Erdoğan - Putin liderliğinin Türkiye - Rusya ilişkilerine katkısı
Erdoğan - Putin liderliğinin Türkiye - Rusya ilişkilerine katkısı
- 01-09-2022 05:09
- 18996
- 01-09-2022 05:09
- 18996
Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkiler, uzun bir geçmişe dayanmaktadır.
Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle birlikte, yeni işbirliği fırsatları ve bakış açıları ortaya çıktı.
1990'lı yıllarda ekonomik işbirliğinin hızla gelişmesinin ardından 2000'li yılların başında iki ülkenin siyasi liderlikleri arasında kurulan yakın diyalogla, ikili ilişkiler yeni bir döneme girmiş ve 2010 yılında kurulan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (ÜDİK) ile kurumsal bir zemine oturdu.
8 Nisan 2019 tarihinde gerçekleşen 8. ÜDİK toplantısı Moskova'da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Putin'in başkanlığında gerçekleştirildi.
Vladimir Putin, 1999-2000 yılları arasında Boris Yeltsin'in başkanlığı sırasında başbakanlık yaptı. Yeltsin, 31 Aralık 1999 akşamı yaptığı bir konuşmada istifa ettiğini ve anayasa gereği yerine Başbakan Putin'in geçtiğini açıkladı.
Bu istifa üzerine, Vladimir Putin Başkanlık koltuğuna oturdu. Putin, 1998-1999'da Rusya Federal Güvenlik Servisi'nin (FSB) başkanı iken, aynı zamanda yeni Sovyet sonrası Rusya'nın politbürosu olarak da adlandırılan Rus Güvenlik Konseyi'nin sekreteriydi.
Recep Tayyip Erdoğan, İBB başkanı iken 12 Aralık 1997'de Siirt'te halka hitaben yaptığı konuşma sırasında, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlere tavsiye edilen ve bir devlet kuruluşu tarafından yayınlanan bir kitaptaki şiiri okuduğu için hapis cezasına mahkûm edildi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine son verildi.
4 ay Pınarhisar cezaevinde hapis yattıktan sonra tahliye olan Erdoğan, 14 Ağustos 2001'de AK Parti’yi kurdu ve kurucu başkanı oldu. 2002 yılı genel seçimlerinde üçte ikiye yakın parlamento çoğunluğuyla (363 milletvekili ile) tek başına iktidara geldi.
Aynı dönemdeki hızlı yükselişleriyle dikkatleri üzerine çeken bu iki liderin, daha sonra dünya siyaseti üzerindeki etkileri tartışılmaz.
Her iki lider de sıkıntılı bir dönemde ülkelerinin yönetimine geldi ve ülkenin iç ve dış sorunlarını hızla çözdü.
İstihbaratçı olarak Vladimir Putin ve bir politikacı olarak Recep Tayyip Erdoğan, bölgesel dengeleri ustaca gözeterek ve sorunlu alanlarda iyi manevralar yaparak yaklaşık 20 yıldır konumlarını korumayı başardılar.
Pragmatik bir devlet adamı ve eski istihbarat subayı olarak Rusya Devlet Başkanı Putin, soğukkanlılığını koruyan bir liderin profilini çiziyor.
Sovyet Rusya'ya olan bağlılığını gizlemeyen ve bu yönde adım atmaktan çekinmeyen bir kişiliğe sahiptir. Vatanına ve milletine olan bağlılığı tartışılmaz. Bu kişiliğinden dolayı Recep Tayyip Erdoğan ile en zor koşullarda dahi diyalog kurması, onun kısa vadeli planlar peşinde koşmadığını gösteriyor.
Gürcistan, Azerbaycan, Suriye, Libya ve Ukrayna'da çıkar çatışmaları olsa da iki liderin arası açılmadı.
Bu iyi ilişkiler, Karabağ savaşında Azerbaycan'da ve Rusya'ya karşı olduktan sonra Ukrayna'da Türk İHA ve SİHA'larının kullanılmasına rağmen devam etti.
Mavi Akım projesiyle başlayan ortak çalışma, iki devlet adamının Akkuyu Nükleer Santrali ve S-400 hava savunma sistemi gibi uluslararası sorunları da beraberinde getiren konularda kararlılıklarını sürdürdü.
Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin (ÜDİK) kurulması ve bugüne kadar 8 toplantının yapılması, birçok çıkar çatışmasına rağmen zorlu bir coğrafyada iyi siyaset örneği olarak değerlendirilebilir.
Suriye ile pek çok ilişkisi olan Türkiye'nin 2012 yılında başlayan iç savaş bağlamında ortak Bakanlar Kurulu toplantıları yapılırken Rusya ile ciddi anlaşmazlıklar yaşadığını söyleyebiliriz.
Nitekim bir Rus yolcu uçağının Türk hava sahasındayken Ankara'ya inmesi ve bazı askeri teçhizata el konulması, büyük bir diplomatik krize yol açmadı.
Putin, Aralık ayında üçüncü ÜDİK toplantısı için Ankara'ya geldi. Rusya'nın 2014'te Kırım'ı ilhakı, başka bir sorun alanını gündeme getirdi.
Türkiye, bu ilhak girişimini tanımadı.
Bu krizlere rağmen Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantılarına ara verilmedi.
Mavi Akım projesinin son güncellenmiş hali olan TürkAkım Projesi 10 Ekim 2016 tarihinde imzalanmıştır. TürkAkım Projesi, 31 Aralık 2019 tarihi itibarıyla gaz akışına hazır hale getirilmiştir.
TürkAkım'ın ilk hattı Türkiye'ye gaz akışını sağlarken, doğalgaz Boru Hatları ve Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ) ve Gazprom'un eşit ortaklığıyla kurulan TürkAkım Gaz Taşıma AŞ tarafından ikinci hat üzerinden Avrupa'ya taşınıyor.
Suriye ve Ukrayna'daki krizler, Türkiye ve Rusya için son derece önemli sorun alanları olmasına rağmen, Erdoğan ve Putin'in, süreci son derece hassas ve ustalıkla yürütmesi sonucunda jeostratejik ve jeopolitik olarak ortak çıkarlar ve kazan-kazan politikası gözetilmiştir.
Kasım 2015'te Antalya'da yapılan G-20 Zirvesine katılan Putin ve Erdoğan'ın ikili görüşme yapmasından on gün sonra Türkiye, 24 Kasım 2015'te Suriye sınırında, Türk hava sahasını ihlal eden bir Rus uçağını düşürmüş ve pilotu uçaktan atladıktan sonra Suriye’de hayatını kaybetmişti.
İyi bir politikacı olarak Erdoğan, iki ülke arasındaki iyi ilişkileri zedelemeyi amaçlayan bu sorunu çözmek için Putin'e bir mektup gönderdi.
İlişkilerin gelişmesiyle birlikte Türkiye ve Rusya, Suriye krizinin çözümü için işbirliğine yönelik adımlar attı.
Bu kapsamda 2016 yılı sonunda Türkiye-İran-Rusya arasında ateşkes anlaşması imzalanmış, 2017 yılının başında ise ilk Astana toplantısı gerçekleştirilmiştir.
19 Aralık 2016'da Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov, Ankara'daki Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde bir fotoğraf sergisinin açılışı sırasında bir polis memuru tarafından öldürüldü.
İki ülke arasında zorluklarla da olsa iyi giden ilişkileri baltalamak isteyenlerin gerçekleştirdiği bu eylemin ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin; "Bir cinayet gerçekleştirildi. Bu elbette Rus-Türk ilişkilerinin normalleşmesini bozmaya yönelik bir provokasyon. Ayrıca Rusya, Türkiye, İran ve Suriyeli taraflar arasındaki çatışmanın çözümüne ilgi duyan diğer ülkelerin aktif olarak savunduğu Suriye'deki barış sürecini bozmaya yönelik bir provokasyon. Bunun tek bir yanıtı olabilir, teröre karşı mücadeleyi güçlendirmek. Haydutlar bunu hissedecek" dedi.
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısıyla başlayan son dönemde Türkiye, çok iyi bir diplomasi süreci yürütüyor.
Daha önce Kırım konusunda Rusya ile diplomatik ilişkilerini sürdüren Türkiye, Ukrayna'ya SİHA yardımı sağlayıp, savaşın uzamasına neden oldu.
Rusya'nın Türkiye ile son “Tahıl Koridoru” oluşturma sürecini iyi yönetmesi, Tahran ve Soçi görüşmelerinin devam ediyor oluşu, Erdoğan ile Putin’in 20 yıla yaklaşan iyi ikili ilişkileri ile mümkün olmaktadır.
