Sesimizi duyan var mı?
Sesimizi duyan var mı?
- 18-06-2019 06:37
- 509
- 18-06-2019 06:37
- 509
Yaşanan deprem sonrası göçük altındakileri kurtarmak için sessizlik sağlanıp “Sesimizi duyan var mı?” diye depremzedeleri kurtarmak için bağırılır.
Siyasette, kamuda, sanatta, edebiyatta, sporda zelzele olduğunda tiz çığlıklara ihtiyacımız olmalıdır.
Göçük altında kalanlara seslenmeliyiz!
“Sesimizi duyan var mı?”
Enkaza dönüşen her ne varsa orada can çekişen, çırpınanlara sesimizi duyurmalıyız.
Sisteme teslim olmuş, değişime inancını yitirmişlere çağrıda bulunmalıyız.
Henüz mücadele gücünü kaybetmemiş, az da olsa direnç gösterebileceklere elimizi uzatmalıyız.
Kurtarmalıyız onları; hürriyetlerini ger vermeliyiz.
Gelecekten ümit kesmeyen, hayal kuran, üreten, kendini geliştirenleri hayata geri kazandırmalıyız.
Düşüncesi, hayali, beklentisi, yaşama tarzı nasıl olursa olsun devletine, milletine, kültürüne, medeniyetine hizmet edecekleri sahiplenmeliyiz.
Toplum hareketine dönüşmeyen fikirler, eylemler ve eğilimler kişiye özeldir ve sorgulanamaz.
Deprem olduğunda insan ayrımı olmadan göçen binanın altında din, dil, ırk, siyasi görüş ayrımı yapılmadan herkes kaldığına göre doğal, sosyal, kültürel afetler de ayrım yapmaz.
Devrimci, değiştirici ve dönüştürücü ruha ihtiyacımız var.
Eski alışkanlıklarımızla yeniliği takip edemeyiz.
Kamu reformları, eski alışık zihniyetle başarıya ulaşamaz!
Anayasaları değiştirebiliriz lakin zihinleri değiştiremedikten sonra yazının değişmesinin bir değeri olmaz.
İnsana yatırım yapmadıktan sonra daha fazla yollar, köprüler, sulama kanalları, hastaneler, adliye sarayları, hapishaneler yapmanın hiçbir değeri yoktur.
Hukuk sisteminde devrim yapmadan, okunan dosya sayısı sadece istatistik veri olarak kalır, adaleti sağlayamayız.
Her ilçeye üniversite yapabiliriz lakin eğitimli cahiller üretmekten başka elimize bir şey geçmez.
Övünç kaynağımız, yaptığımız hastane sayısı yerine önleyici tedbirlerle hasta sayımızın yıllara oranla azalması olmalıdır.
Aile sığınma evleri, yaşlı bakım evleri, kreşler vaat eden siyasetçinin alkışlanmasını anlamak oldukça güç!
Her mahalleye, annesinden çocuğunu kopartacağımız kreş yapacağız ve başarılı olacağız!
Aileyi korumak için kanun çıkartacağız ve eşler arasına dinamit yerleştirmenin gururu içinde olacağız ve bunun sonucunda aile sığınma evinin varlığını bir başarı olarak göreceğiz!
Sizler “Işıklar içinde uyuyun” bizler çağrımıza devam edeceğiz.
“Sesimizi duyan var mı?”
Devrimcilerin siyasetçi olmadıkları kesindir.
Çünkü Nebiler siyasetçi değildiler. Son Nebi’nin izinden giden ilk dört halife de siyasetçi değildi.
Onlar devrimcilerdi.
Devrimler siyasetle yapılacak olsaydı Ebu Cehil, o çağda buna önderlik edebilecek bir zekâ ve siyasete sahipti. Ebu Süfyan da öyle!
Siyasi başarıyla kültür devrimlerini gerçekleştirmek mümkün değildir.
Doğrudan veya dolaylı siyasetle sanatı, edebiyatı, toplumu değiştiremeyiz.
