Suni Dile Karşı Gerçek Türkçemizi Yaygınlaştıralım
Suni Dile Karşı Gerçek Türkçemizi Yaygınlaştıralım
- 19-09-2015 18:45
- 737
- 19-09-2015 18:45
- 737
SUNİ DİLE KARŞI GERÇEK TÜRKÇEMİZİ YAYGINLAŞTIRALIM!..
( TARİHİMİZİ VE KÜLTÜRÜMÜZÜ KURTARALIM!.. )
-Yüzlerce suni kelimenin Türkçe karşılıklarını, bu yazının sonunda kelime kelime liste halinde görebilirsiniz.-
-Yüzlerce suni kelimenin Türkçe karşılıklarını, bu yazının sonunda kelime kelime liste halinde görebilirsiniz.-
Japonya binlerce yıl önceki kitaplarını okurken, bizler 50 sene önceki kitaplarımızı dahi okuyamıyoruz!.. Kütüphanelerimizdeki tarih ve kültür birikimimiz olan kitaplarımızı okuyamamamız utanç vericidir… Binlerce yıllık kitaplarını tercüme ettirerek okuyan bir millet olabilir mi?
Diller kelime atarak değil, kelime alarak zenginleşir ve gelişirler. İngilizcenin, 700 bin kelimeyi aşması ve zengin bir dil olmasının sebebi, her kelimeyi kendi bünyesine katmasından kaynaklanmaktadır... Dünyada melez olmayan hiç bir dil yoktur… Diller, kelime alarak zenginleşir ve kelime atarak fakirleşirler… Bütün diller ya kendi köklerinden ya da başka dillerden kelime alarak gelişir…
Türkçenin korunması (Leksikoloji) kelimeyle değil, (sentaks) cümle yapısıyla söz konusu olabilir. Kelimeleri atmak (tasfiyecilik) akıllı bir yaklaşım değildir… Maalesef, günümüz Türkiye’sinde kelimelerimiz atılarak dilimiz Türk Dil Kurumu tarafından fakirleştirilmiştir…
Dil, gelişmesini tamamlamış bir anlaşma aracı değildir; aksine yeni gelişmelere açık canlı bir yapı özelliği taşır... Dil, insanlığın değişip gelişmesine paralel olarak her zaman değişir, gelişir. İnsanlığın her türlü bilgi üretimi ve gelişmesi sona ermediği, ihtiyaçları bitmediği sürece dilin de değişip gelişmesi ihtiyaçları bitmez...
İnsanlar, bütün bilgilerini dille ifade ederler, Bundan dolayı insanın ihtiyacı, dilin ihtiyacı demektir…
Farklı diller konuşan insan toplulukları başka topluluklarla çeşitli ilişkiler kurarlar. Bu ilişkiler neticesinde, her topluluk diğer insan topluluklarından bir şeyler öğrenir. Topluluklar, öğrendiklerini de dil aracılığı ile öğrenir. Bu öğrenme veya öğretme, dil alış-verişi demektir… Dil alış verişinde bir dilden diğerine dil unsuru olarak en çok kelimeler geçer… Dil alış verişi tabiî normal ölçülerde kalıp istilâ şeklini almadığı sürece, bir dilden diğerine geçen kelimeler, dili bozmaz. Çünkü dil bir kelime listesinden ibaret değildir. Diğer taraftan kelimeler, karşılıkları oldukları varlık veya kavramların tarifi değil işaretleri, göstergeleridir. Dilin işleyiş sistemine uydukları sürece geldikleri dile zarar vermezler!..
Dilin kelime ihtiyacını karşılayabilmek için başvurabileceği çarelerden biri de eski metinlerden ölü kelime diriltmektir. Bu zorlama bir yoldur. Çünkü ölmüş kelime, anlamı kaybolmuş, milletin hafızasından silinmiş kelimedir. Dilde, “ölü kelime yabancı kökenli kelime hükmündedir.” Ancak ihtiyaç halinde yine de bir kaynaktır…
Dil kelimelerin yapıyla olduğu kadar ve hatta ondan da çok ifade şekliyle, “söz dizimi”, cümle yapısı ile Türkçecilik yapılabilir. Kelimelerin ırkı, kafatası ile uğraşıp, “Türkçedir – değildir” diye ayırıp yabancı asıllıları atmak tasfiyeciliktir, dil ırkçılığıdır. Diğer taraftan bu işi Atatürk’e mal etmeğe kalkışmak tamamen yanlıştır. Zira, Atatürk tasfiyeci değildir. O’na göre dil konusu “millî şuuru geliştirme, millî kültürü geliştirme, millî birliği sağlama” konusudur… Hatta kurdurmuş olduğu dille ilgili heyeti tasfiyecilik yaptıkları için uyarma ihtiyacı da duymuştur…
Türk Dil Kurumu’nun türetmiş olduğu kelimelerin birçoğu Türkçe kurallarına da aykırıdır. Bu durum hazırlamakta olduğumuz kitapçıkta geniş bir şekilde ele alınmıştır... Burada en çok üzerinde durulması gereken tasfiyecilik çalışmalarıdır!.. Kısacası, mevcut kelimelerimiz atılarak dilimizin fakirleşmesine yol açılmıştır… Bu zorlama tasfiyecilikuygulamalarından biri de Türk milletinin binlerce yıldır pratik hayatta kullandığı kelimelerin çöpe atılarak yerine suni ve uyduruk kelimelerin almasıdır… Maalesef kadim Türkçemiz çöpe atılarak, dilimiz hem değiştirilmekte hem fakirleştirilmektedir…
Mesela: “cevap” kelimesinin yerine ölmüş olan “yanıt” kelimesi suni bir şekilde dilimize yerleştirilmiştir...Ne yazık ki aydınlarımız bu kelimeyi yaygınlaştırmak için bir gayret içine girmiştir!..
Türetilen suni kelimeler geçmişle bağımızı, kültürümüzü kopardığı gibi diğer Türk devletleriyle de yollarımızı ayırmıştır… Azerbaycan Türkçesi, Başkurt Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Tatar Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Uygur Türkçesinde binlerce yıldır “Cevap” diye kullanılan kelime niçin “Yanıt” diye değiştiriliyor?
Biz “yanıt” kelimesini yaygınlaştırma gayreti içindeyken bu ülkeler hala “cevap” kelimesini kullanmaktadır…Mevcut Kelimelerin dayatmalar yoluyla değiştirilmesindeki mantığını anlamakta doğrusu güçlük çekiyoruz…
“yanıt” kelimesi ölmüş bir kelimedir. Bugün hiç kimse “yanmak” fiilini “dönmek” manası ile kullanmamakta, bilmemektedir. Sadece bu kökten yapılmış ve kalıp halinde kalmış bulunan “yankı” ve “yansımak” kelimeleri kullanılmaktadır.
Günümüzde Türkiye haricinde Türk Dünyasında sonradan uydurulmuş kelimeleri kesinlikle kullanılmamaktadır. Bizleri Türk-İslam dünyasından, tarihimizden ve kültürümüzden uzaklaştırmak için yapılan bu tuzağı bozmak zorundayız…
Başbakanlığa 27.3.2015 tarihinde Türk Dil Kurumunun dilimizi fakirleştirdiği için şikâyette bulundum. Başbakanlık 9 Nisan 2015’de bana cevap vermiştir:
Bimer Başvuru Numaranız :318672
Sayın Raşit ANARAL; 27/03/2015 tarihinde yapmış olduğunuz Başvurunuz Yüksek Kurumun kuruluşuna dâhil olan Türk Dil Kurumu tarafından aşağıdaki şekilde cevaplanmıştır: “Türk Dil Kurumu dönem dönem özleştirmeci, uydurmacı, tasfiyeci, Osmanlıcacı, öztürkçeci şeklinde eleştirilmiştir… Türk Dil Kurumunun geçmiş yıllarda aşırıya kaçan tasfiyeci bir anlayışı olmuşsa da devlet kurumu yapıldığı yıldan günümüze bu anlayış terkedilmiştir. 1945 yılı birinci baskı Türkçe Sözlük'te, 32.104 kelime ve yabancı sözlere karşı çok sert bir tutum vardır. 2010 yılı on birinci baskı Türkçe Sözlük'te 122.423 kelime vardır ve dilimizin günlük dilde kullanılan yabancı kelimeleri sözlüğe alınmıştır. Sözlükler madde madde incelendiğinde Kurumumuzda tasfiyeci anlayışın olmadığı görülebilir.” Bilgilerinize sunulur.
Bu cevap bizim ortaya koyduğumuz dil vahametini karşılamıyor…Üstelik, biz başbakanlığın bu kelimelerimizi çöpe atmaya devam etmekte olan kuruma müdahale etmesini bekliyorduk!.. Ne yazık ki şikâyet edilen kurumun korunması, gelecek tehlikeleri daha da artırmaktadır… Bizim derdimiz, mevcut kelimelerin çöpe atılarak, yeni kelimelerin icat edilmesindeki tehlikeleri önlemektir… Devletin ıskaladığı bu önemli konuyu sivil kuruluşların ciddi olarak ele alması gerekiyor. Aksi takdirde Türk insanının olumsuz yönde biçimlendirilmesinde başarılı olan toplum mühendisleri, “öz Türkçe” kandırmacası adıyla kadim dilimizi de değiştirerek son darbeyi vurmaları kaçınılmaz olacaktır… Gençliğimizin tarih ve kültürüne yabancılaşmasının önüne geçilmesi için kadim Türkçemizin yeniden ihyası şarttır…
TDK suni kelime türetme çalışmalarını, bütün okullarda uygulamaya koyarak ve dayatarak gençliğimizi gerçek Türkçe kelimelerden uzaklaştırmıştır. Bunun dışında, RTÜK vasıtasıyla bütün televizyon ve radyolara uyarmaktadır… Türkçe kelimeler kullanılmadığı takdirde cezalandırmalar uygulayacağını belirtmekle kalmıyor, kapatma yoluna gidileceği tehdidinde de bulunulmaktadır… Burada hangi Türkçe olduğu da belirtilmemektedir, belli ki yeni türetilen kelimeler RTÜK tarafından kabul görmektedir… Televizyonlara Bu tehditleri yapanların dindar tanınan RTÜK başkanı olması bizleri daha da üzmüştür… Kısacası, televizyonlar, “korner” gibi yıllarca halk tarafından benimsenerek söylenmekte olan ve topluma mal olmuş bir kelimeyi yabancı kökenli diye kaldırılıp, yerine “ köşe vuruşu” diyerek türetilmiş ve pratikte pek kabul görmeyen iki kelimeden oluşan bir karşılığı yerleştirmektedir. Ne yazık ki hemen hemen bütün televizyonlar suni olarak türetilmiş birçok kelimeyi televizyonlarda bolca telaffuz ederek uydurulmuş dili yaygınlaştırmada öncü rolü oynamaktadır…
İnternette ise, yine TDK tarafından türetilen yalan yanlış kelimeleri görüyoruz… Üyeliğe veya kayıt yaptırmaya “hesap” açma denmesi bir yanlış uygulamadır… İngilizce kelimelerin kelime karşılığı olarak alınması tercüme hatasıdır. Bir dilden diğer dile tercüme, kelimenin cümle içinde kazandığı anlamla ifade edilmesi gerekir. Kelimenin Türkçe tercümesi, kelimenin yaptığı iş ve fonksiyonu ifade edebilmesiyle sağlanır… Türkçede hesap bankayla ilgili hesap hareketini ifade ettiğinden bizde kayıt veya üyelik olarak karşılık bulması gerekir…. Kısacası,”Facebook’da hesabın var mı?” demek yanlıştır. “Facebook’da üyeliğin veya kaydınız var mı” denilmesi gerekir. Yine İnternette Dvd. Cd. film, müzik vb. materyalleri “oynatma ve çalma” kelimesi yerine “yürütme” kelimesi getirilmiş. Bu da yanlış bir uygulamadır… Basılı yayınlarda ve diğer iletişim araçlarında bu tür birçok yanlış kelime kullanılmalarına şahit olmaktayız…
TDK tarafından başta,olanak,olasılık,anımsamak,koşul,yanıt.gereksinim vb. kelimeler dilimize yerleştirilerek, imkân, ihtimal,hatırlamak,şart,cevap,ihtiyaç gibi kelimeler çöpe atılmıştır. TDK, okullar, radyolar, televizyonlar, tiyatrolar, film dublajları, reklamlar, ilanlar, kitaplar, gazeteler ve internet gibi alanları kullanarak bu yanlışları kararlılıkla devam ettirmektedir…
Bu kelimeler dışında sırada iki bine yakın kelime şu anda çöpe atılarak tarih olmak üzeredir… Bunun anlamı açıkça bu hızla tasfiyecilik hareketi devam ederse 20 sene sonra mevcut Türkçe kelimelerimizin yüzde sekseni çöpe atılacak demektir… Kısacası, gelecekteki gençliğimiz şu anda yazdığımız kitapları anlayabilmek için Türkçe yazılan kitaplarımızı tekrar tercüme etmek zorunda kalacaktır… Gençliğimizin kütüphanelerimizdeki kitaplara yabancılaşması, Tarih, kültür ve edebiyatımızla gençlerimizin bağının kesilmesi ve ideolojik grupların hedeflediği tarihi ve kültürü olmayan bir Türk tipinin oluşması anlamına gelmektedir…
Gençliğimizi suni bir şablon içine sokmak, malum ideolojik gruplara hizmet eden, özünden kopmuş bir Türk gençliğinin kolay kullanılması tehlikesini de beraberinde getirmektedir. Dilimizle oynanmasının önlenmemesi halinde, TDK tarafından önceden hazırlanmış birçok uydurulmuş kelime daha piyasaya sürülecektir…
Dil konusunda daha geniş bir kitap tarafımızdan hazırlanmaktadır… Hazırlamakta olduğumuz kitap devreye girinceye kadar yapılması gereken çalışmalarımızı sürdürmeliyiz…
Bu yüzden burada dille konulu detaylı açıklamalara gerek görmüyoruz.. Yapmak istediğimiz dilimizdeki kelimelerin çöpe atılarak fakirleşmesini önlemek olmalıdır. Bunun için en önemli kelimelerden başlayarak 5 aşamalı bir tablo çıkardık. Bu tabloya göre en çok kullanmamız gereken kelimeleri 110’lu listeler halinde ekte sunmuş bulunuyoruz… İlk merhalede 5 liste halinde toplamda 550 kelimenin ihyasına çalışmaktayız. Bu kelimeleri her alanda yaygınlaştırarak kadim Türkçemizi devam ettirme çalışmalarına katkı sağlamalıyız… Suni kelimeler yerine kadim Türkçemizi kullanmalıyız…
TERİMLER
Terimler bir sanat dalına, mesleğe veya bilim dalına has anlamı olan sözcüklerdir. Terimler genel konuşma ve yazı dili dışında kalan, uzmanlık isteyen özel çalışma alanlarına ait kavramları ifade etmeye yarayan, sınırlı anlamlara sahip sözcüklerdir. Yapılacak çalışmalarda yabancı terimlerin dilimize hiçbir zararı olmadığı kanaati taşıyoruz… Mevcut terimleri kullanarak, Ekonomi, bilim, sosyalleşme, mesleki ve sanat kavramları olarak dış dünyayla bağlantı kurmanın devam etmesinin yararı olacağını düşünüyoruz. Günümüzde hukuk terimlerini değiştirmek ne kadar anlamsızsa diğer terimleri kaldırmak da o kadar yanlış olacaktır.
