Hastahaneler beş yıldızlı; ama randevular negatif!
Hastahaneler beş yıldızlı; ama randevular negatif!
- 17-09-2021 08:03
- 884
- 17-09-2021 08:03
- 884
Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) hastanelerimiz için randevu alınacak internet sitemiz...
Gel gör ki randevu almak, milli piyangodan para çıkması kadar bize uzak bir ihtimal!..
Bize yakın olan Beylikdüzü ve Büyükçekmece çevresinde randevu almaktan vazgeçtik, şimdilik Silivri ve Çatalca’ya kadar uzandık...
Bu işi, Edirne’ye kadar uzatmayı da düşünüyoruz.
Nasıl olsa bir işe yaramayan, emekli ve yaşlı vatandaşlarız, işimiz ne(!).
Bu yüzden emeklileri siyasiler bile desteklemiyor. Çünkü bir sendikaları ve sahipleri de yok. Ama bu çaresiz insanların sayısı 12 milyon!.. Yani iktidarları düşündürecek kadar bir sayıya sahip...
İstanbul’daki şehir içindeki hastanelere gelince, en büyük hastanelerin biri Cerrahpaşa, diğeri Çapa... Bu hastaneler üniversite olduğundan, paralı hastaneler... Üstelik hastaları bir denek gibi kullanıyorlar...
Sırf talebeleri eğitmek için sizin huzur ve sağlığınızı da riske sokarlar. Ayrıca da üste para alıyorlar.
Şehir içindeki diğer hastanelerden ise randevu almak, iyice zorlaştı; hem trafikte daha fazla hasta olma ihtimali olduğundan, o kaos ortamlarına da zaten giremiyoruz...
Eskiden gittiğimiz garip-guraba için vakıf olarak yapılmış bir hastanemiz vardı; Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesi... Şimdi onu da paralı yapmışlar...
Dört sene önce benden göz kanalı için 550 TL. Para istemişlerdi... Ben de tedavimden vazgeçmiştim...
Materyalist sistemler, böyle bir şey; bir defa bulaştığınızda nerede duracağını kestiremezsiniz...
Ekonominin araç olmaktan çıkıp, amaç haline geldiği bir ülkede, insan hakları ve adaletten de söz edilemez...
Madem hastalardan para alıyorsunuz, o zaman “vakıf” kelimesini hastane ismine eklemeye ne gerek vardı?
Üstelik vakıf hastanesi, hangi hakla amacı dışında kullanılıyor?
Vakıf, zaten karşılıksız bir yardım için kurulur. Hedefi hiçbir zaman para kazanmak olamaz...
Özel hastanelere gelince hedef aynı; zaten hepsi materyalist anlayışla çalışıyor…
Para para para!..
Bu hastanelerin hepsi -yoğun olarak- paralı yabancılara hizmet verdiğinden, parasız ve yerli halka bakamaz vaziyetteler...
Sağlık Bakanlığı, özel hastanelerle anlaşma yaparak, hastane yapmaktan kurtulma yolunu denedi; ama kazın ayağı perdeli çıktı…
Hükümet para vermeden sağlık işini özel hastanelerle halledeceğini düşündüğü için hastane yapılmasını da ağırdan aldı ve bugünki kaos ortaya çıktı...
Parası olmayanlara -Sağlık Bakanlığının anlaşmalarına rağmen- özel hastaneler bakmıyor. Bu gerçeğin bütün şikâyetlere rağmen değişmemesi, bizleri çok da şaşırtmadı... Acillerde bile hastayı, kitabına uydurup, soyanlarla vatandaş karşı karşıya gelmektedir. Bu durum, devlet denetlemesinin doğru çalışmadığını da gösteriyor...
Artık sıradan vatandaş cesaret edip -acil vaka da olsa- özel hastanelere gidemiyor...
İnsandan önce parayı önceleyen materyalist organizasyonlar, insana yeterince değer vermezler...
