Pembe İncili Kaftan ve Özdemir Abi…

Pembe İncili Kaftan ve Özdemir Abi…

Eğer Ömer Seyfettin “Pembe İncili Kaftan” ı günümüzde yazmış olsaydı hikâyenin kahramanı “Muhsin Çelebi” değil Özdemir Bayraktar Abi olurdu.

Sebebini birazdan anlatacağım…

Ama…

Önce Özdemir Abi’den kısa da olsa bahsetmek istiyorum.

“ÖZDEMİR ABİ…”

Teşkilatta çoğumuz ona “Özdemir Abi!” diye hitap ederdik.

Başkanım!” demeyi resmi bir hitap gördüğümüz için bunu tercih ederdik.

Kendisi de fırsat buldukça teşkilat mensuplarını evine yemeğe davet eder (bu yemekte genellikle balık olurdu) bizi resmi havadan çıkarıp, samimi bir havaya sokardı.

Abi!” dememizin birçok nedenlerinden biri de buydu.

SARIYER’DEKİ EV…

Bu davete bir gün ben de katıldım.

Yemekten sonra evi bize gezdirdiğinde üst katın, uçak vb. maketlerle dolu olduğunu görmüş, çocuklarını bu işlere teşvik ettiğini söylemiş ve bu minval üzerine bize bilgi vermişti.

Ama…

Doğrusunu söylemek gerekirse o gün gördüğümüz o maketlerden, işin bugünkü seviyeye geleceğini hiç birimiz tahmin etmemiştik.

Kendim için söylemek gerekirse…

Bunlar; bana biraz “pahalı bir hobi” gibi gelmişti.

Neden?

Çünkü bundan önce, havacılık sektörüyle uğraşanların başına gelenleri bildiğim için bunların da bu işi hobiden ileri götüremeyeceklerini düşünüyordum.

28 ŞUBAT…

Nitekim tahmin ettiğim gibi 28 Şubat’ın sert rüzgârı, partimizi ikinci sefer kapattırmış, ülkeyi kalkındırmaya çalışan ekibi dağıtmaya çalışmıştı.

Böylece…

Özdemir Abi’yle bir süre görüşemedik.

Bu sırada meğerse o…

Ülkemizin makûs talihini düzeltecek büyük bir projenin hazırlıkları içine girmiş… 

Gördüğümüz o maketleri kuvveden fiile geçirmekle meşgulmuş.

“ERGENEKON” VE ÖZDEMİR ABİ’NİN UYARISI!..

Böylece…

Aradan 10 yıla yakın bir zaman geçti.

Bu arada,

AK Parti iktidar olmuş, Türkiye’de dengeler değişmiş, hava bir başka yönde esmeye başlamıştı.

Dün…

Kibirlerinden yanına yaklaşılmayan generaller, teker teker içeri alınırken…

Biz de seviniyor “Hak yerini buldu!..” diye düşünüyorduk.

Bu sırada…

İHA, PARADOR, HERON gibi insansız hava araçlarından bahsediliyor ama mahiyetini tam olarak bilmiyorduk.

Bir gün Özdemir Abi;

İHA’larla ilgili ekibimizle birlikte size sunum yapacağız!..” deyince heyecanlandık. (o zaman henüz SİHA yok)

Duvara verilen görüntü ile bu işe nasıl başladıklarını…

Deneme uçuşlarını nerelerde hangi şartlarda yaptıklarını…

Bizim İHA’ların Amerikan ve İsrail’in ürettiklerinden ne kadar üstün olduğunu çizelge üzerinde mukayese ederek anlattı.

Bizim İHA’ların daha üstün olduğunu görünce nasıl da ferahlamış sevinmiştik.

Ama asıl önemlisi…

Bütün bu çalışmaları yaparken kendilerine en çok yardımcı olan subay ve generallerin “Ergenekoncu” olarak suçlanan subay ve generaller olduğunu söyleyince şaşırdık.

Çünkü…

Asker analarını dahi başörtülü diye yemin törenine almayan subay ve generalleri biz aşırı laikçi ve Amerikancı diye tahmin ediyorken…

Tam aksine!..

Bu subaylarımızın anti-Amerikancı olup, milli menfaatlerimize düşkün yurtsever şahsiyetler olduklarını Özdemir Abi’den öğreniyorduk.

Nitekim…

O sırada Cumhurbaşkanımız (o zaman Başbakan) bir açıklama yaparak, başlayan mezkûr furyayı durdurdu. (Bu konuda rahmetli Oğuzhan Asiltürk’ün -Antiamerikancı subaylar tutuklanıyor!- açıklaması ve ferasetini zikretmeden geçemeyeceğim.)