KELİME TÜRETMEK: Türk Dil Kurumu desteğiyle türetilen kelimelerin birçoğu Türkçe kurallarına aykırı türetilmiştir… Şu anda yapılması gereken gerçek Türkçemizi yeniden gündeme sokarak, Türk ve İslam dünyasıyla yeniden bağlarımızı güçlendirmek olacaktır. Bundan sonra da çeşitli nedenlerle dilimize giren veya girecek olan yabancı kökenli kelimeleri söylenişine göre yazılarak dilimiz bünyesine almalıyız.
Mesela : “Tele” Yunanca, “vision” kelimesi Latincedir. İngilizler, uzak ve görüntü anlamına gelen bu iki kelimeyi alarak “television” demişler. Bizler de bu kelimeyi Türkçe okunuşuyla alarak “televizyon” demişiz… Artık bu kelime Türkçe bir kelime olmuştur… Böylece, milletlerarası bir kelimeyi bünyesine alan dilimiz, bir kelime kazanmıştır.., Dilimizin zenginleştirilmesinin dışında, yabancı kökenli bir kelimeyi öğrenmemiz, milletler arası iletişimde de yabancı ülkelerle ilişkilerimizde avantaj sağlamaktadır…Bize göre dışarıdan gelen yabancı kökenli kelimelerin halk tarafından veya sivil kuruluşlar yardımıyla okunuşlarıyla dilimize geçirilmesi kelime karışıklığına son verecektir…
Dil çalışmalarımız için Yaklaşık 1500 türetilmiş suni kelime seçilmiştir. İlk merhalede kadim Türkçeye ait 550 kelimenin yeniden ihyasına gidilecektir. Bu kelimeler 5 liste halinde sunulmaktadır… İlk hedefimiz, listelerimizdeki 550 Türkçe kelimemizi geri getirerek tekrar Türk toplumuna kazandırmaktır… Halkın kullanmadığı, daha çok aydın kesimlerin yaygınlaştırmak amacıyla kullandığı (TDK’nin türettiği) kelimelerin tutarsız olanlarını kaldırılarak yerlerine kadim ve gerçek Türkçe kelimeleri kullanma çalışmalarımıza katkılarınızı bekliyoruz.
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
1.
|
açılım
|
inkişaf, gelişme
|
|
2.
|
ad çekme
|
kur'a
|
|
3.
|
adıl
|
Zamir (dlb.)
|
|
4.
|
ahlâksal
|
ahlâkî
|
|
5.
|
algı
|
idrâk,anlama,kavrama
|
|
6.
|
anakara
|
kıta
|
|
7.
|
anamal
|
sermaye
|
|
8.
|
anı
|
hâtıra
|
|
9.
|
anılar
|
hâtıralar
|
|
10.
|
anımsama
|
hatırlama
|
|
11.
|
anımsamak
|
hatırlamak
|
|
12.
|
anlatı
|
üslûp
|
|
13.
|
anlatım
|
ifade
|
|
14.
|
araç
|
vâsıta, vesâit
|
|
15.
|
artı
|
müsbet
|
|
16.
|
atama
|
tayin
|
|
17.
|
avuntu
|
teselli
|
|
18.
|
ayırtım
|
rezervasyon
|
|
19.
|
ayraç
|
Parantez (dlb.)
|
|
20.
|
ayrıksı
|
istisnai
|
|
21.
|
bağlam
|
meyan
|
|
22.
|
bay
|
bey
|
|
23.
|
bayan
|
hanım
|
|
24.
|
beğeni
|
zevk, takdir
|
|
25.
|
belgesel
|
dokümanter
|
|
26.
|
belirteç
|
zarf (dlb.)
|
|
27.
|
belirti
|
alâmet, işaret, emâre
|
|
28.
|
benzeti
|
teşbih, benzetme
|
|
29.
|
besin
|
gıda
|
|
30.
|
betim
|
tasvir
|
|
31.
|
betimlemek
|
tasvir etmek
|
|
32.
|
biçem
|
üslûp, stil
|
|
33.
|
bilge
|
âlim, ârif
|
|
34.
|
bilim
|
ilim
|
|
35.
|
bilimsel
|
ilmî
|
|
36.
|
bilinç
|
şuur
|
|
37.
|
bilinçaltı
|
şuur altı
|
|
38.
|
birey
|
fert
|
|
39.
|
birikim
|
tasarruf
|
|
40.
|
coşku
|
heyecan
|
|
41.
|
çağrı
|
davet
|
|
42.
|
çağrılık
|
davetiye
|
|
43.
|
çağrışım
|
hatırlatma
|
|
44.
|
çalıştay
|
istişâre toplantısı
|
|
45.
|
çekilme
|
istifa
|
|
46.
|
çeviri
|
tercüme
|
|
47.
|
çevirmen
|
mütercim, tercüman
|
|
48.
|
değin
|
kadar
|
|
49.
|
dek
|
kadar
|
|
50.
|
derslik
|
dershane, sınıf
|
|
51.
|
dış alım
|
ithalat
|
|
52.
|
dış satım
|
ihracat
|
|
53.
|
dinbilim
|
ilahiyat
|
|
54.
|
dinlence
|
tatil
|
|
55.
|
dinleti
|
konser
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
56.
|
dinsel
|
dinî
|
|
57.
|
direnim
|
inat
|
|
58.
|
dirim, yaşam
|
hayat
|
|
59.
|
dirimsel
|
hayatî
|
|
60.
|
duyuru
|
ilân
|
|
61.
|
esenlik
|
sıhhat, selâmet, afiyet
|
|
62.
|
esin
|
ilham
|
|
63.
|
evre
|
safha
|
|
64.
|
eylem
|
fiil, hareket, amel
|
|
65.
|
gereksinim
|
ihtiyaç
|
|
66.
|
girişim
|
teşebbüs
|
|
67.
|
girişimci
|
müteşebbis
|
|
68.
|
giysi
|
elbise
|
|
69.
|
giz
|
sır
|
|
70.
|
koşul
|
şart
|
|
71.
|
koşullandırılmak
|
şartlandırılmak
|
|
72.
|
koşullanmak
|
şartlanmak
|
|
73.
|
koşullar
|
şartlar
|
|
74.
|
koşullu
|
şartlı
|
|
75.
|
köşe vuruşu
|
korner
|
|
76.
|
olanak
|
imkân
|
|
77.
|
olanaklı
|
mümkün, kâbil
|
|
78.
|
olanaksız
|
imkânsız
|
|
79.
|
olası
|
muhtemel
|
|
80.
|
olasılık
|
ihtimal
|
|
81.
|
onursal
|
fahrî
|
|
82.
|
oyuncu
|
aktör, aktris
|
|
83.
|
sanatçı
|
sanatkâr
|
|
84.
|
sınav
|
imtihan
|
|
85.
|
söyleşi
|
sohbet, hasbihal
|
|
86.
|
sözcük
|
kelime
|
|
87.
|
sürücü
|
şoför
|
|
88.
|
sürücü belgesi
|
ehliyet
|
|
89.
|
takma ad
|
müstear isim
|
|
90.
|
tanık
|
şahit
|
|
91.
|
toplumbilimci
|
sosyolog, içtimaiyatçı
|
|
92.
|
toplumsal
|
içtimâî, sosyal
|
|
93.
|
tutukevi
|
hapishane
|
|
94.
|
tümce
|
cümle
|
|
95.
|
uğraş
|
meşguliyet
|
|
96.
|
ulaç
|
zarf-fiil (dlb.)
|
|
97.
|
ulus
|
millet
|
|
98.
|
uyak
|
kafiye
|
|
99.
|
uyarı
|
ikaz
|
|
100.
|
uygar
|
medenî
|
|
101.
|
uygarlık
|
medeniyet
|
|
102.
|
uzman
|
mütehassıs
|
|
103.
|
uzmanlık
|
ihtisas
|
|
104.
|
yanıt
|
cevap
|
|
105.
|
yanıtlamak
|
cevaplamak
|
|
106.
|
yaşam
|
hayat, ömür
|
|
107.
|
yaşamını yitirdi
|
hayatını kaybetti, öldü
|
|
108.
|
yineleme
|
tekrar
|
|
109.
|
yönetmen
|
direktör
|
|
110.
|
zorunlu görev
|
mecburî hizmet
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
1.
|
anlam
|
mânâ
|
|
2.
|
arıtmak
|
Tasfiye etmek,temizlemek
|
|
3.
|
asal
|
esas, başlıca
|
|
4.
|
avunç
|
teselli
|
|
5.
|
ayral
|
hariç
|
|
6.
|
belirgin
|
bâriz, net
|
|
7.
|
bildirge
|
beyannâme
|
|
8.
|
bulgu
|
keşif, işaret
|
|
9.
|
büküntü
|
viraj
|
|
10.
|
bütünleme
|
ikmal
|
|
11.
|
çelişki
|
tezat, zıtlık
|
|
12.
|
çıkar
|
menfaat
|
|
13.
|
çözümleme
|
tahlil
|
|
14.
|
danışma kurulu
|
istişâre heyeti, şûrâ
|
|
15.
|
danışman
|
müşâvir
|
|
16.
|
değinmek
|
temâs etmek
|
|
17.
|
demeç
|
beyanat
|
|
18.