Materyalist anlayışlarda para insandan önce gelir... Zorunlu tercihlerde ise para tercih edilir, gerektiğinde insandan vazgeçilmesi ise sürpriz sayılmaz.
GELELİM GÜNÜMÜZDEKİ HASTANE PERİŞANLIĞINA...
Aylar sonra kendi ilçemiz dışında da olsa göz kliniği için bir randevu alabildik. Çok sevindik, piyango gibi bir şey... “Çatalca İlyas Çokay Devlet Hastanesi Göz Hastalıkları Göz Pol 2, Cevat Rezanavaz…” Randevu zamanı: 15.09.2021 15:00...
Trafiğe yakalanmadan, sıramızı kaçırırız korkusuyla iki saat önceden hastaneye gittik, bütün ön işlemleri yaptık ve Saat 14'ten itibaren doktorun kapısında randevumuzu gerçekleştirme heyecanıyla ekranı takip etmeye başladık... Hanım, benden 10 dakika önceydi, tam zamanında hanımı içeri aldılar.
Ben yine de kaçırırım korkusuyla gözümü ekrandan hiç ayırmıyordum... Hanımım çıktığında, benim yerime başka bir isim yanmıştı... Olabilir dedik ve hanımla oturup, ekranı takip etmeyi sürdürdük. Saat 15:00’i de geçti, çağıran yok!
İsmimin yanması iyice gecikince, saat 15.40’da sabrım tükendi, kapıyı çalıp, odaya girdim ve doktora sıramın geçtiğini söyledim...
Doktor ise bana, "İsmini yaktım, ama sen gelmedin" dedi…
"Hayır, ben ekrandan gözümü bir saattir ayırmıyorum" dedim, ama doktor beni dinlemiyordu…
“Çık dışarı” dedi.
Neyi kast ettiğini de pek anlamadım…
Belki de benden önce randevusuz girenler olunca doktor, ekranı yaktığını zannetti... Olan bize oldu...
Doktorla karşılıklı tartıştık, güçlükle randevu alabilmek için aylarca uğraştığım göz kliniğinden tedavi olmadan ayrıldım... İşimiz bir dahaki bahara kalmıştı!..
SAĞLIK BAKANLIĞI, ŞİKAYETLERE KÖKÜNDEN SON VERMİŞTİ...
Doktorun bu yanlış muamelesini şikâyet etmeye karar verdim.
182'yi aradık, "biz şikâyetlere bakmıyoruz, CİMER'i arayın…"
CİMER ise adeta çıkmaz sokak!..
İnternette ulaşmak ve cevap almak mümkün değil...
CİMER denen yere 15 senedir yazdığımız yazıların cevabını alamamış biri olarak zaten zamanında mağdur olmuştuk...
Sağlık Bakanlığı, işin kolayını bulmuş, şikâyetlere yetişemeyince, iletişim yollarını da tıkamıştı...
Sonunda Sağlık Bakanlığının şikâyet telefonu olan 184 aklıma geldi; aradık, "biz artık Corona'ya bakıyoruz" dediler.
Böylece şikâyet edecek bir makama da ulaşamadık...
Aynı hastanede iki gün sonra 17.09.2021... 13.50 için kulak-boğaz randevumuz da vardı, o randevumuzu da aylarca takip ederek güçlükle almıştık...
Kulak randevumuz da doktorun program değiştirmesiyle iptal edildi ve telefonuma mesaj olarak gönderildi...
Zaten bu yaştan sonra duysak ne olacak ki!..
Zaten emekliyiz, varsın kulağımız da sağır kalsın!..
Randevu alamamışsın, kimin umurunda...
Diğer hastalıklarımız için ise şu ana kadar randevu yakalayamadık; zira randevular hep kapalı...
Bence imtihan yapıp da eleseler bu kadar üzülmezdik; imtihanımızı kazanamazsak randevu hakkını alamazdık... Sınıfta kalsak da sınıf tekrarına devam eder, dersimize çalışır, bir gün ‘level’ atlayabilirdik!..
