Piyasadaki pahalılığın sebebi kim?
Piyasadaki pahalılığın sebebi kim?
- 09-09-2021 10:11
- 646
- 09-09-2021 10:11
- 646
Birkaç gün önce Ataşehir halindeki kabakların çöp kamyonuna atılarak, halkın ucuz meyve sebze almasına engel olan vicdansızların görüntüleri hepimizin canını sıkmıştı.
70’li yıllarda Hal…
Unkapanı ile Eminönü arasındaydı.
O yıllarda öğrenci olduğumuz için, bizim çarşı pazarla pek işimiz olmaz ama fiyat düşmesin diye o günlerde de Hal’e bol miktarda gelen meyve ve sebzelerin Haliç’e döküldüğünü defalarca duymuştum.
Demek ki,
Hayat pahalılığını körükleyen bir şebeke her zaman var.
Peki…
Bu pahalılığa başka kimler sebep oluyor?
BAYRAMPAŞA ADA PARK…
Bunu başımdan geçen basit bir olayla arz etmeye çalışayım.
Bayrampaşa…
Ada Park’ın simgesi olan dönme dolabın uzaktan ışıltılı görünüşünü gören çocuklar ısrar edince onları alıp, lunaparka götürdüm.
Dönme dolap, atlıkarınca, dragon vs. derken çocuklar da heveslerini alınca bu sefer parkı gezmeye çıktık.
ESNAF YANLIŞ YAPIYOR!..
Gezerken…
Çocuklardan biri (misafirimiz de vardı) uzaktan kumpirlere konan renkli salataları görünce dondurma sandı.
Cafe-Restoran türü olan yere yaklaştığımızda;
“Kızım bunlar dondurma değil, patatese konulan salatalar…” diye anlatmaya çalışırken, kapıda ağzı iyi laf yapan biri;
“Abi! Dondurmamız da var!” dedi.
- İyi o zaman, bir külah verir misiniz?
- Abi külah yok. Şöyle kap gibi bir şeye koysam olur mu? Ama şöyle masaya buyurun oturun, çocuk masada yesin!
Biz de yorulduğumuz için bu davet işimize geldi. Masaya geçip oturduk.
KAZIK…
Oturur oturmaz!..
Hemen önümüze menü kitapçığını koydular. “Ya hu biz çocuğa bi dondurma…” falan diyecekken, altında yanan ocağıyla masalara servis edilen demlikli çay gözüme ilişti.
İçimden “Her gün buraya gelecek değiliz ya! Şöyle demlikle servis edilen şu çaydan bir içelim.. Hem böylece dinlenmiş de oluruz.” diye geçirdim.
Bu arada…
Gözüm menü listesine ilişti, biraz irkildim ama artık oturmuş olduk. Mesela; bir dilim yaş pasta 22 lira. Gerçi menüde “gavurca isimli bir sürü şey” yazıyor. Birine yarım çilek koymuş, ismi bilmem ne olmuş, öbürüne çikolatayı (aslında krem şanti) fazla koymuş ismi farklı olmuş böyle 8-9 çeşit ama hepsi bildiğimiz yaş pasta.
Çocuklar bu arada dondurmayı falan unuttu.
Biri yaş pastaların birinin üstüne elini koydu “bundan isterim” dedi, diğeri patates dilimlerini gördü onu istedi. Ben çay.. Hanım yine gavurca ismi olan bir kahve türü istedi (kahve ile alakası yok.. kim bilir neyin karışımı olan bir “şey”i ibadullaha içirip duruyorlar)
Kahveler o kadar berbat ki, içilemedi.
Derken…
İki tane de kumpir geldi masaya.
Kumpirler de berbat.. Onlar da öylece kaldı yenmedi.
Günah..
“Çöpe atılacak” diye birini yemeye çalıştım…
Ama…
Bildiğimiz kumpirle alakası yok!.. Bitiremedim.
HESAP…
Hesap geldi; 266 lira…
Kumpirin tanesi 30 lira, iki kişilik demlikle çay 45 lira.
KİM SUÇLU!..
Şimdi kafadan bir hesap ettim.
Kumpirin maliyeti en fazla 3-4 lira bir şey.
Çünkü…
Seçim zamanında soğan-patates üzerinden oyunlar oynanmış ve bilindiği gibi iktidar bundan dolayı büyük şehirleri kaybetmişti. Bu yenilgide patates-soğanın etkisi uzun süre konuşuldu.
Bunun üzerine hükümet önlemini alarak soğan ve patates fiyatlarının makul seviyeye çekilmesini sağlamıştı.
Yani…
Patatesin fiyatı iki yıldır değişmedi.
