Storytelling, hikâyelerin yükselişi ve ayna nöronlar
Storytelling, hikâyelerin yükselişi ve ayna nöronlar
- 21-12-2020 08:02
- 1739
- 21-12-2020 08:02
- 1739
Bizim kültürümüzde ve edebiyat tarihimizde hikayeler ve hikaye anlatıcılığı çok önemli bir yer tutar.
Kıssadan çıkartılacak hisselerle, daha çok toplum ahlakını pekiştirmek için, davetlerde, toplantı mekanlarında, kahvehanelerde, masal, destan, roman ve meddahlık türlerinden örnekler veren ve bu sayede ücret ve bağışlarla geçimlerini sağlayan hikaye anlatıcılarımız vardı.
Yazılı edebiyatımızdan Mevlana’nın ‘Mesnevi’sini ve Sadi Şirazi’nin “Bostan ve Gülistan” isimli eserlerini örnek verebiliriz.
Günümüzde çok yaygın olan ve kısa hikayecilik adı verilen bu türün ilk eserlerinde, Kuran-ı Kerim’deki kıssalardan ilham alındığını söylersek yanlış olmaz.
Dolayısı ile bu durum, hikaye anlatmanın akılda kalıcılığı arttırmasını, anlam katmasını ve en etkili ikna yöntemi olmasını açıklıyor.
Bu gerçeği çok daha sonraları fark eden batılılar özellikle son yirmi yılda, hikayeleri ve hikaye anlatıcılığını, liderlik, gelişim, eğitim, pazarlama konuları ile harmanlayarak yeni bir strateji oluşturdular.
Günümüzde bu türde etkinlikler ve girişimler oldukça popülerlik kazandı.
Diğer bir ifade ile: Son zamanların en trend kavramı STORYTELLING.
Türkçesi; “HİKAYE ANLATICILIĞI”, fakat iş dünyamızda “HİKAYELEŞTİRME” ifadesi ile de kullanılıyor.
Senaristlerin hocası diye anılan Robert McKee, konuyu “Zihnimizin dili hikaye dilidir. Eğer bir kişi kendi düşüncelerini hikayelerle sunmak isterse dinleyici buna direnmez aksine anlatanı kucaklar” diyerek açıklıyor.
Duygulara dokunmayan anlatımlar akılda kalmıyor. Hikayeleştirildiğinde ve duygulara hitap ettiğinde zihnimiz daha çok ikna oluyor ve hafızaya kalıcı olarak kaydediyor.
Örneğin kraliçe ve kralın ölümü, “Kraliçe ve kral öldü” şeklinde değil de “Kraliçe öldü, kral da üzüntüden öldü” şeklinde anlatıldığında bir hikaye oluşuyor ve zihnimiz bunu daha derinlere kaydediyor.
Bu kavramla birlikte bir çok uygulama, etkinlik ve kelime daha gündemimize geldi:
Ayna Nöronlar / Senkronize Olmak / Uluslararası İstanbul Hikaye Anlatıcılığı Festivali / Hikaye Anlatma Grupları / Hikaye Anlatıcılığı Atölyeleri / Chief Storytelling Officer - Baş Hikaye Anlatıcısı / Tepe Yöneticilere Hikaye Anlatımı Dersleri / Çalışanlara Ait Hikaye Veri Tabanı / Hikayeli CV / Story Atmak, Storyteller vb.
Bunların içinde SENKRONİZE OLMAK ve AYNA NÖRONLAR’ın altını çizmekte fayda var:
Princeton Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Uri Hasson’a göre hikayelerin etkisinin sebebi “senkronize olmak”.
“Bir şeyi tecrübe ettiğiniz ve hikayesini anlattığınız zaman, dinleyenlerin de sizinle senkronize (eş zamanlı) olarak aynı şeyleri hissetmesini sağlarsınız. En azından beyinlerinde gözlemlenen bu olur.”
“Senkronize olmak”, 90’ların sonunda, nörobilimci Giacomo Rizolatti ve meslektaşlarının “ayna nöronları”nı keşfi ile daha da anlam kazanıyor.
Ayna Nöronlar başkalarının yaptığı eylemleri, sanki biz yapıyormuşuz gibi algılamamızı sağlıyor ve bu sayede muhatabımızla empati kurabiliyoruz.