Şimdi işimiz Allah'a kaldı...
Kısacası randevu alamıyoruz, tesadüfen bir randevu alsak da durum kritik...
Özele de maddi açıdan gidebilmemiz imkânsız...
Şimdi ne olacak?.
Demek ki hastanelerin beş yıldızlı olması, bizlere fayda sağlamıyor... Huzurlu bir ölüm beklerken o da nasip olmayacak gibi duruyor.
Zaten hanıma gözlük alırken SGK katkısı, neredeyse hiç yok. Kısacası gözlüğe 250 TL.’yi de biz vermek zorunda kaldık.
Ben de bir gün nasip olur randevu alırsam aynı masrafla karşılaşacağım…
Düşünüyorum da kulak meselesinden vazgeçtiğim gibi bu göz işinden de tamamen mi vazgeçsem...
Neyse ben birkaç ay daha randevu takibi yapayım, olmazsa yeniden düşünürüz. Takip işi yeni bir meslek alışkanlığı mı yaptı, bilemiyorum!.. Bütün sosyal hizmetlerimizi bir kenara bırakıp, deryada bir balık tutmaya çalışıyoruz…
Rast gele diyenimiz de yok…
Sn. Bakanım, şikâyet yollarının kapatılması çözüm değil, sağlıkta işleri daha da geriye götürecektir...
Kendi bünyenizdeki denetleme zafiyetini bu şekilde gideremezsiniz…
Paralı ve etkin insanların zaten sağlık sistemleriyle ilgili bir şikâyetleri de yok, onlar sıkıştığında özel hastanelere gidebiliyorlar…
Sorun, parası olmayan kesimin... Gariban insanlar, size seslerini bile duyuramıyor...
DAMDAN DÜŞEN BİR VATANDAŞ OLARAK, YAPILMASI GEREKENLER!..
Önce doktor sayısının artırılması lazım...
Sonra da doktorlara nefes alacak zaman bırakılmalıdır...
Doktorlara az hasta verilmeli, yoğunluk dağıtılmalı.
Doktorlara yardımcı personel verilmeli... Doktor, kıymetli zamanını sekreterliğe harcamamalı...
Doktorlar en uzun tahsil ve eğitimi yapan kişilerdir ve de risk altında çalışmaktadırlar; bu yüzden en büyük maaşı hak etmektedirler. Doktorların maaşları en üst düzeye çıkarılmalıdır. Aynı zamanda doktorlara sosyal destekler sağlamalıdır...
Sağlık konusu insan için en önemli ihtiyaçtır, bu yüzden doktorun bir yevmiyeci gibi koşturarak, çalışması söz konusu olamaz...
Doktorun üzerindeki gereksiz yüklerin bir an önce kaldırılmasıyla yapılan yanlışlar azalabilir.
Sağlık her şeyden önce geldiğine göre, sağlıkçıların da önemli olduğunu unutmamak lazım.
Şayet bu düzeltmeler yapılırsa, hasta-doktor münasebeti de daha olumlu geçecektir.
Sağlık personeline de şiddet azalacaktır...
Aynı zamanda Sağlık Bakanlığının hastaneleri ve doktorları denetleme hakkı, daha adaletli bir çizgiye oturacaktır... Tabii ki sonra da sağlık sisteminin doğru takibi yapılmalı...
HER SEMTE KÜÇÜK HASTANELER YAPILMALI!..
Devlet hastanesi sayısı İstanbul için yetersizdir...
Her semte küçük hastanelerin yapılması, randevu sorununu da trafik sorununu da çözecektir... Aynı zamanda hastanın daha fazla yorulması, kalabalığa ve strese girmesi de önlenecektir...
Şimdilik bana müsaade ediniz, yeniden göz randevusunu almak için bilgisayarımın başına, nöbete geçiyorum...