|
denence
|
hipotez
|
|
19.
|
denetçi
|
murâkıp, müfettiş
|
|
20.
|
denetim
|
t teftiş,murâkabe,kontrol
|
|
21.
|
denetleme
|
teftiş
|
|
22.
|
denetmen
|
müfettiş, murâkıp
|
|
23.
|
deneyim
|
tecrübe
|
|
24.
|
deneyimli
|
tecrübeli
|
|
25.
|
devrim
|
inkılâp, ihtilâl
|
|
26.
|
direngen
|
inatçı
|
|
27.
|
dizin
|
fihrist, indeks
|
|
28.
|
doğa ötesi
|
metafizik
|
|
29.
|
doğa üstü
|
tabiat üstü
|
|
30.
|
doğal
|
tabiî, natürel
|
|
31.
|
doğal olarak
|
tabiî olarak, tabiatiyle
|
|
32.
|
doğal yıkım
|
tabiî âfet
|
|
33.
|
dokunaklı
|
hazin
|
|
34.
|
donatmak
|
techiz etmek
|
|
35.
|
doruk
|
zirve
|
|
36.
|
döküm
|
envanter
|
|
37.
|
dönem
|
devre
|
|
38.
|
dönemsel
|
periyodik
|
|
39.
|
duruşma
|
muhâkeme
|
|
40.
|
duyarga
|
anten
|
|
41.
|
duyarlı
|
hassas
|
|
42.
|
duyarlılık
|
hassasiyet, hassaslık
|
|
43.
|
duygu
|
his
|
|
44.
|
duygulanmak
|
hislenmek
|
|
45.
|
duyum
|
istihbarat
|
|
46.
|
dürtü
|
teşvik, tahrik
|
|
47.
|
düşlemek
|
hayâl kurmak
|
|
48.
|
düşsel
|
hayâlî
|
|
49.
|
düşün yapıtı
|
fikir eseri
|
|
50.
|
düşünce özgürlüğü
|
fikir hürriyeti
|
|
51.
|
edilgen
|
pasif
|
|
52.
|
edim
|
amel, fiil
|
|
53.
|
egemenlik
|
hâkimiyet
|
|
54.
|
erdem
|
fazilet
|
|
55.
|
erişkin
|
kâmil, olgun
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
56.
|
erk
|
kudret, irâde, iktidar
|
|
57.
|
eşdeğer
|
muâdil
|
|
58.
|
gereç
|
malzeme
|
|
59.
|
gömüt
|
mezar, kabir
|
|
60.
|
görece
|
izafî
|
|
61.
|
görev
|
vazife
|
|
62.
|
görevli
|
vazifeli
|
|
63.
|
gözlem
|
müşâhede
|
|
64.
|
gözlemci
|
müşâhit
|
|
65.
|
güldürmen
|
komik
|
|
66.
|
güldürü
|
komedi
|
|
67.
|
gülmece
|
mizah
|
|
68.
|
güncel
|
günlük, aktüel
|
|
69.
|
güvence
|
teminat
|
|
70.
|
halkoyu
|
referandum
|
|
71.
|
hukuksal
|
hukukî
|
|
72.
|
izlemek
|
seyretmek, takip etmek
|
|
73.
|
kanıt
|
delil, ispat
|
|
74.
|
kısıt
|
sınır, tahdid
|
|
75.
|
kuşkusuz
|
şüphesiz
|
|
76.
|
onurlu
|
şerefli, haysiyetli
|
|
77.
|
ortaç
|
sıfat-fiil (dlb.)
|
|
78.
|
oyun
|
piyes, temsil
|
|
79.
|
ozan
|
şair
|
|
80.
|
ödün
|
tâviz
|
|
81.
|
öğrenci
|
talebe
|
|
82.
|
öğrenim
|
tahsil
|
|
83.
|
ön yargı
|
peşin hüküm
|
|
84.
|
önad
|
sıfat (dlb.)
|
|
85.
|
önder
|
reis, lider
|
|
86.
|
önlem
|
tedbir
|
|
87.
|
örneğin
|
mesela, misal
|
|
88.
|
öykü
|
hikaye
|
|
89.
|
öz yaşam öyküsü
|
otobiyografi
|
|
90.
|
özdeyiş
|
vecize
|
|
91.
|
özgün
|
has, orijinal, aslî
|
|
92.
|
özveri
|
fedâkârlık
|
|
93.
|
salık
|
tavsiye
|
|
94.
|
sınav
|
imtihan
|
|
95.
|
söylem
|
ifade
|
|
96.
|
söylenti
|
rivayet
|
|
97.
|
uluslararası
|
milletler arası,beynelmilel
|
|
98.
|
uzlaşı
|
anlaşma, mutabakat
|
|
99.
|
ünlü
|
şöhretli,meşhur
|
|
100.
|
ünsüz harf
|
Sessiz harf
|
|
101.
|
ünlü harf
|
Sesli harf
|
|
102.
|
varsayım
|
faraziye, hipotez
|
|
103.
|
yandaş
|
taraftar
|
|
104.
|
yapıt
|
eser
|
|
105.
|
yarar
|
fayda, menfaat
|
|
106.
|
yaşam biçimi
|
hayat tarzı
|
|
107.
|
yazman
|
kâtip, sekreter
|
|
108.
|
yetenek
|
kabiliyet, maharet, hüner
|
|
109.
|
yüklenici
|
müteahhit
|
|
110.
|
yürütme
|
icra
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
1.
|
aşama
|
merhale,kademe,safha
|
|
2.
|
doyum
|
tatmin
|
|
3.
|
duygulu
|
hassas, hisli
|
|
4.
|
duygusal
|
hissî
|
|
5.
|
günce
|
hatıra defteri, günlük
|
|
6.
|
güncel
|
günlük, aktüel
|
|
7.
|
hayvansal
|
hayvanî
|
|
8.
|
hoşgörü
|
müsâmaha
|
|
9.
|
içermek
|
ihtivâ etmek
|
|
10.
|
ikincil
|
tâlî
|
|
11.
|
ilenç
|
beddua
|
|
12.
|
ileti
|
mesaj, haber
|
|
13.
|
iletişim
|
haberleşme, muhâbere
|
|
14.
|
ilgeç
|
edat (dlb.)
|
|
15.
|
ilginç
|
alâka çekici, enteresan
|
|
16.
|
ilişki
|
alâka, münâsebet, temas,irtibat
|
|
17.
|
ilişkin
|
âit, dâir
|
|
18.
|
ilke
|
umde, prensip
|
|
19.
|
imgesel
|
hayâlî
|
|
20.
|
imlemek
|
işaret etmek, nişan koymak
|
|
21.
|
inan
|
itikat, iman
|
|
22.
|
inansız
|
kâfir
|
|
23.
|
inansızlık
|
küfür
|
|
24.
|
indirim
|
tenzilat
|
|
25.
|
insancıl
|
insanî
|
|
26.
|
irdeleme
|
tetkik
|
|
27.
|
istem
|
talep
|
|
28.
|
istemsiz
|
gayri ihtiyârî, gayri irâdî
|
|
29.
|
istenç
|
irâde
|
|
30.
|
işitme özürlü
|
sağır
|
|
31.
|
işlem
|
muamele, ameliye
|
|
32.
|
işlev
|
fonksiyon, rol, vazife
|
|
33.
|
işlevsel
|
fonksiyonel
|
|
34.
|
izlenim
|
intibâ
|
|
35.
|
kalıntı
|
bakiye
|
|
36.
|
kalıt
|
miras
|
|
37.
|
kalıtçı
|
vâris, mûris, mirasçı
|
|
38.
|
kalıtım
|
irsiyet, irs, verâset
|
|
39.
|
kalıtımsal
|
irsî
|
|
40.
|
kamulaştırma
|
istimlâk
|
|
41.
|
kanı
|
kanaat, rey, fikir
|
|
42.
|
kanıtlamak
|
ispat etmek
|
|
43.
|
karşın
|
rağmen
|
|
44.
|
karşıt
|
zıt, muhâlif
|
|
45.
|
katılımcı
|
iştirak eden, katılan
|
|
46.
|
katkı
|
ilave
|
|
47.
|
katman
|
tabaka
|
|
48.
|
kent
|
şehir
|
|
49.
|
kez
|
defa, sefer, kerre
|
|
50.
|
kısıtlı
|
mahdud, sınırlı
|
|
51.
|
kıvanç
|
iftihar, memnuniyet,
|
|
52.
|
kimi
|
bazı
|
|
53.
|
kimi kez
|
bazı, bazen
|
|
54.
|
kimi zaman
|
bazen
|
|
55.
|
kimlik
|
hüviyet
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
56.
|
kimyasal
|
kimyevî
|
|
57.
|
kişilik
|
şahsiyet
|
|
58.
|
kişiliksiz
|
şahsiyetsiz
|
|
59.
|
kişisel
|
şahsî, ferdî
|
|
60.
|
komut
|
kumanda, emir
|
|
61.
|
komuta
|
kumanda
|
|
62.
|
komutan
|
kumandan
|
|
63.
|
konum
|
mevkî, vaziyet, durum
|
|
64.
|
konuşlandırmak
|
mevzilendirmek
|
|
65.
|
konuşma özürlü
|
dilsiz, lâl
|
|
66.
|
konut
|
mesken
|
|
67.
|
kovuşturma
|
tahkikat
|
|
68.
|
köken
|
menşe, kaynak
|
|
69.
|
kural
|
kaide
|
|
70.
|
kurgu
|
Montaj, kurma
|
|
71.
|
kurul
|
heyet
|
|
72.
|
kuşak
|
nesil
|
|
73.
|
kuşku
|
şüphe, endişe
|
|
74.
|
kutlamak
|
tebrik etmek
|
|
75.
|
maddesel
|
maddî
|
|
76.
|
neden
|
sebep
|
|
77.
|
nitelik
|
keyfiyet, vasıf, kalite
|
|
78.
|
niteliksiz
|
vasıfsız, âdi, kalitesiz
|
|
79.
|
odak
|
mihrak
|
|
80.
|
okul
|
mektep
|
|
81.
|
okutman
|
okutucu
|
|
82.
|
olabildiğince
|
mümkün mertebe
|
|
83.
|
olağanüstü
|
fevkalâde, hârikulâde
|
|
84.
|
olumlu
|
müsbet
|
|
85.
|
oluşmak
|
meydana gelmek, hâsıl olmak
|
|
86.
|
onaylama
|
tasdik
|
|
87.
|
onur
|
Haysiyet, Şeref, izzetinefis
|
|
88.
|
onursal
|
fahrî
|
|
89.
|
onursuz
|
haysiyetsiz
|
|
90.
|
savunma
|
müdâfaa
|
|
91.
|
sözleşme
|
mukâvele, akit
|
|
92.
|
şişinme
|
kibir, gurur
|
|
93.
|
tanı
|
teşhis
|
|
94.
|
taslak
|
müsvedde
|
|
95.
|
taşıt
|
vâsıta, vesâit
|
|
96.
|
tepkime
|
reaksiyon
|
|
97.
|
tutanak
|
zabıt
|
|
98.
|
tutku
|
ihtiras, ibtilâ
|
|
99.
|
tutucu
|
muhafazakâr
|
|
100.
|
tüm
|
bütün, tamam
|
|
101.
|
uğraştaş
|
meslektaş
|
|
102.
|
ulusal
|
millî
|
|
103.
|
ulusallık
|
milliyet, millîlik
|
|
104.
|
ulusçu
|
milliyetçi
|
|
105.
|
üzünç
|
üzüntü
|
|
106.
|
yalınlık
|
sadelik
|
|
107.
|
yargı
|
hüküm
|
|
108.
|
yenik
|
mağlup
|
|
109.
|
yeterli
|
kâfî
|
|
110.
|
zorunluluk
|
zarûret, mecburiyet
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
1.
|
aldatı
|
hile, düzen
|
|
2.
|
alındı
|
makbuz
|
|
3.
|
anlak
|
zekâ
|
|
4.
|
bitkisel
|
nebâtî
|
|
5.
|
bölümce
|
tefrika
|
|
6.
|
danışmanlık
|
müşâvirlik
|
|
7.
|
denetlemek
|
teftiş etmek
|
|
8.
|
deney
|
tecrübe
|
|
9.
|
devim
|
hareket
|
|
10.
|
devrimci
|
ihtilâlci, inkılâpçı
|
|
11.
