Mesih ve Mehdi
Mesih ve Mehdi
- 21-06-2019 07:39
- 730
- 21-06-2019 07:39
- 730
Bu iki kavram -Mesih ve Mehdi- üzerinden kurgulanan senaryolar, bu konuda beklenti içine giren toplumların bilinçaltına yerleşerek, 3 Semavi din açısından ciddi tahribatlara sebep olmuştur.
Esas manalarından uzaklaştırılan bu kavramlar, geçmişten bu yana dini ve siyasi güç mücadelelerinin bir aracı olarak kullanılmışlardır.
Öncelikle şunu belirtelim, Kur’an’da tekrar geleceğinden bahsedilen şahsına münhasır bir Mesih ve Mehdi kavramından söz edilmemiştir.
“Mesih" tabiri sadece Hz. İsa için bir vasıf/etiket/ tanımlama olarak kullanılmıştır; ayrıca Kitap’ta “Mesih" vasıflı İsa’nın her canlı gibi öldüğü aktarılmış ve tekrar geleceğinden söz edilmemiştir.
- “Mesih" (Maşiah) sözcüğü İbranice kökenli olup Arapça’da “Mesh" şeklinde kullanılan sözcük ile aynı kökten türemiştir, "Mesh etmek" kavramı ise “Temizlemek/ Arındırmaktır/ Durulaştırmak" anlamlarını taşıyan bir sözcüktür.
- “Mehdi" sözcüğü ise “Hâda" kelimesinden türemiştir ve "Hidayet ettiren/ Doğru yola ileten" manasında kullanılan bir sözcüktür.
İlla ki bir Mesih ve Mehdi beklentimiz varsa, bu kavramları manalarına uygun olarak içselleştirmemiz yeterli olacaktır.
İlk etapta Mesih bilincine ulaşarak arınışımızı tamamlamamız gerekiyor; böylece zihnimiz negatif tesirlerden ve düşüncelerden Mesh edilmiş/ Arınmış/ Temizlenmiş olacaktır.
Bu arınmanın hemen ardından ise “Mehdi" bilinci uyanacaktır ve dünyasal yaşantımızda Ahlaklı/ İlkeli/ Hakkaniyetli kararlar alarak, hayatımızın seyrini “Hidayete/ Doğru yön"e çevirmiş olacağız.
Bu şekilde bir arınış ve uyanışla birlikte doğru yola iletilmiş bir insanoğlu, sahip olduğu bu vasıfları alt bilinçlerdeki insanlara aktarma/iletme/öğretme yoluna gitmelidir; çünkü böyle bir aktarımla, zincirleme etki oluşturanlar, toplumun da uyanışına hizmet etmiş olacaklardır.
Dinsel tabirlerin, insanoğlunun duygu ve düşünce dünyasına hitap ettiğinin idrakine vardığımızda, bu tabirleri şahıslaştırma/ putlaştırma takıntısından kurtulup, manalarına uygun şekilde içselleştirebiliriz.
.
Cengiz Han Güven, dikGAZETE.com
Bu iki kavram -Mesih ve Mehdi- üzerinden kurgulanan senaryolar, bu konuda beklenti içine giren toplumların bilinçaltına yerleşerek, 3 Semavi din açısından ciddi tahribatlara sebep olmuştur.
Esas manalarından uzaklaştırılan bu kavramlar, geçmişten bu yana dini ve siyasi güç mücadelelerinin bir aracı olarak kullanılmışlardır.
Öncelikle şunu belirtelim, Kur’an’da tekrar geleceğinden bahsedilen şahsına münhasır bir Mesih ve Mehdi kavramından söz edilmemiştir.
“Mesih" tabiri sadece Hz. İsa için bir vasıf/etiket/ tanımlama olarak kullanılmıştır; ayrıca Kitap’ta “Mesih" vasıflı İsa’nın her canlı gibi öldüğü aktarılmış ve tekrar geleceğinden söz edilmemiştir.
- “Mesih" (Maşiah) sözcüğü İbranice kökenli olup Arapça’da “Mesh" şeklinde kullanılan sözcük ile aynı kökten türemiştir, "Mesh etmek" kavramı ise “Temizlemek/ Arındırmaktır/ Durulaştırmak" anlamlarını taşıyan bir sözcüktür.
- “Mehdi" sözcüğü ise “Hâda" kelimesinden türemiştir ve "Hidayet ettiren/ Doğru yola ileten" manasında kullanılan bir sözcüktür.
İlla ki bir Mesih ve Mehdi beklentimiz varsa, bu kavramları manalarına uygun olarak içselleştirmemiz yeterli olacaktır.
İlk etapta Mesih bilincine ulaşarak arınışımızı tamamlamamız gerekiyor; böylece zihnimiz negatif tesirlerden ve düşüncelerden Mesh edilmiş/ Arınmış/ Temizlenmiş olacaktır.
Bu arınmanın hemen ardından ise “Mehdi" bilinci uyanacaktır ve dünyasal yaşantımızda Ahlaklı/ İlkeli/ Hakkaniyetli kararlar alarak, hayatımızın seyrini “Hidayete/ Doğru yön"e çevirmiş olacağız.
Bu şekilde bir arınış ve uyanışla birlikte doğru yola iletilmiş bir insanoğlu, sahip olduğu bu vasıfları alt bilinçlerdeki insanlara aktarma/iletme/öğretme yoluna gitmelidir; çünkü böyle bir aktarımla, zincirleme etki oluşturanlar, toplumun da uyanışına hizmet etmiş olacaklardır.
Dinsel tabirlerin, insanoğlunun duygu ve düşünce dünyasına hitap ettiğinin idrakine vardığımızda, bu tabirleri şahıslaştırma/ putlaştırma takıntısından kurtulup, manalarına uygun şekilde içselleştirebiliriz.
.
Cengiz Han Güven, dikGAZETE.com