Kumpir için kullanılan bir patatesin en fazla 1 lira maliyeti var.
Bunun içine tereyağı (yediğimiz kumpirin içinde gram tereyağı yoktu, margarin kullanmış olduklarını düşünüyorum) kırmızı lâhana turşusu, bezelye, kornişon turşusu, biraz kısır vs. hepsi yerli malı ve hepsini toplasanız maliyeti 3-4 lirayı geçmez.
Bu arada;
Mülkiyet belediyeye ait olduğu için pandemi vs. meselelerden dolayı kira artışı da yok.
Hatta tam aksine devletin kira ve kısa süre çalışma ödeneği gibi yardımlarla desteği var.
Elemanların çoğu asgari ücret veya biraz üstünde çalışan gençler.
Peki, ne oldu da kumpirin fiyatı bir yıl içinde 2-3 kat arttı?
Ve…
“Ey işletmeci! Maliyeti 3-4 lira olan bir ürünü, hangi vicdanla 10 katı fiyatla satarsın?”
Burada suçlu kim?
Çay da aynı…
Kullanılan tüm malzemeler yerli.
Neticede içine bir kaşık Rize çayı konan bir demlik ve sıcak su... Bunun da maliyetini toplasanız 4-5 lirayı bulmaz. 45 lira nasıl olur?
Şimdi suçlu kim?
- Hükumet mi?
- Aç gözlü işletme sahibi mi?
- Suç yan masada oturan gençlerin mi? (Bunların arasında çok miktarda başörtülü kızlar da var. Saat gecenin on biri olmuş, ellerinde sigara, önlerinde kalabalık bir menü kim bilir onlar da ne kadar bir hesap ödeyecekler. Ben bu hesaptan sonra buraya adımımı atmam ama belli ki, bu gençler buranın müdavimi…)
- Suçlu meyve sebzeyi çöpe atanlar mı?
- Aradaki spekülatörler mi?
- Kazanmadan para harcayan ve fiyatlara hiç itiraz etmeyen gençler mi?
Kararı siz verin…
.
Emin Batur, dikGAZETE.com
NOT:
Avrupa ve Amerika’da da pahalılık almış başını gidiyor.
Pandemi dünyanın her yerini vurdu.
Mesela Fransa’da geçen yıldan bu güne kadar inşaat malzemelerine yüzde 100’e varan zam geldi. Hem de avro bazında geldi bu zamlar.
Birkaç gün önce Ataşehir halindeki kabakların çöp kamyonuna atılarak, halkın ucuz meyve sebze almasına engel olan vicdansızların görüntüleri hepimizin canını sıkmıştı.
70’li yıllarda Hal…
Unkapanı ile Eminönü arasındaydı.
O yıllarda öğrenci olduğumuz için, bizim çarşı pazarla pek işimiz olmaz ama fiyat düşmesin diye o günlerde de Hal’e bol miktarda gelen meyve ve sebzelerin Haliç’e döküldüğünü defalarca duymuştum.
Demek ki,
Hayat pahalılığını körükleyen bir şebeke her zaman var.
Peki…
Bu pahalılığa başka kimler sebep oluyor?
BAYRAMPAŞA ADA PARK…
Bunu başımdan geçen basit bir olayla arz etmeye çalışayım.
Bayrampaşa…
Ada Park’ın simgesi olan dönme dolabın uzaktan ışıltılı görünüşünü gören çocuklar ısrar edince onları alıp, lunaparka götürdüm.
Dönme dolap, atlıkarınca, dragon vs. derken çocuklar da heveslerini alınca bu sefer parkı gezmeye çıktık.
ESNAF YANLIŞ YAPIYOR!..
Gezerken…
Çocuklardan biri (misafirimiz de vardı) uzaktan kumpirlere konan renkli salataları görünce dondurma sandı.
Cafe-Restoran türü olan yere yaklaştığımızda;
“Kızım bunlar dondurma değil, patatese konulan salatalar…” diye anlatmaya çalışırken, kapıda ağzı iyi laf yapan biri;
“Abi! Dondurmamız da var!” dedi.
- İyi o zaman, bir külah verir misiniz?
- Abi külah yok. Şöyle kap gibi bir şeye koysam olur mu? Ama şöyle masaya buyurun oturun, çocuk masada yesin!
Biz de yorulduğumuz için bu davet işimize geldi. Masaya geçip oturduk.
KAZIK…
Oturur oturmaz!..
Hemen önümüze menü kitapçığını koydular. “Ya hu biz çocuğa bi dondurma…” falan diyecekken, altında yanan ocağıyla masalara servis edilen demlikli çay gözüme ilişti.
