Hayat dengesi

Hayat dengesi

Hayat dengesi Hayat dengesi

Alma verme dengesi” yaşantımızın her alanında ve her anında mevcuttur.

Dünyanın dönmesi, havadaki oksijen ve farklı gazların dengesi, suyun içindeki denge, tabiatın dengesi, insan vücudunun dengesi.

Kainatta yaratılan her şey birbirini taklit eder.

Her şey birbirinin benzeridir.

Biz bu benzerlikleri, hayatı, insanları, hayvanları, bitkileri, kainatı tanıdığımız, idrak edebildiğimiz ölçüde bilir ve anlarız.

Denge, zıtlıkların ortasında kalan alandır.

Doğru ile yanlışın ortasıdır.

Bizler, hayatımızı ve hayatımızdaki her şeyi dengede tutabilmek için artısını ve eksini bilmeli ve onları eşit mesafede tutmalıyız.

Merkezimiz sıfır noktası ise merkezimizi sarsmayacak şekilde hareketler ve karşı hareketler geliştirmeliyiz dengemizi korumak adına.

Günlük hayatımızda yemeyi abarttığımızda kilo alıyorsak öğün kısıtlamalarına, spora ihtiyaç duyarız. Ya da tam tersi çok az yediğimizde bağışıklık sistemimiz zayıflar ve çabuk hastalanırız.

Çok sinirlendiğimiz durumlar yaşadıysak sakin kalacağımız yerlere, olaylara yönelmeye ihtiyaç duyarız.

Çok çalışarak hayatımızda bir şeyleri var edemeyeceğimiz gibi var etmeye çalıştığımızı da tutamayız; sadece çok sevdiğimiz için birilerini hayatımızda tutamayacağımız gibi.

Dengeli yaşamak, hayatımızda ruhsal, zihinsel ve bedensel olarak yaptığımız düşüncelerin, duyguların, eylemlerin, enerjinin hayat merkezimize, o sıfır noktasına her iki yöne eşit mesafedeki hareket etmesi olayıdır.

Hastalık, gerekli dikkatin gösterilmediği alanın, kendini göstermek için sıçrama yaptığı enerji alandır.

Hastalık, sadece bedende olmaz!

Hayatımızın geneline baktığımızda sağlık, maddi imkansızlık, bağımlılıklar (maddeye, eşyaya, kişiye, olaylara) vb. hepsi birer hastalıktır.

Hayat çemberimizde bizim bilinçli olarak dolduramadığımız olayları, bilinçaltımız dengeyi kurabilmek adına bağımlılıklar geliştirip kurar; çünkü sistem boşluk kabul etmez.

Hayat çemberimizde değersizlik varsa, değer görmek için birçok sınırımızı ortadan kaldırırız, kendi ellerimizle onaylanmak için; böylece sürekli suistimale uğramak kaçınılmaz hale gelir.

Mutsuz ve uyumsuz yaşantıların tek sebebi, dengeli hayat çemberlerinde sınırların olmayışından kaynaklıdır.

Ülkeler, çeşitli tehlikeleri kendi sınırlarından koruyamazlarsa ortada ülke falan da kalmaz.

Virane, terk edilmiş evlerin camlarını kırmaktan da kimse çekinmez. Kendimize ait sınırlarımız olmazsa herkes çekinmeden istediği kadar enerji alanımıza girer, istediği her şeyi yapma hakkını kendisinde görür.

Hayatımızı dengeli yaşamak için sınırlarımız olmak zorunda.

Güneş ve ay olmazsa gece-gündüz de olmazdı, gece-gündüz dengesi olmasaydı ne kadar uyuyup uyanık kalacağımızı bilemezdik.

Bedenimizin sınırı olmasa hangi organın ne kadar büyüyeceğine beyin karar veremezdi.

Hayatta her şey sınırdan ve dengeden ibarettir.

Herkes kendi yaşantısında taşıyabileceği alanda sınırlarını koruyup dengelemek zorundadır.

Dengeyi bulmak orta yolu bulmaktır. Kur'an-ı Kerim, Kamer suresi 49. ayetinde "Biz yaratılan her şeyi bir ölçü ve miktar üzere yarattık" diye buyuruyor.

Güzel dinimiz, dengeli ve ölçülü olmamızı, aşırılıktan kaçınmamızı, yardımlaşmayı emreder; İslamiyet’in şartlarındandır bu.

Zekat”ı sadece maddi olarak vermek diye görmemek gerek; yapilan işlerin, öğrenilen bilgilerin, yaşantımızın, sağlığımızın, başarının da zekâtını vermeliyiz; paylaşarak ve şükrederek.

.

