Depremin ardından…
Depremin ardından…
- 13-02-2023 07:57
- 4840
- 13-02-2023 07:57
- 4840
6 Şubat tarihinde merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan ve birçok çevre illeri etkileyen 7.7 ve 7.6 şiddetinde meydana gelen depremler yaşadık maalesef.
Depremler sonrası sürekli artçı sarsıntılar meydana geldi, gelmeye de devam ediyor.
Sarsıntının şokunu atlatamadan günün aydınlanmasıyla karanlığa boğuldu ülkemiz.
Tarifsiz acı…
Binlerce can kaybı, binlerce yaralı…
Kurtulanlar ölmeyi diledi belki de acı veren manzara karşısında. Canımız yandı. Başımız sağ olsun, geçmiş olsun Türkiye.
Günler sonra ‘mucizeler’ yaşandı, boğazımız düğümlense de. Sevindik umutlandık. Rabbim sevinçlerimizi arttırsın.
Depremler, yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkar ve titreşim dalgaları ile yayılır. Yer yüzeyine yakın noktalarda gerçekleştiğinde yıkıcı etkisi daha fazla hissedilir.
Deprem denilince aklımıza direkt olarak yıkım geliyor. Oysa ‘Dualite'den (zıtların birliği) bakılmalıdır.
Her şeyi zıddıyla kaim eden Allah'ın, oluşan yıkıcı bir depremde sadece ‘Celâl'ini görürsek, ‘Rahmet’ini göremeyiz.
Yaşadığımız her olayın bir mesajı vardır.
Yaprak bile O'nun izni olmadan kımıldamaz.
Başımıza gelen her olayda düşünmemiz ve sormamız gereken tek şey “bunun hayrı nedir?” olmalıdır.
Vakti gelmeyen güllerin açamayacağı gibi vakti gelmeyenin de bu dünyaya ne girişi olabilir ne de bu dünyadan ayrılışı.
Kur'an-ı Kerim'de Bakara Süresi 216. Ayetinde; “Hoşlanmadığınız halde savaş size farz kılındı. Hoşunuza gitmeyenler sizin için hayır, hoşunuza gidenlerse sizin için şer olabilir. Allah bilir, siz bilemezsiniz” diye buyurulmaktadır.
Yaşadığımız şer olaylar “Kuantum Dolanıklığı” içinde “şer” değildir. Burada sadece oluş vardır.
Bizler bu tür olaylar karşısında gözlemcide kalmalı, olanı olduğu gibi kabule geçmeli, teslim olmalı ve üzerimize düşen vazifelerimizi hakkıyla yerine getirmeliyiz.
Endişeden ve korkudan uzak durmalı Rahmân ve Rahim olan Allah'a güvenerek O’na sığınmalıyız.
Düğmeye basıldı, gemiler yanaştı, ‘HAARP’ çalıştırıldı, doğal afetler yaşandı. Her ne şekilde neler yaşarsak yaşayalım fark etmez; “Sebepler Birer Perdedir.”
Olaylara ‘Amigdala’dan (duygudan) bakıp kalmak insana zarar verir.
Olumsuz duygularla kalmak hem kendi hayat enerjimizi hem de ortamın enerjisini etkiler ve yeni karmalar yaratabilir.
Nötr bir bakış açısında kalabilirsek gidişatı düzeltebiliriz.
Her an ölecekmiş gibi dünyanın geçici olduğunu unutmamalıyız. Hiç ölmeyecekmiş gibi tedbir alarak da ‘AN'ı yaşamalıyız. ‘Öz'ümüzle bağlantıyı güçlendirmeliyiz; bu zor zamanları kolay ve keşkesiz atlatabilmek adına.
Zaman, sevgi ve şefkat zamanı…
Zaman yaraları sarma ve birlik zamanı.
Elimizden geldiğince, dilimiz döndüğünce dua zamanı.
.
Zübeyde Kızılyer Aslan, dikGAZETE.com
6 Şubat tarihinde merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan ve birçok çevre illeri etkileyen 7.7 ve 7.6 şiddetinde meydana gelen depremler yaşadık maalesef.
Depremler sonrası sürekli artçı sarsıntılar meydana geldi, gelmeye de devam ediyor.
Sarsıntının şokunu atlatamadan günün aydınlanmasıyla karanlığa boğuldu ülkemiz.
Tarifsiz acı…
Binlerce can kaybı, binlerce yaralı…
Kurtulanlar ölmeyi diledi belki de acı veren manzara karşısında. Canımız yandı. Başımız sağ olsun, geçmiş olsun Türkiye.
Günler sonra ‘mucizeler’ yaşandı, boğazımız düğümlense de. Sevindik umutlandık. Rabbim sevinçlerimizi arttırsın.
Depremler, yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkar ve titreşim dalgaları ile yayılır. Yer yüzeyine yakın noktalarda gerçekleştiğinde yıkıcı etkisi daha fazla hissedilir.
Deprem denilince aklımıza direkt olarak yıkım geliyor. Oysa ‘Dualite'den (zıtların birliği) bakılmalıdır.
Her şeyi zıddıyla kaim eden Allah'ın, oluşan yıkıcı bir depremde sadece ‘Celâl'ini görürsek, ‘Rahmet’ini göremeyiz.
Yaşadığımız her olayın bir mesajı vardır.
Yaprak bile O'nun izni olmadan kımıldamaz.
Başımıza gelen her olayda düşünmemiz ve sormamız gereken tek şey “bunun hayrı nedir?” olmalıdır.
Vakti gelmeyen güllerin açamayacağı gibi vakti gelmeyenin de bu dünyaya ne girişi olabilir ne de bu dünyadan ayrılışı.
Kur'an-ı Kerim'de Bakara Süresi 216. Ayetinde; “Hoşlanmadığınız halde savaş size farz kılındı. Hoşunuza gitmeyenler sizin için hayır, hoşunuza gidenlerse sizin için şer olabilir. Allah bilir, siz bilemezsiniz” diye buyurulmaktadır.
Yaşadığımız şer olaylar “Kuantum Dolanıklığı” içinde “şer” değildir. Burada sadece oluş vardır.
Bizler bu tür olaylar karşısında gözlemcide kalmalı, olanı olduğu gibi kabule geçmeli, teslim olmalı ve üzerimize düşen vazifelerimizi hakkıyla yerine getirmeliyiz.
Endişeden ve korkudan uzak durmalı Rahmân ve Rahim olan Allah'a güvenerek O’na sığınmalıyız.
Düğmeye basıldı, gemiler yanaştı, ‘HAARP’ çalıştırıldı, doğal afetler yaşandı. Her ne şekilde neler yaşarsak yaşayalım fark etmez; “Sebepler Birer Perdedir.”
Olaylara ‘Amigdala’dan (duygudan) bakıp kalmak insana zarar verir.
Olumsuz duygularla kalmak hem kendi hayat enerjimizi hem de ortamın enerjisini etkiler ve yeni karmalar yaratabilir.
Nötr bir bakış açısında kalabilirsek gidişatı düzeltebiliriz.
Her an ölecekmiş gibi dünyanın geçici olduğunu unutmamalıyız. Hiç ölmeyecekmiş gibi tedbir alarak da ‘AN'ı yaşamalıyız. ‘Öz'ümüzle bağlantıyı güçlendirmeliyiz; bu zor zamanları kolay ve keşkesiz atlatabilmek adına.
Zaman, sevgi ve şefkat zamanı…
Zaman yaraları sarma ve birlik zamanı.
Elimizden geldiğince, dilimiz döndüğünce dua zamanı.