Oltaya vuracak muhtemel balıkların takibi sabır ve çaba istiyor.
.
Raşit Anaral, dikGAZETE.com
Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) hastanelerimiz için randevu alınacak internet sitemiz...
Gel gör ki randevu almak, milli piyangodan para çıkması kadar bize uzak bir ihtimal!..
Bize yakın olan Beylikdüzü ve Büyükçekmece çevresinde randevu almaktan vazgeçtik, şimdilik Silivri ve Çatalca’ya kadar uzandık...
Bu işi, Edirne’ye kadar uzatmayı da düşünüyoruz.
Nasıl olsa bir işe yaramayan, emekli ve yaşlı vatandaşlarız, işimiz ne(!).
Bu yüzden emeklileri siyasiler bile desteklemiyor. Çünkü bir sendikaları ve sahipleri de yok. Ama bu çaresiz insanların sayısı 12 milyon!.. Yani iktidarları düşündürecek kadar bir sayıya sahip...
İstanbul’daki şehir içindeki hastanelere gelince, en büyük hastanelerin biri Cerrahpaşa, diğeri Çapa... Bu hastaneler üniversite olduğundan, paralı hastaneler... Üstelik hastaları bir denek gibi kullanıyorlar...
Sırf talebeleri eğitmek için sizin huzur ve sağlığınızı da riske sokarlar. Ayrıca da üste para alıyorlar.
Şehir içindeki diğer hastanelerden ise randevu almak, iyice zorlaştı; hem trafikte daha fazla hasta olma ihtimali olduğundan, o kaos ortamlarına da zaten giremiyoruz...
Eskiden gittiğimiz garip-guraba için vakıf olarak yapılmış bir hastanemiz vardı; Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesi... Şimdi onu da paralı yapmışlar...
Dört sene önce benden göz kanalı için 550 TL. Para istemişlerdi... Ben de tedavimden vazgeçmiştim...
Materyalist sistemler, böyle bir şey; bir defa bulaştığınızda nerede duracağını kestiremezsiniz...
Ekonominin araç olmaktan çıkıp, amaç haline geldiği bir ülkede, insan hakları ve adaletten de söz edilemez...
Madem hastalardan para alıyorsunuz, o zaman “vakıf” kelimesini hastane ismine eklemeye ne gerek vardı?
Üstelik vakıf hastanesi, hangi hakla amacı dışında kullanılıyor?
Vakıf, zaten karşılıksız bir yardım için kurulur. Hedefi hiçbir zaman para kazanmak olamaz...
Özel hastanelere gelince hedef aynı; zaten hepsi materyalist anlayışla çalışıyor…
Para para para!..
Bu hastanelerin hepsi -yoğun olarak- paralı yabancılara hizmet verdiğinden, parasız ve yerli halka bakamaz vaziyetteler...
Sağlık Bakanlığı, özel hastanelerle anlaşma yaparak, hastane yapmaktan kurtulma yolunu denedi; ama kazın ayağı perdeli çıktı…
Hükümet para vermeden sağlık işini özel hastanelerle halledeceğini düşündüğü için hastane yapılmasını da ağırdan aldı ve bugünki kaos ortaya çıktı...
Parası olmayanlara -Sağlık Bakanlığının anlaşmalarına rağmen- özel hastaneler bakmıyor. Bu gerçeğin bütün şikâyetlere rağmen değişmemesi, bizleri çok da şaşırtmadı... Acillerde bile hastayı, kitabına uydurup, soyanlarla vatandaş karşı karşıya gelmektedir. Bu durum, devlet denetlemesinin doğru çalışmadığını da gösteriyor...
Artık sıradan vatandaş cesaret edip -acil vaka da olsa- özel hastanelere gidemiyor...
İnsandan önce parayı önceleyen materyalist organizasyonlar, insana yeterince değer vermezler...
Materyalist anlayışlarda para insandan önce gelir... Zorunlu tercihlerde ise para tercih edilir, gerektiğinde insandan vazgeçilmesi ise sürpriz sayılmaz.