Birçoğumuz, televizyon izlerken acı çeken insanlarla benzer duygular yaşarız. Duygusal bir filmde ağlarız, esneyen birinin yanında esneriz.
Ayna nöronlar gördüklerini kendi deneyimlerimizle eşleştirir ve benzer duyguyu bizlere yaşatır.
Politikacılar ve reklamcılar hedefledikleri kitleyi etkilemek ve ikna etmek için bu konuyu çok iyi kullanırlar.
Ayna nöronların doğuştan bozuk olması otizme sebep oluyor; sağlıklı insanlarda ise zamanla işlevini kaybetmesi öğrenme ve taklit yeteneğini ortadan kaldırıyor, sosyal izolasyona neden oluyor.
Konunun uzmanlarına göre, ayna nöronlarını işlevsel hale getiren, dinleyenleri, okuyanları, izleyenleri heyecanlandıran, duygulandıran ve ikna ederek harekete geçiren iyi bir konuşma-sunum yapmak, hikaye anlatma sanatından geçiyor.
Bu sunumun amacı kendinizi tanıtmak, ya da fikrinizi ilgililere anlatmak ve ikna etmek olabilir, bir iş başvurusu ya da mülakat söz konusu olabilir. ‘CV’nizin bile hikayenizi anlatması bekleniyor artık. Yoksa sıradan bir ‘cv’ olmaktan öteye gidemiyor. ‘Linkedin’deki profilinizin de hikayenizi anlatması çok önemli.
Şirketinizin ürünlerini tanıtmaksa amacınız, bunu hikayeleştirerek yapmalısınız. Ürünün kendisinden çok hikayesi akılda kalıcılığı sağlayacak çünkü.
“İnsanlar yaptığınız şeyi satın almaz, yapma nedeninizi satın alırlar” diyor çok satan iş kitaplarının yazarı Simon Sinek.
2009 yılında Amerika’da hayata geçirilen “SIGNIFICANT OBJECT” - “ÖNEMLİ NESNELER PROJESİ” hikâye anlatımının insanlar üzerinde ne derece etkili olabileceğini ve hikâyenin bir ürünün değerini ne kadar arttırabileceğini görmemize olanak sağlayabilecek etkili bir örnek.
Bu proje, “Önemsiz bir şeyi hikâye ile önemli bir konuma getirebilir miyiz?” sorusuna yanıt bulmak için başlatılmış: Herhangi maddi veya manevi bir değeri olmayan ürünler, çok küçük meblağlara alınıp, her bir ürün için, 200’den fazla yazarın yer aldığı ekip tarafından hikayeler yazılmış ve “e-Bay”de satılmışlar. Elde edilen sonuç gerçekten dikkat çekici: Ortalama 1.25 dolar karşılığında satın alınan nesneler, toplamda yaklaşık 8.000.00 dolara satılmış.
Dolayısı ile iyi bir iş bulmak için, iyi bir yönetici, iyi bir pazarlamacı, iyi bir eğitimci, kısaca her alanda iyi olmak ve sosyal medyada hesaplarınızın ve markanızın büyümesi için, iyi bir hikayenizin olması ve iyi bir hikaye anlatıcısı olmanız çok önemli.
Hikayenizin olmadığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Herkesin mutlaka bir hikayesi vardır.
Bir hayaliniz varsa ve onun uğrunda verdiğiniz bir mücadele varsa ortada bir hikaye de var demektir.
İyi bir hikaye oluşturma, yazma ve anlatma konusunda “TED” konuşmalarını ve önemli ‘storyteller’lar; Haluk Tatar, Sinan Sülün, Sunay Akın, Barış Özcan videolarını ve Daniel H. Pink’in “AKLIN YENİ SINIRLARI” kitabının özellikle ÖYKÜ bölümünü tavsiye ederim.
Hikaye kitabı olarak başta Refik Halit Karay’ın “Memleket Hikayeleri” olmak üzere, öncelikle klasiklerimizi okumak çok faydalı olur kanaatindeyim.
Murathan Mungan güzel özetlemiş: “Hiçbir hikâye gelip seni bulmaz sen ona yürümedikçe. Sen göze alacaksın ki hayat senin hikâyeni sersin gözler önüne.”
