Osmanlı’dan, Türkiye Cumhuriyeti’ne evrilişte “Bilinç Kodlarımız"
Osmanlı’dan, Türkiye Cumhuriyeti’ne evrilişte “Bilinç Kodlarımız"
- 08-12-2018 11:01
- 413
- 08-12-2018 11:01
- 413
Osmanlı'nın kuruluşunda etkili olan "Türk Ocak / Dergah Sistematiği", Türk'ün "Bilinç Kodlarını" aktarıcı insiyatik bir yapıydı.
Osmanlı sadece kuruluşunu değil, yükselişini de bu sisteme borçludur.
Dolayısıyla Osmanlı, sadece Türk'ün kuvvetinden değil, bu sistematiğin de bilgi/ birikim/ deneyimlerinden faydalanarak uzun süre varlığını sürdürmüştür.
Fakat tüm bu katkılarına rağmen Türk'ü yok sayan Osmanlı, özellikle Kanuni dönemi ile birlikte bu sistemi tahrif etmeye başlamıştır.
Ahilik ve Bektaşilik gibi oluşumlar da söz konusu sistematiğin içinden çıkmıştır, ancak zamanla bu oluşumlar da tahrif edilmiştir.
Bu Milletin "Bilinç Kodları"nın pasifize oluşunun "İslamlaşmak" yüzünden olduğu tezini kabul etmiyoruz, çünkü Yunus Emre gibi "Evrensel bir bilinç" ile çağının ötesine seslenebilen bir Âlim, Kur’an'dan bu ilhamı alabilmiştir.
Demek ki mesele algılayış/kavrayış biçimiyle ilgilidir, "Bilinç Kodları" açık biri için dini/ideolojik/felsefi tüm veriler "Evrensel" şekilde işlenebilir.
*
İnsanın davranış/eğilim kalıpları sadece genetik değil kozmik aktarımların da etkisiyle şekillenmektedir. "Bilinç Kodlarımız"ın aktive edilişi de, bu aktarımlarla ilişkilidir.
Meksika'da kadim tabletleri inceleyen Tahsin Mayatepek, bu konuya ilişkin "Anadolu kültürüne ait" olduğunu düşündüğü bir bilgiyi "7 numaralı" raporunda Atatürk'e sunmuştur.
Raporda Ruh/Nefs/Bilinç bileşkesinden oluşan metafiziksel varlığın, yeni bedene entegrasyonundan ve tekâmül sisteminden bahsedilmektedir.
*
Konumuzun başına dönersek Osmanlı, kendi kuruluşunu ve yükselişini sağlayan "düşünce/bilinç sistematiği”yle kavgalı hale gelip, bu sistemi tahrif ederek yıkılmıştı.
Şimdi de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni düşünelim.
Eğer ki yöneticiler/hükümetler, bu "Devleti/Cumhuriyet'i" kuran ve yükselten düşünce/bilinç sistematiği ile kavgalı hale gelerek, bu sistemi değiştirmekte ısrar ederlerse sonuç ne olur?
.
Cengiz Han Güven, dikGAZETE.com
Osmanlı'nın kuruluşunda etkili olan "Türk Ocak / Dergah Sistematiği", Türk'ün "Bilinç Kodlarını" aktarıcı insiyatik bir yapıydı.
Osmanlı sadece kuruluşunu değil, yükselişini de bu sisteme borçludur.
Dolayısıyla Osmanlı, sadece Türk'ün kuvvetinden değil, bu sistematiğin de bilgi/ birikim/ deneyimlerinden faydalanarak uzun süre varlığını sürdürmüştür.
Fakat tüm bu katkılarına rağmen Türk'ü yok sayan Osmanlı, özellikle Kanuni dönemi ile birlikte bu sistemi tahrif etmeye başlamıştır.
Ahilik ve Bektaşilik gibi oluşumlar da söz konusu sistematiğin içinden çıkmıştır, ancak zamanla bu oluşumlar da tahrif edilmiştir.
Bu Milletin "Bilinç Kodları"nın pasifize oluşunun "İslamlaşmak" yüzünden olduğu tezini kabul etmiyoruz, çünkü Yunus Emre gibi "Evrensel bir bilinç" ile çağının ötesine seslenebilen bir Âlim, Kur’an'dan bu ilhamı alabilmiştir.
Demek ki mesele algılayış/kavrayış biçimiyle ilgilidir, "Bilinç Kodları" açık biri için dini/ideolojik/felsefi tüm veriler "Evrensel" şekilde işlenebilir.
*
İnsanın davranış/eğilim kalıpları sadece genetik değil kozmik aktarımların da etkisiyle şekillenmektedir. "Bilinç Kodlarımız"ın aktive edilişi de, bu aktarımlarla ilişkilidir.
Meksika'da kadim tabletleri inceleyen Tahsin Mayatepek, bu konuya ilişkin "Anadolu kültürüne ait" olduğunu düşündüğü bir bilgiyi "7 numaralı" raporunda Atatürk'e sunmuştur.
Raporda Ruh/Nefs/Bilinç bileşkesinden oluşan metafiziksel varlığın, yeni bedene entegrasyonundan ve tekâmül sisteminden bahsedilmektedir.
*
Konumuzun başına dönersek Osmanlı, kendi kuruluşunu ve yükselişini sağlayan "düşünce/bilinç sistematiği”yle kavgalı hale gelip, bu sistemi tahrif ederek yıkılmıştı.
Şimdi de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni düşünelim.
Eğer ki yöneticiler/hükümetler, bu "Devleti/Cumhuriyet'i" kuran ve yükselten düşünce/bilinç sistematiği ile kavgalı hale gelerek, bu sistemi değiştirmekte ısrar ederlerse sonuç ne olur?
.
Cengiz Han Güven, dikGAZETE.com