FETÖ’nün ihaneti…

Daha sonra MİT müsteşarı H. Fidan’ın tutuklanmak istenmesi MİT TIR’ları ve 15 Temmuz’a kadar gidecek süreçle ortaya çıkacak ama FETÖ ile ilk müsademe bence bu “Ergenekon meselesi”nde olmuştur.

Neyse.

PEMBE İNCİLİ KAFTAN…

Şimdi gelelim “Pembe İncili Kaftan” hikâyesinin kahramanı neden Özdemir Abi’nin olması gerektiğine…

Ömer Seyfettin’in meşhur hikayesinde Muhsin Çelebi, varını yoğunu ortaya koyarak ve devletten tek kuruş almadan, gideceği başka bir ülkede, devletin yüceliğini göstermesi için “Pembe İncili Kaftan”ı satın almış, Şah İsmail’e bu halde elçi olarak giderken de, sadece malını değil canını da ortaya koymuştu.

Ve…

Elçi olarak gittiği sarayda kendisine oturması için bir yer gösterilmeyince, Şah’ın karşısında yere serip üzerine oturduğu “Pembe İncili Kaftan”ı yerden kaldırmayıp, dönüp gitmesi tabir caizse ölümü göze alarak Şah’aposta koyması” tarihimizin şeref levhalarından biridir.

Aynı şey Özdemir Abi’nin başına da geliyor…

İHA’ların projelerini (büyük ihtimalle yazılımını…) satmak için çek defteri, önüne konduğunda “Hayır!” diyor.

Bu proje devletimiz için olup, satılık değildir!..” diyerek ret ediyor.

Çek defteri önüne konuncaya kadar…

Teklif, önce milyon dolarlarla başlayıp milyar dolara ulaştıklarında dahi hep “ret” cevabı alan malum kişiler, bu sefer istediği rakamı yazması için önüne çek defterini koyarak “istediğin rakamı yaz!” diyorlar.

Yine “ret” cevabı alınca…

Bir müddet sonra yeğeni Mehmet Mert Bayraktar evinde öldürülüyor.

Yani…

Bu proje için…

Dağlarda asker çadırında yatıp-kalkarak çalışmak yetmiyor.

Bunun ötesinde…

Milyar dolarlık teklife karşı duracak çelik gibi bir irade…

Ve…

Gerektiğinde şehit olmayı göze alacak bir yürek lazım.

İşte Özdemir Abi buydu!

Allah rahmet eylesin…

Mekânı cennet olsun.

.

Emin Batur, dikGAZETE.com

Eğer Ömer Seyfettin “Pembe İncili Kaftan” ı günümüzde yazmış olsaydı hikâyenin kahramanı “Muhsin Çelebi” değil Özdemir Bayraktar Abi olurdu.

Sebebini birazdan anlatacağım…

Ama…

Önce Özdemir Abi’den kısa da olsa bahsetmek istiyorum.

“ÖZDEMİR ABİ…”

Teşkilatta çoğumuz ona “Özdemir Abi!” diye hitap ederdik.

Başkanım!” demeyi resmi bir hitap gördüğümüz için bunu tercih ederdik.

Kendisi de fırsat buldukça teşkilat mensuplarını evine yemeğe davet eder (bu yemekte genellikle balık olurdu) bizi resmi havadan çıkarıp, samimi bir havaya sokardı.

Abi!” dememizin birçok nedenlerinden biri de buydu.

SARIYER’DEKİ EV…

Bu davete bir gün ben de katıldım.

Yemekten sonra evi bize gezdirdiğinde üst katın, uçak vb. maketlerle dolu olduğunu görmüş, çocuklarını bu işlere teşvik ettiğini söylemiş ve bu minval üzerine bize bilgi vermişti.

Ama…

Doğrusunu söylemek gerekirse o gün gördüğümüz o maketlerden, işin bugünkü seviyeye geleceğini hiç birimiz tahmin etmemiştik.

Kendim için söylemek gerekirse…

Bunlar; bana biraz “pahalı bir hobi” gibi gelmişti.

Neden?

Çünkü bundan önce, havacılık sektörüyle uğraşanların başına gelenleri bildiğim için bunların da bu işi hobiden ileri götüremeyeceklerini düşünüyordum.

28 ŞUBAT…

Nitekim tahmin ettiğim gibi 28 Şubat’ın sert rüzgârı, partimizi ikinci sefer kapattırmış, ülkeyi kalkındırmaya çalışan ekibi dağıtmaya çalışmıştı.

Böylece…

Özdemir Abi’yle bir süre görüşemedik.

Bu sırada meğerse o…

Ülkemizin makûs talihini düzeltecek büyük bir projenin hazırlıkları içine girmiş… 

Gördüğümüz o maketleri kuvveden fiile geçirmekle meşgulmuş.

