Türkiye’de kitap, sanat ve liyakate neden değer verilmez?

Türkiye’de kitap, sanat ve liyakate neden değer verilmez?

Basılı eserler de sanat da liyakat de toplum ve devlet için çok önemli unsurlardır... Düşünmenin, gelişmenin ve adaletin yolu da bu 3 unsurdan geçer...

Avrupa ülkelerinde bazı değerlerin erozyona uğramasına rağmen, devlet kurumlarının bu üç unsura gereken değeri verdiklerine şahit olmaktayız…

Devletin teşvik ve desteğiyle yazarlar, sanatkârlar ve toplum birlikte güçlenmektedir... 

Batı’da liyakate olan hassasiyet ise devlet olarak ayırım yapılmadan sürdürülüyor…

Bu yüzden toplum, dengeli ve adaletli bir sistemleşmenin rahatlığını yaşayabiliyor…

Avrupa’da yaşayan insanlarımız bu durumu çok daha yakından müşahede etmektedirler... 

Yurtdışında gittiğinizde, topluma kazandırabildiğiniz bir çalışma varsa, kesinlikle hiç boşa gitmiyor ve hemen değerlendiriliyor... Ülkemizde ise liyakatli insanların hak ettiği yerlere gelmesi için bir sürü cambazlığa ihtiyaç duyulması üzücüdür.

Tüketici Dernekleri, mahkûm dernekleri, topluma gönüllü olarak hizmet veren bütün vakıf ve dernekler  (gönüllü kuruluşlar) Batı ülkelerinde maddi olarak da destek alıyor. 

Ülkemizde yayıncıların, yazarların ve sanatkârların durumu bir türlü istenilen seviyede değil. Yaklaşık 50’ye yakın görüntülü eser vermiş ve yurt dışı film festivallerinde jüri görevi bile almış bir kardeşiniz olarak hâlâ ekonomik problemlerle uğraşmamız bunun en iyi örneğidir...

Kültür Bakanlığı’nın kimlere destek verdiğini de doğrusu hiç anlamış değilim. Anlaşılan, biz ne yazar olarak ne de sanatkâr olarak hiç hesaba katılmamışız... Üstelik devletimiz tarafından hiçbir toplantıya bile çağrılmamışız...

Bundan iki sene önce hizmet ettiğim gönüllü kuruluş olan “Kader Mahkûmları Derneği” için belgesel film hazırlamak için Kültür Bakanlığından destek talebinde bulunmamıza rağmen destek alamadık... Oysa bir belgesel için verilecek rakam, normal filmlere verilen rakamların yirmide biri bile değildi...

Diğer taraftan, neredeyse her sahnesinde sigarayı elinden bırakmayarak, gençlerimize kötü rol model olan kahramanlarımızın (başoyuncuların)  desteklendiği filmlere şahit oluyoruz... Aynı zamanda toplum ahlakına aykırı filmlere büyük desteklerin yapılmasını anlamak mümkün değil...

Toplum yararına, mahkûmlar ve aileleriyle ilgili güzel ve hayırlı bir belgesele destek vermeyip de kimlere destek verilecekti? 

Bu nasıl bir tezgâhtır, doğrusu ben anlayamadım…

Bu desteklerin alınmasının yolunu bilenler, lütfen bizlere mantıklı bir açıklama yapsınlar.

Kültür Bakanlığı destekleri kimlere layık görüyor ve de bu destekler, hangi kıstaslara göre veriliyor?

Yoksa başka referanslara mı ihtiyaç duyuluyor?

Muhafazakâr bir iktidar döneminde dahi gerçek eserler neden ret ediliyor?

“BENİ YUVADA UNUTTULAR” ROMANINI DA UNUTTULAR!..

Görüntülü eserlerimizin hiçbirinde destek görmedik. 

Sonunda yazdığımız sosyal içerikli, bütün toplumu ilgilendiren önemli bir romana da (Beni Yuvada Unuttular) hiçbir resmi kurum sahip çıkmadı…

Ben bir yazar ve yönetmen olarak kendi çapımda romanımı tanıtmaya çalıştım... 

Bu roman, aynı zamanda kendi alanında yazılan Yuva ve yurt çocuklarının gerçek hayatta tutunmalarının ne kadar zor olduğunu içtenlikle ortaya koyan nadir bir eser olmuştur.

Romanımız, resmi kurumlar tarafından desteklenmemesine rağmen okuyucuların kendi yorumlarıyla 2. Baskısını yapan önemli bir kitap olmuştur…

Üstelik bu eser, tamamen gerçek bir hayatın kendisidir.

Romanımız, Türkiye'deki birçok meşhur romanı geçerek, ilgili kurumlardan 10 üzerinden 9,5 puan almış ve de romanlar içerisinde ilk sıraya oturmuştur…

Üzüntümüz, ne Yetiştirme yurtları ne de Çocuk Esirgeme Kurumu alanında tek kitap olan bu gerçek romanı alıp, dağıtmamıştır.