|
dizem
|
âhenk
|
|
12.
|
dizgesel
|
sistematik
|
|
13.
|
dizgi
|
sistem
|
|
14.
|
doğaca
|
tabiî
|
|
15.
|
doğallık
|
tabiîlik
|
|
16.
|
doğrultu
|
istikâmet
|
|
17.
|
donatım
|
techiz
|
|
18.
|
dörüt
|
sanat
|
|
19.
|
dörütmen
|
sanatkâr
|
|
20.
|
egemen
|
hâkim
|
|
21.
|
görkem
|
ihtişam
|
|
22.
|
karşıtı
|
zıddı, aksi, muhâlifi
|
|
23.
|
nedensiz
|
sebepsiz
|
|
24.
|
olay
|
hâdise, vak'a
|
|
25.
|
olgu
|
vâkıa
|
|
26.
|
onaylamak
|
tasvip etmek,uygun bulmak
|
|
27.
|
ortam
|
muhit, çevre
|
|
28.
|
oturum
|
celse
|
|
29.
|
oy
|
rey
|
|
30.
|
oydaşmalı
|
fikir birliği
|
|
31.
|
oylamak
|
rey vermek
|
|
32.
|
oymak
|
aşiret
|
|
33.
|
ödenek
|
tahsisat
|
|
34.
|
ödev
|
vazife, vecibe
|
|
35.
|
ödevli
|
vazifeli
|
|
36.
|
ödül
|
mükâfat
|
|
37.
|
ödüllendirmek
|
mükâfatlandırmak
|
|
38.
|
ödün vermek
|
tâviz vermek
|
|
39.
|
öge
|
unsur, eleman
|
|
40.
|
öğreti
|
meslek, doktrin
|
|
41.
|
öğretim
|
tedrisat, tedris
|
|
42.
|
öğretmen
|
öğretici, muallim
|
|
43.
|
örgüt
|
teşkilat, teşekkül
|
|
44.
|
örgütlü
|
teşkilatlı
|
|
45.
|
örgütsel
|
teşkilata ait
|
|
46.
|
örgütsüz
|
teşkilatsız
|
|
47.
|
örnekseme
|
kıyas
|
|
48.
|
örtüşmek
|
mutâbık olmak, benzer olmak
|
|
49.
|
ötekileştirmek
|
dışlamak,kabul etmemek
|
|
50.
|
övünç
|
iftihar
|
|
51.
|
öykücü
|
hikaye yazarı, hikayeci
|
|
52.
|
öz yaşam
|
biyografi, tercümeihâl
|
|
53.
|
özdek
|
madde, cisim
|
|
54.
|
özdekçi
|
maddeci, materyalist
|
|
55.
|
özdekçilik
|
maddecilik,materyaliz
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
56.
|
özdeksel
|
maddî
|
|
57.
|
özdeş
|
aynı, eşit
|
|
58.
|
özeleştiri
|
nefs muhasebesi,otokritik
|
|
59.
|
özendiri
|
teşvik
|
|
60.
|
özendirmek
|
teşvik etmek
|
|
61.
|
özengen
|
amatör
|
|
62.
|
özerk
|
muhtar
|
|
63.
|
özlük
|
şahsî, zâtî
|
|
64.
|
öznel
|
subjektif
|
|
65.
|
özümleme
|
asimilasyon
|
|
66.
|
özverili
|
fedâkâr
|
|
67.
|
parasal
|
nakdî, mâlî
|
|
68.
|
paydaş
|
hissedar
|
|
69.
|
rastlantı
|
tesadüf, rast gelme
|
|
70.
|
sağlıksal
|
sıhhî
|
|
71.
|
sakınca
|
mahzur
|
|
72.
|
sakıncalı
|
mahzurlu
|
|
73.
|
salık vermek
|
tavsiye etmek
|
|
74.
|
salıverme
|
tahliye etme
|
|
75.
|
salt
|
mutlak
|
|
76.
|
salt çoğunluk
|
mutlak ekseriyet
|
|
77.
|
sanal
|
hayalî, mevhûm, farazî, tahminî
|
|
78.
|
saptama
|
tespit, tespit etme
|
|
79.
|
sav
|
iddia
|
|
80.
|
savurganlık
|
israf
|
|
81.
|
saydam
|
şeffaf
|
|
82.
|
saygı
|
hürmet, ihtiram
|
|
83.
|
saygıdeğer
|
muhterem
|
|
84.
|
saygın
|
itibarlı
|
|
85.
|
sayman
|
muhasebeci, muhâsip
|
|
86.
|
saymanlık
|
muhasebe
|
|
87.
|
seçenek
|
tercih, alternatif
|
|
88.
|
sezgi
|
his
|
|
89.
|
sezinlemek
|
hissetmek
|
|
90.
|
sığınmacı
|
mülteci, iltica eden
|
|
91.
|
simge
|
rümuz, sembol
|
|
92.
|
sinirsel
|
asabî
|
|
93.
|
siyasal
|
siyasî
|
|
94.
|
somut
|
müşahhas
|
|
95.
|
sonuç
|
netice
|
|
96.
|
sorun
|
mesele, problem
|
|
97.
|
soy ağacı
|
şecere
|
|
98.
|
sürücü adayı
|
acemi şoför
|
|
99.
|
tinsel
|
rûhî, mânevî
|
|
100.
|
yakarı
|
dua, niyaz
|
|
101.
|
yakınma
|
şikayet
|
|
102.
|
yakıt
|
yakacak
|
|
103.
|
yalanlama
|
tekzip
|
|
104.
|
yalvaç
|
peygamber
|
|
105.
|
yanılgı
|
hatâ, sehiv
|
|
106.
|
yaptırım
|
müeyyide
|
|
107.
|
yazgı
|
kader, baht, mukadderat
|
|
108.
|
yitik
|
kayıp
|
|
109.
|
yoksun
|
mahrum
|
|
110.
|
yontu
|
heykel
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
1.
|
açmazlık
|
zorluk, çaresizlik
|
|
2.
|
alabık
|
iki yüzlü, mürâî
|
|
3.
|
alıntı
|
iktibas
|
|
4.
|
amaç
|
gâye, meram, maksat
|
|
5.
|
andıç
|
muhtıra, not
|
|
6.
|
anıt
|
âbide
|
|
7.
|
aygıt
|
cihaz
|
|
8.
|
ayırga
|
nifak, tefrika
|
|
9.
|
aymaz
|
gafil
|
|
10.
|
aymazlık
|
gaflet
|
|
11.
|
bağı
|
sihir
|
|
12.
|
bağlaşmak
|
ittifak etmek
|
|
13.
|
bağnaz
|
mutaassıp
|
|
14.
|
başat
|
hâkim,üstün, dominant
|
|
15.
|
başyazman
|
başkâtip
|
|
16.
|
belge
|
vesika, delil
|
|
17.
|
betimlemek
|
tasvir etmek
|
|
18.
|
bırakışma
|
mütareke
|
|
19.
|
bildiri
|
beyannâme,tebliğ,tebligat
|
|
20.
|
bilinçlendirmek
|
şuurlandırmak
|
|
21.
|
bireyci
|
ferdiyetçi
|
|
22.
|
cezaevi
|
hapishane
|
|
23.
|
çağcıl
|
asrî, modern
|
|
24.
|
çıkarsama
|
istidlal, akıl yürütme
|
|
25.
|
çöküntü
|
depresyon
|
|
26.
|
deprem
|
zelzele
|
|
27.
|
derey
|
vadi
|
|
28.
|
dilevci
|
davacı
|
|
29.
|
dörüt
|
sanat
|
|
30.
|
düşlem
|
hayâl
|
|
31.
|
düzenek
|
mekanizma
|
|
32.
|
edimsel
|
fiilî, aktüel
|
|
33.
|
İç hastalıkları
|
dahiliye
|
|
34.
|
kökten
|
esaslı
|
|
35.
|
orun
|
mevki, makam
|
|
36.
|
oydaşmak
|
fikir birliğinde olmak
|
|
37.
|
ödenti
|
âidat
|
|
38.
|
özel
|
hususî, şahsî, zâtî
|
|
39.
|
ruhsal durum
|
ruh hâli, hâleti rûhiye
|
|
40.
|
sakıncasız
|
mahzursuz
|
|
41.
|
san
|
unvan
|
|
42.
|
savaş
|
harp, muhârebe, cihat
|
|
43.
|
sıralaç
|
dosya
|
|
44.
|
simgesel
|
sembolik, remzî
|
|
45.
|
solunum
|
teneffüs, nefes alma
|
|
46.
|
sorumlu
|
mesul
|
|
47.
|
sorumluluk
|
mesuliyet
|
|
48.
|
söylence
|
efsane
|
|
49.
|
süre
|
müddet
|
|
50.
|
tanıklık
|
şahitlik
|
|
51.
|
tasarım
|
tasavvur
|
|
52.
|
tecim
|
ticaret
|
|
53.
|
tensel
|
maddî, bedenî
|
|
54.
|
tepki
|
aksülamel,akis,reaksiyon
|
|
55.
|
toplum bilimi
|
sosyoloji, içtimaiyat
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
56.
|
törel
|
ahlâkî
|
|
57.
|
tutuklama
|
tevkif etme
|
|
58.
|
tutuklu
|
mevkuf, tevkif edilmiş
|
|
59.
|
türetmen
|
kâşif, keşfeden
|
|
60.
|
umarsız
|
çaresiz, bîçâre, nâçar
|
|
61.
|
usçuluk
|
akılcılık
|
|
62.
|
utku
|
zafer, muzafferiyet
|
|
63.
|
uyarlama
|
intibak ettirme, adaptasyon
|
|
64.
|
uydu
|
peyk
|
|
65.
|
uygulamak
|
tatbik etmek
|
|
66.
|
uygulamalı
|
tatbikî
|
|
67.
|
uyum
|
ahenk
|
|
68.
|
uzay
|
fezâ
|
|
69.
|
uzaysal
|
fezâya ait
|
|
70.
|
uzmanlaşmak
|
ihtisas kazanmak
|
|
71.
|
ülküsel
|
idealli, gâyeli
|
|
72.
|
varsıl
|
zengin
|
|
73.
|
yadsıl
|
menfî
|
|
74.
|
yadsıma
|
inkâr
|
|
75.
|
yakınmak
|
şikayet etmek
|
|
76.
|
yalanlamak
|
tekzip etmek
|
|
77.
|
yalın
|
sade, çıplak
|
|
78.
|
yalıtım
|
tecrid, izolasyon
|
|
79.
|
yandaşlık
|
taraflılık, taraftarlık
|
|
80.
|
yansız
|
tarafsız, bîtaraf
|
|
81.
|
yapay
|
sun'î
|
|
82.
|
yararsız
|
faydasız, nafile
|
|
83.
|
yasa
|
kanun
|
|
84.
|
yasadışı
|
kanunsuz
|
|
85.
|
yasal
|
kanunî, meşrû
|
|
86.
|
yasaya aykırı
|
kanunsuz
|
|
87.
|
yaşam öyküsü
|
hayat hikayesi, biyografi
|
|
88.
|
yaşamsal
|
hayâtî
|
|
89.
|
yayın
|
neşriyat
|
|
90.
|
yazak
|
kalem
|
|
91.
|
yazıneri
|
edip, edebiyatçı
|
|
92.
|
yazınsal
|
edebî
|
|
93.
|
yazıt
|
kitâbe
|
|
94.
|
yersel
|
mahallî
|
|
95.
|
yetenekli
|
kabiliyetli, maharetli
|
|
96.
|
yeteneksiz
|
kabiliyetsiz, maharetsiz
|
|
97.
|
yetinmek
|
iktifâ etmek
|
|
98.
|
yetkili
|
selâhiyetli
|
|
99.
|
yetkin
|
kâmil, olgun
|
|
100.
|
yır
|
şiir
|
|
101.
|
yinelemek
|
tekrarlamak, tekrar etmek
|
|
102.
|
yontucu
|
heykeltraş
|
|
103.
|
yorumcu
|
tefsirci, müfessir
|
|
104.
|
yön
|
taraf, cihet, istikamet
|
|
105.
|
yönerge
|
talimat
|
|
106.
|
yönetimsel
|
idarî
|
|
107.
|
yüzey
|
satıh
|
|
108.
|
zorunlu
|
zarûrî, mecbûrî
|
|
109.
|
zorunlu iniş
|
mecburî iniş
|
|
110.
|
zorunlu olarak
|
mecburen
|
SUNİ DİLE KARŞI GERÇEK TÜRKÇEMİZİ YAYGINLAŞTIRALIM!..
