Gara Operasyonu.. Türkiye’nin güney hudutları meselesi

Gara Operasyonu.. Türkiye’nin güney hudutları meselesi

Ne zamandan beri tembelliğim tutmuştu yazı yazmıyordum. Nesrin Alhanlıoğlu Hanımefendi telefon açtı: “Suat, sesini duyamıyoruz, sana ne oldu” dedi, bu K. Irak GARA Harekâtını sordu.

Ben fikrimi söyledim.

Bu sözlerimin yazıya dökülmüş hali budur: 

Kuzey Irak hudutları içindeki Gara’ya yapılan operasyon, iç ve dış dünyada geniş tesirler meydana getirdi. 

2015 tarihinden bu tarafa, bir kısım kamu görevlileri ve sivil vatandaşlar terörist eşkıyalar tarafından kaçırıldı. 

Mağaralarda işkence gördü, aşağılandı, delik bucak saklandı. 

Bu harekâttan sonra anlıyoruz ki bunlar “Gara” denilen mağaralar zinciri içinde hapsedilmişler. 

Devlete karşı koz olarak kullanmak için saklanmışlar.

Bu kişiler, çeşitli diplomatik yollarla kurtarılabilirdi, şöyle yapılabilirdi böyle yapılabilirdi. 

Her tercihin bir bedeli, her teklifin devlet anlayışı ile bağdaşmayan yönleri vardır. 

Eğer bir örgütle pazarlığa oturuyorsanız, siz onu, zımnen tanıyorsunuz demektir. 

Efendim, “Fethullah Erbaş gibi bir adamı bulalım gönderelim, alsın getirsin!

HADEP aracı olsun, Sırrı Süreyya Önder bu işi çok iyi yapardı…” gibi fikirler, bu meyanda çözüm teklifleri çoğaltılabilir, “Mazlum-Der gitsin”, “Joe Biden emir versin”, “5 seneden beri neden sahip çıkmadınız” gibi sözler temelsiz fikirlerdir. 

Şimdiye kadar niye beklediniz neden daha önce yapmadınız” gibi sözler kabul edilir cümleler değildir. 

Mantıki dayanaktan yoksundur. 

Eğer GARA’ya bir operasyon planlanıyorsa, yapılıyorsa, bununla ilgili istihbarat bilgileri toplanmışa bu, vatandaşlarımızın akıbetini devletin unutmadan 5 seneden beri takip ettiğini göstermektedir. 

Meselenin bir de şu yönü var:

Türkiye, bundan böyle terör örgütlerini muhatap almayacağını, zımnen onları tanıma anlamına gelecek bir eylem içinde olmayacağını göstermektedir.

Her harekâtın bir riski vardır.

ll. Viyana Kuşatması’nda muvaffak olsaydık, bugün sınırlarımız Atlantik kıyılarında olacaktı. 

Kader geri tepti, bugünkü sınırlara geriledik. 

Nihai ilahi kaderin bizi neye hazırladığını şu anda bilmiyoruz; ancak bugünkü geri çekiliş, belki bir yayın gerilmesi gibi daha büyük atılımların habercisi olacaktır.

GARA harekâtı kararı büyük bir karardır. 

Cesur bir karardır. 

Eğer rehineler, eşkıyaların elinden kurtarılmış olsaydı, bir daha adam kaçırmak, insanları dağa kaldırmak katiller için çok riskli hale gelecekti. 

Bu harekât, bu haliyle bile dağ eşkıyasının gözünü korkutmak, saklanacak delik bucak bulamayacakları noktasında gereken tesiri fazlasıyla yapmıştır.

Efendim “daha iyi istihbarat yapılsaydı”, “mağaranın 7 kapısı olduğu tespit edilseydi”, “demir kapıları kesmek için asetilen tüpü götürülseydi”, “rehineleri kurtarmak için dağ tepeden delinseydi”, “eşkıyayı uyutacak gaz atılsaydı”, ”harekât gündüz yapılsaydı”, “Iraklı yetkililere bilgi verilmeseydi”, “gizlilik ihlal edilmeseydi”, “bir operasyon yapılacağı sinyali verilmeseydi…” gibi ipe-sapa gelmez söz ve konuşmaların mantıki dayanağı yoktur. 

