İnanç ve İnançsızlık

İnanç ve İnançsızlık

Sözlük anlamıyla inanç: Bir düşünceye gönülden bağlılık.

Konumuz ise, tanrının ve öbür dünyanın var olup olmadığına inanmak!..

Kitap verilen dinlerin tümü, tanrı ve öbür dünya kavramını kabul etmektedir. Bunun haricinde olan din veya felsefi inanç biçimlerinin bazıları tanrının varlığını kabul etmektedir.

Kısacası, dünyada tanrının ve öbür dünyanın varlığını kabul edenlerin sayısı dünya nüfusunun yüzde seksen beşi olarak kabul görmektedir. Yani, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde on beşinin ateist olduğu kabul ediliyor. Bu sayılar zamanla artar veya eksilebilir. Özellikle, Hristiyan kesimden ateistliğe kayanların sayısı daha fazla olmaktadır. Müslümanlardan ateistliğe kayanların oranı yüzde birden düşüktür.

Bütün inanış biçimleri, insanı iyiliğe götüren güzel ahlakı, insanlığa verme gayreti içindedir.

Dinler farklılıklar gösterse de tanrıya inanma ve öbür dünya kavramını kabul etme noktasında birleşmektedir. Bizim buradaki konumuz  tanrıya ve öbür dünyaya inanıp inanmamanın rasyonel faydalarını ortaya koymak olacaktır!..

İnsanın, uzayın devasa boyutlarını inceleyerek inanmasına pek gerek yok.

Bir insanın, sadece kendi vücuduna bakması, yaratıcısını bulması açısından yeterlidir…

Muntazam ve sistematik çalışan harika bir vücudun tasarımını yapan gücü, kör bir tabiata bağlamak pek akıllıca bir davranış biçimi değil.

Bu, bütün dünya canlıları için de böyledir…

Canlılar alemini inceleyip de bu harika yaratıkların yapıları, işleyişleri, çevreyle olan ilişkileri gibi aklın almayacağı kadar büyük bir yaradılış harikasını, bir tanrının yarattığını düşünmemek için bir insanın tamamen akıl ve mantıktan uzak olması lazım.

Bir insanın zeki olması yetmez, zekâsını kullanması önemlidir. Örneğin, kültürlü ve zeki bir insanın sigara içmesi akıllı bir iş değildir. Toplumsal konularda da akıllı davranmak, insanın şahsi hayatı için çok önemlidir.

İNANMANIN  RASYONEL FAYDALARI

Allah’a inanan ve inanmayan arasında iyi veya kötüyü ayırmak çoğu zaman tartışılmıştır.

Bir insan, inançsız da iyi işler yapabilir; inançlı da. Bunun tersi de söz konusu olabilir.

İnananla inanmayan arasındaki kazanç ve kayıp kişisel açıdan ele alındığında daha çok anlaşılır oluyor. İslam inancına göre, bir insan Allah’a inanmıyorsa yaptığı iyiliklere rağmen cehenneme gideceği kabul edilmektedir. (bu konu, hâlâ tartışılıyor)

Yaşadığımız dünya açısından bakıldığında, inanmayan kişiler üzerinde hem sosyolojik hem psikolojik bir baskı görüyoruz.

Allah’a inanmamak, Müslüman bir toplumda yaşayanlar için zor bir durumdur. Hele hele inançsız biri, Müslümanların kutsallarını alaya alıyor veya aşağılıyorsa daha fazla riske girecektir… Bu açıdan inançlı insanların değerlerine saldırarak çoğunluğu karşısına alan kişi, pek akıllı biri olarak kabul edilemez…

"İnançlılar gibi, inançsızlara da saygı gösterilmeli" demek de pratikte yanlış bir beklenti olur…

Teorik olarak bu fikir, doğru kabul edilebilir. Ama pratik hayatta bunun karşılığını bulamazsınız… Bir ateist, İslam dinine hücum etmediği müddetçe fikirlerine saygı göstermek insani bir davranıştır…

İnananları akılsız bulmak da çok büyük bir gaf ve saygısızlıktır…

İnanmak, sübjektif bir kavram olduğundan bilimsel verilerle açıklanması da beklenemez.