( TARİHİMİZİ VE KÜLTÜRÜMÜZÜ KURTARALIM!.. )
-Yüzlerce suni kelimenin Türkçe karşılıklarını, bu yazının sonunda kelime kelime liste halinde görebilirsiniz.-
-Yüzlerce suni kelimenin Türkçe karşılıklarını, bu yazının sonunda kelime kelime liste halinde görebilirsiniz.-
Japonya binlerce yıl önceki kitaplarını okurken, bizler 50 sene önceki kitaplarımızı dahi okuyamıyoruz!.. Kütüphanelerimizdeki tarih ve kültür birikimimiz olan kitaplarımızı okuyamamamız utanç vericidir… Binlerce yıllık kitaplarını tercüme ettirerek okuyan bir millet olabilir mi?
Diller kelime atarak değil, kelime alarak zenginleşir ve gelişirler. İngilizcenin, 700 bin kelimeyi aşması ve zengin bir dil olmasının sebebi, her kelimeyi kendi bünyesine katmasından kaynaklanmaktadır... Dünyada melez olmayan hiç bir dil yoktur… Diller, kelime alarak zenginleşir ve kelime atarak fakirleşirler… Bütün diller ya kendi köklerinden ya da başka dillerden kelime alarak gelişir…
Türkçenin korunması (Leksikoloji) kelimeyle değil, (sentaks) cümle yapısıyla söz konusu olabilir. Kelimeleri atmak (tasfiyecilik) akıllı bir yaklaşım değildir… Maalesef, günümüz Türkiye’sinde kelimelerimiz atılarak dilimiz Türk Dil Kurumu tarafından fakirleştirilmiştir…
Dil, gelişmesini tamamlamış bir anlaşma aracı değildir; aksine yeni gelişmelere açık canlı bir yapı özelliği taşır... Dil, insanlığın değişip gelişmesine paralel olarak her zaman değişir, gelişir. İnsanlığın her türlü bilgi üretimi ve gelişmesi sona ermediği, ihtiyaçları bitmediği sürece dilin de değişip gelişmesi ihtiyaçları bitmez...
İnsanlar, bütün bilgilerini dille ifade ederler, Bundan dolayı insanın ihtiyacı, dilin ihtiyacı demektir…
Farklı diller konuşan insan toplulukları başka topluluklarla çeşitli ilişkiler kurarlar. Bu ilişkiler neticesinde, her topluluk diğer insan topluluklarından bir şeyler öğrenir. Topluluklar, öğrendiklerini de dil aracılığı ile öğrenir. Bu öğrenme veya öğretme, dil alış-verişi demektir… Dil alış verişinde bir dilden diğerine dil unsuru olarak en çok kelimeler geçer… Dil alış verişi tabiî normal ölçülerde kalıp istilâ şeklini almadığı sürece, bir dilden diğerine geçen kelimeler, dili bozmaz. Çünkü dil bir kelime listesinden ibaret değildir. Diğer taraftan kelimeler, karşılıkları oldukları varlık veya kavramların tarifi değil işaretleri, göstergeleridir. Dilin işleyiş sistemine uydukları sürece geldikleri dile zarar vermezler!..
Dilin kelime ihtiyacını karşılayabilmek için başvurabileceği çarelerden biri de eski metinlerden ölü kelime diriltmektir. Bu zorlama bir yoldur. Çünkü ölmüş kelime, anlamı kaybolmuş, milletin hafızasından silinmiş kelimedir. Dilde, “ölü kelime yabancı kökenli kelime hükmündedir.” Ancak ihtiyaç halinde yine de bir kaynaktır…
Dil kelimelerin yapıyla olduğu kadar ve hatta ondan da çok ifade şekliyle, “söz dizimi”, cümle yapısı ile Türkçecilik yapılabilir. Kelimelerin ırkı, kafatası ile uğraşıp, “Türkçedir – değildir” diye ayırıp yabancı asıllıları atmak tasfiyeciliktir, dil ırkçılığıdır. Diğer taraftan bu işi Atatürk’e mal etmeğe kalkışmak tamamen yanlıştır. Zira, Atatürk tasfiyeci değildir. O’na göre dil konusu “millî şuuru geliştirme, millî kültürü geliştirme, millî birliği sağlama” konusudur… Hatta kurdurmuş olduğu dille ilgili heyeti tasfiyecilik yaptıkları için uyarma ihtiyacı da duymuştur…
Türk Dil Kurumu’nun türetmiş olduğu kelimelerin birçoğu Türkçe kurallarına da aykırıdır. Bu durum hazırlamakta olduğumuz kitapçıkta geniş bir şekilde ele alınmıştır... Burada en çok üzerinde durulması gereken tasfiyecilik çalışmalarıdır!.. Kısacası, mevcut kelimelerimiz atılarak dilimizin fakirleşmesine yol açılmıştır… Bu zorlama tasfiyecilikuygulamalarından biri de Türk milletinin binlerce yıldır pratik hayatta kullandığı kelimelerin çöpe atılarak yerine suni ve uyduruk kelimelerin almasıdır… Maalesef kadim Türkçemiz çöpe atılarak, dilimiz hem değiştirilmekte hem fakirleştirilmektedir…
Mesela: “cevap” kelimesinin yerine ölmüş olan “yanıt” kelimesi suni bir şekilde dilimize yerleştirilmiştir...Ne yazık ki aydınlarımız bu kelimeyi yaygınlaştırmak için bir gayret içine girmiştir!..
Türetilen suni kelimeler geçmişle bağımızı, kültürümüzü kopardığı gibi diğer Türk devletleriyle de yollarımızı ayırmıştır… Azerbaycan Türkçesi, Başkurt Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Tatar Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Uygur Türkçesinde binlerce yıldır “Cevap” diye kullanılan kelime niçin “Yanıt” diye değiştiriliyor?
Biz “yanıt” kelimesini yaygınlaştırma gayreti içindeyken bu ülkeler hala “cevap” kelimesini kullanmaktadır…Mevcut Kelimelerin dayatmalar yoluyla değiştirilmesindeki mantığını anlamakta doğrusu güçlük çekiyoruz…
“yanıt” kelimesi ölmüş bir kelimedir. Bugün hiç kimse “yanmak” fiilini “dönmek” manası ile kullanmamakta, bilmemektedir. Sadece bu kökten yapılmış ve kalıp halinde kalmış bulunan “yankı” ve “yansımak” kelimeleri kullanılmaktadır.
Günümüzde Türkiye haricinde Türk Dünyasında sonradan uydurulmuş kelimeleri kesinlikle kullanılmamaktadır. Bizleri Türk-İslam dünyasından, tarihimizden ve kültürümüzden uzaklaştırmak için yapılan bu tuzağı bozmak zorundayız…
Başbakanlığa 27.3.2015 tarihinde Türk Dil Kurumunun dilimizi fakirleştirdiği için şikâyette bulundum. Başbakanlık 9 Nisan 2015’de bana cevap vermiştir:
Bimer Başvuru Numaranız :318672
Sayın Raşit ANARAL; 27/03/2015 tarihinde yapmış olduğunuz Başvurunuz Yüksek Kurumun kuruluşuna dâhil olan Türk Dil Kurumu tarafından aşağıdaki şekilde cevaplanmıştır: “Türk Dil Kurumu dönem dönem özleştirmeci, uydurmacı, tasfiyeci, Osmanlıcacı, öztürkçeci şeklinde eleştirilmiştir… Türk Dil Kurumunun geçmiş yıllarda aşırıya kaçan tasfiyeci bir anlayışı olmuşsa da devlet kurumu yapıldığı yıldan günümüze bu anlayış terkedilmiştir. 1945 yılı birinci baskı Türkçe Sözlük'te, 32.104 kelime ve yabancı sözlere karşı çok sert bir tutum vardır. 2010 yılı on birinci baskı Türkçe Sözlük'te 122.423 kelime vardır ve dilimizin günlük dilde kullanılan yabancı kelimeleri sözlüğe alınmıştır. Sözlükler madde madde incelendiğinde Kurumumuzda tasfiyeci anlayışın olmadığı görülebilir.” Bilgilerinize sunulur.
Bu cevap bizim ortaya koyduğumuz dil vahametini karşılamıyor…Üstelik, biz başbakanlığın bu kelimelerimizi çöpe atmaya devam etmekte olan kuruma müdahale etmesini bekliyorduk!.. Ne yazık ki şikâyet edilen kurumun korunması, gelecek tehlikeleri daha da artırmaktadır… Bizim derdimiz, mevcut kelimelerin çöpe atılarak, yeni kelimelerin icat edilmesindeki tehlikeleri önlemektir… Devletin ıskaladığı bu önemli konuyu sivil kuruluşların ciddi olarak ele alması gerekiyor. Aksi takdirde Türk insanının olumsuz yönde biçimlendirilmesinde başarılı olan toplum mühendisleri, “öz Türkçe” kandırmacası adıyla kadim dilimizi de değiştirerek son darbeyi vurmaları kaçınılmaz olacaktır… Gençliğimizin tarih ve kültürüne yabancılaşmasının önüne geçilmesi için kadim Türkçemizin yeniden ihyası şarttır…
TDK suni kelime türetme çalışmalarını, bütün okullarda uygulamaya koyarak ve dayatarak gençliğimizi gerçek Türkçe kelimelerden uzaklaştırmıştır. Bunun dışında, RTÜK vasıtasıyla bütün televizyon ve radyolara uyarmaktadır… Türkçe kelimeler kullanılmadığı takdirde cezalandırmalar uygulayacağını belirtmekle kalmıyor, kapatma yoluna gidileceği tehdidinde de bulunulmaktadır… Burada hangi Türkçe olduğu da belirtilmemektedir, belli ki yeni türetilen kelimeler RTÜK tarafından kabul görmektedir… Televizyonlara Bu tehditleri yapanların dindar tanınan RTÜK başkanı olması bizleri daha da üzmüştür… Kısacası, televizyonlar, “korner” gibi yıllarca halk tarafından benimsenerek söylenmekte olan ve topluma mal olmuş bir kelimeyi yabancı kökenli diye kaldırılıp, yerine “ köşe vuruşu” diyerek türetilmiş ve pratikte pek kabul görmeyen iki kelimeden oluşan bir karşılığı yerleştirmektedir. Ne yazık ki hemen hemen bütün televizyonlar suni olarak türetilmiş birçok kelimeyi televizyonlarda bolca telaffuz ederek uydurulmuş dili yaygınlaştırmada öncü rolü oynamaktadır…
İnternette ise, yine TDK tarafından türetilen yalan yanlış kelimeleri görüyoruz… Üyeliğe veya kayıt yaptırmaya “hesap” açma denmesi bir yanlış uygulamadır… İngilizce kelimelerin kelime karşılığı olarak alınması tercüme hatasıdır. Bir dilden diğer dile tercüme, kelimenin cümle içinde kazandığı anlamla ifade edilmesi gerekir. Kelimenin Türkçe tercümesi, kelimenin yaptığı iş ve fonksiyonu ifade edebilmesiyle sağlanır… Türkçede hesap bankayla ilgili hesap hareketini ifade ettiğinden bizde kayıt veya üyelik olarak karşılık bulması gerekir…. Kısacası,”Facebook’da hesabın var mı?” demek yanlıştır. “Facebook’da üyeliğin veya kaydınız var mı” denilmesi gerekir. Yine İnternette Dvd. Cd. film, müzik vb. materyalleri “oynatma ve çalma” kelimesi yerine “yürütme” kelimesi getirilmiş. Bu da yanlış bir uygulamadır… Basılı yayınlarda ve diğer iletişim araçlarında bu tür birçok yanlış kelime kullanılmalarına şahit olmaktayız…
TDK tarafından başta,olanak,olasılık,anımsamak,koşul,yanıt.gereksinim vb. kelimeler dilimize yerleştirilerek, imkân, ihtimal,hatırlamak,şart,cevap,ihtiyaç gibi kelimeler çöpe atılmıştır. TDK, okullar, radyolar, televizyonlar, tiyatrolar, film dublajları, reklamlar, ilanlar, kitaplar, gazeteler ve internet gibi alanları kullanarak bu yanlışları kararlılıkla devam ettirmektedir…
Bu kelimeler dışında sırada iki bine yakın kelime şu anda çöpe atılarak tarih olmak üzeredir… Bunun anlamı açıkça bu hızla tasfiyecilik hareketi devam ederse 20 sene sonra mevcut Türkçe kelimelerimizin yüzde sekseni çöpe atılacak demektir… Kısacası, gelecekteki gençliğimiz şu anda yazdığımız kitapları anlayabilmek için Türkçe yazılan kitaplarımızı tekrar tercüme etmek zorunda kalacaktır… Gençliğimizin kütüphanelerimizdeki kitaplara yabancılaşması, Tarih, kültür ve edebiyatımızla gençlerimizin bağının kesilmesi ve ideolojik grupların hedeflediği tarihi ve kültürü olmayan bir Türk tipinin oluşması anlamına gelmektedir…
Gençliğimizi suni bir şablon içine sokmak, malum ideolojik gruplara hizmet eden, özünden kopmuş bir Türk gençliğinin kolay kullanılması tehlikesini de beraberinde getirmektedir. Dilimizle oynanmasının önlenmemesi halinde, TDK tarafından önceden hazırlanmış birçok uydurulmuş kelime daha piyasaya sürülecektir…
Dil konusunda daha geniş bir kitap tarafımızdan hazırlanmaktadır… Hazırlamakta olduğumuz kitap devreye girinceye kadar yapılması gereken çalışmalarımızı sürdürmeliyiz…
Bu yüzden burada dille konulu detaylı açıklamalara gerek görmüyoruz.. Yapmak istediğimiz dilimizdeki kelimelerin çöpe atılarak fakirleşmesini önlemek olmalıdır. Bunun için en önemli kelimelerden başlayarak 5 aşamalı bir tablo çıkardık. Bu tabloya göre en çok kullanmamız gereken kelimeleri 110’lu listeler halinde ekte sunmuş bulunuyoruz… İlk merhalede 5 liste halinde toplamda 550 kelimenin ihyasına çalışmaktayız. Bu kelimeleri her alanda yaygınlaştırarak kadim Türkçemizi devam ettirme çalışmalarına katkı sağlamalıyız… Suni kelimeler yerine kadim Türkçemizi kullanmalıyız…
TERİMLER
Terimler bir sanat dalına, mesleğe veya bilim dalına has anlamı olan sözcüklerdir. Terimler genel konuşma ve yazı dili dışında kalan, uzmanlık isteyen özel çalışma alanlarına ait kavramları ifade etmeye yarayan, sınırlı anlamlara sahip sözcüklerdir. Yapılacak çalışmalarda yabancı terimlerin dilimize hiçbir zararı olmadığı kanaati taşıyoruz… Mevcut terimleri kullanarak, Ekonomi, bilim, sosyalleşme, mesleki ve sanat kavramları olarak dış dünyayla bağlantı kurmanın devam etmesinin yararı olacağını düşünüyoruz. Günümüzde hukuk terimlerini değiştirmek ne kadar anlamsızsa diğer terimleri kaldırmak da o kadar yanlış olacaktır.