Kültür, sanat, edebiyat ve nihayetinde toplum değişmediği zaman kamu sistemlerinin değiştirilmesi, gündelik siyasi adımdan öte bir anlam taşımaz.
Ne kadar güçlü siyasi zekânız, ekibiniz olursa olsun Adaleti, Eğitimi, Sağlığı vs. istediğiniz gibi dönüştüremezsiniz.
Denediğiniz sistemler, zaman kaybına dönüşür ve toplum huzurunu negatif etkiler.
Devrimler, toplumda en güçsüzü en güçlüye eşitlerken, siyasetçiler güçsüzün üzerine basarak güçlünün ağzına kaşık tutar.
Sözde siyasi devrimlerde adaletin tarumar olduğu, eğitimin karmaşaya dönüştüğü ve insan sağlığının bozulduğu tarihi örneklerle sabittir.
Toplum kutuplaşıyorsa, insanlar ayrışıyorsa yapılan tedavi yanlıştır, geçersizdir.
Devrimlere ihtiyacımız var! Bu doğrudur.
Madem hükümet sistemini değiştirdik o halde kanunları sıfırdan ele almalıyız.
“Kitap” haline gelen kanunları çöpe atmalıyız. Yüzlerde, binlerce ayrı kanuna ihtiyacımız yok!
Vergi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Medeni Kanun, Harcırah Kanunu, Devlet Memurları Kanunu vs. kanunlar sistemi yormaktan başka işe yaramıyor.
Anayasaya ek olarak basit, anlaşılır ve uygulanabilir Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile çözümler üretilebilir.
Sanatçılar yıllardır telifle ilgili iş görür bir kanun istiyorlar. Onların derdine derman iki satır bir kanun yazılabilir, yüzlerce sayfa kanun yazmak gereksiz iş yükü olur.
Devrim, zor olanı kolaylaştırırsa anlamlı olur.
Göçük altında olanlara seslenmeyi ihmal etmeyelim.
Sesimizi duyan var mı?
.
Muhammed Işık, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @leyli_serd , @dikgazete
Yaşanan deprem sonrası göçük altındakileri kurtarmak için sessizlik sağlanıp “Sesimizi duyan var mı?” diye depremzedeleri kurtarmak için bağırılır.
Siyasette, kamuda, sanatta, edebiyatta, sporda zelzele olduğunda tiz çığlıklara ihtiyacımız olmalıdır.
Göçük altında kalanlara seslenmeliyiz!
“Sesimizi duyan var mı?”
Enkaza dönüşen her ne varsa orada can çekişen, çırpınanlara sesimizi duyurmalıyız.
Sisteme teslim olmuş, değişime inancını yitirmişlere çağrıda bulunmalıyız.
Henüz mücadele gücünü kaybetmemiş, az da olsa direnç gösterebileceklere elimizi uzatmalıyız.
Kurtarmalıyız onları; hürriyetlerini ger vermeliyiz.
Gelecekten ümit kesmeyen, hayal kuran, üreten, kendini geliştirenleri hayata geri kazandırmalıyız.
Düşüncesi, hayali, beklentisi, yaşama tarzı nasıl olursa olsun devletine, milletine, kültürüne, medeniyetine hizmet edecekleri sahiplenmeliyiz.
Toplum hareketine dönüşmeyen fikirler, eylemler ve eğilimler kişiye özeldir ve sorgulanamaz.
Deprem olduğunda insan ayrımı olmadan göçen binanın altında din, dil, ırk, siyasi görüş ayrımı yapılmadan herkes kaldığına göre doğal, sosyal, kültürel afetler de ayrım yapmaz.
Devrimci, değiştirici ve dönüştürücü ruha ihtiyacımız var.
Eski alışkanlıklarımızla yeniliği takip edemeyiz.
Kamu reformları, eski alışık zihniyetle başarıya ulaşamaz!
Anayasaları değiştirebiliriz lakin zihinleri değiştiremedikten sonra yazının değişmesinin bir değeri olmaz.