Kimi bilimin zirvesine ulaştığında dine dönüş yaparken kimi aksini yapabiliyor.

İnancı kabul edenler bilinçli veya bilinçsiz olabiliyor. Aynı durum inanca karşı olanlar için de geçerli… İnanç konusunun, eğitimli ve eğitimsizlikle de çok fazla ilgisi olduğunu da söyleyemeyiz…

Bu yüzden inanıp inanmamanın tartışmasını bir kenara bırakıp hayatımız içindeki etkilerine bakmak daha faydalı olacaktır.

Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkemizde ateist bir kimseye karşı toplum hoşgörü göstermez.

Demokratik geleneklerden dolayı bir kısım Müslüman topluluk hoşgörü gösterse bile, ateistlere Müslümanların sempatiyle bakması mümkün değildir. Bu davranışın doğru veya yanlışı tartışılmaz. Çünkü bu bir sosyolojik gerçektir… Herkesi tek tek hoşgörüye davet edemezsiniz.

Tabîî ki hoşgörüyü, gerek resmi gerekse gönüllü kuruluşlar tarafından yaygınlaştırmak, insanlar arası iletişim ve sosyal dengeyi koruyabilmek açısından faydalı olacaktır…

İnançlı olarak toplumda yer alan insanlar, inançsız kesimi sürekli tedirgin edecektir. Bu yüzden inançsızların kendilerini haklı çıkarmak için Müslümanların kutsallarını aşağılamaları da akıllı bir davranış biçimi değil. Ateistlerin, inançsızlıklarını ispat etme gerekçelerine Müslümanların ihtiyacı yoktur. Herkes tercihini kendisi yapar ve hesabını da kendisi verecektir…

Saçma gerekçelerle kendilerini gündeme taşımaya gayret eden ateistlerin kafalarının hâlâ karışık olduğu ortaya çıkıyor. Bence bu tedirginlik insan hayatı açısından sıkıntı oluşturmaktadır.

İnanan insanda bu tedirginlik olmadığı gibi, hayat ve ölüm olayına bakışı da onun hayatını kolaylaştırmaktadır. İnanmakla Müslüman gereksiz arayış ve tedirginlikten kurtulur ve rahatlar.

Müslümanların hayata bakışları, İslam’ın temel felsefenin hayat biçimi olarak ortaya çıkmaktadır.

Müslümanlar, ekonomileri yetersiz de olsa şükrederler, endişe etmezler…

Müslümanlar, ne kadar büyürseler o kadar mütevazı olmaya çalışırlar.

Müslümanlar, insanların kendilerini takdir etmeleri için değil, Allah rızasını kazanmak amacıyla yardım ederler...

Müslümanlar, israf etmezler ve zenginliği parada değil, kanaatte ararlar.

Müslümanlar aşırı hırs ve menfaatin peşinde koşmazlar.

Müslümanlar dünya hayatının bir gün sona ereceğini ve öbür dünyaya (başka bir boyuta) geçişin gerçekleşeceğini kabul ettikleri için ölüm korkusunu da kontrol ederler.

İslami yaşama biçiminde, insanlar tedirginlikten uzak bir iç huzuruna sahiptir. Müslümanları ayakta tutan bu denge ve istikrardır. (Yukarıdaki düşünceler, samimi ve İslam’ı içselleştiren Müslümanlar için geçerlidir) Dünya hayatına bakıldığında, Müslümanların hayat tarzının bir açıdan rasyonel olduğunu ve daha az risk taşıdığını kabul etmek gerekir.

Ateist kesim ise sürekli tedirginlik içindedir, kimisi kendi söyledikleriyle bile çelişir… "Düşen uçakta ateist olmaz" lafı bir gerçeği dile getiriyor… Kısacası, inançsızlık akıllı bir iş olmadığı için rasyonel de değildir…

.

