Göç krizi ışığında Türkiye’deki sığınmacılar ve Avrupa’daki Ukraynalı mülteciler

Göç krizi ışığında Türkiye’deki sığınmacılar ve Avrupa’daki Ukraynalı mülteciler

Göç krizi ışığında Türkiye’deki sığınmacılar ve Avrupa’daki Ukraynalı mülteciler Göç krizi ışığında Türkiye’deki sığınmacılar ve Avrupa’daki Ukraynalı mülteciler

Ukrayna’daki askeri operasyonun patlak vermesinden bu yana, 5 Milyondan fazla mülteci, Ukrayna’yı terk etti. Bir kısmı Avrupa Birliği üye ülkelerine giderken bazıları da Amerika Birleşik Devletleri’ne gitme umuduyla Meksika’ya vardı. Hatta birçok Ukraynalı mülteci de Türkiye’ye taşındı.

Ukrayna’dan gelen mevcut mülteci dalgası, 2 yıl boyunca yaklaşık 3 Milyon mültecinin AB’ye girdiği 2015 – 2016 Göç Krizi’ndeki rakamları çoktan aştı.

O tarihlerde, yalnızca 2015 yılında AB, Suriyelilerden rekor düzeyde (1.3 Milyon) sığınma başvurusu aldı.

Hepimizin malumu; 2011 yılında Suriye’de savaşın başlamasıyla birlikte, ülkemize çok sayıda sığınmacı geldi. Hükumetimiz o dönem için rakamı açıkça belirtti: “100.000 sığınmacı”; ancak milyonlarca Suriyeli, ülkelerini terk etti. Hedefleri açıkça Avrupa idi. Ancak AB, hepsini kabul etmeyince bu sığınmacılar Türkiye’de kaldı.

Bir diğer göç dalgası ise Afganistan’da Taliban’ın iktidarı ele geçirmesi sonucu yaşandı.

Yine ülkemize geniş çaplı bir göç başladı.

Sonuç olarak; göç krizleri, ülkemize milyonlarca sığınmacının gelmesi ve buradan Batı ülkelerine gidememesi ile sonuçlandı. Türk kamuoyunun bir kesimi, temelde kültürel farklılıklar ve ülkemiz içerisindeki ekonomik zorluklardan ötürü bu sığınmacılara karşı özelikle son zamanlarda olumsuz bir tavır aldı.

Takvimler 2016 yılının ilk aylarını gösterdiğinde; Avrupa’nın pek çok yeri Afrika ve Asya’dan gelen göçmenlerle dolup taştı.

Akabinde Brüksel ve Ankara arasında Türkiye’nin Suriye’den gelen sığınmacıları daha ileri gitmelerine izin vermemekle yükümlü olduğu bir anlaşma yapıldı.

Bu anlaşma dahilinde Avrupa Birliği, Suriyelilerin Türkiye’deki kamplara yerleştirilmesi için 6 Milyar Avro tutarında bir destek ve “Schengen Bölgesi için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vizesiz rejim” sözü verdi.

Kendisi için en acilinden bir sorunu çözen Avrupa, ikiyüzlü davranarak Türk vatandaşları için “vizesiz rejim” vaadini unuttu. Ardından Ankara’ya başka koşullar dayatıldı ve vize konusundaki müzakereler uzun ve umutsuz bir girişime dönüştü.

Bugünlerde Avrupa, Ukrayna’dan gelen mültecilerle dolup taşarken; AB’nin Türkiye’de sayıları milyonları bulan ve AB üyesi ülkelere geçişi umut eden Arap sığınmacıları kabul etmekten vazgeçeceği aşikardır.

Suriye’den, Yemen’den ve diğer bir dizi farklı ülkelerden gelen bu Arap sığınmacılar, Türkiye için de oldukça büyük bir yük. Zaten ülkemize entegre olmak istemiyorlar. Kaldı ki entegre olmaları da mümkün görünmüyor. Diğer tarafa bakınca da Avrupa’ya geçmeyi umut etseler dahi Brüksel, tüm gücüyle bu sığınmacıları, Türkiye’nin sorumluluğuna bırakmaya çalışıyor.

