Esad rejiminin meşruiyeti sorunu -2

Esad rejiminin meşruiyeti sorunu -2

Beşar Esad Rejiminin Hukuk Dışı Oluşumu:

Darbe ile iktidara gelenler genellikle fiili hükümet olurlar ancak hiç bir zaman meşru hükümet olamazlar. 

Bu, Türkiye siyasi tarihinde de böyledir, Osmanlı Devlet-i Aliye’sinde de böyledir. 

Avrupa tarihinde de böyledir.

Güney Amerika’daki müzmin darbelerde de böyledir. 

Türkiye’de halk, hiçbir zaman, 1960 Darbesini -1971 Muhtırasını-12 Eylül 1980-28 Şubat Kararları’nı ve 15 Temmuz Darbesi’ni meşru kabul etmemiştir. 

Halk, darbelerin haklılığına hiçbir zaman inanmamıştır. 

Tabii usullerin dışında, olağan üstü usullerle yönetime el koymak, kararları zor kullanarak etkilemek, yetki ve görevini aşarak hükümeti ve karar sahiplerini zorlamak meşruiyeti çürütür. 

Olur-olmaz işe burnunu sokmak, halkın faydasına kararlar alınmasını imkânsız hale getirir. 

Hele hele bu müdahaleler, ideolojik gerekçelerle yapılırsa, halkın çıkarına sonuçlar doğurması asla mümkün olmaz. 

28 Şubat’ta böyle olmuştur. 

Türkiye ekonomisi, krize sürüklenerek ülke 46 milyar dolar zarar görmüştür. 

Suriye’de, Baba Esad’ın iktidarı boyunca yaptıklarının, tıpkı 28 Şubatçılar gibi, halkın ortak menfaatlerinin aleyhinde sonuçları olmuştur.

Suriye’de Hafız Esad (Baba Esad) 1970’de darbe ile iş başına geldi. 

1971’de yaptırdığı sözde halk oylamasıyla meşruiyetini onaylattı.

1982'de iktidarda kalma endişesiyle siyasi rakip olarak düşündüğü ve İsrail’in en büyük düşmanı olan Müslüman Kardeşler Cemaati'ni imha etmek için Hama kentini haritadan sildi. 

Onbinlerce insanı (Amerikalı gazeteci Thomas Friedman'a göre ise Rıfat Esed  38.000 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. 15.000 kişiden bir daha haber alınamadı) tank, top ve havadan attığı uçak bombalarıyla öldürdü (İşte buna tam da İsrail’in tasarladığı plana göre hareket etmek denir.)

Rıfat Esad, daha sonra Fransa ve İngiltere’de ülkesinden kaçırdığı paralarla büyük emlak işleri yaptı. 

Batılı devletlerin normal şartlarda bu şahsı, yaptığı katliamlardan ötürü Uluslararası Caza Mahkemesine vermesi cezalandırılmasını istemesi beklenir. 

Hayır, tam tersine yüksek kahramanlıkla, onur belgesi vererek şereflendirildi.

1991'deki Körfez Savaşı sırasında Hafız Esad’ın, Irak'a karşı Amerikan güçlerini desteklemesi, zihniyeti ve kişiliği hakkında yeteri kadar delil vermektedir. 

Görünüşte İsrail’e karşı, “İsrail düşmanı” ancak uygulamada öyle değil… 

İktidarı boyunca içte ve dışta her yaptığı operasyon, İsrail’in güvenliğine katkıda bulunmuştur.

Beşar Esad, babasının ölümünden sonra, parlamentonun toplanarak, cumhurbaşkanlığı için gerekli olan 40 yaş sınırını, 34 yaş sınırıyla değiştirmesi üzerine Suriye Cumhurbaşkanı oldu.

Normal şartlarda Suriye Anayasası’na göre; 40 yaşını geçmiş birkaç devlet adamını seçimlere sokmaları, birini seçtirmeleri gerekirdi. 

Hayır, böyle yapmadılar. 

O tarihte henüz yaşı 34 olan Beşar’ı devlet başkanı yapmak için anayasayı değiştirdiler. 

