Kazakistan’ın bağımsızlığı ve yükselişi

Kazakistan’ın bağımsızlığı ve yükselişi

“Kazaklar,  birçok  defa topyekûn kırgına uğramak tehlikesiyle yüz yüze geldi. Fakat hayata bağlılık ve hürriyet aşkıyla, eğik başlarını doğrultup Allah’ın takdirine umut bağladılar.”

-Nursultan Nazarbayev-

SSCB, 1991’de tarihi bir karar alarak birliği oluşturan devletlerin Moskova’dan ayrılmasına izin verdi. 

Her ne kadar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) 200 civarındaki dil, din ve milliyetten insanlar ülkesi olsa da 1940-45 arasında gerçekleşen Anavatan Savaşı’nda birlikte kan dökmüşler, birlikte ölüp, birlikte dirilmişlerdir. 

SSCB’yi oluşturan halkların kafasında, Brents-Baltık-Himalaya-Sibirya-Kamçatka aynı vatanın parçaları fikri oluşmuştu. 

Bu fikir, geçmiş asırlarda Hun-Moğol-Çağatay Hanlıklarının hükümranlık alanlarını kaplayan yüksek bir ideal, yüksek bir emeli temsil ediyordu. 

SSCB sınırları içinde yaşayan Türk halkları böyle bir ideale alışık olduğu için milli İslami hâkimiyetin, Türklüğün yeniden ayağa kalkışının, dirilişinin simgesi olarak kabul ediyordu. 

Nitekim bu büyük “Anavatan Savaşı”nda Kazakistan, Azerbaycan, Tataristan, Başkurdistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Dağıstan, Tacikistan “SSCB Kahramanı” unvanını taşıyan binlerce kahraman gazi çıkarttı. 

Bu savaştan sonra Ortaasya’da milli İslami ruh dirilişe geçti, yeniden yükselişe geçti; Türkler, büyük fikir adamları, edebiyatçılar ve devlet adamları yetiştirdi.

SSCB’nin yönetimini elinde tutan Rus derin devleti şunu gördü; böyle giderse Ortaasya’nın yükselişi devam edecek, devlet yönetimi Rusların elinden çıkacak, Ruslar nüfus itibariyle azınlık durumuna düşecek, devlet bir Türk devletine dönüşecek… Moğolların akıbetine Ruslar da uğrayacaktır.

Karar aldılar; Rusya, elinde tutacağı kadar azami toprağı tutacak, stratejik alanları bırakmayacak, Ruslar azınlıkta kaldıkları yerleri terk edecek, SSCB içinde bir araya gelmiş olan Müslüman halklar dağıtılacak, böylece sıklet merkezi oluşturmaları önlenmiş olacaktır. Bu plan uygulandı.

Devlet, 16 cumhuriyete bölündü.

SSCB; Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Tacikistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyet, Beyaz Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Estonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti,  Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Letonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Litvanya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti şeklinde bölündü.

4 Nisan 1990'da daha SSCB dağılmadan Kazakistan Yüksek Sovyeti, Kazak Devlet Başkanlığı makamını tesis etmiştir. 

Meclis’te yapılan gizli oylamada Kazakistan'ın ilk Devlet Başkanı olarak Nursultan Abişulı Nazarbayev seçildi.

1 Aralık 1991'de Kazakistan’da ilk defa devlet başkanlığı için halk  oylaması yapılmış ve N. Nazarbayev, oyların yüzde 98,7’sini alarak Kazakistan’ın halk tarafından seçilen ilk devlet başkanı olmuştur. Bu oylamaların önemi şudur: N. Nazarbayev, daha SSCB dağılmadan liderliğini tescil etmiş, karizmatik kişiliğini Ruslara da kabul ettirmiştir (O tarihlerde Kazaklar, Kazakistan’da çoğunluğu temsil etmiyordu).

SSCB dağıldıktan sonra, Kazakistan 2 Mart 1992'de de Birleşmiş Milletler tarafından üyeliğe kabul edilmiştir. 

1995 yılında kabul edilen Kazakistan anayasasının verdiği hukuki yetki ile 1992 tarihinde Uluslararası Kazak Dili Kurumu kurulmuştur. 

Bu kararlar neden çok önemlidir. 