Türkiye’nin bugüne kadarki olumsuz deneyimlerinden artık ders alması gerekiyor.

İyi eğitim almış ve yüksek vasıflı istihdam kesiminden olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, ülkeyi birer birer terk ediyor. Öte yandan, ucuz işgücü de sağlıksız bir rekabet ortamına sebebiyet verdi. Bu durum, ülke içerisinde ciddi bir sosyo-ekonomik krize yol açacaktır. Kendi vatandaşlarına karşılık, sığınmacılara öncelik verdiği algısı oluşan bir yönetim anlayışı, toplum nezdinde ciddi bir güvensizliğe de sebebiyet verecektir.

Bu durumun bir benzerini de Yunanistan, Ukraynalı mülteciler ile yaşamakta.

Yunan basınından “antinews.gr” sitesinin haberine göre: Yunanistan, Polonya üzerinden ülkelerine gelecek 3 Milyondan fazla Ukraynalı mültecinin nihai hedefi haline geldi. Haberde bahsedildiği gibi bu Ukraynalı / Polonyalı mülteciler, Yunanistan’da turizm ve gıda sektörünü alt üst edecek bir ucuz işgücü dengesizliği yaratacaktır.

Yunanistan da tıpkı Türkiye gibi mülteciler konusunda izlediği “açık kapı” politikasının kurbanı olmaya doğru gidiyor.

Kaldı ki Yunanistan, böyle bir politika izlediği anda, doğal olarak; sayıları genellikle yılda 1 Milyonu aşan Rus turistlerin ülkelerine gelmemesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Bu durum, Yunan turizm sektörüne ve sonuç olarak ülke ekonomisine darbe vuracaktır.

Rus turistler ise, büyük olasılıkla, tatil beldelerinde daha ihtiyatlı davranan ve göç krizi sırasında bu bölgelerde daha sıkı kontrollerde bulunan Türkiye’ye gelmeyi tercih edecektir.

.

İlber Vasfi Sel, dikGAZETE.com

Ukrayna’daki askeri operasyonun patlak vermesinden bu yana, 5 Milyondan fazla mülteci, Ukrayna’yı terk etti. Bir kısmı Avrupa Birliği üye ülkelerine giderken bazıları da Amerika Birleşik Devletleri’ne gitme umuduyla Meksika’ya vardı. Hatta birçok Ukraynalı mülteci de Türkiye’ye taşındı.

Ukrayna’dan gelen mevcut mülteci dalgası, 2 yıl boyunca yaklaşık 3 Milyon mültecinin AB’ye girdiği 2015 – 2016 Göç Krizi’ndeki rakamları çoktan aştı.

O tarihlerde, yalnızca 2015 yılında AB, Suriyelilerden rekor düzeyde (1.3 Milyon) sığınma başvurusu aldı.

Hepimizin malumu; 2011 yılında Suriye’de savaşın başlamasıyla birlikte, ülkemize çok sayıda sığınmacı geldi. Hükumetimiz o dönem için rakamı açıkça belirtti: “100.000 sığınmacı”; ancak milyonlarca Suriyeli, ülkelerini terk etti. Hedefleri açıkça Avrupa idi. Ancak AB, hepsini kabul etmeyince bu sığınmacılar Türkiye’de kaldı.

Bir diğer göç dalgası ise Afganistan’da Taliban’ın iktidarı ele geçirmesi sonucu yaşandı.

Yine ülkemize geniş çaplı bir göç başladı.

Sonuç olarak; göç krizleri, ülkemize milyonlarca sığınmacının gelmesi ve buradan Batı ülkelerine gidememesi ile sonuçlandı. Türk kamuoyunun bir kesimi, temelde kültürel farklılıklar ve ülkemiz içerisindeki ekonomik zorluklardan ötürü bu sığınmacılara karşı özelikle son zamanlarda olumsuz bir tavır aldı.

