Gelecek
Gelecek
- 30-10-2020 10:23
- 358
- 30-10-2020 10:23
- 358
-Basın dünyasında gelişecek olan her şey,
daha niyet halindeyken bana uğrar!-
Medya Berberi
.
“Trollük” sebeplenilen bir ekmek kapısı olalı beri, gerçeğe sadık kalarak yorum yapmaktan imtina eden bazı eski meslektaşlarım, kendilerini iktidarın bir uzvu olarak lanse etmekte beis görmüyorlar.
Beklentilerine ulaşmada yazdıkları yazı, teslimiyete ilişkin referansları oluyor bir bakıma.
Ancak tıraşa geldiklerinde referans olarak “Yedi güzel adam” diyorlar.
Yedikleri haltlar yetmiyormuş, piyasada adam kalmış gibi!..
Üstat Necip Fazıl’dan girip, Nuri Pakdil’den çıkıyorlar.
Ancak “Çöle İnen Nur”, “Turkuvaz”ın ofislerine bir türlü çıkamıyor.
Mesai harcamaya yatkın olan kişiliklerinin resmiyete bürünmesi için birçoğu arayış içerisinde.
Dertleri kanal…
Hayır! Kanal İstanbul değil…
Bir dilencinin yanınıza sokulduğu kadar yukarılara sokulabilecekleri aracı kişiler.
Yukarı daha yukarı en yükseğe…
Anladınız siz onu!..
Başkalarının başarısı üzerinden yürüyerek, enerjisiz yol kat edenleri saymıyorum bile.
Bir de karar verenler var.
Olaylara, kör bir sadakatin fal taşı gibi açılan gözünden bakmaya çalışan, yaşamı, bir ayak oyunu ve kıvraklık olarak özümsemiş olanlara tepki için gemileri yakanlar.
Ödenmesi gerekecek her türlü bedeli hesap ederek bir gelecek inşasına karar verenler, bu sorumluluğun taşınabilir olduğunu nereye kadar kanıtlar; kendileriyle birlikte, kendilerine tutunanları da geleceğin zirvesine taşıyabilir mi!?
Şimdilik meçhul.
Davutoğlu’nun, barışık olması gereken çevreyle arasını açıp, başbakanlık yaptığı partiyi hasım belleyerek geleceğe yelken açması, geçmişte deneyimlenmiş başarısız bir çaba olarak kabul edilse de, doğruları zamanlama hatasına kurban veren Abdüllatif Şener dönemleri bir hayli gerilerde kalmıştır.
(Bugün nerede, adalet ve kalkınma diye söze başlayacak olsanız, insanların kuş sürüsü gibi kaçtığına tanıklık ediyorsunuz)
Geleceği hak ettiği yörüngeye taşımak, çıkarsız, hesapsız, özverili ve kararlı bir liderlik gerektirir.
Gerçek tarafından yadırganan bazı doğruların yalanlanması ve günahkârlığın hangi hengâme içerisinde kendini gizleme olanağı bulduğu, stratejik derinlik kadar derin hakikatlerin gün yüzüne çıkması için, daha okunaklı ve cesur olmak, tekrar sınanmaya kalkılan liderliğe yakışır bir tutum olacaktır.
Doyurucu izahın bezen, açlığı bile unutturacak yetiye sahip olduğunu söylemek, abartı olmaz sanırım.
Çok tartışılan, parlamenter sisteme dönüş istekleri, “İttifak”ların sınırlandırılmasına yönelik bazı tedbirleri de beraberinde getirir mi bilinmez.
Tepeden tırnağa aşağılanan muhalefet ile aşağıdan kurcalanarak, yukarı sirayet edebilecek bazı girişimlerle bünyede arzu edilen hasarlara neden olunabilir mi meçhul!..
Her halükârda, eşit koşullarda olmayan bir kurgu mühendisliğine gereksinim duyulacağı açık.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini yüceltmek için, adalet terazisinin bir kefesi gibi televizyonlarda arz-ı endam eden bazı hukukçular, getirilen sistemle beraber sırra kadem basmıştı.
Henüz miadını doldurmadan, türlü sorunları bünyesinde barındıran sistemin revize edilmesi ya da değişikliğine ilişkin bir görev tevdi edildiğinde bu mühendisliğin, kendini görünür kılacak aynı hukukçular tarafından memnuniyetle yerine getirileceği açıktır.
Bir de yaşadığı coğrafyanın dışına taşan bir öfke ve yüzünden eksik etmediği gözdağı edasıyla "alayına gider" meydan okumaları var ki verilen karşılıkların da benzer söylemden ibaret kalması, gerçeklikten uzakmış hissi uyandırıyor insanda.
Kaygıların sıkışmasıyla elde edilen bir kazanım mı?
Küresel bir akıl oyunu mu?
Toplumsal bir bilmece...
Gelecek!..
.
