Seni buraya getiren daha ileri götürmeyecek

Seni buraya getiren daha ileri götürmeyecek

Seni buraya getiren daha ileri götürmeyecek Seni buraya getiren daha ileri götürmeyecek

Büyük bir şair olmasının yanı sıra düşünür kimliği ile de öne çıkan İsmet Özel, ilk baskısı 1985 yılında yapılan “Taşları Yemek Yasak” isimli kitabında, vasıtaların kaçınılmaz rotalarının bizim niyetimizle değişmeyeceğine dair çok çarpıcı bir misal veriyor:

Adam, İstanbul’dan Edirne’ye gitmek istiyorum diyor. Ama Sirkeci garına gideceği yerde Haydarpaşa’ya doğru yol almış. Diyorsunuz ki ona: Kardeşim gerçekten Edirne’ye gitmek istiyorsan Boğaz’ın karşı yakasında bulunman gerekir. 

Adam: Hayır, diyor, ben buradan kalkan trenle Edirne’ye gideceğim. Sonra peronlardan birinde bulunan bir trene biniyor. Bakıyorsunuz o tren üzerinde Ankara’ya gideceği yazılı. 

Yine ikaz ediyorsunuz: Bu tren Ankara’ya gidiyor, Edirne’ye gitmek istiyorsan bu trenden in. 

Hayır, diyor adam ısrarla, ben işte bu trenle Edirne’ye gideceğim.

Sonra aklınıza geliyor ve biletine bir bakayım diyorsunuz. Adam biletini uzatıyor. 

Hayret! Edirne’ye gitmek isteyen adam Ankara için bilet almış. 

Siz yine sükunetinizi muhafaza ederek ve görev sorumluluğu içinde: Bak kardeşim, diyorsunuz, bu biletle ve bu trenle ancak Ankara’ya gidilir, Edirne’ye değil. 

Adam sizin çok can sıktığınızı, çok anlayışsız ve inatçı olduğunuzu ifade etmek üzere ters bir bakışla bakıyor yüzünüze. 

Ne kadar kalın kafalısınız diyor, Edirne’ye gitmek istediğimi ve bu fikrimden asla caymayacağımı bilmiyor musunuz? 

Ankara’ya kalkan tren hareket ediyor, adam mütebessim, el sallıyor: Edirne’den bir kartpostal göndereceğim diye bağırıyor size.

Marshall Goldsmith, Amerika’da 50 kişiden oluşan “Düşünürler Onur Listesi”nde yer alan bir düşünür. 30 yıl boyunca üst yönetimlere koçluk hizmeti verdikten sonra deneyimlerini ülkemizde , “İş Dünyasında Zirveye Giden Yol” ismiyle yayınlanan kitabında paylaşıyor. 

Bu kitap, diğer liderlik kitaplarından farklı olarak yapılması gerekenlerden değil de, yapılmaması gerekenlerden ve değiştirilmesi gereken 20 alışkanlıktan söz ediyor. 

2014 yılında Türkçe çevirisi yayınlanan bu kitabı ilk kez, çalıştığım kurum tarafından düzenlenen Liderlik Gelişimi Eğitiminde duymuştum ve sunumu yapan kişi, o zamanlar henüz Türkçe baskısı yapılmadığı için orijinal ismi ile bahsetmiş ve tavsiye etmişti. 

Orijinal ismi bana çok daha dikkat çekici gelmişti: What Got You Here, Won’t Get You There / Seni Buraya Getiren, Daha İleri Götürmeyecek. 

Kitap “bir sonraki aşamaya geçmek ve çok daha başarılı olmak isteyenlere” değiştirmesi gereken alışkanlıklarını hatırlatıyor. 

Onları bu güne taşıyan meziyetlere yeni meziyetler eklemeleri ve kendilerini bilgi ve beceri konusunda geliştirmeleri konusunda uyarıyor. 

Değiştirmelerini istediği alışkanlıklar şunlar;

- Aşırı “kazanma” hırsı,

- Bahane üretmek,

- Yargılamak,

- Yıkıcı eleştiriler yapmak,

- Sinirli iken konuşmak,

- Başarıyı fark edememek, takdir etmemek,

- Bilgiyi paylaşmamak,

- Geçmişe takılmak,

- Negatif olmak,

- Hak etmediğiniz bir itibarı sahiplenmek,

- Söze hayır, fakat, veya halbuki ile başlamak,

- Dünyaya ne kadar akıllı olduğunuzu haykırmak,

- Adam kayırmak,

- Dinlememek,

- Üzüntü ve pişmanlığı gizlemek,

- Minnettarlığı gizlemek,

- Elçiye zeval vermek,

- Ben merkezli olmak,

- Sorumluluğu başkasına yüklemek,

- Gereğinden fazla yorum yapmak.

