Kendime yaptığım en büyük iyilik

Kendime yaptığım en büyük iyilik

Kendime yaptığım en büyük iyilik Kendime yaptığım en büyük iyilik

Affetmek...

Kimi? Neyi? Neden? Nasıl? Kime göre? Neye göre? Affetmek nedir? Ne değildir? Aklımda deli sorular!..

Affetmek karşımızdakine bahşettiğimiz bir lütuf, taviz vermek, şans vermek, mecbur kalmak ya da onu zorla hayatımızda tutmak zorunda olduğumuz bir şey değildir.

O kişiyi ya da kişileri sevmek, konuşmak, ilişkileri sürdürmek, suçsuz bulmak, haklı bulmak ya da onların beklentileri doğrultusunda davranmak değildir.

Affetmemek, insanın kendine acımasıdır. Kendimize acımak ise kendimize yaptığımız ya da yapacağımız en büyük eziyettir.

Affetmemek, zihnimizin sürekli dır-dır edip, konuşmasına sebep olur.

Zihnin sesinin yükselmesi, kalbin sesini kısar ve Allah ile bağımızı zayıflatır. Hayatımızda bloke oluşturur ve daha büyük daha ağır deneyimleri hayatımıza çeker.

Affetmek ne unutmaktır ne kabullenmektir ne de yalan söyleyip, bir şeyleri halının altına süpürmektir.

Hayatımız boyunca yaşadığımız olaylara üç farklı bakış açısı ile bakıp, pozitif, nötr, negatif olarak değerlendirir ve bu doğrultuda tepkiler veririz.

Hayatımıza dahil olan her kişi, bizim bir aynamızdır.

Bu yansımalarımız bize bir şeyleri fark ettirmek, göstermek ve anlatmak için girerler hayatımıza.

Affetmek bir süreçtir.

Bu süreçte karşı tarafın da bir tekamül içerisinde olduğunu unutmamak gerekir.

Mesele haklı olmak değil huzurlu olmaktır.

Haksızlığa uğramak adil olmayı öğretir insana.

Yaşadığımız olumlu veya olumsuz her olaya deneyim olarak bakmalıyız.

Yaşanılan olayların gerçeğini fark edip, olayları karşı tarafın gözlerinden, şartlarından bakarak ve onların da geçerli bir sebebi olduğunu bilerek anlamaya çalışmalıyız.

Affetmek bir seçimdir.

Nefret, öfke, kızgınlık vb. gibi olumsuz duygu durumları, hayattan zevk almamızı ve insanların güzel yanlarını görmemizi engeller.

An'ı yaşamamıza engel olur.

Affetmek şifadır.

Allah, bizlere bir musibet yaşatıyorsa, süreç canımızı acıtsa bile sonuçta şifa vericidir.

Affetmek, yapanın yanına kalması demek değildir, o negatif enerji ile bağımızı kesmek ve artık bizi etkilemesine izin vermemektir.

Enerjimizi tüketen olumsuz duyguların esaretinden, yüklerinden kurtulmaktır.

Yaşantımız boyunca kendimiz olarak var olabilmemiz, özgürce yaşayabilmemiz için gerekli olan şeydir.

Affetmek, titreşimimizi yani enerjimizi yükseltmenin en hızlı yoludur.

Geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulup, hayatımızın kontrolünü ele almaktır.

Affetmek, geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar.

Bugünkü aklımla, aylar yıllar önceki olayları değerlendirip, öfkelenmek yerine, geçmişe merhaba deyip, onlardan ders çıkarıp, geleceğe umutla, güçlü adımlar atmaktır.

Bert Hellinger'in dediği gibi: “Hastalandığımızda iyileştirilecek bir beden yoktur. Affedilecek bir hatıra. Teşekkür edilecek bir geçmiş. Temizlenecek bir zihin vardır.”

Affetmek sadece kendimizi ilgilendiren, kendimize yapmış olduğum/ olacağım en büyük iyiliktir.