KELİME TÜRETMEK: Türk Dil Kurumu desteğiyle türetilen kelimelerin birçoğu Türkçe kurallarına aykırı türetilmiştir… Şu anda yapılması gereken gerçek Türkçemizi yeniden gündeme sokarak, Türk ve İslam dünyasıyla yeniden bağlarımızı güçlendirmek olacaktır. Bundan sonra da çeşitli nedenlerle dilimize giren veya girecek olan yabancı kökenli kelimeleri söylenişine göre yazılarak dilimiz bünyesine almalıyız.
Mesela : “Tele” Yunanca, “vision” kelimesi Latincedir. İngilizler, uzak ve görüntü anlamına gelen bu iki kelimeyi alarak “television” demişler. Bizler de bu kelimeyi Türkçe okunuşuyla alarak “televizyon” demişiz… Artık bu kelime Türkçe bir kelime olmuştur… Böylece, milletlerarası bir kelimeyi bünyesine alan dilimiz, bir kelime kazanmıştır.., Dilimizin zenginleştirilmesinin dışında, yabancı kökenli bir kelimeyi öğrenmemiz, milletler arası iletişimde de yabancı ülkelerle ilişkilerimizde avantaj sağlamaktadır…Bize göre dışarıdan gelen yabancı kökenli kelimelerin halk tarafından veya sivil kuruluşlar yardımıyla okunuşlarıyla dilimize geçirilmesi kelime karışıklığına son verecektir…
Dil çalışmalarımız için Yaklaşık 1500 türetilmiş suni kelime seçilmiştir. İlk merhalede kadim Türkçeye ait 550 kelimenin yeniden ihyasına gidilecektir. Bu kelimeler 5 liste halinde sunulmaktadır… İlk hedefimiz, listelerimizdeki 550 Türkçe kelimemizi geri getirerek tekrar Türk toplumuna kazandırmaktır… Halkın kullanmadığı, daha çok aydın kesimlerin yaygınlaştırmak amacıyla kullandığı (TDK’nin türettiği) kelimelerin tutarsız olanlarını kaldırılarak yerlerine kadim ve gerçek Türkçe kelimeleri kullanma çalışmalarımıza katkılarınızı bekliyoruz.
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
1.
|
açılım
|
inkişaf, gelişme
|
|
2.
|
ad çekme
|
kur'a
|
|
3.
|
adıl
|
Zamir (dlb.)
|
|
4.
|
ahlâksal
|
ahlâkî
|
|
5.
|
algı
|
idrâk,anlama,kavrama
|
|
6.
|
anakara
|
kıta
|
|
7.
|
anamal
|
sermaye
|
|
8.
|
anı
|
hâtıra
|
|
9.
|
anılar
|
hâtıralar
|
|
10.
|
anımsama
|
hatırlama
|
|
11.
|
anımsamak
|
hatırlamak
|
|
12.
|
anlatı
|
üslûp
|
|
13.
|
anlatım
|
ifade
|
|
14.
|
araç
|
vâsıta, vesâit
|
|
15.
|
artı
|
müsbet
|
|
16.
|
atama
|
tayin
|
|
17.
|
avuntu
|
teselli
|
|
18.
|
ayırtım
|
rezervasyon
|
|
19.
|
ayraç
|
Parantez (dlb.)
|
|
20.
|
ayrıksı
|
istisnai
|
|
21.
|
bağlam
|
meyan
|
|
22.
|
bay
|
bey
|
|
23.
|
bayan
|
hanım
|
|
24.
|
beğeni
|
zevk, takdir
|
|
25.
|
belgesel
|
dokümanter
|
|
26.
|
belirteç
|
zarf (dlb.)
|
|
27.
|
belirti
|
alâmet, işaret, emâre
|
|
28.
|
benzeti
|
teşbih, benzetme
|
|
29.
|
besin
|
gıda
|
|
30.
|
betim
|
tasvir
|
|
31.
|
betimlemek
|
tasvir etmek
|
|
32.
|
biçem
|
üslûp, stil
|
|
33.
|
bilge
|
âlim, ârif
|
|
34.
|
bilim
|
ilim
|
|
35.
|
bilimsel
|
ilmî
|
|
36.
|
bilinç
|
şuur
|
|
37.
|
bilinçaltı
|
şuur altı
|
|
38.
|
birey
|
fert
|
|
39.
|
birikim
|
tasarruf
|
|
40.
|
coşku
|
heyecan
|
|
41.
|
çağrı
|
davet
|
|
42.
|
çağrılık
|
davetiye
|
|
43.
|
çağrışım
|
hatırlatma
|
|
44.
|
çalıştay
|
istişâre toplantısı
|
|
45.
|
çekilme
|
istifa
|
|
46.
|
çeviri
|
tercüme
|
|
47.
|
çevirmen
|
mütercim, tercüman
|
|
48.
|
değin
|
kadar
|
|
49.
|
dek
|
kadar
|
|
50.
|
derslik
|
dershane, sınıf
|
|
51.
|
dış alım
|
ithalat
|
|
52.
|
dış satım
|
ihracat
|
|
53.
|
dinbilim
|
ilahiyat
|
|
54.
|
dinlence
|
tatil
|
|
55.
|
dinleti
|
konser
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
56.
|
dinsel
|
dinî
|
|
57.
|
direnim
|
inat
|
|
58.
|
dirim, yaşam
|
hayat
|
|
59.
|
dirimsel
|
hayatî
|
|
60.
|
duyuru
|
ilân
|
|
61.
|
esenlik
|
sıhhat, selâmet, afiyet
|
|
62.
|
esin
|
ilham
|
|
63.
|
evre
|
safha
|
|
64.
|
eylem
|
fiil, hareket, amel
|
|
65.
|
gereksinim
|
ihtiyaç
|
|
66.
|
girişim
|
teşebbüs
|
|
67.
|
girişimci
|
müteşebbis
|
|
68.
|
giysi
|
elbise
|
|
69.
|
giz
|
sır
|
|
70.
|
koşul
|
şart
|
|
71.
|
koşullandırılmak
|
şartlandırılmak
|
|
72.
|
koşullanmak
|
şartlanmak
|
|
73.
|
koşullar
|
şartlar
|
|
74.
|
koşullu
|
şartlı
|
|
75.
|
köşe vuruşu
|
korner
|
|
76.
|
olanak
|
imkân
|
|
77.
|
olanaklı
|
mümkün, kâbil
|
|
78.
|
olanaksız
|
imkânsız
|
|
79.
|
olası
|
muhtemel
|
|
80.
|
olasılık
|
ihtimal
|
|
81.
|
onursal
|
fahrî
|
|
82.
|
oyuncu
|
aktör, aktris
|
|
83.
|
sanatçı
|
sanatkâr
|
|
84.
|
sınav
|
imtihan
|
|
85.
|
söyleşi
|
sohbet, hasbihal
|
|
86.
|
sözcük
|
kelime
|
|
87.
|
sürücü
|
şoför
|
|
88.
|
sürücü belgesi
|
ehliyet
|
|
89.
|
takma ad
|
müstear isim
|
|
90.
|
tanık
|
şahit
|
|
91.
|
toplumbilimci
|
sosyolog, içtimaiyatçı
|
|
92.
|
toplumsal
|
içtimâî, sosyal
|
|
93.
|
tutukevi
|
hapishane
|
|
94.
|
tümce
|
cümle
|
|
95.
|
uğraş
|
meşguliyet
|
|
96.
|
ulaç
|
zarf-fiil (dlb.)
|
|
97.
|
ulus
|
millet
|
|
98.
|
uyak
|
kafiye
|
|
99.
|
uyarı
|
ikaz
|
|
100.
|
uygar
|
medenî
|
|
101.
|
uygarlık
|
medeniyet
|
|
102.
|
uzman
|
mütehassıs
|
|
103.
|
uzmanlık
|
ihtisas
|
|
104.
|
yanıt
|
cevap
|
|
105.
|
yanıtlamak
|
cevaplamak
|
|
106.
|
yaşam
|
hayat, ömür
|
|
107.
|
yaşamını yitirdi
|
hayatını kaybetti, öldü
|
|
108.
|
yineleme
|
tekrar
|
|
109.
|
yönetmen
|
direktör
|
|
110.
|
zorunlu görev
|
mecburî hizmet
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
1.
|
anlam
|
mânâ
|
|
2.
|
arıtmak
|
Tasfiye etmek,temizlemek
|
|
3.
|
asal
|
esas, başlıca
|
|
4.
|
avunç
|
teselli
|
|
5.
|
ayral
|
hariç
|
|
6.
|
belirgin
|
bâriz, net
|
|
7.
|
bildirge
|
beyannâme
|
|
8.
|
bulgu
|
keşif, işaret
|
|
9.
|
büküntü
|
viraj
|
|
10.
|
bütünleme
|
ikmal
|
|
11.
|
çelişki
|
tezat, zıtlık
|
|
12.
|
çıkar
|
menfaat
|
|
13.
|
çözümleme
|
tahlil
|
|
14.
|
danışma kurulu
|
istişâre heyeti, şûrâ
|
|
15.
|
danışman
|
müşâvir
|
|
16.
|
değinmek
|
temâs etmek
|
|
17.
|
demeç
|
beyanat
|
|
18.
|
denence
|
hipotez
|
|
19.
|
denetçi
|
murâkıp, müfettiş
|
|
20.
|
denetim
|
t teftiş,murâkabe,kontrol
|
|
21.