Raşit Anaral, dikGAZETE.com

Sözlük anlamıyla inanç: Bir düşünceye gönülden bağlılık.

Konumuz ise, tanrının ve öbür dünyanın var olup olmadığına inanmak!..

Kitap verilen dinlerin tümü, tanrı ve öbür dünya kavramını kabul etmektedir. Bunun haricinde olan din veya felsefi inanç biçimlerinin bazıları tanrının varlığını kabul etmektedir.

Kısacası, dünyada tanrının ve öbür dünyanın varlığını kabul edenlerin sayısı dünya nüfusunun yüzde seksen beşi olarak kabul görmektedir. Yani, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde on beşinin ateist olduğu kabul ediliyor. Bu sayılar zamanla artar veya eksilebilir. Özellikle, Hristiyan kesimden ateistliğe kayanların sayısı daha fazla olmaktadır. Müslümanlardan ateistliğe kayanların oranı yüzde birden düşüktür.

Bütün inanış biçimleri, insanı iyiliğe götüren güzel ahlakı, insanlığa verme gayreti içindedir.

Dinler farklılıklar gösterse de tanrıya inanma ve öbür dünya kavramını kabul etme noktasında birleşmektedir. Bizim buradaki konumuz  tanrıya ve öbür dünyaya inanıp inanmamanın rasyonel faydalarını ortaya koymak olacaktır!..

İnsanın, uzayın devasa boyutlarını inceleyerek inanmasına pek gerek yok.

Bir insanın, sadece kendi vücuduna bakması, yaratıcısını bulması açısından yeterlidir…

Muntazam ve sistematik çalışan harika bir vücudun tasarımını yapan gücü, kör bir tabiata bağlamak pek akıllıca bir davranış biçimi değil.

Bu, bütün dünya canlıları için de böyledir…

Canlılar alemini inceleyip de bu harika yaratıkların yapıları, işleyişleri, çevreyle olan ilişkileri gibi aklın almayacağı kadar büyük bir yaradılış harikasını, bir tanrının yarattığını düşünmemek için bir insanın tamamen akıl ve mantıktan uzak olması lazım.

Bir insanın zeki olması yetmez, zekâsını kullanması önemlidir. Örneğin, kültürlü ve zeki bir insanın sigara içmesi akıllı bir iş değildir. Toplumsal konularda da akıllı davranmak, insanın şahsi hayatı için çok önemlidir.

İNANMANIN  RASYONEL FAYDALARI

Allah’a inanan ve inanmayan arasında iyi veya kötüyü ayırmak çoğu zaman tartışılmıştır.

Bir insan, inançsız da iyi işler yapabilir; inançlı da. Bunun tersi de söz konusu olabilir.

İnananla inanmayan arasındaki kazanç ve kayıp kişisel açıdan ele alındığında daha çok anlaşılır oluyor. İslam inancına göre, bir insan Allah’a inanmıyorsa yaptığı iyiliklere rağmen cehenneme gideceği kabul edilmektedir. (bu konu, hâlâ tartışılıyor)

Yaşadığımız dünya açısından bakıldığında, inanmayan kişiler üzerinde hem sosyolojik hem psikolojik bir baskı görüyoruz.

Allah’a inanmamak, Müslüman bir toplumda yaşayanlar için zor bir durumdur. Hele hele inançsız biri, Müslümanların kutsallarını alaya alıyor veya aşağılıyorsa daha fazla riske girecektir… Bu açıdan inançlı insanların değerlerine saldırarak çoğunluğu karşısına alan kişi, pek akıllı biri olarak kabul edilemez…

"İnançlılar gibi, inançsızlara da saygı gösterilmeli" demek de pratikte yanlış bir beklenti olur…

Teorik olarak bu fikir, doğru kabul edilebilir. Ama pratik hayatta bunun karşılığını bulamazsınız… Bir ateist, İslam dinine hücum etmediği müddetçe fikirlerine saygı göstermek insani bir davranıştır…

İnananları akılsız bulmak da çok büyük bir gaf ve saygısızlıktır…

İnanmak, sübjektif bir kavram olduğundan bilimsel verilerle açıklanması da beklenemez.