.
Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com
Bizim kültürümüzde ve edebiyat tarihimizde hikayeler ve hikaye anlatıcılığı çok önemli bir yer tutar.
Kıssadan çıkartılacak hisselerle, daha çok toplum ahlakını pekiştirmek için, davetlerde, toplantı mekanlarında, kahvehanelerde, masal, destan, roman ve meddahlık türlerinden örnekler veren ve bu sayede ücret ve bağışlarla geçimlerini sağlayan hikaye anlatıcılarımız vardı.
Yazılı edebiyatımızdan Mevlana’nın ‘Mesnevi’sini ve Sadi Şirazi’nin “Bostan ve Gülistan” isimli eserlerini örnek verebiliriz.
Günümüzde çok yaygın olan ve kısa hikayecilik adı verilen bu türün ilk eserlerinde, Kuran-ı Kerim’deki kıssalardan ilham alındığını söylersek yanlış olmaz.
Dolayısı ile bu durum, hikaye anlatmanın akılda kalıcılığı arttırmasını, anlam katmasını ve en etkili ikna yöntemi olmasını açıklıyor.
Bu gerçeği çok daha sonraları fark eden batılılar özellikle son yirmi yılda, hikayeleri ve hikaye anlatıcılığını, liderlik, gelişim, eğitim, pazarlama konuları ile harmanlayarak yeni bir strateji oluşturdular.
Günümüzde bu türde etkinlikler ve girişimler oldukça popülerlik kazandı.
Diğer bir ifade ile: Son zamanların en trend kavramı STORYTELLING.
Türkçesi; “HİKAYE ANLATICILIĞI”, fakat iş dünyamızda “HİKAYELEŞTİRME” ifadesi ile de kullanılıyor.
Senaristlerin hocası diye anılan Robert McKee, konuyu “Zihnimizin dili hikaye dilidir. Eğer bir kişi kendi düşüncelerini hikayelerle sunmak isterse dinleyici buna direnmez aksine anlatanı kucaklar” diyerek açıklıyor.
Duygulara dokunmayan anlatımlar akılda kalmıyor. Hikayeleştirildiğinde ve duygulara hitap ettiğinde zihnimiz daha çok ikna oluyor ve hafızaya kalıcı olarak kaydediyor.
Örneğin kraliçe ve kralın ölümü, “Kraliçe ve kral öldü” şeklinde değil de “Kraliçe öldü, kral da üzüntüden öldü” şeklinde anlatıldığında bir hikaye oluşuyor ve zihnimiz bunu daha derinlere kaydediyor.
Bu kavramla birlikte bir çok uygulama, etkinlik ve kelime daha gündemimize geldi:
Ayna Nöronlar / Senkronize Olmak / Uluslararası İstanbul Hikaye Anlatıcılığı Festivali / Hikaye Anlatma Grupları / Hikaye Anlatıcılığı Atölyeleri / Chief Storytelling Officer - Baş Hikaye Anlatıcısı / Tepe Yöneticilere Hikaye Anlatımı Dersleri / Çalışanlara Ait Hikaye Veri Tabanı / Hikayeli CV / Story Atmak, Storyteller vb.
Bunların içinde SENKRONİZE OLMAK ve AYNA NÖRONLAR’ın altını çizmekte fayda var:
Princeton Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Uri Hasson’a göre hikayelerin etkisinin sebebi “senkronize olmak”.
“Bir şeyi tecrübe ettiğiniz ve hikayesini anlattığınız zaman, dinleyenlerin de sizinle senkronize (eş zamanlı) olarak aynı şeyleri hissetmesini sağlarsınız. En azından beyinlerinde gözlemlenen bu olur.”
“Senkronize olmak”, 90’ların sonunda, nörobilimci Giacomo Rizolatti ve meslektaşlarının “ayna nöronları”nı keşfi ile daha da anlam kazanıyor.
Ayna Nöronlar başkalarının yaptığı eylemleri, sanki biz yapıyormuşuz gibi algılamamızı sağlıyor ve bu sayede muhatabımızla empati kurabiliyoruz.