Edirne’ye gitmeyi kafasına koymuş fakat elindeki Ankara bileti ile Ankara Trenine binen ve Edirne’ye gitmekte olduğuna kesin gözü ile bakan o adamın misali, aradan geçen yaklaşık 40 yılda geçerliliğini daha da arttırmışa benziyor. Çünkü, günümüze baktığımızda mutluluğu ve huzuru olmayacak yerlerde arayanlardan tutun da, ahlaki çöküşün sebeplerini hep başkalarında bulanlara, onu çöplüğe götürecek bir karga ile yaptığı yolculukta zirvelere ulaşmayı bekleyenlere, maddeye ve eşyaya verdiği değeri insanlara veremeyenlerin maneviyatta yükselme ve cennetle müjdelenme beklentisinde olduklarına çok sık rastlayabiliyoruz. 

Bizi bize “doğru gösterecek” bir ayna bulduğumuzda, bu misaldeki adamın biz olduğumuzu fark etme ihtimalimiz de var.

Bunun yanında, “iki günü eşit olan ziyandadır” Hadis-i Şerif’inin, bütün kişisel gelişim, kurumsal gelişim ve liderlik kitaplarını adeta tek bir cümle ve muhteşem bir ifade ile özetlemiş olmasından yeterince istifade edemediğimiz kanaatindeyim. 

Bu harikulade söz, aynı zamanda her gün bir önceki günden daha iyi, daha bilgili ve daha faydalı olmamız ve yerimizde saymamamız gerektiğini ifade ediyor. Bizi bu güne taşıyan bilgi, görgü ve donanımızla yetinirsek bunun bizi yarınlara doğru taşıyamayacağı konusunda uyarıyor bizi. 

Marshall Goldsmith’in “değiştirmezseniz ilerleyemezsiniz, sizi buraya getiren daha ileri götürmez, tam aksine gerilersiniz” dediği 20 alışkanlık da hepimizin çok iyi bildiği ve çoğumuzda olan alışkanlıklar. 

Bunun yanında vasıtalarımızı, hareketlerimizi, gayretlerimizi, seçimlerimizi de niyetlerimize uygun hale getirmeliyiz. 

Edirne’ye gitmek istiyorsak Edirne bileti almalı ve Edirne trenine binmeliyiz. 

Hepimizin öncelikle, kendi biletlerimizin neresi için olduğunu ve bindiğimiz trenin nereye gittiğini kontrol etmemizde büyük fayda var. Bu kontrole, kazandığımızı, zamanımızı ve sağlığımızı nasıl harcadığımıza ve teknolojinin bizi doğadan ne kadar uzaklaştırdığına bakmakla başlayabiliriz. 

Sonrasında ise yanlış trene binmiş fakat farkında olmayan, çocuklarımızı, gençlerimizi, bu trenin onları götüreceği yerin iyi bir yer olamayacağına ikna etmenin bir yolunu bulmalıyız. 

Bırakıp bütün kısır çekişmeleri, onların, asıl gerçeklerle sanal gerçeklik arasında sıkışıp kalmışlıktan ve teknolojik hegemonyadan kurtulmaları için hep birlikte çareler aramalı tüm ebeveynlerimiz, uzmanlarımız, bilim insanlarımız, öğretmenlerimiz, siyasilerimiz.

Çünkü Elon Musk’ın binlerce uydusu, yerini aldı ve ülkemizde de “5G” hazırlıkları resmi olarak başladı. 

Bu geçiş için mevcut 120.000 adet baz istasyonuna 1.000.000 adet daha eklenmesi gerektiği belirtiliyor. Bu da nesnelerin interneti, diğer ifade ile bütün elektrikli eşyaların “akıllı” olması, insanların aklının azalması, daha çok radyasyona maruz kalıp, daha çok hastalanması demek.

Vasıtamızın ya da kılavuzumuzun karga olduğu bir durumda, niyetimizin gül bahçesi olması, bizim çöplüğe gitmemize engel olamayacaktır. Çünkü İsmet Özel’in dediği gibi:

“Vasıtaların kaçınılmaz rotaları bizim niyetlerimizle değişmez.”