Medya Berberi
Ahmet Beyaz, dikGAZETE.com
-Basın dünyasında gelişecek olan her şey,
daha niyet halindeyken bana uğrar!-
Medya Berberi
.
“Trollük” sebeplenilen bir ekmek kapısı olalı beri, gerçeğe sadık kalarak yorum yapmaktan imtina eden bazı eski meslektaşlarım, kendilerini iktidarın bir uzvu olarak lanse etmekte beis görmüyorlar.
Beklentilerine ulaşmada yazdıkları yazı, teslimiyete ilişkin referansları oluyor bir bakıma.
Ancak tıraşa geldiklerinde referans olarak “Yedi güzel adam” diyorlar.
Yedikleri haltlar yetmiyormuş, piyasada adam kalmış gibi!..
Üstat Necip Fazıl’dan girip, Nuri Pakdil’den çıkıyorlar.
Ancak “Çöle İnen Nur”, “Turkuvaz”ın ofislerine bir türlü çıkamıyor.
Mesai harcamaya yatkın olan kişiliklerinin resmiyete bürünmesi için birçoğu arayış içerisinde.
Dertleri kanal…
Hayır! Kanal İstanbul değil…
Bir dilencinin yanınıza sokulduğu kadar yukarılara sokulabilecekleri aracı kişiler.
Yukarı daha yukarı en yükseğe…
Anladınız siz onu!..
Başkalarının başarısı üzerinden yürüyerek, enerjisiz yol kat edenleri saymıyorum bile.
Bir de karar verenler var.
Olaylara, kör bir sadakatin fal taşı gibi açılan gözünden bakmaya çalışan, yaşamı, bir ayak oyunu ve kıvraklık olarak özümsemiş olanlara tepki için gemileri yakanlar.
Ödenmesi gerekecek her türlü bedeli hesap ederek bir gelecek inşasına karar verenler, bu sorumluluğun taşınabilir olduğunu nereye kadar kanıtlar; kendileriyle birlikte, kendilerine tutunanları da geleceğin zirvesine taşıyabilir mi!?
Şimdilik meçhul.
Davutoğlu’nun, barışık olması gereken çevreyle arasını açıp, başbakanlık yaptığı partiyi hasım belleyerek geleceğe yelken açması, geçmişte deneyimlenmiş başarısız bir çaba olarak kabul edilse de, doğruları zamanlama hatasına kurban veren Abdüllatif Şener dönemleri bir hayli gerilerde kalmıştır.
(Bugün nerede, adalet ve kalkınma diye söze başlayacak olsanız, insanların kuş sürüsü gibi kaçtığına tanıklık ediyorsunuz)
Geleceği hak ettiği yörüngeye taşımak, çıkarsız, hesapsız, özverili ve kararlı bir liderlik gerektirir.
Gerçek tarafından yadırganan bazı doğruların yalanlanması ve günahkârlığın hangi hengâme içerisinde kendini gizleme olanağı bulduğu, stratejik derinlik kadar derin hakikatlerin gün yüzüne çıkması için, daha okunaklı ve cesur olmak, tekrar sınanmaya kalkılan liderliğe yakışır bir tutum olacaktır.
Doyurucu izahın bezen, açlığı bile unutturacak yetiye sahip olduğunu söylemek, abartı olmaz sanırım.
Çok tartışılan, parlamenter sisteme dönüş istekleri, “İttifak”ların sınırlandırılmasına yönelik bazı tedbirleri de beraberinde getirir mi bilinmez.
Tepeden tırnağa aşağılanan muhalefet ile aşağıdan kurcalanarak, yukarı sirayet edebilecek bazı girişimlerle bünyede arzu edilen hasarlara neden olunabilir mi meçhul!..
Her halükârda, eşit koşullarda olmayan bir kurgu mühendisliğine gereksinim duyulacağı açık.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini yüceltmek için, adalet terazisinin bir kefesi gibi televizyonlarda arz-ı endam eden bazı hukukçular, getirilen sistemle beraber sırra kadem basmıştı.
Henüz miadını doldurmadan, türlü sorunları bünyesinde barındıran sistemin revize edilmesi ya da değişikliğine ilişkin bir görev tevdi edildiğinde bu mühendisliğin, kendini görünür kılacak aynı hukukçular tarafından memnuniyetle yerine getirileceği açıktır.
Bir de yaşadığı coğrafyanın dışına taşan bir öfke ve yüzünden eksik etmediği gözdağı edasıyla "alayına gider" meydan okumaları var ki verilen karşılıkların da benzer söylemden ibaret kalması, gerçeklikten uzakmış hissi uyandırıyor insanda.
Kaygıların sıkışmasıyla elde edilen bir kazanım mı?
Küresel bir akıl oyunu mu?
Toplumsal bir bilmece...
Gelecek!..
.
Medya Berberi
Ahmet Beyaz, dikGAZETE.com