İçimden “Her gün buraya gelecek değiliz ya! Şöyle demlikle servis edilen şu çaydan bir içelim.. Hem böylece dinlenmiş de oluruz.” diye geçirdim.
Bu arada…
Gözüm menü listesine ilişti, biraz irkildim ama artık oturmuş olduk. Mesela; bir dilim yaş pasta 22 lira. Gerçi menüde “gavurca isimli bir sürü şey” yazıyor. Birine yarım çilek koymuş, ismi bilmem ne olmuş, öbürüne çikolatayı (aslında krem şanti) fazla koymuş ismi farklı olmuş böyle 8-9 çeşit ama hepsi bildiğimiz yaş pasta.
Çocuklar bu arada dondurmayı falan unuttu.
Biri yaş pastaların birinin üstüne elini koydu “bundan isterim” dedi, diğeri patates dilimlerini gördü onu istedi. Ben çay.. Hanım yine gavurca ismi olan bir kahve türü istedi (kahve ile alakası yok.. kim bilir neyin karışımı olan bir “şey”i ibadullaha içirip duruyorlar)
Kahveler o kadar berbat ki, içilemedi.
Derken…
İki tane de kumpir geldi masaya.
Kumpirler de berbat.. Onlar da öylece kaldı yenmedi.
Günah..
“Çöpe atılacak” diye birini yemeye çalıştım…
Ama…
Bildiğimiz kumpirle alakası yok!.. Bitiremedim.
HESAP…
Hesap geldi; 266 lira…
Kumpirin tanesi 30 lira, iki kişilik demlikle çay 45 lira.
KİM SUÇLU!..
Şimdi kafadan bir hesap ettim.
Kumpirin maliyeti en fazla 3-4 lira bir şey.
Çünkü…
Seçim zamanında soğan-patates üzerinden oyunlar oynanmış ve bilindiği gibi iktidar bundan dolayı büyük şehirleri kaybetmişti. Bu yenilgide patates-soğanın etkisi uzun süre konuşuldu.
Bunun üzerine hükümet önlemini alarak soğan ve patates fiyatlarının makul seviyeye çekilmesini sağlamıştı.
Yani…
Patatesin fiyatı iki yıldır değişmedi.
Kumpir için kullanılan bir patatesin en fazla 1 lira maliyeti var.
Bunun içine tereyağı (yediğimiz kumpirin içinde gram tereyağı yoktu, margarin kullanmış olduklarını düşünüyorum) kırmızı lâhana turşusu, bezelye, kornişon turşusu, biraz kısır vs. hepsi yerli malı ve hepsini toplasanız maliyeti 3-4 lirayı geçmez.
Bu arada;
Mülkiyet belediyeye ait olduğu için pandemi vs. meselelerden dolayı kira artışı da yok.
Hatta tam aksine devletin kira ve kısa süre çalışma ödeneği gibi yardımlarla desteği var.
Elemanların çoğu asgari ücret veya biraz üstünde çalışan gençler.
Peki, ne oldu da kumpirin fiyatı bir yıl içinde 2-3 kat arttı?
Ve…
“Ey işletmeci! Maliyeti 3-4 lira olan bir ürünü, hangi vicdanla 10 katı fiyatla satarsın?”
Burada suçlu kim?
Çay da aynı…
Kullanılan tüm malzemeler yerli.
Neticede içine bir kaşık Rize çayı konan bir demlik ve sıcak su... Bunun da maliyetini toplasanız 4-5 lirayı bulmaz. 45 lira nasıl olur?
Şimdi suçlu kim?
- Hükumet mi?
- Aç gözlü işletme sahibi mi?
- Suç yan masada oturan gençlerin mi? (Bunların arasında çok miktarda başörtülü kızlar da var. Saat gecenin on biri olmuş, ellerinde sigara, önlerinde kalabalık bir menü kim bilir onlar da ne kadar bir hesap ödeyecekler. Ben bu hesaptan sonra buraya adımımı atmam ama belli ki, bu gençler buranın müdavimi…)
- Suçlu meyve sebzeyi çöpe atanlar mı?
- Aradaki spekülatörler mi?
- Kazanmadan para harcayan ve fiyatlara hiç itiraz etmeyen gençler mi?
Kararı siz verin…
.
Emin Batur, dikGAZETE.com
NOT:
Avrupa ve Amerika’da da pahalılık almış başını gidiyor.
Pandemi dünyanın her yerini vurdu.
Mesela Fransa’da geçen yıldan bu güne kadar inşaat malzemelerine yüzde 100’e varan zam geldi. Hem de avro bazında geldi bu zamlar.