Devletin kültür temeli din ve dildir. Milli kültür, tarih şuuru olmadan teşekkül etmez.

1995 yılında ise, Kazakistan Devlet  Başkanı Nazarbayev’in yönetimindeki Devlet Politikası Milli Kurulu’nca “Kazakistan  Cumhuriyeti Tarih Bilincini Kurma Belgesi” oluşturulmuştur.

Kazakistan Cumhuriyeti Tarih Bilincini Kurma Belgesi’ne göre;  Kazak tarihçiliği, anayurt ve ata mitleri üzerinden şekillendirilmeye çalışılmıştır. 

Artık bağımsız Kazakistan, tarih yazımında Kazak devleti, “Antik  çağlardan beri Kazak topraklarında var olan büyük göçer imparatorlukların ve kağanlıkların devamı” şeklinde ele alınmıştır. 

Böylece Rus milletinin “ağabey ulus” oluşu, Rus tarihinin devamlılığı içinde Kazakistan’ın, “Rus tarihinin bir parçası olmak” düşüncesi ret edilmiştir. 

Bunu başaran çelik irade, Kazakistan’ın eşsiz lideri, kurucu lider Nazarbayev’e ait olmuştur.

Kazak Hanlığının kurucuları Kerei ve Janibek Hanlar (1465–1480), Çarlık Rusyası ve Çin’in çift yönlü baskısına  direnmeye  çalışan Abılay Han (1771-1781) ve Kazak Hanlığının, Çarlık Rusyası egemenliği altındaki döneminden, 1847 yılındaki ölümüne  kadar Rus güçleriyle savaşan Kenesarı Han (1841–1847) ata miti, kurucu ata, devletin banisi, milletin temel direği olarak sunulmakta ve kahramanlıkları gün yüzüne çıkartılmaktadır.

Devlet Başkanı Nazarbayev de “Kurucu Baba” ve ulusun sembolü  olarak Kazak tarihindeki yerini alır.

Bağımsızlık süreci içinde Kazakistan’ın Astana şehrinde Bayterek Anıtı açılmış, 11 Aralık 1992 tarihinde ulusal bayrak yapılmış ve Milli Marş yazılmıştır.

Kazak halkının farklı Rus rejimleri altında milli varlığını sürdürme mücadelesi ve bu mücadeleyi kazandıktan sonra, ulus inşa  sürecinde izlediği ekonomi politikaları, Kazakistan’ı Türk dünyasının kalpgâhı olarak tarih sahnesine çıkartmanın kutlu yolu olmuştur.

Kazakistan, 16 Aralık 1991’de bağımsızlığını ilan ettikten sonra, ulus inşa sürecinde  ekonomi politiğin önemini iyi kavrayan Cumhurbaşkanı Nazarbayev öncülüğünde, büyük bir kalkınma  hamlesi içerisine girmiştir.

15 Kasım 1993'te milli para birimi “Tenge” tedavüle sokularak, Rus Rublesinin, Kazak ekonomisi üzerindeki etkisi saf dışı bırakılmıştır.

İzlenen planlı kalkınma hamleleriyle, Kazakistan ekonomisinin Rus iktisadına bağlılığı ortadan kaldırılmış, Rus sömürge ekonomisi kurumları tasfiye edilmiş, milli kimliği ve yüksek bağımsızlık idealleriyle Kazakistan, yeni bir yıldız gibi doğmuştur. 

Bu mücadelenin sonunda Kazakistan fert başına milli gelir itibariyle Türk dünyasının en zengin ülkesi olmuştur.

Bu mücadelenin büyüklüğünü anlatan en büyük delil şudur: Kazakistan’da, Kazaklar azınlık durumuna düşmüşken bu işler başarılmıştır. 

Nazarbayev’i büyük yapan matematik deha, stratejik vizyon, büyük hesap adamlığı, azimkar çalışma ve davaya sarsılmaz bir inançla bağlı olmak gibi yüksek hasletlerin tek bir yürekte toplanmasıdır.

Kazakistan halkının milli liderin etrafında toplanması bir ve beraber olarak tek bir yürek gibi hareket etmesiyle imkânsız zannedilen çok büyük işler başarılmıştır.

Konuya devem edeceğiz…

Bundan sonraki yazılarımızda “Başkent Günü” ve “Dombra Bayramı” konusunu ele alacağız.