.
Muhammed Işık, dikGAZETE.com
Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkiler, uzun bir geçmişe dayanmaktadır.
Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle birlikte, yeni işbirliği fırsatları ve bakış açıları ortaya çıktı.
1990'lı yıllarda ekonomik işbirliğinin hızla gelişmesinin ardından 2000'li yılların başında iki ülkenin siyasi liderlikleri arasında kurulan yakın diyalogla, ikili ilişkiler yeni bir döneme girmiş ve 2010 yılında kurulan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (ÜDİK) ile kurumsal bir zemine oturdu.
8 Nisan 2019 tarihinde gerçekleşen 8. ÜDİK toplantısı Moskova'da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Putin'in başkanlığında gerçekleştirildi.
Vladimir Putin, 1999-2000 yılları arasında Boris Yeltsin'in başkanlığı sırasında başbakanlık yaptı. Yeltsin, 31 Aralık 1999 akşamı yaptığı bir konuşmada istifa ettiğini ve anayasa gereği yerine Başbakan Putin'in geçtiğini açıkladı.
Bu istifa üzerine, Vladimir Putin Başkanlık koltuğuna oturdu. Putin, 1998-1999'da Rusya Federal Güvenlik Servisi'nin (FSB) başkanı iken, aynı zamanda yeni Sovyet sonrası Rusya'nın politbürosu olarak da adlandırılan Rus Güvenlik Konseyi'nin sekreteriydi.
Recep Tayyip Erdoğan, İBB başkanı iken 12 Aralık 1997'de Siirt'te halka hitaben yaptığı konuşma sırasında, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlere tavsiye edilen ve bir devlet kuruluşu tarafından yayınlanan bir kitaptaki şiiri okuduğu için hapis cezasına mahkûm edildi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine son verildi.
4 ay Pınarhisar cezaevinde hapis yattıktan sonra tahliye olan Erdoğan, 14 Ağustos 2001'de AK Parti’yi kurdu ve kurucu başkanı oldu. 2002 yılı genel seçimlerinde üçte ikiye yakın parlamento çoğunluğuyla (363 milletvekili ile) tek başına iktidara geldi.
Aynı dönemdeki hızlı yükselişleriyle dikkatleri üzerine çeken bu iki liderin, daha sonra dünya siyaseti üzerindeki etkileri tartışılmaz.
Her iki lider de sıkıntılı bir dönemde ülkelerinin yönetimine geldi ve ülkenin iç ve dış sorunlarını hızla çözdü.
İstihbaratçı olarak Vladimir Putin ve bir politikacı olarak Recep Tayyip Erdoğan, bölgesel dengeleri ustaca gözeterek ve sorunlu alanlarda iyi manevralar yaparak yaklaşık 20 yıldır konumlarını korumayı başardılar.
Pragmatik bir devlet adamı ve eski istihbarat subayı olarak Rusya Devlet Başkanı Putin, soğukkanlılığını koruyan bir liderin profilini çiziyor.
Sovyet Rusya'ya olan bağlılığını gizlemeyen ve bu yönde adım atmaktan çekinmeyen bir kişiliğe sahiptir. Vatanına ve milletine olan bağlılığı tartışılmaz. Bu kişiliğinden dolayı Recep Tayyip Erdoğan ile en zor koşullarda dahi diyalog kurması, onun kısa vadeli planlar peşinde koşmadığını gösteriyor.
Gürcistan, Azerbaycan, Suriye, Libya ve Ukrayna'da çıkar çatışmaları olsa da iki liderin arası açılmadı.
Bu iyi ilişkiler, Karabağ savaşında Azerbaycan'da ve Rusya'ya karşı olduktan sonra Ukrayna'da Türk İHA ve SİHA'larının kullanılmasına rağmen devam etti.
Mavi Akım projesiyle başlayan ortak çalışma, iki devlet adamının Akkuyu Nükleer Santrali ve S-400 hava savunma sistemi gibi uluslararası sorunları da beraberinde getiren konularda kararlılıklarını sürdürdü.
Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin (ÜDİK) kurulması ve bugüne kadar 8 toplantının yapılması, birçok çıkar çatışmasına rağmen zorlu bir coğrafyada iyi siyaset örneği olarak değerlendirilebilir.