Bu iş yapılmış ve bitmiştir. 

Aslında eşkıya yıldırılmış ve maksat hâsıl olmuştur. Vatandaşlarımızı şehit eden eşkıyanın kimliği belirlenmiştir. 

Bundan sonrası 13 rehineyi şehit eden eşkıya, dünyanın neresine kaçarsa kaçsın takip edilmeli ve yerinde infaz edilmelidir. 

Esas mesele şudur; bir güvenlik görevlisini veya vatandaşı terör amacıyla eşkıyaca bir yöntemle katleden her kim olursa olsun, nereye kaçarsa kaçsın, hangi devlet desteklerse desteklensin, sıcak takip yapılmalı mutlaka infaz edilmelidir. Devlete silah çekmenin TC’ine kafa tutmanın bedelinin ne olduğu bütün dünyaya öğretilmelidir.

Şurası unutulmamalıdır ki; Türkiye, bir misyon devletidir. 

Necip Fazıl’ın dediği gibi (1): Türkiye, mukaddes emanetin bekçisidir.

Dünyada yeni bir çağın açılışının öncüsüdür. 

Türkiye, insani ve İslami değerlerin meşru tek temsilcisidir.

Mutlak adalet devletidir. 

Milletimiz Kur’an ahlâkına bağlı millettir. 

Ruhuna kitap şuuru nakşolmuştur. 

Devlet olarak, Milli-İslami çizgiye dönmek bütün insanlığa önder olmak için batı temelli bütün kanunlar yürürlükten kaldırılmalı, batı hukukunun Türk anayasa hukukuna olan üstünlüğü ret edilmeli, tarihi devamlılıktan ve tarihi gelenekten kaynaklanan yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.

Bundan sonraki yazımız, Irak ve Suriye’de başarılı olmak için ne yapılmalıdır?

.

Suat Gün, dikGAZETE.com

(1) “Mezarda kan terliyor, babamın iskeleti;

Ne yaptık ne yaptılar, mukaddes emaneti?”

Ne zamandan beri tembelliğim tutmuştu yazı yazmıyordum. Nesrin Alhanlıoğlu Hanımefendi telefon açtı: “Suat, sesini duyamıyoruz, sana ne oldu” dedi, bu K. Irak GARA Harekâtını sordu.

Ben fikrimi söyledim.

Bu sözlerimin yazıya dökülmüş hali budur: 

Kuzey Irak hudutları içindeki Gara’ya yapılan operasyon, iç ve dış dünyada geniş tesirler meydana getirdi. 

2015 tarihinden bu tarafa, bir kısım kamu görevlileri ve sivil vatandaşlar terörist eşkıyalar tarafından kaçırıldı. 

Mağaralarda işkence gördü, aşağılandı, delik bucak saklandı. 

Bu harekâttan sonra anlıyoruz ki bunlar “Gara” denilen mağaralar zinciri içinde hapsedilmişler. 

Devlete karşı koz olarak kullanmak için saklanmışlar.

Bu kişiler, çeşitli diplomatik yollarla kurtarılabilirdi, şöyle yapılabilirdi böyle yapılabilirdi. 

Her tercihin bir bedeli, her teklifin devlet anlayışı ile bağdaşmayan yönleri vardır. 

Eğer bir örgütle pazarlığa oturuyorsanız, siz onu, zımnen tanıyorsunuz demektir. 

Efendim, “Fethullah Erbaş gibi bir adamı bulalım gönderelim, alsın getirsin!

HADEP aracı olsun, Sırrı Süreyya Önder bu işi çok iyi yapardı…” gibi fikirler, bu meyanda çözüm teklifleri çoğaltılabilir, “Mazlum-Der gitsin”, “Joe Biden emir versin”, “5 seneden beri neden sahip çıkmadınız” gibi sözler temelsiz fikirlerdir. 

Şimdiye kadar niye beklediniz neden daha önce yapmadınız” gibi sözler kabul edilir cümleler değildir. 