.

Suat Gün, dikGAZETE.com

“Kazaklar,  birçok  defa topyekûn kırgına uğramak tehlikesiyle yüz yüze geldi. Fakat hayata bağlılık ve hürriyet aşkıyla, eğik başlarını doğrultup Allah’ın takdirine umut bağladılar.”

-Nursultan Nazarbayev-

SSCB, 1991’de tarihi bir karar alarak birliği oluşturan devletlerin Moskova’dan ayrılmasına izin verdi. 

Her ne kadar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) 200 civarındaki dil, din ve milliyetten insanlar ülkesi olsa da 1940-45 arasında gerçekleşen Anavatan Savaşı’nda birlikte kan dökmüşler, birlikte ölüp, birlikte dirilmişlerdir. 

SSCB’yi oluşturan halkların kafasında, Brents-Baltık-Himalaya-Sibirya-Kamçatka aynı vatanın parçaları fikri oluşmuştu. 

Bu fikir, geçmiş asırlarda Hun-Moğol-Çağatay Hanlıklarının hükümranlık alanlarını kaplayan yüksek bir ideal, yüksek bir emeli temsil ediyordu. 

SSCB sınırları içinde yaşayan Türk halkları böyle bir ideale alışık olduğu için milli İslami hâkimiyetin, Türklüğün yeniden ayağa kalkışının, dirilişinin simgesi olarak kabul ediyordu. 

Nitekim bu büyük “Anavatan Savaşı”nda Kazakistan, Azerbaycan, Tataristan, Başkurdistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Dağıstan, Tacikistan “SSCB Kahramanı” unvanını taşıyan binlerce kahraman gazi çıkarttı. 

Bu savaştan sonra Ortaasya’da milli İslami ruh dirilişe geçti, yeniden yükselişe geçti; Türkler, büyük fikir adamları, edebiyatçılar ve devlet adamları yetiştirdi.

SSCB’nin yönetimini elinde tutan Rus derin devleti şunu gördü; böyle giderse Ortaasya’nın yükselişi devam edecek, devlet yönetimi Rusların elinden çıkacak, Ruslar nüfus itibariyle azınlık durumuna düşecek, devlet bir Türk devletine dönüşecek… Moğolların akıbetine Ruslar da uğrayacaktır.

Karar aldılar; Rusya, elinde tutacağı kadar azami toprağı tutacak, stratejik alanları bırakmayacak, Ruslar azınlıkta kaldıkları yerleri terk edecek, SSCB içinde bir araya gelmiş olan Müslüman halklar dağıtılacak, böylece sıklet merkezi oluşturmaları önlenmiş olacaktır. Bu plan uygulandı.

Devlet, 16 cumhuriyete bölündü.

SSCB; Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Tacikistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyet, Beyaz Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Estonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti,  Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Letonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Litvanya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti şeklinde bölündü.

4 Nisan 1990'da daha SSCB dağılmadan Kazakistan Yüksek Sovyeti, Kazak Devlet Başkanlığı makamını tesis etmiştir. 

Meclis’te yapılan gizli oylamada Kazakistan'ın ilk Devlet Başkanı olarak Nursultan Abişulı Nazarbayev seçildi.

1 Aralık 1991'de Kazakistan’da ilk defa devlet başkanlığı için halk  oylaması yapılmış ve N. Nazarbayev, oyların yüzde 98,7’sini alarak Kazakistan’ın halk tarafından seçilen ilk devlet başkanı olmuştur. Bu oylamaların önemi şudur: N. Nazarbayev, daha SSCB dağılmadan liderliğini tescil etmiş, karizmatik kişiliğini Ruslara da kabul ettirmiştir (O tarihlerde Kazaklar, Kazakistan’da çoğunluğu temsil etmiyordu).

SSCB dağıldıktan sonra, Kazakistan 2 Mart 1992'de de Birleşmiş Milletler tarafından üyeliğe kabul edilmiştir. 

1995 yılında kabul edilen Kazakistan anayasasının verdiği hukuki yetki ile 1992 tarihinde Uluslararası Kazak Dili Kurumu kurulmuştur. 

Bu kararlar neden çok önemlidir. 

Devletin kültür temeli din ve dildir. Milli kültür, tarih şuuru olmadan teşekkül etmez.