.

Zübeyde Kızılyer Aslan, dikGAZETE.com

Affetmek...

Kimi? Neyi? Neden? Nasıl? Kime göre? Neye göre? Affetmek nedir? Ne değildir? Aklımda deli sorular!..

Affetmek karşımızdakine bahşettiğimiz bir lütuf, taviz vermek, şans vermek, mecbur kalmak ya da onu zorla hayatımızda tutmak zorunda olduğumuz bir şey değildir.

O kişiyi ya da kişileri sevmek, konuşmak, ilişkileri sürdürmek, suçsuz bulmak, haklı bulmak ya da onların beklentileri doğrultusunda davranmak değildir.

Affetmemek, insanın kendine acımasıdır. Kendimize acımak ise kendimize yaptığımız ya da yapacağımız en büyük eziyettir.

Affetmemek, zihnimizin sürekli dır-dır edip, konuşmasına sebep olur.

Zihnin sesinin yükselmesi, kalbin sesini kısar ve Allah ile bağımızı zayıflatır. Hayatımızda bloke oluşturur ve daha büyük daha ağır deneyimleri hayatımıza çeker.

Affetmek ne unutmaktır ne kabullenmektir ne de yalan söyleyip, bir şeyleri halının altına süpürmektir.

Hayatımız boyunca yaşadığımız olaylara üç farklı bakış açısı ile bakıp, pozitif, nötr, negatif olarak değerlendirir ve bu doğrultuda tepkiler veririz.

Hayatımıza dahil olan her kişi, bizim bir aynamızdır.

Bu yansımalarımız bize bir şeyleri fark ettirmek, göstermek ve anlatmak için girerler hayatımıza.

Affetmek bir süreçtir.

Bu süreçte karşı tarafın da bir tekamül içerisinde olduğunu unutmamak gerekir.

Mesele haklı olmak değil huzurlu olmaktır.

Haksızlığa uğramak adil olmayı öğretir insana.

Yaşadığımız olumlu veya olumsuz her olaya deneyim olarak bakmalıyız.

Yaşanılan olayların gerçeğini fark edip, olayları karşı tarafın gözlerinden, şartlarından bakarak ve onların da geçerli bir sebebi olduğunu bilerek anlamaya çalışmalıyız.

Affetmek bir seçimdir.

Nefret, öfke, kızgınlık vb. gibi olumsuz duygu durumları, hayattan zevk almamızı ve insanların güzel yanlarını görmemizi engeller.

An'ı yaşamamıza engel olur.

Affetmek şifadır.

Allah, bizlere bir musibet yaşatıyorsa, süreç canımızı acıtsa bile sonuçta şifa vericidir.

Affetmek, yapanın yanına kalması demek değildir, o negatif enerji ile bağımızı kesmek ve artık bizi etkilemesine izin vermemektir.

Enerjimizi tüketen olumsuz duyguların esaretinden, yüklerinden kurtulmaktır.

Yaşantımız boyunca kendimiz olarak var olabilmemiz, özgürce yaşayabilmemiz için gerekli olan şeydir.

Affetmek, titreşimimizi yani enerjimizi yükseltmenin en hızlı yoludur.

Geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulup, hayatımızın kontrolünü ele almaktır.

Affetmek, geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar.

Bugünkü aklımla, aylar yıllar önceki olayları değerlendirip, öfkelenmek yerine, geçmişe merhaba deyip, onlardan ders çıkarıp, geleceğe umutla, güçlü adımlar atmaktır.

Bert Hellinger'in dediği gibi: “Hastalandığımızda iyileştirilecek bir beden yoktur. Affedilecek bir hatıra. Teşekkür edilecek bir geçmiş. Temizlenecek bir zihin vardır.”

Affetmek sadece kendimizi ilgilendiren, kendimize yapmış olduğum/ olacağım en büyük iyiliktir.

.

Zübeyde Kızılyer Aslan, dikGAZETE.com