Gerçek göründüğü gibidir, senin algıladığın gibi değil

Gerçek göründüğü gibidir, senin algıladığın gibi değil

Aynı gemide olmak güzel

Ama Yaygara denizinde değil

-Medya Berberi-

Bir amaç ve hedef uğruna kurgulanan mükemmel ötesi karmaşıklıklar vardır. Gerçek, bu karmaşıklık içerisinde kendini görünmez kılar.

Kurgular, olağanüstü dönemlerde dokunulmazlık zırhına bürünüp, adeta kördüğüme dönüşerek varlığını sürdürmeye devam eder.

Yapay telaşlarla aklın istila edildiği bu dönemlerde öğrenilmesinde sakınca görülen olayların perdesini aralamaya çalışmak, her babayiğidin harcı değildir.

Nitekim belleklere kazınan “dokunan yanar!” uyarısı, cesaretin esaretle budanacağına dair önemli bir örnektir.

Katkılarına uzak, ihanetine yakın olduğumuz müttefikimizin, her ihanetin kulpunda parmak izine rastlanması tesadüf olmasa gerek.

Örneğin; özel yetkilerle donatıp dokunulmazlık kazandırılan FETÖ’cü savcıların, anlaşılmaz bir heves ve akla hayale gelmeyen yöntemlerle, sözümona derin devleti tasfiye etmek için başlattığı operasyonlar!..

Kozmik Oda” baskınıyla sivil savunmaya ilişkin belgelerin ele geçirilip servis edilmesi.

TSK’nin en ücra köşelerine kadar eleman sızdırıp, aklın ulaşamadığı ihanetin zirvesinde buluşarak, gelecek emirleri beklemeye koyulmaları…

Sükût’u gerektiren zorunlu nedenlerle kapatılıp belirsizliğin takdirine terk edilen kurgular…

“İnsan beşer-şaşar”ın iyi niyetinden beslenen ve her acemiliğin üzerini ustalıkla örtmeyi becerenler, nereye götürüldüğünü yıllar sonra anladıklarında, “bizim bu sonuçtan haberimiz olsaydı” ya da “yanıldık” deme lüksünden yararlanmayı asla ihmal etmiyorlar.

Hâsılı, gerginlikler geçiyor, hissettirdiği acılar soğuyor, kin ve nefret sönüyor (!) zannederken, yeni bir trajedi başlıyor.

Her daim saflıkla samimiyeti incitmeden ayrıştırmaya çalışarak, gerçeğe yakınlaştırmanın formülleri üzerine kafa yoran duayen bir medya mensubu olarak, bu işte bir aksilik olduğunu rahatlıkla ifade edebilir, yaşandığı zamanın dışına taşan zincirleme kurguları, derin stratejinin, taktiksel manevraları olarak okumanın mümkün olduğunu söyleyebilirim. 

Burnunun ucunda duran gerçeği irdelemek yerine, görselleşmesini beklemek, herkesin katılması gereken bir gösterimin hazırlığına yorulmasa da, nihai olarak bundan kazançlı çıkmadığımız açıktır.

Yerine konulması asla mümkün olmayan ağır bedeller ödediğimiz darbe girişiminin TSK’ya verdiği zarar, müttefik olarak yaslandığımız dayanağın pek matah olmadığını göstermesi ve ‘beka’ adına kayda alınması gereken bir girişimdi.

Hülasa, bu günkü meçhul istikametin ipuçları, TSK’ya kurulan kumpas, darbe girişimi ve Savunma Sanayinin hedef alınmasında gizlidir.

Sonuç olarak, nerede var olmaya çalışsak, hükmedilemeyen bir gerilimin pençesine düşmekten kurtulamıyoruz.

Süreç, hatırı sayılan nedenleri ve kişileri önüne katarak sürüklemeye devam ediyor.

Mevcut durum, sistemin kendini aradığı gerçeğini, tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererken, bizi el altından besleyen ve inatlaşmamız gerektiğini söyleyen nedenler, yaşanan trajedilerin final kurgusu olarak şimdilik dayanıklılığı test ediyor.

