Rotasını arayan siyaset

Rotasını arayan siyaset

Siyasetimizin rotası şaşmış durumdadır. Bugün mü? Hayır! 

Uzun yıllardır rotası bozuk ilerliyor siyasetimiz.

“Gelin şu mezbele haline gelmiş siyasetimizi rayına oturtalım!” çağrısını yapmanın zamanı gelmedi mi?

Siyasetimiz rayına oturursa ne olur, dünyanın sonu mu gelir?

En başta, kapital düzenler başkaldırır. Sonra baronlar ister istemez hoplar.

Siyasilerin rant kapıları kapanır ve son olarak bürokrasinin suratı ekşir. 

Demokrasi, vatandaşın huzurlu ve mutlu yaşaması ise bunun gerçekleşmesi için var olan engelleri kaldırmamız gerekir. 

Yok ya hu! 

O göz boyamaktır. 

Hadi ya!

Erdemli siyaset, vatandaşın hoşuna gitse bile siyasetçileri nefret ettirir.

Alın teri” ile siyasetçiler üç-beş rezidans dairesi almışsa çok mu? Almasınlar mı yani? 

Bir Belediye Başkanı, beş-on milyoncuk servete sahip olmuş çok mu? 

Niye bu kadar büyütülür ki! 

İl Başkanı olmuş adam BMW’ye binmesin mi?

Bu insanlar amma da abartıyorlar canım!

Sayın vekilin falan yerde arsası bir anda değerlenmişse vekilin suçu ne?

Siyasetten anlamayan insanların bilip bilmeden yargılamaları yüzünden oluyor hep böyle dedikodular. 

Genel Müdür eş, dost, ahbapları ile iletişimi kesmiş! 

Onca işi gücü arasında “cafe muhabbeti” mi yapacaktı?

Makamının değerini düşünmeyecekti de niye Genel Müdür oldu?

İnsanımız hiç halden anlamıyor. Hemen yargılamaya başlıyor. Ne siyaseti ne de bürokrasiyi biliyor!

Bu işler öyle bildiğiniz gibi olmaz. Bal tutan parmak yalar. 

Hamama giren terler. Azdan az, çoktan çok gider.

Her şeyden önce, koşulları sen belirlemezsin. Koşullar belli olduğu için ona göre yaşarsın. 

Siyasetin koşulları belli olduğu gibi bürokrasinin de koşulları bellidir. 

Belediye Başkanı olmuşsan ona göre çevren olur. 

İlk açılan ihaleye kardeşin talip olur olmaz”  diyemezsin. Sonra bacanağın gelir “ hani bana!” der!

Çocuğunu sıkı sıkıya tembihlersin aman oğlum tüyü bitmemiş yetimin hakkı var, emanet bizde iken kul hakkına girmeyelimdiye ama iki haftaya kalmaz bir-iki iş adamı, çocuğunun kulağına eğilir Babana bakma sen!.. Haram bunun neresinde ki… Ticaret yapıyoruz…” diyerek çocuğun aklını çeler.  

Seni alt edemezlerse eşini, kızını, oğlunu, kardeşini tavlamayı başarırlar. Çoğundan haberin bile olmaz. 

Sen meşru bir iş sanırsın; önüne gelen dosyayı hiç düşünmeden imzalarsın, arkanı dönmeden haberin duyulur “İhaleye fesat karıştı diye.

Ne kadar dirensen de yener seni siyaset. Ne kadar temiz kalmaya çalışsan da kirletir. 

Sen, erdemli siyaseti hedefleyip çıkarsın yola; bataklık seni içine çeker de çeker. 

Halka zülüm yok!” diye niyetlenirsin; “Tiran” olur çıkarsın hiç farkına varmadan. Yazımıza Oscar Wilde’nin şu veciz sözü ile son verelim. 

Demokrasi halkın, halk tarafından, halk için sopalanmasıdır.” 

Tüm basit çözümlerimizin bile karmaşık sorunlara kapı açacağını gördükten sonra, insanları değiştirmedikçe devletlerin (idarecilerin) değişemeyeceği tezine daha çok katılıyorum…

.