İlgili resmi kurumlara bu romanımızı bizzat tanıttığımız halde resmi kurumların hiç biri kitabımızı desteklemek gibi bir yanlışa(!) zinhar girmemiştir...

Günümüzün aile için en yetkili kurumu olan T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na da bu roman ulaştırılmıştır, ancak bu bakanlıktan da kitabımızı alıp, dağıtmak gibi bir çalışma yapmamıştır...

Belediyelerin, Kültür Bakanlığı’nın, Milli Eğitim’in ve Diyanet'in de ilgisizliğine rağmen ilk sıraya oturan romanımıza halkımız tarafından ilgi yoğunlaşmıştır…

Yeterince reklamı yapılmayan romanımızın, okuyucularımızın takdir ve ilgisi sayesinde uzun vadede de olsa değeri anlaşılmıştır...

LİYAKAT… LİYAKAT… LİYAKAT!..

Benim anlamadığım bu ülkede çok güzel işler yapıldığında sahip çıkılmamasının sebebi nedir?..  

Bunun sebeplerinin samimiyet ve liyakatten geçtiğini herkes biliyor…

Bizler hayatımızda hiç cambazlık yapmaya girmeyen insanlarız; ilkeli olmanın faturasını ekonomik olarak çoktan ödedik...

Benim üzüldüğüm nokta, biz geldik ve bu fani dünyada ömrümüzü tükettik ve de yeni bir doğuşa doğru gidiyoruz... Ama ülkemizin bizden sonra da olsa mutlaka liyakat sahibi gerçek değerlerine sahip çıkması gerekir…

Bu makale, biraz kişisel olmasına rağmen, bizzat yaşayan birinin kaleminden toplumumuzun genel dertlerini ortaya koyması açısından önemlidir…

Zira ortaya eser koyan kişilerin başka referansa da ihtiyacı yoktur…

Liyakatli insanlar için eş, dost, akraba ve de menfaat ilişkileri hiçbir zaman söz konusu olamaz...

Unutmamak gerekir ki kişiler, toplumun bir parçasıdır ve kişilerin yaptığı iyi şeyler topluma büyük faydalar sağlamaktadır... 

Beyin göçünün gerçek sebebi de başarılı gençlerimizin önünün tıkanmasıdır... 

Liyakate önem vermeyen bir ülkenin toplumsal gelişimi ve adalet dengesi hiçbir zaman sağlıklı çalışamaz.

Toplumumuzda iyileştirmelerin tutarlı olabilmesi için liyakate gereken önemin verilmesi şarttır…

.

Raşit Anaral, dikGAZETE.com

Basılı eserler de sanat da liyakat de toplum ve devlet için çok önemli unsurlardır... Düşünmenin, gelişmenin ve adaletin yolu da bu 3 unsurdan geçer...

Avrupa ülkelerinde bazı değerlerin erozyona uğramasına rağmen, devlet kurumlarının bu üç unsura gereken değeri verdiklerine şahit olmaktayız…

Devletin teşvik ve desteğiyle yazarlar, sanatkârlar ve toplum birlikte güçlenmektedir... 

Batı’da liyakate olan hassasiyet ise devlet olarak ayırım yapılmadan sürdürülüyor…

Bu yüzden toplum, dengeli ve adaletli bir sistemleşmenin rahatlığını yaşayabiliyor…

Avrupa’da yaşayan insanlarımız bu durumu çok daha yakından müşahede etmektedirler... 

Yurtdışında gittiğinizde, topluma kazandırabildiğiniz bir çalışma varsa, kesinlikle hiç boşa gitmiyor ve hemen değerlendiriliyor... Ülkemizde ise liyakatli insanların hak ettiği yerlere gelmesi için bir sürü cambazlığa ihtiyaç duyulması üzücüdür.

Tüketici Dernekleri, mahkûm dernekleri, topluma gönüllü olarak hizmet veren bütün vakıf ve dernekler  (gönüllü kuruluşlar) Batı ülkelerinde maddi olarak da destek alıyor. 

Ülkemizde yayıncıların, yazarların ve sanatkârların durumu bir türlü istenilen seviyede değil. Yaklaşık 50’ye yakın görüntülü eser vermiş ve yurt dışı film festivallerinde jüri görevi bile almış bir kardeşiniz olarak hâlâ ekonomik problemlerle uğraşmamız bunun en iyi örneğidir...

Kültür Bakanlığı’nın kimlere destek verdiğini de doğrusu hiç anlamış değilim. Anlaşılan, biz ne yazar olarak ne de sanatkâr olarak hiç hesaba katılmamışız... Üstelik devletimiz tarafından hiçbir toplantıya bile çağrılmamışız...

Bundan iki sene önce hizmet ettiğim gönüllü kuruluş olan “Kader Mahkûmları Derneği” için belgesel film hazırlamak için Kültür Bakanlığından destek talebinde bulunmamıza rağmen destek alamadık... Oysa bir belgesel için verilecek rakam, normal filmlere verilen rakamların yirmide biri bile değildi...