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

Büyük bir şair olmasının yanı sıra düşünür kimliği ile de öne çıkan İsmet Özel, ilk baskısı 1985 yılında yapılan “Taşları Yemek Yasak” isimli kitabında, vasıtaların kaçınılmaz rotalarının bizim niyetimizle değişmeyeceğine dair çok çarpıcı bir misal veriyor:

Adam, İstanbul’dan Edirne’ye gitmek istiyorum diyor. Ama Sirkeci garına gideceği yerde Haydarpaşa’ya doğru yol almış. Diyorsunuz ki ona: Kardeşim gerçekten Edirne’ye gitmek istiyorsan Boğaz’ın karşı yakasında bulunman gerekir. 

Adam: Hayır, diyor, ben buradan kalkan trenle Edirne’ye gideceğim. Sonra peronlardan birinde bulunan bir trene biniyor. Bakıyorsunuz o tren üzerinde Ankara’ya gideceği yazılı. 

Yine ikaz ediyorsunuz: Bu tren Ankara’ya gidiyor, Edirne’ye gitmek istiyorsan bu trenden in. 

Hayır, diyor adam ısrarla, ben işte bu trenle Edirne’ye gideceğim.

Sonra aklınıza geliyor ve biletine bir bakayım diyorsunuz. Adam biletini uzatıyor. 

Hayret! Edirne’ye gitmek isteyen adam Ankara için bilet almış. 

Siz yine sükunetinizi muhafaza ederek ve görev sorumluluğu içinde: Bak kardeşim, diyorsunuz, bu biletle ve bu trenle ancak Ankara’ya gidilir, Edirne’ye değil. 

Adam sizin çok can sıktığınızı, çok anlayışsız ve inatçı olduğunuzu ifade etmek üzere ters bir bakışla bakıyor yüzünüze. 

Ne kadar kalın kafalısınız diyor, Edirne’ye gitmek istediğimi ve bu fikrimden asla caymayacağımı bilmiyor musunuz? 

Ankara’ya kalkan tren hareket ediyor, adam mütebessim, el sallıyor: Edirne’den bir kartpostal göndereceğim diye bağırıyor size.

Marshall Goldsmith, Amerika’da 50 kişiden oluşan “Düşünürler Onur Listesi”nde yer alan bir düşünür. 30 yıl boyunca üst yönetimlere koçluk hizmeti verdikten sonra deneyimlerini ülkemizde , “İş Dünyasında Zirveye Giden Yol” ismiyle yayınlanan kitabında paylaşıyor. 

Bu kitap, diğer liderlik kitaplarından farklı olarak yapılması gerekenlerden değil de, yapılmaması gerekenlerden ve değiştirilmesi gereken 20 alışkanlıktan söz ediyor. 

2014 yılında Türkçe çevirisi yayınlanan bu kitabı ilk kez, çalıştığım kurum tarafından düzenlenen Liderlik Gelişimi Eğitiminde duymuştum ve sunumu yapan kişi, o zamanlar henüz Türkçe baskısı yapılmadığı için orijinal ismi ile bahsetmiş ve tavsiye etmişti. 

Orijinal ismi bana çok daha dikkat çekici gelmişti: What Got You Here, Won’t Get You There / Seni Buraya Getiren, Daha İleri Götürmeyecek. 

Kitap “bir sonraki aşamaya geçmek ve çok daha başarılı olmak isteyenlere” değiştirmesi gereken alışkanlıklarını hatırlatıyor. 

Onları bu güne taşıyan meziyetlere yeni meziyetler eklemeleri ve kendilerini bilgi ve beceri konusunda geliştirmeleri konusunda uyarıyor. 

Değiştirmelerini istediği alışkanlıklar şunlar;

- Aşırı “kazanma” hırsı,

- Bahane üretmek,

- Yargılamak,

- Yıkıcı eleştiriler yapmak,

- Sinirli iken konuşmak,

- Başarıyı fark edememek, takdir etmemek,

- Bilgiyi paylaşmamak,

- Geçmişe takılmak,

- Negatif olmak,

- Hak etmediğiniz bir itibarı sahiplenmek,

- Söze hayır, fakat, veya halbuki ile başlamak,

- Dünyaya ne kadar akıllı olduğunuzu haykırmak,

- Adam kayırmak,

- Dinlememek,

- Üzüntü ve pişmanlığı gizlemek,

- Minnettarlığı gizlemek,

- Elçiye zeval vermek,

- Ben merkezli olmak,

- Sorumluluğu başkasına yüklemek,

- Gereğinden fazla yorum yapmak.