GELELİM GÜNÜMÜZDEKİ HASTANE PERİŞANLIĞINA...
Aylar sonra kendi ilçemiz dışında da olsa göz kliniği için bir randevu alabildik. Çok sevindik, piyango gibi bir şey... “Çatalca İlyas Çokay Devlet Hastanesi Göz Hastalıkları Göz Pol 2, Cevat Rezanavaz…” Randevu zamanı: 15.09.2021 15:00...
Trafiğe yakalanmadan, sıramızı kaçırırız korkusuyla iki saat önceden hastaneye gittik, bütün ön işlemleri yaptık ve Saat 14'ten itibaren doktorun kapısında randevumuzu gerçekleştirme heyecanıyla ekranı takip etmeye başladık... Hanım, benden 10 dakika önceydi, tam zamanında hanımı içeri aldılar.
Ben yine de kaçırırım korkusuyla gözümü ekrandan hiç ayırmıyordum... Hanımım çıktığında, benim yerime başka bir isim yanmıştı... Olabilir dedik ve hanımla oturup, ekranı takip etmeyi sürdürdük. Saat 15:00’i de geçti, çağıran yok!
İsmimin yanması iyice gecikince, saat 15.40’da sabrım tükendi, kapıyı çalıp, odaya girdim ve doktora sıramın geçtiğini söyledim...
Doktor ise bana, "İsmini yaktım, ama sen gelmedin" dedi…
"Hayır, ben ekrandan gözümü bir saattir ayırmıyorum" dedim, ama doktor beni dinlemiyordu…
“Çık dışarı” dedi.
Neyi kast ettiğini de pek anlamadım…
Belki de benden önce randevusuz girenler olunca doktor, ekranı yaktığını zannetti... Olan bize oldu...
Doktorla karşılıklı tartıştık, güçlükle randevu alabilmek için aylarca uğraştığım göz kliniğinden tedavi olmadan ayrıldım... İşimiz bir dahaki bahara kalmıştı!..
SAĞLIK BAKANLIĞI, ŞİKAYETLERE KÖKÜNDEN SON VERMİŞTİ...
Doktorun bu yanlış muamelesini şikâyet etmeye karar verdim.
182'yi aradık, "biz şikâyetlere bakmıyoruz, CİMER'i arayın…"
CİMER ise adeta çıkmaz sokak!..
İnternette ulaşmak ve cevap almak mümkün değil...
CİMER denen yere 15 senedir yazdığımız yazıların cevabını alamamış biri olarak zaten zamanında mağdur olmuştuk...
Sağlık Bakanlığı, işin kolayını bulmuş, şikâyetlere yetişemeyince, iletişim yollarını da tıkamıştı...
Sonunda Sağlık Bakanlığının şikâyet telefonu olan 184 aklıma geldi; aradık, "biz artık Corona'ya bakıyoruz" dediler.
Böylece şikâyet edecek bir makama da ulaşamadık...
Aynı hastanede iki gün sonra 17.09.2021... 13.50 için kulak-boğaz randevumuz da vardı, o randevumuzu da aylarca takip ederek güçlükle almıştık...
Kulak randevumuz da doktorun program değiştirmesiyle iptal edildi ve telefonuma mesaj olarak gönderildi...
Zaten bu yaştan sonra duysak ne olacak ki!..
Zaten emekliyiz, varsın kulağımız da sağır kalsın!..
Randevu alamamışsın, kimin umurunda...
Diğer hastalıklarımız için ise şu ana kadar randevu yakalayamadık; zira randevular hep kapalı...
Bence imtihan yapıp da eleseler bu kadar üzülmezdik; imtihanımızı kazanamazsak randevu hakkını alamazdık... Sınıfta kalsak da sınıf tekrarına devam eder, dersimize çalışır, bir gün ‘level’ atlayabilirdik!..
