Kilis notları -1
Kilis notları -1
- 25-07-2024 13:33
- 2245
- 25-07-2024 13:33
- 2245
KİLİS NOTLARI -1
Kilis'te Suriyeli göçmen kardeşlerimizin durumunu yakından görmek ve izlemek için Kilis'e gittim. Seri makale ile durumlarını anlatmaya devam edeceğim.
GİRİŞ:
Geçen hafta Kilis'te bulunan “HAYIRDA YARIŞ DERNEĞİ”ni kızımla birlikte ziyaret ettik. Kısa adı “HAYA-DER” olan bu Derneğin yetkilileri ile görüştük. Dernek Başkanı Fatma Yılmaz hanımefendi, göçmenlere, yetim ailelerine yardım için muazzam bir sistem kurmuş, güler yüzle yorulmaz çalışkanlıkla oradan oraya koşuyor.
Çalışmalarına hayran kaldım. Bir Hanımın bu derece büyük ve güzel işler yapması, gerçekten çok harikaydı. Osmanlı ruhunu temsil eden bu hizmet her türlü övgüye layıktır.
Bazıları, bu ülkede fitne-fesat çıkartmak için çalışırken, Fatma Hanım'ın merhamete öncülük etmesi beni çok etkiledi. Beraberinde kız kardeşi Zübeyde Hanım, ablasına arabayla şoförlük yapması, birlikte güler yüzle oradan oraya koşması, işleri birlikte organize etmesi beni çok etkiledi. Onlardan Suriye'den Türkiye'ye geçmek zorunda kalan kardeşlerimizin durumunu öğrendim, vaziyetlerini yakından tetkik ettim.
Yanlarında çalışan, geçimini sağlamak için bildiği marifetleri sergileyen Suriyeli hanımlarla röportaj yaptım. Acıklı durumlarını yakından izledim. Her birinin, başka bir derdi vardı. Kiminin kocası ölmüş, kiminin kocasını-babasını rejim öldürmüş, kiminin evine bomba düşmüş, kimini IŞİD kaçırmış. Her birinin acıklı bir hikayesi vardı.
Türkiye'de Suriyeli aleyhtarı olarak çıkartılan dedikoduların ne kadar ahlaksız olduğunu yerinde gördüm. Bu dedikodular, yüzünden Türkiye'yi terk eden, Avrupa’ya giden, ölüm pahasına ülkesine dönmek zorunda kalan insanların trajedilerini dinlemek, zerre kadar merhameti olan insanın dayanamayacağı kadar acı vericidir, üzücüdür.
Bu görüşmelerden sonra şu kanaate vardım ki; bu insanların çilelerini görmeden, işitmeden göçmen düşmanlığı yapmak ciddi bir ahlak sorunudur.
Gene şunu anladım ki; bu kişiler eğer siyaseten bu işi yapıyorlarsa; İsrail menfaatlerine, Batının menfaatlerine çalışıyorlar. Türk ve İslam düşmanlığı yapıyorlar. Şerefsizliği ve ahlaksızlığı temsil ediyorlar. Bunların meselesinin Türklükle Türkiye’nin menfaatleriyle alakalı olmadığını gördüm.
Onlarla yaptığın konuşmalarda, bazılarının Türk kökenli olduğunu, Osmanlı zamanında atalarının İstanbul'dan, Maraş'tan, İzmir'den Halep’e, Şam’a göçtüklerini öğrendim. Devleti Aliye’miz yıkılınca, bu insanların sanki bizden biri değilmişçesine savrulduklarını anladım.
Yürek burkan hikayelere geçmeden önce, göçmen düşmanlığı yapmanın özellikle Suriyeli aleyhtarlığı yapmanın Türk-İslam düşmanlığı olduğunu, bunu yapanlar cahil değilse İsrail ile çalıştıklarını müşahede ettim.
Nüfusu azalma eğilimine geçmiş Türkiye'nin daha fazla insan gücüne ihtiyacı varken bu davranışların yapılması, gerçekten bu ülkeye ihanettir.