1995 yılında ise, Kazakistan Devlet  Başkanı Nazarbayev’in yönetimindeki Devlet Politikası Milli Kurulu’nca “Kazakistan  Cumhuriyeti Tarih Bilincini Kurma Belgesi” oluşturulmuştur.

Kazakistan Cumhuriyeti Tarih Bilincini Kurma Belgesi’ne göre;  Kazak tarihçiliği, anayurt ve ata mitleri üzerinden şekillendirilmeye çalışılmıştır. 

Artık bağımsız Kazakistan, tarih yazımında Kazak devleti, “Antik  çağlardan beri Kazak topraklarında var olan büyük göçer imparatorlukların ve kağanlıkların devamı” şeklinde ele alınmıştır. 

Böylece Rus milletinin “ağabey ulus” oluşu, Rus tarihinin devamlılığı içinde Kazakistan’ın, “Rus tarihinin bir parçası olmak” düşüncesi ret edilmiştir. 

Bunu başaran çelik irade, Kazakistan’ın eşsiz lideri, kurucu lider Nazarbayev’e ait olmuştur.

Kazak Hanlığının kurucuları Kerei ve Janibek Hanlar (1465–1480), Çarlık Rusyası ve Çin’in çift yönlü baskısına  direnmeye  çalışan Abılay Han (1771-1781) ve Kazak Hanlığının, Çarlık Rusyası egemenliği altındaki döneminden, 1847 yılındaki ölümüne  kadar Rus güçleriyle savaşan Kenesarı Han (1841–1847) ata miti, kurucu ata, devletin banisi, milletin temel direği olarak sunulmakta ve kahramanlıkları gün yüzüne çıkartılmaktadır.

Devlet Başkanı Nazarbayev de “Kurucu Baba” ve ulusun sembolü  olarak Kazak tarihindeki yerini alır.

Bağımsızlık süreci içinde Kazakistan’ın Astana şehrinde Bayterek Anıtı açılmış, 11 Aralık 1992 tarihinde ulusal bayrak yapılmış ve Milli Marş yazılmıştır.

Kazak halkının farklı Rus rejimleri altında milli varlığını sürdürme mücadelesi ve bu mücadeleyi kazandıktan sonra, ulus inşa  sürecinde izlediği ekonomi politikaları, Kazakistan’ı Türk dünyasının kalpgâhı olarak tarih sahnesine çıkartmanın kutlu yolu olmuştur.

Kazakistan, 16 Aralık 1991’de bağımsızlığını ilan ettikten sonra, ulus inşa sürecinde  ekonomi politiğin önemini iyi kavrayan Cumhurbaşkanı Nazarbayev öncülüğünde, büyük bir kalkınma  hamlesi içerisine girmiştir.

15 Kasım 1993'te milli para birimi “Tenge” tedavüle sokularak, Rus Rublesinin, Kazak ekonomisi üzerindeki etkisi saf dışı bırakılmıştır.

İzlenen planlı kalkınma hamleleriyle, Kazakistan ekonomisinin Rus iktisadına bağlılığı ortadan kaldırılmış, Rus sömürge ekonomisi kurumları tasfiye edilmiş, milli kimliği ve yüksek bağımsızlık idealleriyle Kazakistan, yeni bir yıldız gibi doğmuştur. 

Bu mücadelenin sonunda Kazakistan fert başına milli gelir itibariyle Türk dünyasının en zengin ülkesi olmuştur.

Bu mücadelenin büyüklüğünü anlatan en büyük delil şudur: Kazakistan’da, Kazaklar azınlık durumuna düşmüşken bu işler başarılmıştır. 

Nazarbayev’i büyük yapan matematik deha, stratejik vizyon, büyük hesap adamlığı, azimkar çalışma ve davaya sarsılmaz bir inançla bağlı olmak gibi yüksek hasletlerin tek bir yürekte toplanmasıdır.

Kazakistan halkının milli liderin etrafında toplanması bir ve beraber olarak tek bir yürek gibi hareket etmesiyle imkânsız zannedilen çok büyük işler başarılmıştır.

Konuya devem edeceğiz…

Bundan sonraki yazılarımızda “Başkent Günü” ve “Dombra Bayramı” konusunu ele alacağız.

.

Suat Gün, dikGAZETE.com