Suriye ile pek çok ilişkisi olan Türkiye'nin 2012 yılında başlayan iç savaş bağlamında ortak Bakanlar Kurulu toplantıları yapılırken Rusya ile ciddi anlaşmazlıklar yaşadığını söyleyebiliriz.
Nitekim bir Rus yolcu uçağının Türk hava sahasındayken Ankara'ya inmesi ve bazı askeri teçhizata el konulması, büyük bir diplomatik krize yol açmadı.
Putin, Aralık ayında üçüncü ÜDİK toplantısı için Ankara'ya geldi. Rusya'nın 2014'te Kırım'ı ilhakı, başka bir sorun alanını gündeme getirdi.
Türkiye, bu ilhak girişimini tanımadı.
Bu krizlere rağmen Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantılarına ara verilmedi.
Mavi Akım projesinin son güncellenmiş hali olan TürkAkım Projesi 10 Ekim 2016 tarihinde imzalanmıştır. TürkAkım Projesi, 31 Aralık 2019 tarihi itibarıyla gaz akışına hazır hale getirilmiştir.
TürkAkım'ın ilk hattı Türkiye'ye gaz akışını sağlarken, doğalgaz Boru Hatları ve Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ) ve Gazprom'un eşit ortaklığıyla kurulan TürkAkım Gaz Taşıma AŞ tarafından ikinci hat üzerinden Avrupa'ya taşınıyor.
Suriye ve Ukrayna'daki krizler, Türkiye ve Rusya için son derece önemli sorun alanları olmasına rağmen, Erdoğan ve Putin'in, süreci son derece hassas ve ustalıkla yürütmesi sonucunda jeostratejik ve jeopolitik olarak ortak çıkarlar ve kazan-kazan politikası gözetilmiştir.
Kasım 2015'te Antalya'da yapılan G-20 Zirvesine katılan Putin ve Erdoğan'ın ikili görüşme yapmasından on gün sonra Türkiye, 24 Kasım 2015'te Suriye sınırında, Türk hava sahasını ihlal eden bir Rus uçağını düşürmüş ve pilotu uçaktan atladıktan sonra Suriye’de hayatını kaybetmişti.
İyi bir politikacı olarak Erdoğan, iki ülke arasındaki iyi ilişkileri zedelemeyi amaçlayan bu sorunu çözmek için Putin'e bir mektup gönderdi.
İlişkilerin gelişmesiyle birlikte Türkiye ve Rusya, Suriye krizinin çözümü için işbirliğine yönelik adımlar attı.
Bu kapsamda 2016 yılı sonunda Türkiye-İran-Rusya arasında ateşkes anlaşması imzalanmış, 2017 yılının başında ise ilk Astana toplantısı gerçekleştirilmiştir.
19 Aralık 2016'da Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov, Ankara'daki Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde bir fotoğraf sergisinin açılışı sırasında bir polis memuru tarafından öldürüldü.
İki ülke arasında zorluklarla da olsa iyi giden ilişkileri baltalamak isteyenlerin gerçekleştirdiği bu eylemin ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin; "Bir cinayet gerçekleştirildi. Bu elbette Rus-Türk ilişkilerinin normalleşmesini bozmaya yönelik bir provokasyon. Ayrıca Rusya, Türkiye, İran ve Suriyeli taraflar arasındaki çatışmanın çözümüne ilgi duyan diğer ülkelerin aktif olarak savunduğu Suriye'deki barış sürecini bozmaya yönelik bir provokasyon. Bunun tek bir yanıtı olabilir, teröre karşı mücadeleyi güçlendirmek. Haydutlar bunu hissedecek" dedi.
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısıyla başlayan son dönemde Türkiye, çok iyi bir diplomasi süreci yürütüyor.
Daha önce Kırım konusunda Rusya ile diplomatik ilişkilerini sürdüren Türkiye, Ukrayna'ya SİHA yardımı sağlayıp, savaşın uzamasına neden oldu.
Rusya'nın Türkiye ile son “Tahıl Koridoru” oluşturma sürecini iyi yönetmesi, Tahran ve Soçi görüşmelerinin devam ediyor oluşu, Erdoğan ile Putin’in 20 yıla yaklaşan iyi ikili ilişkileri ile mümkün olmaktadır.