Türkiye, kendisiyle aynı tarihe ve aynı devlet şuuruna sahip bu insanlarla çalışması gerekirken, gelecek yıllarda Afrika'dan zenci iş gücü ithal etmek mecburiyetinde kalacaktır.
Bu işi siyaseten savunanların amacı ihanet değilse bilgisizlik ve cehalettir, ahmaklığın daniskasıdır.
Garajlarda, farelerin cirit attığı bodrum katlarda, kulübelerde, ahırlarda, akıl almaz kiralar vererek yaşamaya mahkûm olmuş bu insanları ezmek ciddi bir ahlak sorunudur. Tek kelimeyle şerefsizliktir.
Gidip yerinde gördüm, yaşadıkları fecaat ortamı, acılarını, dertlerini dinledim.
Hakikaten tahammül edilmez bir ortamda olduklarını anladım.
O insanların sosyolojik olarak Gaziantep'in, Kilis'in, Hatay'ın, Mardin'in devamı olduklarını, milli devlet şuurlarının Osmanlı tarafından şekillendiğini, aynı milletin evlatları olduğumuzu yakından müşahede ettim.
Şu hükme vardım…
Türkiye'de Suriyeli kavgası çıkartmak isteyenlerin batının menfaatlerine çalıştığını, İsrail için çaba harcadıklarını etki ajanı olduklarını değerlendirdim.
Bu kavgayı tahrik edenlerin, özellikle bunu siyaseten yapanların, dünya alçaklık tarihinin en çukur mahlukları olduğuna kanaat getirdim.
Daha da ileri giderek şunu söyleyebilirim ki; bunlar batının etki ajanlarıdır, İsrail casuslarıdır. Bunların yaptıkları, hiçbir dine, hiçbir kitaba sığmayan ahlaksızlığın ta kendisidir.
Bu zatların Gazze’de katliam yapan Netanyahu ile aynı zihniyette olduklarını hatta daha ileri giderek aynı soydan olduklarını söyleyebilirsiniz.
Suriyeli kardeşlerimizin dertlerini yazmaya devam edeceğim.
.
Suat Gün, dikGAZETE.com
KİLİS NOTLARI -1
Kilis'te Suriyeli göçmen kardeşlerimizin durumunu yakından görmek ve izlemek için Kilis'e gittim. Seri makale ile durumlarını anlatmaya devam edeceğim.
GİRİŞ:
Geçen hafta Kilis'te bulunan “HAYIRDA YARIŞ DERNEĞİ”ni kızımla birlikte ziyaret ettik. Kısa adı “HAYA-DER” olan bu Derneğin yetkilileri ile görüştük. Dernek Başkanı Fatma Yılmaz hanımefendi, göçmenlere, yetim ailelerine yardım için muazzam bir sistem kurmuş, güler yüzle yorulmaz çalışkanlıkla oradan oraya koşuyor.
Çalışmalarına hayran kaldım. Bir Hanımın bu derece büyük ve güzel işler yapması, gerçekten çok harikaydı. Osmanlı ruhunu temsil eden bu hizmet her türlü övgüye layıktır.
Bazıları, bu ülkede fitne-fesat çıkartmak için çalışırken, Fatma Hanım'ın merhamete öncülük etmesi beni çok etkiledi. Beraberinde kız kardeşi Zübeyde Hanım, ablasına arabayla şoförlük yapması, birlikte güler yüzle oradan oraya koşması, işleri birlikte organize etmesi beni çok etkiledi. Onlardan Suriye'den Türkiye'ye geçmek zorunda kalan kardeşlerimizin durumunu öğrendim, vaziyetlerini yakından tetkik ettim.
Yanlarında çalışan, geçimini sağlamak için bildiği marifetleri sergileyen Suriyeli hanımlarla röportaj yaptım. Acıklı durumlarını yakından izledim. Her birinin, başka bir derdi vardı. Kiminin kocası ölmüş, kiminin kocasını-babasını rejim öldürmüş, kiminin evine bomba düşmüş, kimini IŞİD kaçırmış. Her birinin acıklı bir hikayesi vardı.