Bu arada, hiçbir bereketini görmediğimiz “değerli yalnızlığın bekâreti”ni sorgulama zamanı gelmiş olacak ki, ufkunun belirlenme şansını Osmanlı motiflerinde arayan saray aklı, AB’ye mesaj göndererek, eksen cazibesini yeniden keşfetmiş oldu.

Artık yalnız değiliz (!)

Reformları bekliyoruz, aşılanacağız

Adalet ve Kalkınma Partisi, bu reformlarla da sağlayamazsa adalet kıyamet gününe kalacak gibi…

Gerçek göründüğü gibidir, senin algıladığın gibi değil.

*

NOT:

Gün ışığından mahrum kalmayı göz önüne alarak sorumluluk yüklenip, gerçeğin gölgelendirildiği yerlerde iz süren eski meslektaşlarımı ölçüsüz cüretkârlıkları nedeniyle tebrik ederim.

Yara verilen adaletin sağaltılmasına, bakan düzeyinde, Patrikhane’den başlanmasının burukluğunu yaşayan bir muhafazakârın kalmaması düşündürücü. “Minareler süngü, Kubbeler miğfer, Müminler asker…” Bartholomeos Ekümenik Patrik mi?

Bana göre, kimsenin kimseden bir farkı yoktur” diyen VİRÜS’e karşı amansız bir mücadele veren Sağlık Bakanlığı’na teşekkür eder, bulaş riskinin takibinde kullanılan filyasyon ekiplerinin FETÖ ile mücadelede etkin olabileceği hususunu arz ederim.

Hasret çekilen huzur ortamının tarifini sordum;

- DİYANET: Huzur İslam’da…

- EMNİYET: Operasyonda…

- İŞÇİ: Asgari ücrette…

- İŞVEREN: Vergide…

- MUHALEFET: Parlamenter sistemde…

?

Medya Berberi

Ahmet Beyaz, dikGAZETE.com

Aynı gemide olmak güzel

Ama Yaygara denizinde değil

-Medya Berberi-

Bir amaç ve hedef uğruna kurgulanan mükemmel ötesi karmaşıklıklar vardır. Gerçek, bu karmaşıklık içerisinde kendini görünmez kılar.

Kurgular, olağanüstü dönemlerde dokunulmazlık zırhına bürünüp, adeta kördüğüme dönüşerek varlığını sürdürmeye devam eder.

Yapay telaşlarla aklın istila edildiği bu dönemlerde öğrenilmesinde sakınca görülen olayların perdesini aralamaya çalışmak, her babayiğidin harcı değildir.

Nitekim belleklere kazınan “dokunan yanar!” uyarısı, cesaretin esaretle budanacağına dair önemli bir örnektir.

Katkılarına uzak, ihanetine yakın olduğumuz müttefikimizin, her ihanetin kulpunda parmak izine rastlanması tesadüf olmasa gerek.

Örneğin; özel yetkilerle donatıp dokunulmazlık kazandırılan FETÖ’cü savcıların, anlaşılmaz bir heves ve akla hayale gelmeyen yöntemlerle, sözümona derin devleti tasfiye etmek için başlattığı operasyonlar!..

Kozmik Oda” baskınıyla sivil savunmaya ilişkin belgelerin ele geçirilip servis edilmesi.

TSK’nin en ücra köşelerine kadar eleman sızdırıp, aklın ulaşamadığı ihanetin zirvesinde buluşarak, gelecek emirleri beklemeye koyulmaları…

Sükût’u gerektiren zorunlu nedenlerle kapatılıp belirsizliğin takdirine terk edilen kurgular…

“İnsan beşer-şaşar”ın iyi niyetinden beslenen ve her acemiliğin üzerini ustalıkla örtmeyi becerenler, nereye götürüldüğünü yıllar sonra anladıklarında, “bizim bu sonuçtan haberimiz olsaydı” ya da “yanıldık” deme lüksünden yararlanmayı asla ihmal etmiyorlar.

