Evrensel manası ile “ZİKİR” kavramı ve İlerlemek!..
Evrensel manası ile “ZİKİR” kavramı ve İlerlemek!..
- 21-02-2019 06:07
- 632
- 21-02-2019 06:07
- 632
Daha önce "Kitaplar" konusunu izah ederken, bozuldukları için "ardı ardına inmiş kitaplar" safsatasının olmadığını açıklamıştık.
Şimdi de bu safsatanın çıkış noktası olarak ifade edilen bir ayet ve kavram üzerine izah getirelim...
Kur’an'da mealen "Bu kitabı biz indirdik ve koruyucusu da biz olacağız" şeklinde ifade edilen bir ayet vardır; işte bu ayetten hareketle, bozulmaması için "Kitabın" korunduğu inanışı oluşmuştur.
Fakat Hicr-9'da geçen bu ayeti dikkatli okuyanlar, orada asla Kitap/Kur’an kavramlarının geçmediğini bilmektedirler.
Ayetin orjinal yazılışı; "İnnâ nahnu nezzelnâz zikre ve innâ lehu le hâfizûn..." şeklinde ifade edilmiştir,
Görüldüğü üzere burada "Zikir" sözcüğü vurgulanmaktadır, dolayısıyla ayette "Zikri biz indirdik ve onu muhafaza edeceğiz" denmektedir.
"Zikir" sözcüğü, "Bir şeyi hatırlamak/ dile getirmek/ tekrar etmek" anlamlarına gelmektedir; genelde bu tekrarlar "tesbihat" şeklinde yapıldığı için "Zikir ve Tesbih" birbirileriyle yakın anlamlarda kullanılmıştır.
"Dinsel tanım"ının dışında “Zikr"i hayatın ve insanın gerçekliğine uygun şekilde tanımlamak istersek şu şekilde ifade edebiliriz;
"Birşeyi tecrübe edinerek en iyi şekilde yapabilme gayreti ‘Zikri’ meydana getirmektedir.” Kitab’ın "Zikir" konusunda vermek istediği misal de böyledir.
Herhangi bir işi, sürekli deneyerek/tekrar ederek kavrayabiliriz, işte bu tecrübe edilmiş yöntemler "Zikirler" olarak ifade edilir.
Kur’an'da ifade edilen "Biz" kavramı ise bir nevi "Kollektif Şuur" gibidir, yani insanlığın ortak hafızası ve geçmişten bugüne edindiği tecrübeleri koruyan merkezi sistem gibidir,
İşte, ayette anlatılan "Zikrin korunması/muhafazası (hâfizûn)" bu şekilde olmaktadır. (Hafıza kelimesi de muhafaza ile aynı kökten türemiştir.)
Bu "Kollektif Şuur/Hafıza" ile edinilen her yeni tecrübe, katlanarak gelişmektedir; dolayısıyla "Zikir" bir bakıma, en iyiye ulaşma aracı olarak da kullanılmaktadır.
Resuller de sürekli bunu "Zikretmiş" / hatırlatmıştır...
Bu kavramın daha anlaşılır olması için şöyle bir örnek verelim;
Nahl suresi 43. Ayette, "Bilmiyorsanız Zikir ehline sorun" şeklinde bir ifade geçmektedir; burada kesinlikle eline tesbih alıp "kelâm" tekrar edenler işaret edilmemiştir.
Buradaki "Zikir ehli”, "bir işin erbabı" manasındadır, yani ayet diyor ki;
Bilmediğiniz bir işi/olguyu "o işi sürekli tekrar ederek tecrübe edinmiş kişilere" danışın/sorun…
***
İlerlemek!..
İleri doğru sağlıklı adımlar atabilmek için, bir adım önde iken, diğerinin geriden gelmesi lazımdır.
Adımların birbirlerini geride bırakmaları ile ilerleme sağlanmış olur.
Aynı anda iki adım atmaya çalışmak (zıplamak) ise oldukça zordur; bu şekilde fazla gidilemeden yorgun düşülür.
Birbirimizi geride bırakarak ilerlemeliyiz, lakin kendi aramızda "rekabetçi" değil "dayanışmacı” olmalıyız.
Aynı anda/derecede ilerlemeye çalışmayalım, aksine birbirimizi geçmeye müsade edelim ki, her ikimiz de ilerlemiş olalım.