Şimdi birinci nokta; bu iktidara geliş biçimi, tabii hukuk kurallarına uygun olmuş mudur? 

İkinci nokta; eğer Suriye’de seçime dayalı bir sistem varsa birkaç adayın çıkması gerekmez miydi? 

Neden tek aday seçime sokulmuştur? 

Üçüncü nokta; Suriye, bunların tapulu malı mıdır ki, iktidar babadan oğla geçiyor? 

Dördüncü nokta; göz doktoru olmaktan başka bir bilgisi olmayan çapsız bir şahsın, Suriye gibi şerefli ve derin tarihi olan bir ülkenin ve milletin başına getirilmesi uygun olmuş mudur?

Aslında Beşar Esad’ın iktidara getiriliş biçimi Suriye Anayasası’nı ihlal eden bir çeşit darbedir. 

Çağdaş hukuk kurallarına göre; darbe ile iktidara gelmiş olmak meşruiyetini yitirme sebebidir.

Görüldüğü üzere başlangıçtan itibaren; Beşar Esad’ın Suriye’nin başına getiriliş biçimi tamamen hukuksuz, yönetim biçimi çapsız ve zulüm üreten bir muhteva ile ortaya çıkmıştır.

Demokratik meşruiyetin temeli, seçimle gelmek, seçimle gitmek, seçimlerde eşit haklara sahip olmak, tabii hukuk kuralarının dışına çıkmamaktır.

Normal şartlarda kanuna uygun olan hukukidir. 

Kanun, şahsa uydurulursa hukuki olabilir mi? 

Hakkaniyet ihtiva edebilir mi? 

Hâlbuki, hakkaniyete uygun olan meşrudur. 

Kanunu ihlal eden bir fiil, hiçbir zaman hukuki olamaz, meşru olamaz.

Normal şartlarda hukuki olan, olağan usullerle kurulan bir hükümet bile doğal hukukun hükümlerini ihlal ettiği oranda meşruiyetini yitirir. 

Meşruiyet kavramı, yürürlükteki hukuka uygun davranılmış olma (hukukilik-kanunilik) manasıyla hukuki olabilir, ancak her halükarda meşru olduğu manasına gelmez.

İfade ettiğimiz hukuk normlarına göre Beşar’ın iktidara geliş biçimi, kendi iç hukuk normlarına aykırı olduğu gibi, iktidarı kullanma biçimi ve evrensel hukuku ihlal tarzı, meşruiyet kavramını alt-üst etmektedir.  

“İktidar, toplumdaki değerlerin, genel çıkarların, egemenlik hakkının temsilcisidir.”

“Ülkeyi yönetmek, meşruiyet atfedilen yönetimlerin/yöneticilerin hakkıdır. Eşkıyaların, tiranların, despotların hakkı değildir.”

“Meşruiyet; adalet, hakkaniyet, consensus manalarını ihtiva eden yüksek bir idealdir.”

Şimdi bu son cümleye istinaden Beşar Esad yönetiminin adalet, hakkaniyet, consensus (toplumun çoğunluğunun desteğini almak) egemenlik hakkı noktasından da meşru olmadığını bundan sonraki yazıda değerlendireceğiz.

.

Suat Gün, dikGAZETE.com

Dip notlar:

Rahmetli Süleyman Demirel, şöyle demişti: “Erken kalkan darbeyi yapar.”

Hama-Humus katliamından dolayı, İran devriminin mimarı İmam Humeyni, baba Esed’in İran ziyaretini kabul etmedi.

Hafız Esad, Hama Katliamında sıkıyönetim komutanı yaptığı kardeşi Rıfat’a şu yetki ve talimatı vermiştir: “Kimsenin onayını almadan beş bin kişiyi bile öldürebilirsin!

Daha sonra bu katliama, "Hafız Esad’ın bilgisi dışında gerçekleşmiş" süsü verildi, kardeşi Rıfat’ın üstüne atıldı. Rıfat Esad, İngiltere’ye kaçtı.

Rıfat Esad isimli katil; 1986 yılında, Fransa’da o dönemin Fransız Cumhurbaşkanı François Mitterrand tarafından “Legion d’Honneur" nişanıyla onurlandırıldı!