Muhammed Işık, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @leyli_serd @dikgazete

Siyasetimizin rotası şaşmış durumdadır. Bugün mü? Hayır! 

Uzun yıllardır rotası bozuk ilerliyor siyasetimiz.

“Gelin şu mezbele haline gelmiş siyasetimizi rayına oturtalım!” çağrısını yapmanın zamanı gelmedi mi?

Siyasetimiz rayına oturursa ne olur, dünyanın sonu mu gelir?

En başta, kapital düzenler başkaldırır. Sonra baronlar ister istemez hoplar.

Siyasilerin rant kapıları kapanır ve son olarak bürokrasinin suratı ekşir. 

Demokrasi, vatandaşın huzurlu ve mutlu yaşaması ise bunun gerçekleşmesi için var olan engelleri kaldırmamız gerekir. 

Yok ya hu! 

O göz boyamaktır. 

Hadi ya!

Erdemli siyaset, vatandaşın hoşuna gitse bile siyasetçileri nefret ettirir.

Alın teri” ile siyasetçiler üç-beş rezidans dairesi almışsa çok mu? Almasınlar mı yani? 

Bir Belediye Başkanı, beş-on milyoncuk servete sahip olmuş çok mu? 

Niye bu kadar büyütülür ki! 

İl Başkanı olmuş adam BMW’ye binmesin mi?

Bu insanlar amma da abartıyorlar canım!

Sayın vekilin falan yerde arsası bir anda değerlenmişse vekilin suçu ne?

Siyasetten anlamayan insanların bilip bilmeden yargılamaları yüzünden oluyor hep böyle dedikodular. 

Genel Müdür eş, dost, ahbapları ile iletişimi kesmiş! 

Onca işi gücü arasında “cafe muhabbeti” mi yapacaktı?

Makamının değerini düşünmeyecekti de niye Genel Müdür oldu?

İnsanımız hiç halden anlamıyor. Hemen yargılamaya başlıyor. Ne siyaseti ne de bürokrasiyi biliyor!

Bu işler öyle bildiğiniz gibi olmaz. Bal tutan parmak yalar. 

Hamama giren terler. Azdan az, çoktan çok gider.

Her şeyden önce, koşulları sen belirlemezsin. Koşullar belli olduğu için ona göre yaşarsın. 

Siyasetin koşulları belli olduğu gibi bürokrasinin de koşulları bellidir. 

Belediye Başkanı olmuşsan ona göre çevren olur. 

İlk açılan ihaleye kardeşin talip olur olmaz”  diyemezsin. Sonra bacanağın gelir “ hani bana!” der!

Çocuğunu sıkı sıkıya tembihlersin aman oğlum tüyü bitmemiş yetimin hakkı var, emanet bizde iken kul hakkına girmeyelimdiye ama iki haftaya kalmaz bir-iki iş adamı, çocuğunun kulağına eğilir Babana bakma sen!.. Haram bunun neresinde ki… Ticaret yapıyoruz…” diyerek çocuğun aklını çeler.  

Seni alt edemezlerse eşini, kızını, oğlunu, kardeşini tavlamayı başarırlar. Çoğundan haberin bile olmaz. 

Sen meşru bir iş sanırsın; önüne gelen dosyayı hiç düşünmeden imzalarsın, arkanı dönmeden haberin duyulur “İhaleye fesat karıştı diye.

Ne kadar dirensen de yener seni siyaset. Ne kadar temiz kalmaya çalışsan da kirletir. 

Sen, erdemli siyaseti hedefleyip çıkarsın yola; bataklık seni içine çeker de çeker. 

Halka zülüm yok!” diye niyetlenirsin; “Tiran” olur çıkarsın hiç farkına varmadan. Yazımıza Oscar Wilde’nin şu veciz sözü ile son verelim. 

Demokrasi halkın, halk tarafından, halk için sopalanmasıdır.” 

Tüm basit çözümlerimizin bile karmaşık sorunlara kapı açacağını gördükten sonra, insanları değiştirmedikçe devletlerin (idarecilerin) değişemeyeceği tezine daha çok katılıyorum…

.

Muhammed Işık, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @leyli_serd @dikgazete