.
Cengiz Han Güven, dikGAZETE.com
Daha önce "Kitaplar" konusunu izah ederken, bozuldukları için "ardı ardına inmiş kitaplar" safsatasının olmadığını açıklamıştık.
Şimdi de bu safsatanın çıkış noktası olarak ifade edilen bir ayet ve kavram üzerine izah getirelim...
Kur’an'da mealen "Bu kitabı biz indirdik ve koruyucusu da biz olacağız" şeklinde ifade edilen bir ayet vardır; işte bu ayetten hareketle, bozulmaması için "Kitabın" korunduğu inanışı oluşmuştur.
Fakat Hicr-9'da geçen bu ayeti dikkatli okuyanlar, orada asla Kitap/Kur’an kavramlarının geçmediğini bilmektedirler.
Ayetin orjinal yazılışı; "İnnâ nahnu nezzelnâz zikre ve innâ lehu le hâfizûn..." şeklinde ifade edilmiştir,
Görüldüğü üzere burada "Zikir" sözcüğü vurgulanmaktadır, dolayısıyla ayette "Zikri biz indirdik ve onu muhafaza edeceğiz" denmektedir.
"Zikir" sözcüğü, "Bir şeyi hatırlamak/ dile getirmek/ tekrar etmek" anlamlarına gelmektedir; genelde bu tekrarlar "tesbihat" şeklinde yapıldığı için "Zikir ve Tesbih" birbirileriyle yakın anlamlarda kullanılmıştır.
"Dinsel tanım"ının dışında “Zikr"i hayatın ve insanın gerçekliğine uygun şekilde tanımlamak istersek şu şekilde ifade edebiliriz;
"Birşeyi tecrübe edinerek en iyi şekilde yapabilme gayreti ‘Zikri’ meydana getirmektedir.” Kitab’ın "Zikir" konusunda vermek istediği misal de böyledir.
Herhangi bir işi, sürekli deneyerek/tekrar ederek kavrayabiliriz, işte bu tecrübe edilmiş yöntemler "Zikirler" olarak ifade edilir.
Kur’an'da ifade edilen "Biz" kavramı ise bir nevi "Kollektif Şuur" gibidir, yani insanlığın ortak hafızası ve geçmişten bugüne edindiği tecrübeleri koruyan merkezi sistem gibidir,
İşte, ayette anlatılan "Zikrin korunması/muhafazası (hâfizûn)" bu şekilde olmaktadır. (Hafıza kelimesi de muhafaza ile aynı kökten türemiştir.)
Bu "Kollektif Şuur/Hafıza" ile edinilen her yeni tecrübe, katlanarak gelişmektedir; dolayısıyla "Zikir" bir bakıma, en iyiye ulaşma aracı olarak da kullanılmaktadır.
Resuller de sürekli bunu "Zikretmiş" / hatırlatmıştır...
Bu kavramın daha anlaşılır olması için şöyle bir örnek verelim;
Nahl suresi 43. Ayette, "Bilmiyorsanız Zikir ehline sorun" şeklinde bir ifade geçmektedir; burada kesinlikle eline tesbih alıp "kelâm" tekrar edenler işaret edilmemiştir.
Buradaki "Zikir ehli”, "bir işin erbabı" manasındadır, yani ayet diyor ki;
Bilmediğiniz bir işi/olguyu "o işi sürekli tekrar ederek tecrübe edinmiş kişilere" danışın/sorun…
***
İlerlemek!..
İleri doğru sağlıklı adımlar atabilmek için, bir adım önde iken, diğerinin geriden gelmesi lazımdır.
Adımların birbirlerini geride bırakmaları ile ilerleme sağlanmış olur.
Aynı anda iki adım atmaya çalışmak (zıplamak) ise oldukça zordur; bu şekilde fazla gidilemeden yorgun düşülür.
Birbirimizi geride bırakarak ilerlemeliyiz, lakin kendi aramızda "rekabetçi" değil "dayanışmacı” olmalıyız.
Aynı anda/derecede ilerlemeye çalışmayalım, aksine birbirimizi geçmeye müsade edelim ki, her ikimiz de ilerlemiş olalım.
.
Cengiz Han Güven, dikGAZETE.com