İnsana yatırım yapmadıktan sonra daha fazla yollar, köprüler, sulama kanalları, hastaneler, adliye sarayları, hapishaneler yapmanın hiçbir değeri yoktur.
Hukuk sisteminde devrim yapmadan, okunan dosya sayısı sadece istatistik veri olarak kalır, adaleti sağlayamayız.
Her ilçeye üniversite yapabiliriz lakin eğitimli cahiller üretmekten başka elimize bir şey geçmez.
Övünç kaynağımız, yaptığımız hastane sayısı yerine önleyici tedbirlerle hasta sayımızın yıllara oranla azalması olmalıdır.
Aile sığınma evleri, yaşlı bakım evleri, kreşler vaat eden siyasetçinin alkışlanmasını anlamak oldukça güç!
Her mahalleye, annesinden çocuğunu kopartacağımız kreş yapacağız ve başarılı olacağız!
Aileyi korumak için kanun çıkartacağız ve eşler arasına dinamit yerleştirmenin gururu içinde olacağız ve bunun sonucunda aile sığınma evinin varlığını bir başarı olarak göreceğiz!
Sizler “Işıklar içinde uyuyun” bizler çağrımıza devam edeceğiz.
“Sesimizi duyan var mı?”
Devrimcilerin siyasetçi olmadıkları kesindir.
Çünkü Nebiler siyasetçi değildiler. Son Nebi’nin izinden giden ilk dört halife de siyasetçi değildi.
Onlar devrimcilerdi.
Devrimler siyasetle yapılacak olsaydı Ebu Cehil, o çağda buna önderlik edebilecek bir zekâ ve siyasete sahipti. Ebu Süfyan da öyle!
Siyasi başarıyla kültür devrimlerini gerçekleştirmek mümkün değildir.
Doğrudan veya dolaylı siyasetle sanatı, edebiyatı, toplumu değiştiremeyiz.
Kültür, sanat, edebiyat ve nihayetinde toplum değişmediği zaman kamu sistemlerinin değiştirilmesi, gündelik siyasi adımdan öte bir anlam taşımaz.
Ne kadar güçlü siyasi zekânız, ekibiniz olursa olsun Adaleti, Eğitimi, Sağlığı vs. istediğiniz gibi dönüştüremezsiniz.
Denediğiniz sistemler, zaman kaybına dönüşür ve toplum huzurunu negatif etkiler.
Devrimler, toplumda en güçsüzü en güçlüye eşitlerken, siyasetçiler güçsüzün üzerine basarak güçlünün ağzına kaşık tutar.
Sözde siyasi devrimlerde adaletin tarumar olduğu, eğitimin karmaşaya dönüştüğü ve insan sağlığının bozulduğu tarihi örneklerle sabittir.
Toplum kutuplaşıyorsa, insanlar ayrışıyorsa yapılan tedavi yanlıştır, geçersizdir.
Devrimlere ihtiyacımız var! Bu doğrudur.
Madem hükümet sistemini değiştirdik o halde kanunları sıfırdan ele almalıyız.
“Kitap” haline gelen kanunları çöpe atmalıyız. Yüzlerde, binlerce ayrı kanuna ihtiyacımız yok!
Vergi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Medeni Kanun, Harcırah Kanunu, Devlet Memurları Kanunu vs. kanunlar sistemi yormaktan başka işe yaramıyor.
Anayasaya ek olarak basit, anlaşılır ve uygulanabilir Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile çözümler üretilebilir.
Sanatçılar yıllardır telifle ilgili iş görür bir kanun istiyorlar. Onların derdine derman iki satır bir kanun yazılabilir, yüzlerce sayfa kanun yazmak gereksiz iş yükü olur.
Devrim, zor olanı kolaylaştırırsa anlamlı olur.
Göçük altında olanlara seslenmeyi ihmal etmeyelim.
Sesimizi duyan var mı?
.
Muhammed Işık, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @leyli_serd , @dikgazete