|
denetleme
|
teftiş
|
|
22.
|
denetmen
|
müfettiş, murâkıp
|
|
23.
|
deneyim
|
tecrübe
|
|
24.
|
deneyimli
|
tecrübeli
|
|
25.
|
devrim
|
inkılâp, ihtilâl
|
|
26.
|
direngen
|
inatçı
|
|
27.
|
dizin
|
fihrist, indeks
|
|
28.
|
doğa ötesi
|
metafizik
|
|
29.
|
doğa üstü
|
tabiat üstü
|
|
30.
|
doğal
|
tabiî, natürel
|
|
31.
|
doğal olarak
|
tabiî olarak, tabiatiyle
|
|
32.
|
doğal yıkım
|
tabiî âfet
|
|
33.
|
dokunaklı
|
hazin
|
|
34.
|
donatmak
|
techiz etmek
|
|
35.
|
doruk
|
zirve
|
|
36.
|
döküm
|
envanter
|
|
37.
|
dönem
|
devre
|
|
38.
|
dönemsel
|
periyodik
|
|
39.
|
duruşma
|
muhâkeme
|
|
40.
|
duyarga
|
anten
|
|
41.
|
duyarlı
|
hassas
|
|
42.
|
duyarlılık
|
hassasiyet, hassaslık
|
|
43.
|
duygu
|
his
|
|
44.
|
duygulanmak
|
hislenmek
|
|
45.
|
duyum
|
istihbarat
|
|
46.
|
dürtü
|
teşvik, tahrik
|
|
47.
|
düşlemek
|
hayâl kurmak
|
|
48.
|
düşsel
|
hayâlî
|
|
49.
|
düşün yapıtı
|
fikir eseri
|
|
50.
|
düşünce özgürlüğü
|
fikir hürriyeti
|
|
51.
|
edilgen
|
pasif
|
|
52.
|
edim
|
amel, fiil
|
|
53.
|
egemenlik
|
hâkimiyet
|
|
54.
|
erdem
|
fazilet
|
|
55.
|
erişkin
|
kâmil, olgun
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
56.
|
erk
|
kudret, irâde, iktidar
|
|
57.
|
eşdeğer
|
muâdil
|
|
58.
|
gereç
|
malzeme
|
|
59.
|
gömüt
|
mezar, kabir
|
|
60.
|
görece
|
izafî
|
|
61.
|
görev
|
vazife
|
|
62.
|
görevli
|
vazifeli
|
|
63.
|
gözlem
|
müşâhede
|
|
64.
|
gözlemci
|
müşâhit
|
|
65.
|
güldürmen
|
komik
|
|
66.
|
güldürü
|
komedi
|
|
67.
|
gülmece
|
mizah
|
|
68.
|
güncel
|
günlük, aktüel
|
|
69.
|
güvence
|
teminat
|
|
70.
|
halkoyu
|
referandum
|
|
71.
|
hukuksal
|
hukukî
|
|
72.
|
izlemek
|
seyretmek, takip etmek
|
|
73.
|
kanıt
|
delil, ispat
|
|
74.
|
kısıt
|
sınır, tahdid
|
|
75.
|
kuşkusuz
|
şüphesiz
|
|
76.
|
onurlu
|
şerefli, haysiyetli
|
|
77.
|
ortaç
|
sıfat-fiil (dlb.)
|
|
78.
|
oyun
|
piyes, temsil
|
|
79.
|
ozan
|
şair
|
|
80.
|
ödün
|
tâviz
|
|
81.
|
öğrenci
|
talebe
|
|
82.
|
öğrenim
|
tahsil
|
|
83.
|
ön yargı
|
peşin hüküm
|
|
84.
|
önad
|
sıfat (dlb.)
|
|
85.
|
önder
|
reis, lider
|
|
86.
|
önlem
|
tedbir
|
|
87.
|
örneğin
|
mesela, misal
|
|
88.
|
öykü
|
hikaye
|
|
89.
|
öz yaşam öyküsü
|
otobiyografi
|
|
90.
|
özdeyiş
|
vecize
|
|
91.
|
özgün
|
has, orijinal, aslî
|
|
92.
|
özveri
|
fedâkârlık
|
|
93.
|
salık
|
tavsiye
|
|
94.
|
sınav
|
imtihan
|
|
95.
|
söylem
|
ifade
|
|
96.
|
söylenti
|
rivayet
|
|
97.
|
uluslararası
|
milletler arası,beynelmilel
|
|
98.
|
uzlaşı
|
anlaşma, mutabakat
|
|
99.
|
ünlü
|
şöhretli,meşhur
|
|
100.
|
ünsüz harf
|
Sessiz harf
|
|
101.
|
ünlü harf
|
Sesli harf
|
|
102.
|
varsayım
|
faraziye, hipotez
|
|
103.
|
yandaş
|
taraftar
|
|
104.
|
yapıt
|
eser
|
|
105.
|
yarar
|
fayda, menfaat
|
|
106.
|
yaşam biçimi
|
hayat tarzı
|
|
107.
|
yazman
|
kâtip, sekreter
|
|
108.
|
yetenek
|
kabiliyet, maharet, hüner
|
|
109.
|
yüklenici
|
müteahhit
|
|
110.
|
yürütme
|
icra
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
1.
|
aşama
|
merhale,kademe,safha
|
|
2.
|
doyum
|
tatmin
|
|
3.
|
duygulu
|
hassas, hisli
|
|
4.
|
duygusal
|
hissî
|
|
5.
|
günce
|
hatıra defteri, günlük
|
|
6.
|
güncel
|
günlük, aktüel
|
|
7.
|
hayvansal
|
hayvanî
|
|
8.
|
hoşgörü
|
müsâmaha
|
|
9.
|
içermek
|
ihtivâ etmek
|
|
10.
|
ikincil
|
tâlî
|
|
11.
|
ilenç
|
beddua
|
|
12.
|
ileti
|
mesaj, haber
|
|
13.
|
iletişim
|
haberleşme, muhâbere
|
|
14.
|
ilgeç
|
edat (dlb.)
|
|
15.
|
ilginç
|
alâka çekici, enteresan
|
|
16.
|
ilişki
|
alâka, münâsebet, temas,irtibat
|
|
17.
|
ilişkin
|
âit, dâir
|
|
18.
|
ilke
|
umde, prensip
|
|
19.
|
imgesel
|
hayâlî
|
|
20.
|
imlemek
|
işaret etmek, nişan koymak
|
|
21.
|
inan
|
itikat, iman
|
|
22.
|
inansız
|
kâfir
|
|
23.
|
inansızlık
|
küfür
|
|
24.
|
indirim
|
tenzilat
|
|
25.
|
insancıl
|
insanî
|
|
26.
|
irdeleme
|
tetkik
|
|
27.
|
istem
|
talep
|
|
28.
|
istemsiz
|
gayri ihtiyârî, gayri irâdî
|
|
29.
|
istenç
|
irâde
|
|
30.
|
işitme özürlü
|
sağır
|
|
31.
|
işlem
|
muamele, ameliye
|
|
32.
|
işlev
|
fonksiyon, rol, vazife
|
|
33.
|
işlevsel
|
fonksiyonel
|
|
34.
|
izlenim
|
intibâ
|
|
35.
|
kalıntı
|
bakiye
|
|
36.
|
kalıt
|
miras
|
|
37.
|
kalıtçı
|
vâris, mûris, mirasçı
|
|
38.
|
kalıtım
|
irsiyet, irs, verâset
|
|
39.
|
kalıtımsal
|
irsî
|
|
40.
|
kamulaştırma
|
istimlâk
|
|
41.
|
kanı
|
kanaat, rey, fikir
|
|
42.
|
kanıtlamak
|
ispat etmek
|
|
43.
|
karşın
|
rağmen
|
|
44.
|
karşıt
|
zıt, muhâlif
|
|
45.
|
katılımcı
|
iştirak eden, katılan
|
|
46.
|
katkı
|
ilave
|
|
47.
|
katman
|
tabaka
|
|
48.
|
kent
|
şehir
|
|
49.
|
kez
|
defa, sefer, kerre
|
|
50.
|
kısıtlı
|
mahdud, sınırlı
|
|
51.
|
kıvanç
|
iftihar, memnuniyet,
|
|
52.
|
kimi
|
bazı
|
|
53.
|
kimi kez
|
bazı, bazen
|
|
54.
|
kimi zaman
|
bazen
|
|
55.
|
kimlik
|
hüviyet
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
56.
|
kimyasal
|
kimyevî
|
|
57.
|
kişilik
|
şahsiyet
|
|
58.
|
kişiliksiz
|
şahsiyetsiz
|
|
59.
|
kişisel
|
şahsî, ferdî
|
|
60.
|
komut
|
kumanda, emir
|
|
61.
|
komuta
|
kumanda
|
|
62.
|
komutan
|
kumandan
|
|
63.
|
konum
|
mevkî, vaziyet, durum
|
|
64.
|
konuşlandırmak
|
mevzilendirmek
|
|
65.
|
konuşma özürlü
|
dilsiz, lâl
|
|
66.
|
konut
|
mesken
|
|
67.
|
kovuşturma
|
tahkikat
|
|
68.
|
köken
|
menşe, kaynak
|
|
69.
|
kural
|
kaide
|
|
70.
|
kurgu
|
Montaj, kurma
|
|
71.
|
kurul
|
heyet
|
|
72.
|
kuşak
|
nesil
|
|
73.
|
kuşku
|
şüphe, endişe
|
|
74.
|
kutlamak
|
tebrik etmek
|
|
75.
|
maddesel
|
maddî
|
|
76.
|
neden
|
sebep
|
|
77.
|
nitelik
|
keyfiyet, vasıf, kalite
|
|
78.
|
niteliksiz
|
vasıfsız, âdi, kalitesiz
|
|
79.
|
odak
|
mihrak
|
|
80.
|
okul
|
mektep
|
|
81.
|
okutman
|
okutucu
|
|
82.
|
olabildiğince
|
mümkün mertebe
|
|
83.
|
olağanüstü
|
fevkalâde, hârikulâde
|
|
84.
|
olumlu
|
müsbet
|
|
85.
|
oluşmak
|
meydana gelmek, hâsıl olmak
|
|
86.
|
onaylama
|
tasdik
|
|
87.
|
onur
|
Haysiyet, Şeref, izzetinefis
|
|
88.
|
onursal
|
fahrî
|
|
89.
|
onursuz
|
haysiyetsiz
|
|
90.
|
savunma
|
müdâfaa
|
|
91.
|
sözleşme
|
mukâvele, akit
|
|
92.
|
şişinme
|
kibir, gurur
|
|
93.
|
tanı
|
teşhis
|
|
94.
|
taslak
|
müsvedde
|
|
95.
|
taşıt
|
vâsıta, vesâit
|
|
96.
|
tepkime
|
reaksiyon
|
|
97.
|
tutanak
|
zabıt
|
|
98.
|
tutku
|
ihtiras, ibtilâ
|
|
99.
|
tutucu
|
muhafazakâr
|
|
100.
|
tüm
|
bütün, tamam
|
|
101.
|
uğraştaş
|
meslektaş
|
|
102.
|
ulusal
|
millî
|
|
103.
|
ulusallık
|
milliyet, millîlik
|
|
104.
|
ulusçu
|
milliyetçi
|
|
105.
|
üzünç
|
üzüntü
|
|
106.
|
yalınlık
|
sadelik
|
|
107.
|
yargı
|
hüküm
|
|
108.
|
yenik
|
mağlup
|
|
109.
|
yeterli
|
kâfî
|
|
110.
|
zorunluluk
|
zarûret, mecburiyet
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
1.
|
aldatı
|
hile, düzen
|
|
2.
|
alındı
|
makbuz
|
|
3.
|
anlak
|
zekâ
|
|
4.
|
bitkisel
|
nebâtî
|
|
5.
|
bölümce
|
tefrika
|
|
6.
|
danışmanlık
|
müşâvirlik
|
|
7.
|
denetlemek
|
teftiş etmek
|
|
8.
|
deney
|
tecrübe
|
|
9.
|
devim
|
hareket
|
|
10.
|
devrimci
|
ihtilâlci, inkılâpçı
|
|
11.
|
dizem
|
âhenk
|
|
12.
|
dizgesel
|
sistematik
|
|
13.
|
dizgi
|
sistem
|
|
14.