Şimdi işimiz Allah'a kaldı...
Kısacası randevu alamıyoruz, tesadüfen bir randevu alsak da durum kritik...
Özele de maddi açıdan gidebilmemiz imkânsız...
Şimdi ne olacak?.
Demek ki hastanelerin beş yıldızlı olması, bizlere fayda sağlamıyor... Huzurlu bir ölüm beklerken o da nasip olmayacak gibi duruyor.
Zaten hanıma gözlük alırken SGK katkısı, neredeyse hiç yok. Kısacası gözlüğe 250 TL.’yi de biz vermek zorunda kaldık.
Ben de bir gün nasip olur randevu alırsam aynı masrafla karşılaşacağım…
Düşünüyorum da kulak meselesinden vazgeçtiğim gibi bu göz işinden de tamamen mi vazgeçsem...
Neyse ben birkaç ay daha randevu takibi yapayım, olmazsa yeniden düşünürüz. Takip işi yeni bir meslek alışkanlığı mı yaptı, bilemiyorum!.. Bütün sosyal hizmetlerimizi bir kenara bırakıp, deryada bir balık tutmaya çalışıyoruz…
Rast gele diyenimiz de yok…
Sn. Bakanım, şikâyet yollarının kapatılması çözüm değil, sağlıkta işleri daha da geriye götürecektir...
Kendi bünyenizdeki denetleme zafiyetini bu şekilde gideremezsiniz…
Paralı ve etkin insanların zaten sağlık sistemleriyle ilgili bir şikâyetleri de yok, onlar sıkıştığında özel hastanelere gidebiliyorlar…
Sorun, parası olmayan kesimin... Gariban insanlar, size seslerini bile duyuramıyor...
DAMDAN DÜŞEN BİR VATANDAŞ OLARAK, YAPILMASI GEREKENLER!..
Önce doktor sayısının artırılması lazım...
Sonra da doktorlara nefes alacak zaman bırakılmalıdır...
Doktorlara az hasta verilmeli, yoğunluk dağıtılmalı.
Doktorlara yardımcı personel verilmeli... Doktor, kıymetli zamanını sekreterliğe harcamamalı...
Doktorlar en uzun tahsil ve eğitimi yapan kişilerdir ve de risk altında çalışmaktadırlar; bu yüzden en büyük maaşı hak etmektedirler. Doktorların maaşları en üst düzeye çıkarılmalıdır. Aynı zamanda doktorlara sosyal destekler sağlamalıdır...
Sağlık konusu insan için en önemli ihtiyaçtır, bu yüzden doktorun bir yevmiyeci gibi koşturarak, çalışması söz konusu olamaz...
Doktorun üzerindeki gereksiz yüklerin bir an önce kaldırılmasıyla yapılan yanlışlar azalabilir.
Sağlık her şeyden önce geldiğine göre, sağlıkçıların da önemli olduğunu unutmamak lazım.
Şayet bu düzeltmeler yapılırsa, hasta-doktor münasebeti de daha olumlu geçecektir.
Sağlık personeline de şiddet azalacaktır...
Aynı zamanda Sağlık Bakanlığının hastaneleri ve doktorları denetleme hakkı, daha adaletli bir çizgiye oturacaktır... Tabii ki sonra da sağlık sisteminin doğru takibi yapılmalı...
HER SEMTE KÜÇÜK HASTANELER YAPILMALI!..
Devlet hastanesi sayısı İstanbul için yetersizdir...
Her semte küçük hastanelerin yapılması, randevu sorununu da trafik sorununu da çözecektir... Aynı zamanda hastanın daha fazla yorulması, kalabalığa ve strese girmesi de önlenecektir...
Şimdilik bana müsaade ediniz, yeniden göz randevusunu almak için bilgisayarımın başına, nöbete geçiyorum...
Oltaya vuracak muhtemel balıkların takibi sabır ve çaba istiyor.
.
Raşit Anaral, dikGAZETE.com