrin yoğunluğunun dağıtılması gibi bir fırsatı da kaçırdık…

Bu fırsat yerine tam tersi yapılmaya başlandı… 

Kısacası şehir içindeki daireler, katlar daha da artırılıyor… Yani, şehir içine daha fazla insan girecek, daha fazla trafik artacak, daha fazla, alt yapı sıkıntısı çekilecek…

Bizim Gürpınar’da yapılan binalar neredeyse uygulamada arsanın tamamı sıfıra yakın kullanılıyor… Üstelik, deprem ve "kayan bölge" ilan edilmiş kısımlar da dahil talan ediliyor…

Beylikdüzü ve Büyükçekmece bölgelerinde deprem tehlikesi yüzünden altı-yedi sene önce üç kat izni verilirken şimdi bodrumlarıyla birlikte yedi kata izin verilmektedir…

Gözle görülebilen bu betonlaşma çılgınlığı daha ne kadar devam eder bilemem, ama birinin artık bu betonlaşma çılgınlığına dur diyebilmesini bekliyoruz.

.

Raşit Anaral, dikGAZETE.com

Deprem olacak, Tsunami gelecek…

Zengin takım, deniz kenarında tsunami gelinceye kadar keyif yapacak.

Denizin bitişiğine yapılan bu pahalı  binalar, belki de tsunamiyi önlemek için hükümetin aldığı bir tedbir de olabilir!..

Bu ayrıcalıklı yapılar, şehre su girmesini önleyen barikatlar mı diye de düşünebilir miyiz?!

2013 senesinde çıkarılan kıyı kanununda, binalar 50 metreye kadar kıyıya yakın olacak…

Şu betonlaşmanın yasal dayanağına bakın!..

Demek ki bu kanuna göre pratikte millet, açık denizini bile uzaktan seyredecek!..

Şu anda deniz kenarları hep talan edilmiş, halka ait plajlardan bile para alınır hale gelmiştir. 

Bakırköy Ataköy sahillerini denize sıfır yüksek binalar işgal etmektedir.

Bu duruma kimler izin vermektedir?

Hükümetimizdeki zaafı kimler giderecek bilemiyoruz.

Materyalizm para kokusunu aldığında babasını bile tanımaz. 

Bu kavramın yapısındaki temel dayanakların amacı maddeyi yakalamaktır; onun dışındaki hiçbir değeri bünyesine almaz…

Depremmiş, insan hayatıymış, bunlar ikinci planda kalan işler.

17 Ağustos tarihi gelince bolca depremden söz ediyoruz da neleri değiştiriyoruz?

Uzmanlar, tsunami’nin geleceğinden bahsetmeye başladı…

İyi de buna karşı neler yapıyoruz?

ADALETİMİZ NEREDE?

Uyduruk bir dere var diye benim arazimin 100 metresini kesip alan ve de bir kısmını da yeşil alan ilan eden ve de gasp ettiği bu alanlara hiç para vermeyen bir uygulamadan adalet nasıl beklenebilir… 

Hükümetimizin çıkardığı kanuna bir bakın, yorumu siz yapın…

Bahçelievlerde E5 bitişinde bir büyük Carrefour AVM yapılmıştı… Bahçelievler tarafındaki caddeden bile oto girişi yaparak, caddeyi ikiye ayırıp, trafiği tehlikeye sokmuştu… O zamanlar E5 Yolu gibi önemli bir yolun bu kadar bitişiğine bu binayı yapmaya “kim izin verdi” diye halk arasında küfürlü konuşmalara şahit olmuştuk.

Derken bu bina yıkıldı…

“Güzel" dedik, demek ki belediyeler yanlış yaptığını anladı ve binayı ortadan kaldırdı…

Ne yazık ki bu iğreti sevincimiz çok sürmedi…

Yerine daha kocaman bir yapı yükselmeye başladı…

Şehrin orta yerine şimdi Memorial diye bir hastane inşa edildi. 

“E5” çevreyolu bitişiğindeki bu devasa hastaneyi dikenler ve buna izin verenlerin bu mantık dışı yapılaşmalarını nasıl izah edeceklerini doğrusu halktan önce ben merak ediyorum…

Materyalizm böyle bir şey, göz göre göre halka ait olan her yeri kanuni kılıfına uydurup, yutan bir canavardır…

Onun önünde adalet, merhamet, fazilet, vicdan duramaz.

Materyalizm canavarı, bu değerleri tanımaz. Onun tanıdığı tek değer, paradır, maddiyattır…

İstanbul’da betonlaşma her bölgede inanılmaz bir hızla devam ediyor…

Bunu yaparken yeşil alan, hava koridorları, yaya hakları,yaban hayatının olumsuz etkilenmesini de sallayan yok… Yeterki bir kat daha fazla betonlaşma olsun,bir kat daha fazla para kapatalım!..

"Kentsel dönüşüm" gibi şehrin yoğunluğunun dağıtılması gibi bir fırsatı da kaçırdık…

Bu fırsat yerine tam tersi yapılmaya başlandı… 

Kısacası şehir içindeki daireler, katlar daha da artırılıyor… Yani, şehir içine daha fazla insan girecek, daha fazla trafik artacak, daha fazla, alt yapı sıkıntısı çekilecek…

Bizim Gürpınar’da yapılan binalar neredeyse uygulamada arsanın tamamı sıfıra yakın kullanılıyor… Üstelik, deprem ve "kayan bölge" ilan edilmiş kısımlar da dahil talan ediliyor…

Beylikdüzü ve Büyükçekmece bölgelerinde deprem tehlikesi yüzünden altı-yedi sene önce üç kat izni verilirken şimdi bodrumlarıyla birlikte yedi kata izin verilmektedir…

Gözle görülebilen bu betonlaşma çılgınlığı daha ne kadar devam eder bilemem, ama birinin artık bu betonlaşma çılgınlığına dur diyebilmesini bekliyoruz.

.

Raşit Anaral, dikGAZETE.com