Edirne’ye gitmeyi kafasına koymuş fakat elindeki Ankara bileti ile Ankara Trenine binen ve Edirne’ye gitmekte olduğuna kesin gözü ile bakan o adamın misali, aradan geçen yaklaşık 40 yılda geçerliliğini daha da arttırmışa benziyor. Çünkü, günümüze baktığımızda mutluluğu ve huzuru olmayacak yerlerde arayanlardan tutun da, ahlaki çöküşün sebeplerini hep başkalarında bulanlara, onu çöplüğe götürecek bir karga ile yaptığı yolculukta zirvelere ulaşmayı bekleyenlere, maddeye ve eşyaya verdiği değeri insanlara veremeyenlerin maneviyatta yükselme ve cennetle müjdelenme beklentisinde olduklarına çok sık rastlayabiliyoruz. 

Bizi bize “doğru gösterecek” bir ayna bulduğumuzda, bu misaldeki adamın biz olduğumuzu fark etme ihtimalimiz de var.

Bunun yanında, “iki günü eşit olan ziyandadır” Hadis-i Şerif’inin, bütün kişisel gelişim, kurumsal gelişim ve liderlik kitaplarını adeta tek bir cümle ve muhteşem bir ifade ile özetlemiş olmasından yeterince istifade edemediğimiz kanaatindeyim. 

Bu harikulade söz, aynı zamanda her gün bir önceki günden daha iyi, daha bilgili ve daha faydalı olmamız ve yerimizde saymamamız gerektiğini ifade ediyor. Bizi bu güne taşıyan bilgi, görgü ve donanımızla yetinirsek bunun bizi yarınlara doğru taşıyamayacağı konusunda uyarıyor bizi. 

Marshall Goldsmith’in “değiştirmezseniz ilerleyemezsiniz, sizi buraya getiren daha ileri götürmez, tam aksine gerilersiniz” dediği 20 alışkanlık da hepimizin çok iyi bildiği ve çoğumuzda olan alışkanlıklar. 

Bunun yanında vasıtalarımızı, hareketlerimizi, gayretlerimizi, seçimlerimizi de niyetlerimize uygun hale getirmeliyiz. 

Edirne’ye gitmek istiyorsak Edirne bileti almalı ve Edirne trenine binmeliyiz. 

Hepimizin öncelikle, kendi biletlerimizin neresi için olduğunu ve bindiğimiz trenin nereye gittiğini kontrol etmemizde büyük fayda var. Bu kontrole, kazandığımızı, zamanımızı ve sağlığımızı nasıl harcadığımıza ve teknolojinin bizi doğadan ne kadar uzaklaştırdığına bakmakla başlayabiliriz. 

Sonrasında ise yanlış trene binmiş fakat farkında olmayan, çocuklarımızı, gençlerimizi, bu trenin onları götüreceği yerin iyi bir yer olamayacağına ikna etmenin bir yolunu bulmalıyız. 

Bırakıp bütün kısır çekişmeleri, onların, asıl gerçeklerle sanal gerçeklik arasında sıkışıp kalmışlıktan ve teknolojik hegemonyadan kurtulmaları için hep birlikte çareler aramalı tüm ebeveynlerimiz, uzmanlarımız, bilim insanlarımız, öğretmenlerimiz, siyasilerimiz.

Çünkü Elon Musk’ın binlerce uydusu, yerini aldı ve ülkemizde de “5G” hazırlıkları resmi olarak başladı. 

Bu geçiş için mevcut 120.000 adet baz istasyonuna 1.000.000 adet daha eklenmesi gerektiği belirtiliyor. Bu da nesnelerin interneti, diğer ifade ile bütün elektrikli eşyaların “akıllı” olması, insanların aklının azalması, daha çok radyasyona maruz kalıp, daha çok hastalanması demek.

Vasıtamızın ya da kılavuzumuzun karga olduğu bir durumda, niyetimizin gül bahçesi olması, bizim çöplüğe gitmemize engel olamayacaktır. Çünkü İsmet Özel’in dediği gibi:

“Vasıtaların kaçınılmaz rotaları bizim niyetlerimizle değişmez.”

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com