“ERGENEKON” VE ÖZDEMİR ABİ’NİN UYARISI!..

Böylece…

Aradan 10 yıla yakın bir zaman geçti.

Bu arada,

AK Parti iktidar olmuş, Türkiye’de dengeler değişmiş, hava bir başka yönde esmeye başlamıştı.

Dün…

Kibirlerinden yanına yaklaşılmayan generaller, teker teker içeri alınırken…

Biz de seviniyor “Hak yerini buldu!..” diye düşünüyorduk.

Bu sırada…

İHA, PARADOR, HERON gibi insansız hava araçlarından bahsediliyor ama mahiyetini tam olarak bilmiyorduk.

Bir gün Özdemir Abi;

İHA’larla ilgili ekibimizle birlikte size sunum yapacağız!..” deyince heyecanlandık. (o zaman henüz SİHA yok)

Duvara verilen görüntü ile bu işe nasıl başladıklarını…

Deneme uçuşlarını nerelerde hangi şartlarda yaptıklarını…

Bizim İHA’ların Amerikan ve İsrail’in ürettiklerinden ne kadar üstün olduğunu çizelge üzerinde mukayese ederek anlattı.

Bizim İHA’ların daha üstün olduğunu görünce nasıl da ferahlamış sevinmiştik.

Ama asıl önemlisi…

Bütün bu çalışmaları yaparken kendilerine en çok yardımcı olan subay ve generallerin “Ergenekoncu” olarak suçlanan subay ve generaller olduğunu söyleyince şaşırdık.

Çünkü…

Asker analarını dahi başörtülü diye yemin törenine almayan subay ve generalleri biz aşırı laikçi ve Amerikancı diye tahmin ediyorken…

Tam aksine!..

Bu subaylarımızın anti-Amerikancı olup, milli menfaatlerimize düşkün yurtsever şahsiyetler olduklarını Özdemir Abi’den öğreniyorduk.

Nitekim…

O sırada Cumhurbaşkanımız (o zaman Başbakan) bir açıklama yaparak, başlayan mezkûr furyayı durdurdu. (Bu konuda rahmetli Oğuzhan Asiltürk’ün -Antiamerikancı subaylar tutuklanıyor!- açıklaması ve ferasetini zikretmeden geçemeyeceğim.)

FETÖ’nün ihaneti…

Daha sonra MİT müsteşarı H. Fidan’ın tutuklanmak istenmesi MİT TIR’ları ve 15 Temmuz’a kadar gidecek süreçle ortaya çıkacak ama FETÖ ile ilk müsademe bence bu “Ergenekon meselesi”nde olmuştur.

Neyse.

PEMBE İNCİLİ KAFTAN…

Şimdi gelelim “Pembe İncili Kaftan” hikâyesinin kahramanı neden Özdemir Abi’nin olması gerektiğine…

Ömer Seyfettin’in meşhur hikayesinde Muhsin Çelebi, varını yoğunu ortaya koyarak ve devletten tek kuruş almadan, gideceği başka bir ülkede, devletin yüceliğini göstermesi için “Pembe İncili Kaftan”ı satın almış, Şah İsmail’e bu halde elçi olarak giderken de, sadece malını değil canını da ortaya koymuştu.

Ve…

Elçi olarak gittiği sarayda kendisine oturması için bir yer gösterilmeyince, Şah’ın karşısında yere serip üzerine oturduğu “Pembe İncili Kaftan”ı yerden kaldırmayıp, dönüp gitmesi tabir caizse ölümü göze alarak Şah’aposta koyması” tarihimizin şeref levhalarından biridir.

Aynı şey Özdemir Abi’nin başına da geliyor…

İHA’ların projelerini (büyük ihtimalle yazılımını…) satmak için çek defteri, önüne konduğunda “Hayır!” diyor.

Bu proje devletimiz için olup, satılık değildir!..” diyerek ret ediyor.

Çek defteri önüne konuncaya kadar…

Teklif, önce milyon dolarlarla başlayıp milyar dolara ulaştıklarında dahi hep “ret” cevabı alan malum kişiler, bu sefer istediği rakamı yazması için önüne çek defterini koyarak “istediğin rakamı yaz!” diyorlar.

Yine “ret” cevabı alınca…

Bir müddet sonra yeğeni Mehmet Mert Bayraktar evinde öldürülüyor.

Yani…

Bu proje için…

Dağlarda asker çadırında yatıp-kalkarak çalışmak yetmiyor.

Bunun ötesinde…

Milyar dolarlık teklife karşı duracak çelik gibi bir irade…

Ve…

Gerektiğinde şehit olmayı göze alacak bir yürek lazım.

İşte Özdemir Abi buydu!

Allah rahmet eylesin…

Mekânı cennet olsun.

.

Emin Batur, dikGAZETE.com