Hâsılı, gerginlikler geçiyor, hissettirdiği acılar soğuyor, kin ve nefret sönüyor (!) zannederken, yeni bir trajedi başlıyor.

Her daim saflıkla samimiyeti incitmeden ayrıştırmaya çalışarak, gerçeğe yakınlaştırmanın formülleri üzerine kafa yoran duayen bir medya mensubu olarak, bu işte bir aksilik olduğunu rahatlıkla ifade edebilir, yaşandığı zamanın dışına taşan zincirleme kurguları, derin stratejinin, taktiksel manevraları olarak okumanın mümkün olduğunu söyleyebilirim. 

Burnunun ucunda duran gerçeği irdelemek yerine, görselleşmesini beklemek, herkesin katılması gereken bir gösterimin hazırlığına yorulmasa da, nihai olarak bundan kazançlı çıkmadığımız açıktır.

Yerine konulması asla mümkün olmayan ağır bedeller ödediğimiz darbe girişiminin TSK’ya verdiği zarar, müttefik olarak yaslandığımız dayanağın pek matah olmadığını göstermesi ve ‘beka’ adına kayda alınması gereken bir girişimdi.

Hülasa, bu günkü meçhul istikametin ipuçları, TSK’ya kurulan kumpas, darbe girişimi ve Savunma Sanayinin hedef alınmasında gizlidir.

Sonuç olarak, nerede var olmaya çalışsak, hükmedilemeyen bir gerilimin pençesine düşmekten kurtulamıyoruz.

Süreç, hatırı sayılan nedenleri ve kişileri önüne katarak sürüklemeye devam ediyor.

Mevcut durum, sistemin kendini aradığı gerçeğini, tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererken, bizi el altından besleyen ve inatlaşmamız gerektiğini söyleyen nedenler, yaşanan trajedilerin final kurgusu olarak şimdilik dayanıklılığı test ediyor.

Bu arada, hiçbir bereketini görmediğimiz “değerli yalnızlığın bekâreti”ni sorgulama zamanı gelmiş olacak ki, ufkunun belirlenme şansını Osmanlı motiflerinde arayan saray aklı, AB’ye mesaj göndererek, eksen cazibesini yeniden keşfetmiş oldu.

Artık yalnız değiliz (!)

Reformları bekliyoruz, aşılanacağız

Adalet ve Kalkınma Partisi, bu reformlarla da sağlayamazsa adalet kıyamet gününe kalacak gibi…

Gerçek göründüğü gibidir, senin algıladığın gibi değil.

*

NOT:

Gün ışığından mahrum kalmayı göz önüne alarak sorumluluk yüklenip, gerçeğin gölgelendirildiği yerlerde iz süren eski meslektaşlarımı ölçüsüz cüretkârlıkları nedeniyle tebrik ederim.

Yara verilen adaletin sağaltılmasına, bakan düzeyinde, Patrikhane’den başlanmasının burukluğunu yaşayan bir muhafazakârın kalmaması düşündürücü. “Minareler süngü, Kubbeler miğfer, Müminler asker…” Bartholomeos Ekümenik Patrik mi?

Bana göre, kimsenin kimseden bir farkı yoktur” diyen VİRÜS’e karşı amansız bir mücadele veren Sağlık Bakanlığı’na teşekkür eder, bulaş riskinin takibinde kullanılan filyasyon ekiplerinin FETÖ ile mücadelede etkin olabileceği hususunu arz ederim.

Hasret çekilen huzur ortamının tarifini sordum;

- DİYANET: Huzur İslam’da…

- EMNİYET: Operasyonda…

- İŞÇİ: Asgari ücrette…

- İŞVEREN: Vergide…

- MUHALEFET: Parlamenter sistemde…

?

Medya Berberi

Ahmet Beyaz, dikGAZETE.com