|
doğaca
|
tabiî
|
|
15.
|
doğallık
|
tabiîlik
|
|
16.
|
doğrultu
|
istikâmet
|
|
17.
|
donatım
|
techiz
|
|
18.
|
dörüt
|
sanat
|
|
19.
|
dörütmen
|
sanatkâr
|
|
20.
|
egemen
|
hâkim
|
|
21.
|
görkem
|
ihtişam
|
|
22.
|
karşıtı
|
zıddı, aksi, muhâlifi
|
|
23.
|
nedensiz
|
sebepsiz
|
|
24.
|
olay
|
hâdise, vak'a
|
|
25.
|
olgu
|
vâkıa
|
|
26.
|
onaylamak
|
tasvip etmek,uygun bulmak
|
|
27.
|
ortam
|
muhit, çevre
|
|
28.
|
oturum
|
celse
|
|
29.
|
oy
|
rey
|
|
30.
|
oydaşmalı
|
fikir birliği
|
|
31.
|
oylamak
|
rey vermek
|
|
32.
|
oymak
|
aşiret
|
|
33.
|
ödenek
|
tahsisat
|
|
34.
|
ödev
|
vazife, vecibe
|
|
35.
|
ödevli
|
vazifeli
|
|
36.
|
ödül
|
mükâfat
|
|
37.
|
ödüllendirmek
|
mükâfatlandırmak
|
|
38.
|
ödün vermek
|
tâviz vermek
|
|
39.
|
öge
|
unsur, eleman
|
|
40.
|
öğreti
|
meslek, doktrin
|
|
41.
|
öğretim
|
tedrisat, tedris
|
|
42.
|
öğretmen
|
öğretici, muallim
|
|
43.
|
örgüt
|
teşkilat, teşekkül
|
|
44.
|
örgütlü
|
teşkilatlı
|
|
45.
|
örgütsel
|
teşkilata ait
|
|
46.
|
örgütsüz
|
teşkilatsız
|
|
47.
|
örnekseme
|
kıyas
|
|
48.
|
örtüşmek
|
mutâbık olmak, benzer olmak
|
|
49.
|
ötekileştirmek
|
dışlamak,kabul etmemek
|
|
50.
|
övünç
|
iftihar
|
|
51.
|
öykücü
|
hikaye yazarı, hikayeci
|
|
52.
|
öz yaşam
|
biyografi, tercümeihâl
|
|
53.
|
özdek
|
madde, cisim
|
|
54.
|
özdekçi
|
maddeci, materyalist
|
|
55.
|
özdekçilik
|
maddecilik,materyaliz
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
56.
|
özdeksel
|
maddî
|
|
57.
|
özdeş
|
aynı, eşit
|
|
58.
|
özeleştiri
|
nefs muhasebesi,otokritik
|
|
59.
|
özendiri
|
teşvik
|
|
60.
|
özendirmek
|
teşvik etmek
|
|
61.
|
özengen
|
amatör
|
|
62.
|
özerk
|
muhtar
|
|
63.
|
özlük
|
şahsî, zâtî
|
|
64.
|
öznel
|
subjektif
|
|
65.
|
özümleme
|
asimilasyon
|
|
66.
|
özverili
|
fedâkâr
|
|
67.
|
parasal
|
nakdî, mâlî
|
|
68.
|
paydaş
|
hissedar
|
|
69.
|
rastlantı
|
tesadüf, rast gelme
|
|
70.
|
sağlıksal
|
sıhhî
|
|
71.
|
sakınca
|
mahzur
|
|
72.
|
sakıncalı
|
mahzurlu
|
|
73.
|
salık vermek
|
tavsiye etmek
|
|
74.
|
salıverme
|
tahliye etme
|
|
75.
|
salt
|
mutlak
|
|
76.
|
salt çoğunluk
|
mutlak ekseriyet
|
|
77.
|
sanal
|
hayalî, mevhûm, farazî, tahminî
|
|
78.
|
saptama
|
tespit, tespit etme
|
|
79.
|
sav
|
iddia
|
|
80.
|
savurganlık
|
israf
|
|
81.
|
saydam
|
şeffaf
|
|
82.
|
saygı
|
hürmet, ihtiram
|
|
83.
|
saygıdeğer
|
muhterem
|
|
84.
|
saygın
|
itibarlı
|
|
85.
|
sayman
|
muhasebeci, muhâsip
|
|
86.
|
saymanlık
|
muhasebe
|
|
87.
|
seçenek
|
tercih, alternatif
|
|
88.
|
sezgi
|
his
|
|
89.
|
sezinlemek
|
hissetmek
|
|
90.
|
sığınmacı
|
mülteci, iltica eden
|
|
91.
|
simge
|
rümuz, sembol
|
|
92.
|
sinirsel
|
asabî
|
|
93.
|
siyasal
|
siyasî
|
|
94.
|
somut
|
müşahhas
|
|
95.
|
sonuç
|
netice
|
|
96.
|
sorun
|
mesele, problem
|
|
97.
|
soy ağacı
|
şecere
|
|
98.
|
sürücü adayı
|
acemi şoför
|
|
99.
|
tinsel
|
rûhî, mânevî
|
|
100.
|
yakarı
|
dua, niyaz
|
|
101.
|
yakınma
|
şikayet
|
|
102.
|
yakıt
|
yakacak
|
|
103.
|
yalanlama
|
tekzip
|
|
104.
|
yalvaç
|
peygamber
|
|
105.
|
yanılgı
|
hatâ, sehiv
|
|
106.
|
yaptırım
|
müeyyide
|
|
107.
|
yazgı
|
kader, baht, mukadderat
|
|
108.
|
yitik
|
kayıp
|
|
109.
|
yoksun
|
mahrum
|
|
110.
|
yontu
|
heykel
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
1.
|
açmazlık
|
zorluk, çaresizlik
|
|
2.
|
alabık
|
iki yüzlü, mürâî
|
|
3.
|
alıntı
|
iktibas
|
|
4.
|
amaç
|
gâye, meram, maksat
|
|
5.
|
andıç
|
muhtıra, not
|
|
6.
|
anıt
|
âbide
|
|
7.
|
aygıt
|
cihaz
|
|
8.
|
ayırga
|
nifak, tefrika
|
|
9.
|
aymaz
|
gafil
|
|
10.
|
aymazlık
|
gaflet
|
|
11.
|
bağı
|
sihir
|
|
12.
|
bağlaşmak
|
ittifak etmek
|
|
13.
|
bağnaz
|
mutaassıp
|
|
14.
|
başat
|
hâkim,üstün, dominant
|
|
15.
|
başyazman
|
başkâtip
|
|
16.
|
belge
|
vesika, delil
|
|
17.
|
betimlemek
|
tasvir etmek
|
|
18.
|
bırakışma
|
mütareke
|
|
19.
|
bildiri
|
beyannâme,tebliğ,tebligat
|
|
20.
|
bilinçlendirmek
|
şuurlandırmak
|
|
21.
|
bireyci
|
ferdiyetçi
|
|
22.
|
cezaevi
|
hapishane
|
|
23.
|
çağcıl
|
asrî, modern
|
|
24.
|
çıkarsama
|
istidlal, akıl yürütme
|
|
25.
|
çöküntü
|
depresyon
|
|
26.
|
deprem
|
zelzele
|
|
27.
|
derey
|
vadi
|
|
28.
|
dilevci
|
davacı
|
|
29.
|
dörüt
|
sanat
|
|
30.
|
düşlem
|
hayâl
|
|
31.
|
düzenek
|
mekanizma
|
|
32.
|
edimsel
|
fiilî, aktüel
|
|
33.
|
İç hastalıkları
|
dahiliye
|
|
34.
|
kökten
|
esaslı
|
|
35.
|
orun
|
mevki, makam
|
|
36.
|
oydaşmak
|
fikir birliğinde olmak
|
|
37.
|
ödenti
|
âidat
|
|
38.
|
özel
|
hususî, şahsî, zâtî
|
|
39.
|
ruhsal durum
|
ruh hâli, hâleti rûhiye
|
|
40.
|
sakıncasız
|
mahzursuz
|
|
41.
|
san
|
unvan
|
|
42.
|
savaş
|
harp, muhârebe, cihat
|
|
43.
|
sıralaç
|
dosya
|
|
44.
|
simgesel
|
sembolik, remzî
|
|
45.
|
solunum
|
teneffüs, nefes alma
|
|
46.
|
sorumlu
|
mesul
|
|
47.
|
sorumluluk
|
mesuliyet
|
|
48.
|
söylence
|
efsane
|
|
49.
|
süre
|
müddet
|
|
50.
|
tanıklık
|
şahitlik
|
|
51.
|
tasarım
|
tasavvur
|
|
52.
|
tecim
|
ticaret
|
|
53.
|
tensel
|
maddî, bedenî
|
|
54.
|
tepki
|
aksülamel,akis,reaksiyon
|
|
55.
|
toplum bilimi
|
sosyoloji, içtimaiyat
|
|
NO
|
SUNİ KELİMELER
|
TÜRKÇE KELİMELER
|
|
56.
|
törel
|
ahlâkî
|
|
57.
|
tutuklama
|
tevkif etme
|
|
58.
|
tutuklu
|
mevkuf, tevkif edilmiş
|
|
59.
|
türetmen
|
kâşif, keşfeden
|
|
60.
|
umarsız
|
çaresiz, bîçâre, nâçar
|
|
61.
|
usçuluk
|
akılcılık
|
|
62.
|
utku
|
zafer, muzafferiyet
|
|
63.
|
uyarlama
|
intibak ettirme, adaptasyon
|
|
64.
|
uydu
|
peyk
|
|
65.
|
uygulamak
|
tatbik etmek
|
|
66.
|
uygulamalı
|
tatbikî
|
|
67.
|
uyum
|
ahenk
|
|
68.
|
uzay
|
fezâ
|
|
69.
|
uzaysal
|
fezâya ait
|
|
70.
|
uzmanlaşmak
|
ihtisas kazanmak
|
|
71.
|
ülküsel
|
idealli, gâyeli
|
|
72.
|
varsıl
|
zengin
|
|
73.
|
yadsıl
|
menfî
|
|
74.
|
yadsıma
|
inkâr
|
|
75.
|
yakınmak
|
şikayet etmek
|
|
76.
|
yalanlamak
|
tekzip etmek
|
|
77.
|
yalın
|
sade, çıplak
|
|
78.
|
yalıtım
|
tecrid, izolasyon
|
|
79.
|
yandaşlık
|
taraflılık, taraftarlık
|
|
80.
|
yansız
|
tarafsız, bîtaraf
|
|
81.
|
yapay
|
sun'î
|
|
82.
|
yararsız
|
faydasız, nafile
|
|
83.
|
yasa
|
kanun
|
|
84.
|
yasadışı
|
kanunsuz
|
|
85.
|
yasal
|
kanunî, meşrû
|
|
86.
|
yasaya aykırı
|
kanunsuz
|
|
87.
|
yaşam öyküsü
|
hayat hikayesi, biyografi
|
|
88.
|
yaşamsal
|
hayâtî
|
|
89.
|
yayın
|
neşriyat
|
|
90.
|
yazak
|
kalem
|
|
91.
|
yazıneri
|
edip, edebiyatçı
|
|
92.
|
yazınsal
|
edebî
|
|
93.
|
yazıt
|
kitâbe
|
|
94.
|
yersel
|
mahallî
|
|
95.
|
yetenekli
|
kabiliyetli, maharetli
|
|
96.
|
yeteneksiz
|
kabiliyetsiz, maharetsiz
|
|
97.
|
yetinmek
|
iktifâ etmek
|
|
98.
|
yetkili
|
selâhiyetli
|
|
99.
|
yetkin
|
kâmil, olgun
|
|
100.
|
yır
|
şiir
|
|
101.
|
yinelemek
|
tekrarlamak, tekrar etmek
|
|
102.
|
yontucu
|
heykeltraş
|
|
103.
|
yorumcu
|
tefsirci, müfessir
|
|
104.
|
yön
|
taraf, cihet, istikamet
|
|
105.
|
yönerge
|
talimat
|
|
106.
|
yönetimsel
|
idarî
|
|
107.
|
yüzey
|
satıh
|
|
108.
|
zorunlu
|
zarûrî, mecbûrî
|
|
109.
|
zorunlu iniş
|
mecburî iniş
|
|
110.
|
zorunlu olarak
|
mecburen
|