Takvimler 2016 yılının ilk aylarını gösterdiğinde; Avrupa’nın pek çok yeri Afrika ve Asya’dan gelen göçmenlerle dolup taştı.

Akabinde Brüksel ve Ankara arasında Türkiye’nin Suriye’den gelen sığınmacıları daha ileri gitmelerine izin vermemekle yükümlü olduğu bir anlaşma yapıldı.

Bu anlaşma dahilinde Avrupa Birliği, Suriyelilerin Türkiye’deki kamplara yerleştirilmesi için 6 Milyar Avro tutarında bir destek ve “Schengen Bölgesi için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vizesiz rejim” sözü verdi.

Kendisi için en acilinden bir sorunu çözen Avrupa, ikiyüzlü davranarak Türk vatandaşları için “vizesiz rejim” vaadini unuttu. Ardından Ankara’ya başka koşullar dayatıldı ve vize konusundaki müzakereler uzun ve umutsuz bir girişime dönüştü.

Bugünlerde Avrupa, Ukrayna’dan gelen mültecilerle dolup taşarken; AB’nin Türkiye’de sayıları milyonları bulan ve AB üyesi ülkelere geçişi umut eden Arap sığınmacıları kabul etmekten vazgeçeceği aşikardır.

Suriye’den, Yemen’den ve diğer bir dizi farklı ülkelerden gelen bu Arap sığınmacılar, Türkiye için de oldukça büyük bir yük. Zaten ülkemize entegre olmak istemiyorlar. Kaldı ki entegre olmaları da mümkün görünmüyor. Diğer tarafa bakınca da Avrupa’ya geçmeyi umut etseler dahi Brüksel, tüm gücüyle bu sığınmacıları, Türkiye’nin sorumluluğuna bırakmaya çalışıyor.

Türkiye’nin bugüne kadarki olumsuz deneyimlerinden artık ders alması gerekiyor.

İyi eğitim almış ve yüksek vasıflı istihdam kesiminden olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, ülkeyi birer birer terk ediyor. Öte yandan, ucuz işgücü de sağlıksız bir rekabet ortamına sebebiyet verdi. Bu durum, ülke içerisinde ciddi bir sosyo-ekonomik krize yol açacaktır. Kendi vatandaşlarına karşılık, sığınmacılara öncelik verdiği algısı oluşan bir yönetim anlayışı, toplum nezdinde ciddi bir güvensizliğe de sebebiyet verecektir.

Bu durumun bir benzerini de Yunanistan, Ukraynalı mülteciler ile yaşamakta.

Yunan basınından “antinews.gr” sitesinin haberine göre: Yunanistan, Polonya üzerinden ülkelerine gelecek 3 Milyondan fazla Ukraynalı mültecinin nihai hedefi haline geldi. Haberde bahsedildiği gibi bu Ukraynalı / Polonyalı mülteciler, Yunanistan’da turizm ve gıda sektörünü alt üst edecek bir ucuz işgücü dengesizliği yaratacaktır.

Yunanistan da tıpkı Türkiye gibi mülteciler konusunda izlediği “açık kapı” politikasının kurbanı olmaya doğru gidiyor.

Kaldı ki Yunanistan, böyle bir politika izlediği anda, doğal olarak; sayıları genellikle yılda 1 Milyonu aşan Rus turistlerin ülkelerine gelmemesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Bu durum, Yunan turizm sektörüne ve sonuç olarak ülke ekonomisine darbe vuracaktır.

Rus turistler ise, büyük olasılıkla, tatil beldelerinde daha ihtiyatlı davranan ve göç krizi sırasında bu bölgelerde daha sıkı kontrollerde bulunan Türkiye’ye gelmeyi tercih edecektir.

.

İlber Vasfi Sel, dikGAZETE.com