Kimi bilimin zirvesine ulaştığında dine dönüş yaparken kimi aksini yapabiliyor.

İnancı kabul edenler bilinçli veya bilinçsiz olabiliyor. Aynı durum inanca karşı olanlar için de geçerli… İnanç konusunun, eğitimli ve eğitimsizlikle de çok fazla ilgisi olduğunu da söyleyemeyiz…

Bu yüzden inanıp inanmamanın tartışmasını bir kenara bırakıp hayatımız içindeki etkilerine bakmak daha faydalı olacaktır.

Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkemizde ateist bir kimseye karşı toplum hoşgörü göstermez.

Demokratik geleneklerden dolayı bir kısım Müslüman topluluk hoşgörü gösterse bile, ateistlere Müslümanların sempatiyle bakması mümkün değildir. Bu davranışın doğru veya yanlışı tartışılmaz. Çünkü bu bir sosyolojik gerçektir… Herkesi tek tek hoşgörüye davet edemezsiniz.

Tabîî ki hoşgörüyü, gerek resmi gerekse gönüllü kuruluşlar tarafından yaygınlaştırmak, insanlar arası iletişim ve sosyal dengeyi koruyabilmek açısından faydalı olacaktır…

İnançlı olarak toplumda yer alan insanlar, inançsız kesimi sürekli tedirgin edecektir. Bu yüzden inançsızların kendilerini haklı çıkarmak için Müslümanların kutsallarını aşağılamaları da akıllı bir davranış biçimi değil. Ateistlerin, inançsızlıklarını ispat etme gerekçelerine Müslümanların ihtiyacı yoktur. Herkes tercihini kendisi yapar ve hesabını da kendisi verecektir…

Saçma gerekçelerle kendilerini gündeme taşımaya gayret eden ateistlerin kafalarının hâlâ karışık olduğu ortaya çıkıyor. Bence bu tedirginlik insan hayatı açısından sıkıntı oluşturmaktadır.

İnanan insanda bu tedirginlik olmadığı gibi, hayat ve ölüm olayına bakışı da onun hayatını kolaylaştırmaktadır. İnanmakla Müslüman gereksiz arayış ve tedirginlikten kurtulur ve rahatlar.

Müslümanların hayata bakışları, İslam’ın temel felsefenin hayat biçimi olarak ortaya çıkmaktadır.

Müslümanlar, ekonomileri yetersiz de olsa şükrederler, endişe etmezler…

Müslümanlar, ne kadar büyürseler o kadar mütevazı olmaya çalışırlar.

Müslümanlar, insanların kendilerini takdir etmeleri için değil, Allah rızasını kazanmak amacıyla yardım ederler...

Müslümanlar, israf etmezler ve zenginliği parada değil, kanaatte ararlar.

Müslümanlar aşırı hırs ve menfaatin peşinde koşmazlar.

Müslümanlar dünya hayatının bir gün sona ereceğini ve öbür dünyaya (başka bir boyuta) geçişin gerçekleşeceğini kabul ettikleri için ölüm korkusunu da kontrol ederler.

İslami yaşama biçiminde, insanlar tedirginlikten uzak bir iç huzuruna sahiptir. Müslümanları ayakta tutan bu denge ve istikrardır. (Yukarıdaki düşünceler, samimi ve İslam’ı içselleştiren Müslümanlar için geçerlidir) Dünya hayatına bakıldığında, Müslümanların hayat tarzının bir açıdan rasyonel olduğunu ve daha az risk taşıdığını kabul etmek gerekir.

Ateist kesim ise sürekli tedirginlik içindedir, kimisi kendi söyledikleriyle bile çelişir… "Düşen uçakta ateist olmaz" lafı bir gerçeği dile getiriyor… Kısacası, inançsızlık akıllı bir iş olmadığı için rasyonel de değildir…

.

Raşit Anaral, dikGAZETE.com