Birçoğumuz, televizyon izlerken acı çeken insanlarla benzer duygular yaşarız. Duygusal bir filmde ağlarız, esneyen birinin yanında esneriz.
Ayna nöronlar gördüklerini kendi deneyimlerimizle eşleştirir ve benzer duyguyu bizlere yaşatır.
Politikacılar ve reklamcılar hedefledikleri kitleyi etkilemek ve ikna etmek için bu konuyu çok iyi kullanırlar.
Ayna nöronların doğuştan bozuk olması otizme sebep oluyor; sağlıklı insanlarda ise zamanla işlevini kaybetmesi öğrenme ve taklit yeteneğini ortadan kaldırıyor, sosyal izolasyona neden oluyor.
Konunun uzmanlarına göre, ayna nöronlarını işlevsel hale getiren, dinleyenleri, okuyanları, izleyenleri heyecanlandıran, duygulandıran ve ikna ederek harekete geçiren iyi bir konuşma-sunum yapmak, hikaye anlatma sanatından geçiyor.
Bu sunumun amacı kendinizi tanıtmak, ya da fikrinizi ilgililere anlatmak ve ikna etmek olabilir, bir iş başvurusu ya da mülakat söz konusu olabilir. ‘CV’nizin bile hikayenizi anlatması bekleniyor artık. Yoksa sıradan bir ‘cv’ olmaktan öteye gidemiyor. ‘Linkedin’deki profilinizin de hikayenizi anlatması çok önemli.
Şirketinizin ürünlerini tanıtmaksa amacınız, bunu hikayeleştirerek yapmalısınız. Ürünün kendisinden çok hikayesi akılda kalıcılığı sağlayacak çünkü.
“İnsanlar yaptığınız şeyi satın almaz, yapma nedeninizi satın alırlar” diyor çok satan iş kitaplarının yazarı Simon Sinek.
2009 yılında Amerika’da hayata geçirilen “SIGNIFICANT OBJECT” - “ÖNEMLİ NESNELER PROJESİ” hikâye anlatımının insanlar üzerinde ne derece etkili olabileceğini ve hikâyenin bir ürünün değerini ne kadar arttırabileceğini görmemize olanak sağlayabilecek etkili bir örnek.
Bu proje, “Önemsiz bir şeyi hikâye ile önemli bir konuma getirebilir miyiz?” sorusuna yanıt bulmak için başlatılmış: Herhangi maddi veya manevi bir değeri olmayan ürünler, çok küçük meblağlara alınıp, her bir ürün için, 200’den fazla yazarın yer aldığı ekip tarafından hikayeler yazılmış ve “e-Bay”de satılmışlar. Elde edilen sonuç gerçekten dikkat çekici: Ortalama 1.25 dolar karşılığında satın alınan nesneler, toplamda yaklaşık 8.000.00 dolara satılmış.
Dolayısı ile iyi bir iş bulmak için, iyi bir yönetici, iyi bir pazarlamacı, iyi bir eğitimci, kısaca her alanda iyi olmak ve sosyal medyada hesaplarınızın ve markanızın büyümesi için, iyi bir hikayenizin olması ve iyi bir hikaye anlatıcısı olmanız çok önemli.
Hikayenizin olmadığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Herkesin mutlaka bir hikayesi vardır.
Bir hayaliniz varsa ve onun uğrunda verdiğiniz bir mücadele varsa ortada bir hikaye de var demektir.
İyi bir hikaye oluşturma, yazma ve anlatma konusunda “TED” konuşmalarını ve önemli ‘storyteller’lar; Haluk Tatar, Sinan Sülün, Sunay Akın, Barış Özcan videolarını ve Daniel H. Pink’in “AKLIN YENİ SINIRLARI” kitabının özellikle ÖYKÜ bölümünü tavsiye ederim.
Hikaye kitabı olarak başta Refik Halit Karay’ın “Memleket Hikayeleri” olmak üzere, öncelikle klasiklerimizi okumak çok faydalı olur kanaatindeyim.
Murathan Mungan güzel özetlemiş: “Hiçbir hikâye gelip seni bulmaz sen ona yürümedikçe. Sen göze alacaksın ki hayat senin hikâyeni sersin gözler önüne.”
.
Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com