Türkiye'de Suriyeli aleyhtarı olarak çıkartılan dedikoduların ne kadar ahlaksız olduğunu yerinde gördüm. Bu dedikodular, yüzünden Türkiye'yi terk eden, Avrupa’ya giden, ölüm pahasına ülkesine dönmek zorunda kalan insanların trajedilerini dinlemek, zerre kadar merhameti olan insanın dayanamayacağı kadar acı vericidir, üzücüdür.
Bu görüşmelerden sonra şu kanaate vardım ki; bu insanların çilelerini görmeden, işitmeden göçmen düşmanlığı yapmak ciddi bir ahlak sorunudur.
Gene şunu anladım ki; bu kişiler eğer siyaseten bu işi yapıyorlarsa; İsrail menfaatlerine, Batının menfaatlerine çalışıyorlar. Türk ve İslam düşmanlığı yapıyorlar. Şerefsizliği ve ahlaksızlığı temsil ediyorlar. Bunların meselesinin Türklükle Türkiye’nin menfaatleriyle alakalı olmadığını gördüm.
Onlarla yaptığın konuşmalarda, bazılarının Türk kökenli olduğunu, Osmanlı zamanında atalarının İstanbul'dan, Maraş'tan, İzmir'den Halep’e, Şam’a göçtüklerini öğrendim. Devleti Aliye’miz yıkılınca, bu insanların sanki bizden biri değilmişçesine savrulduklarını anladım.
Yürek burkan hikayelere geçmeden önce, göçmen düşmanlığı yapmanın özellikle Suriyeli aleyhtarlığı yapmanın Türk-İslam düşmanlığı olduğunu, bunu yapanlar cahil değilse İsrail ile çalıştıklarını müşahede ettim.
Nüfusu azalma eğilimine geçmiş Türkiye'nin daha fazla insan gücüne ihtiyacı varken bu davranışların yapılması, gerçekten bu ülkeye ihanettir.
Türkiye, kendisiyle aynı tarihe ve aynı devlet şuuruna sahip bu insanlarla çalışması gerekirken, gelecek yıllarda Afrika'dan zenci iş gücü ithal etmek mecburiyetinde kalacaktır.
Bu işi siyaseten savunanların amacı ihanet değilse bilgisizlik ve cehalettir, ahmaklığın daniskasıdır.
Garajlarda, farelerin cirit attığı bodrum katlarda, kulübelerde, ahırlarda, akıl almaz kiralar vererek yaşamaya mahkûm olmuş bu insanları ezmek ciddi bir ahlak sorunudur. Tek kelimeyle şerefsizliktir.
Gidip yerinde gördüm, yaşadıkları fecaat ortamı, acılarını, dertlerini dinledim.
Hakikaten tahammül edilmez bir ortamda olduklarını anladım.
O insanların sosyolojik olarak Gaziantep'in, Kilis'in, Hatay'ın, Mardin'in devamı olduklarını, milli devlet şuurlarının Osmanlı tarafından şekillendiğini, aynı milletin evlatları olduğumuzu yakından müşahede ettim.
Şu hükme vardım…
Türkiye'de Suriyeli kavgası çıkartmak isteyenlerin batının menfaatlerine çalıştığını, İsrail için çaba harcadıklarını etki ajanı olduklarını değerlendirdim.
Bu kavgayı tahrik edenlerin, özellikle bunu siyaseten yapanların, dünya alçaklık tarihinin en çukur mahlukları olduğuna kanaat getirdim.
Daha da ileri giderek şunu söyleyebilirim ki; bunlar batının etki ajanlarıdır, İsrail casuslarıdır. Bunların yaptıkları, hiçbir dine, hiçbir kitaba sığmayan ahlaksızlığın ta kendisidir.
Bu zatların Gazze’de katliam yapan Netanyahu ile aynı zihniyette olduklarını hatta daha ileri giderek aynı soydan olduklarını söyleyebilirsiniz.
Suriyeli kardeşlerimizin dertlerini yazmaya devam edeceğim.