Beşar Esad Rejiminin Hukuk Dışı Oluşumu:

Darbe ile iktidara gelenler genellikle fiili hükümet olurlar ancak hiç bir zaman meşru hükümet olamazlar. 

Bu, Türkiye siyasi tarihinde de böyledir, Osmanlı Devlet-i Aliye’sinde de böyledir. 

Avrupa tarihinde de böyledir.

Güney Amerika’daki müzmin darbelerde de böyledir. 

Türkiye’de halk, hiçbir zaman, 1960 Darbesini -1971 Muhtırasını-12 Eylül 1980-28 Şubat Kararları’nı ve 15 Temmuz Darbesi’ni meşru kabul etmemiştir. 

Halk, darbelerin haklılığına hiçbir zaman inanmamıştır. 

Tabii usullerin dışında, olağan üstü usullerle yönetime el koymak, kararları zor kullanarak etkilemek, yetki ve görevini aşarak hükümeti ve karar sahiplerini zorlamak meşruiyeti çürütür. 

Olur-olmaz işe burnunu sokmak, halkın faydasına kararlar alınmasını imkânsız hale getirir. 

Hele hele bu müdahaleler, ideolojik gerekçelerle yapılırsa, halkın çıkarına sonuçlar doğurması asla mümkün olmaz. 

28 Şubat’ta böyle olmuştur. 

Türkiye ekonomisi, krize sürüklenerek ülke 46 milyar dolar zarar görmüştür. 

Suriye’de, Baba Esad’ın iktidarı boyunca yaptıklarının, tıpkı 28 Şubatçılar gibi, halkın ortak menfaatlerinin aleyhinde sonuçları olmuştur.

Suriye’de Hafız Esad (Baba Esad) 1970’de darbe ile iş başına geldi. 

1971’de yaptırdığı sözde halk oylamasıyla meşruiyetini onaylattı.

1982'de iktidarda kalma endişesiyle siyasi rakip olarak düşündüğü ve İsrail’in en büyük düşmanı olan Müslüman Kardeşler Cemaati'ni imha etmek için Hama kentini haritadan sildi. 

Onbinlerce insanı (Amerikalı gazeteci Thomas Friedman'a göre ise Rıfat Esed  38.000 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. 15.000 kişiden bir daha haber alınamadı) tank, top ve havadan attığı uçak bombalarıyla öldürdü (İşte buna tam da İsrail’in tasarladığı plana göre hareket etmek denir.)

Rıfat Esad, daha sonra Fransa ve İngiltere’de ülkesinden kaçırdığı paralarla büyük emlak işleri yaptı. 

Batılı devletlerin normal şartlarda bu şahsı, yaptığı katliamlardan ötürü Uluslararası Caza Mahkemesine vermesi cezalandırılmasını istemesi beklenir. 

Hayır, tam tersine yüksek kahramanlıkla, onur belgesi vererek şereflendirildi.

1991'deki Körfez Savaşı sırasında Hafız Esad’ın, Irak'a karşı Amerikan güçlerini desteklemesi, zihniyeti ve kişiliği hakkında yeteri kadar delil vermektedir. 

Görünüşte İsrail’e karşı, “İsrail düşmanı” ancak uygulamada öyle değil… 

İktidarı boyunca içte ve dışta her yaptığı operasyon, İsrail’in güvenliğine katkıda bulunmuştur.

Beşar Esad, babasının ölümünden sonra, parlamentonun toplanarak, cumhurbaşkanlığı için gerekli olan 40 yaş sınırını, 34 yaş sınırıyla değiştirmesi üzerine Suriye Cumhurbaşkanı oldu.

Normal şartlarda Suriye Anayasası’na göre; 40 yaşını geçmiş birkaç devlet adamını seçimlere sokmaları, birini seçtirmeleri gerekirdi. 

Hayır, böyle yapmadılar. 

O tarihte henüz yaşı 34 olan Beşar’ı devlet başkanı yapmak için anayasayı değiştirdiler. 

Şimdi birinci nokta; bu iktidara geliş biçimi, tabii hukuk kurallarına uygun olmuş mudur? 