Diğer taraftan, neredeyse her sahnesinde sigarayı elinden bırakmayarak, gençlerimize kötü rol model olan kahramanlarımızın (başoyuncuların)  desteklendiği filmlere şahit oluyoruz... Aynı zamanda toplum ahlakına aykırı filmlere büyük desteklerin yapılmasını anlamak mümkün değil...

Toplum yararına, mahkûmlar ve aileleriyle ilgili güzel ve hayırlı bir belgesele destek vermeyip de kimlere destek verilecekti? 

Bu nasıl bir tezgâhtır, doğrusu ben anlayamadım…

Bu desteklerin alınmasının yolunu bilenler, lütfen bizlere mantıklı bir açıklama yapsınlar.

Kültür Bakanlığı destekleri kimlere layık görüyor ve de bu destekler, hangi kıstaslara göre veriliyor?

Yoksa başka referanslara mı ihtiyaç duyuluyor?

Muhafazakâr bir iktidar döneminde dahi gerçek eserler neden ret ediliyor?

“BENİ YUVADA UNUTTULAR” ROMANINI DA UNUTTULAR!..

Görüntülü eserlerimizin hiçbirinde destek görmedik. 

Sonunda yazdığımız sosyal içerikli, bütün toplumu ilgilendiren önemli bir romana da (Beni Yuvada Unuttular) hiçbir resmi kurum sahip çıkmadı…

Ben bir yazar ve yönetmen olarak kendi çapımda romanımı tanıtmaya çalıştım... 

Bu roman, aynı zamanda kendi alanında yazılan Yuva ve yurt çocuklarının gerçek hayatta tutunmalarının ne kadar zor olduğunu içtenlikle ortaya koyan nadir bir eser olmuştur.

Romanımız, resmi kurumlar tarafından desteklenmemesine rağmen okuyucuların kendi yorumlarıyla 2. Baskısını yapan önemli bir kitap olmuştur…

Üstelik bu eser, tamamen gerçek bir hayatın kendisidir.

Romanımız, Türkiye'deki birçok meşhur romanı geçerek, ilgili kurumlardan 10 üzerinden 9,5 puan almış ve de romanlar içerisinde ilk sıraya oturmuştur…

Üzüntümüz, ne Yetiştirme yurtları ne de Çocuk Esirgeme Kurumu alanında tek kitap olan bu gerçek romanı alıp, dağıtmamıştır.

İlgili resmi kurumlara bu romanımızı bizzat tanıttığımız halde resmi kurumların hiç biri kitabımızı desteklemek gibi bir yanlışa(!) zinhar girmemiştir...

Günümüzün aile için en yetkili kurumu olan T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na da bu roman ulaştırılmıştır, ancak bu bakanlıktan da kitabımızı alıp, dağıtmak gibi bir çalışma yapmamıştır...

Belediyelerin, Kültür Bakanlığı’nın, Milli Eğitim’in ve Diyanet'in de ilgisizliğine rağmen ilk sıraya oturan romanımıza halkımız tarafından ilgi yoğunlaşmıştır…

Yeterince reklamı yapılmayan romanımızın, okuyucularımızın takdir ve ilgisi sayesinde uzun vadede de olsa değeri anlaşılmıştır...

LİYAKAT… LİYAKAT… LİYAKAT!..

Benim anlamadığım bu ülkede çok güzel işler yapıldığında sahip çıkılmamasının sebebi nedir?..  

Bunun sebeplerinin samimiyet ve liyakatten geçtiğini herkes biliyor…

Bizler hayatımızda hiç cambazlık yapmaya girmeyen insanlarız; ilkeli olmanın faturasını ekonomik olarak çoktan ödedik...

Benim üzüldüğüm nokta, biz geldik ve bu fani dünyada ömrümüzü tükettik ve de yeni bir doğuşa doğru gidiyoruz... Ama ülkemizin bizden sonra da olsa mutlaka liyakat sahibi gerçek değerlerine sahip çıkması gerekir…

Bu makale, biraz kişisel olmasına rağmen, bizzat yaşayan birinin kaleminden toplumumuzun genel dertlerini ortaya koyması açısından önemlidir…

Zira ortaya eser koyan kişilerin başka referansa da ihtiyacı yoktur…

Liyakatli insanlar için eş, dost, akraba ve de menfaat ilişkileri hiçbir zaman söz konusu olamaz...

Unutmamak gerekir ki kişiler, toplumun bir parçasıdır ve kişilerin yaptığı iyi şeyler topluma büyük faydalar sağlamaktadır... 

Beyin göçünün gerçek sebebi de başarılı gençlerimizin önünün tıkanmasıdır... 

Liyakate önem vermeyen bir ülkenin toplumsal gelişimi ve adalet dengesi hiçbir zaman sağlıklı çalışamaz.

Toplumumuzda iyileştirmelerin tutarlı olabilmesi için liyakate gereken önemin verilmesi şarttır…

.

Raşit Anaral, dikGAZETE.com