Mantıki dayanaktan yoksundur. 

Eğer GARA’ya bir operasyon planlanıyorsa, yapılıyorsa, bununla ilgili istihbarat bilgileri toplanmışa bu, vatandaşlarımızın akıbetini devletin unutmadan 5 seneden beri takip ettiğini göstermektedir. 

Meselenin bir de şu yönü var:

Türkiye, bundan böyle terör örgütlerini muhatap almayacağını, zımnen onları tanıma anlamına gelecek bir eylem içinde olmayacağını göstermektedir.

Her harekâtın bir riski vardır.

ll. Viyana Kuşatması’nda muvaffak olsaydık, bugün sınırlarımız Atlantik kıyılarında olacaktı. 

Kader geri tepti, bugünkü sınırlara geriledik. 

Nihai ilahi kaderin bizi neye hazırladığını şu anda bilmiyoruz; ancak bugünkü geri çekiliş, belki bir yayın gerilmesi gibi daha büyük atılımların habercisi olacaktır.

GARA harekâtı kararı büyük bir karardır. 

Cesur bir karardır. 

Eğer rehineler, eşkıyaların elinden kurtarılmış olsaydı, bir daha adam kaçırmak, insanları dağa kaldırmak katiller için çok riskli hale gelecekti. 

Bu harekât, bu haliyle bile dağ eşkıyasının gözünü korkutmak, saklanacak delik bucak bulamayacakları noktasında gereken tesiri fazlasıyla yapmıştır.

Efendim “daha iyi istihbarat yapılsaydı”, “mağaranın 7 kapısı olduğu tespit edilseydi”, “demir kapıları kesmek için asetilen tüpü götürülseydi”, “rehineleri kurtarmak için dağ tepeden delinseydi”, “eşkıyayı uyutacak gaz atılsaydı”, ”harekât gündüz yapılsaydı”, “Iraklı yetkililere bilgi verilmeseydi”, “gizlilik ihlal edilmeseydi”, “bir operasyon yapılacağı sinyali verilmeseydi…” gibi ipe-sapa gelmez söz ve konuşmaların mantıki dayanağı yoktur. 

Bu iş yapılmış ve bitmiştir. 

Aslında eşkıya yıldırılmış ve maksat hâsıl olmuştur. Vatandaşlarımızı şehit eden eşkıyanın kimliği belirlenmiştir. 

Bundan sonrası 13 rehineyi şehit eden eşkıya, dünyanın neresine kaçarsa kaçsın takip edilmeli ve yerinde infaz edilmelidir. 

Esas mesele şudur; bir güvenlik görevlisini veya vatandaşı terör amacıyla eşkıyaca bir yöntemle katleden her kim olursa olsun, nereye kaçarsa kaçsın, hangi devlet desteklerse desteklensin, sıcak takip yapılmalı mutlaka infaz edilmelidir. Devlete silah çekmenin TC’ine kafa tutmanın bedelinin ne olduğu bütün dünyaya öğretilmelidir.

Şurası unutulmamalıdır ki; Türkiye, bir misyon devletidir. 

Necip Fazıl’ın dediği gibi (1): Türkiye, mukaddes emanetin bekçisidir.

Dünyada yeni bir çağın açılışının öncüsüdür. 

Türkiye, insani ve İslami değerlerin meşru tek temsilcisidir.

Mutlak adalet devletidir. 

Milletimiz Kur’an ahlâkına bağlı millettir. 

Ruhuna kitap şuuru nakşolmuştur. 

Devlet olarak, Milli-İslami çizgiye dönmek bütün insanlığa önder olmak için batı temelli bütün kanunlar yürürlükten kaldırılmalı, batı hukukunun Türk anayasa hukukuna olan üstünlüğü ret edilmeli, tarihi devamlılıktan ve tarihi gelenekten kaynaklanan yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.

Bundan sonraki yazımız, Irak ve Suriye’de başarılı olmak için ne yapılmalıdır?

.

Suat Gün, dikGAZETE.com

(1) “Mezarda kan terliyor, babamın iskeleti;

Ne yaptık ne yaptılar, mukaddes emaneti?”