Zübeyde Kızılyer Aslan, dikGAZETE.com

Alma verme dengesi” yaşantımızın her alanında ve her anında mevcuttur.

Dünyanın dönmesi, havadaki oksijen ve farklı gazların dengesi, suyun içindeki denge, tabiatın dengesi, insan vücudunun dengesi.

Kainatta yaratılan her şey birbirini taklit eder.

Her şey birbirinin benzeridir.

Biz bu benzerlikleri, hayatı, insanları, hayvanları, bitkileri, kainatı tanıdığımız, idrak edebildiğimiz ölçüde bilir ve anlarız.

Denge, zıtlıkların ortasında kalan alandır.

Doğru ile yanlışın ortasıdır.

Bizler, hayatımızı ve hayatımızdaki her şeyi dengede tutabilmek için artısını ve eksini bilmeli ve onları eşit mesafede tutmalıyız.

Merkezimiz sıfır noktası ise merkezimizi sarsmayacak şekilde hareketler ve karşı hareketler geliştirmeliyiz dengemizi korumak adına.

Günlük hayatımızda yemeyi abarttığımızda kilo alıyorsak öğün kısıtlamalarına, spora ihtiyaç duyarız. Ya da tam tersi çok az yediğimizde bağışıklık sistemimiz zayıflar ve çabuk hastalanırız.

Çok sinirlendiğimiz durumlar yaşadıysak sakin kalacağımız yerlere, olaylara yönelmeye ihtiyaç duyarız.

Çok çalışarak hayatımızda bir şeyleri var edemeyeceğimiz gibi var etmeye çalıştığımızı da tutamayız; sadece çok sevdiğimiz için birilerini hayatımızda tutamayacağımız gibi.

Dengeli yaşamak, hayatımızda ruhsal, zihinsel ve bedensel olarak yaptığımız düşüncelerin, duyguların, eylemlerin, enerjinin hayat merkezimize, o sıfır noktasına her iki yöne eşit mesafedeki hareket etmesi olayıdır.

Hastalık, gerekli dikkatin gösterilmediği alanın, kendini göstermek için sıçrama yaptığı enerji alandır.

Hastalık, sadece bedende olmaz!

Hayatımızın geneline baktığımızda sağlık, maddi imkansızlık, bağımlılıklar (maddeye, eşyaya, kişiye, olaylara) vb. hepsi birer hastalıktır.

Hayat çemberimizde bizim bilinçli olarak dolduramadığımız olayları, bilinçaltımız dengeyi kurabilmek adına bağımlılıklar geliştirip kurar; çünkü sistem boşluk kabul etmez.

Hayat çemberimizde değersizlik varsa, değer görmek için birçok sınırımızı ortadan kaldırırız, kendi ellerimizle onaylanmak için; böylece sürekli suistimale uğramak kaçınılmaz hale gelir.

Mutsuz ve uyumsuz yaşantıların tek sebebi, dengeli hayat çemberlerinde sınırların olmayışından kaynaklıdır.

Ülkeler, çeşitli tehlikeleri kendi sınırlarından koruyamazlarsa ortada ülke falan da kalmaz.

Virane, terk edilmiş evlerin camlarını kırmaktan da kimse çekinmez. Kendimize ait sınırlarımız olmazsa herkes çekinmeden istediği kadar enerji alanımıza girer, istediği her şeyi yapma hakkını kendisinde görür.

Hayatımızı dengeli yaşamak için sınırlarımız olmak zorunda.

Güneş ve ay olmazsa gece-gündüz de olmazdı, gece-gündüz dengesi olmasaydı ne kadar uyuyup uyanık kalacağımızı bilemezdik.

Bedenimizin sınırı olmasa hangi organın ne kadar büyüyeceğine beyin karar veremezdi.

Hayatta her şey sınırdan ve dengeden ibarettir.

Herkes kendi yaşantısında taşıyabileceği alanda sınırlarını koruyup dengelemek zorundadır.

Dengeyi bulmak orta yolu bulmaktır. Kur'an-ı Kerim, Kamer suresi 49. ayetinde "Biz yaratılan her şeyi bir ölçü ve miktar üzere yarattık" diye buyuruyor.

Güzel dinimiz, dengeli ve ölçülü olmamızı, aşırılıktan kaçınmamızı, yardımlaşmayı emreder; İslamiyet’in şartlarındandır bu.

Zekat”ı sadece maddi olarak vermek diye görmemek gerek; yapilan işlerin, öğrenilen bilgilerin, yaşantımızın, sağlığımızın, başarının da zekâtını vermeliyiz; paylaşarak ve şükrederek.

.

Zübeyde Kızılyer Aslan, dikGAZETE.com