İkinci nokta; eğer Suriye’de seçime dayalı bir sistem varsa birkaç adayın çıkması gerekmez miydi? 

Neden tek aday seçime sokulmuştur? 

Üçüncü nokta; Suriye, bunların tapulu malı mıdır ki, iktidar babadan oğla geçiyor? 

Dördüncü nokta; göz doktoru olmaktan başka bir bilgisi olmayan çapsız bir şahsın, Suriye gibi şerefli ve derin tarihi olan bir ülkenin ve milletin başına getirilmesi uygun olmuş mudur?

Aslında Beşar Esad’ın iktidara getiriliş biçimi Suriye Anayasası’nı ihlal eden bir çeşit darbedir. 

Çağdaş hukuk kurallarına göre; darbe ile iktidara gelmiş olmak meşruiyetini yitirme sebebidir.

Görüldüğü üzere başlangıçtan itibaren; Beşar Esad’ın Suriye’nin başına getiriliş biçimi tamamen hukuksuz, yönetim biçimi çapsız ve zulüm üreten bir muhteva ile ortaya çıkmıştır.

Demokratik meşruiyetin temeli, seçimle gelmek, seçimle gitmek, seçimlerde eşit haklara sahip olmak, tabii hukuk kuralarının dışına çıkmamaktır.

Normal şartlarda kanuna uygun olan hukukidir. 

Kanun, şahsa uydurulursa hukuki olabilir mi? 

Hakkaniyet ihtiva edebilir mi? 

Hâlbuki, hakkaniyete uygun olan meşrudur. 

Kanunu ihlal eden bir fiil, hiçbir zaman hukuki olamaz, meşru olamaz.

Normal şartlarda hukuki olan, olağan usullerle kurulan bir hükümet bile doğal hukukun hükümlerini ihlal ettiği oranda meşruiyetini yitirir. 

Meşruiyet kavramı, yürürlükteki hukuka uygun davranılmış olma (hukukilik-kanunilik) manasıyla hukuki olabilir, ancak her halükarda meşru olduğu manasına gelmez.

İfade ettiğimiz hukuk normlarına göre Beşar’ın iktidara geliş biçimi, kendi iç hukuk normlarına aykırı olduğu gibi, iktidarı kullanma biçimi ve evrensel hukuku ihlal tarzı, meşruiyet kavramını alt-üst etmektedir.  

“İktidar, toplumdaki değerlerin, genel çıkarların, egemenlik hakkının temsilcisidir.”

“Ülkeyi yönetmek, meşruiyet atfedilen yönetimlerin/yöneticilerin hakkıdır. Eşkıyaların, tiranların, despotların hakkı değildir.”

“Meşruiyet; adalet, hakkaniyet, consensus manalarını ihtiva eden yüksek bir idealdir.”

Şimdi bu son cümleye istinaden Beşar Esad yönetiminin adalet, hakkaniyet, consensus (toplumun çoğunluğunun desteğini almak) egemenlik hakkı noktasından da meşru olmadığını bundan sonraki yazıda değerlendireceğiz.

.

Suat Gün, dikGAZETE.com

Dip notlar:

Rahmetli Süleyman Demirel, şöyle demişti: “Erken kalkan darbeyi yapar.”

Hama-Humus katliamından dolayı, İran devriminin mimarı İmam Humeyni, baba Esed’in İran ziyaretini kabul etmedi.

Hafız Esad, Hama Katliamında sıkıyönetim komutanı yaptığı kardeşi Rıfat’a şu yetki ve talimatı vermiştir: “Kimsenin onayını almadan beş bin kişiyi bile öldürebilirsin!

Daha sonra bu katliama, "Hafız Esad’ın bilgisi dışında gerçekleşmiş" süsü verildi, kardeşi Rıfat’ın üstüne atıldı. Rıfat Esad, İngiltere’ye kaçtı.

Rıfat Esad isimli katil; 1986 yılında, Fransa’da o dönemin Fransız Cumhurbaşkanı François Mitterrand tarafından “Legion d’Honneur" nişanıyla onurlandırıldı!