Ukrayna’daki biyolojik laboratuvarlar
Ukrayna’daki biyolojik laboratuvarlar
- 17-03-2022 19:55
- 14742
- 17-03-2022 19:55
- 14742
KİEV, Ukrayna
Yakın zamanda Ukrayna’daki biyolojik laboratuvarlar hakkında birçok spekülasyon ortaya çıktı. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamalarını ana hatlarıyla tekrar analiz etmek gerekir.
Bugünlerde Ukrayna’da süregelen askeri operasyonlar sırasında ortaya çıkan bir gerçeği teyit etmek gerekir: Kiev rejiminin ABD fonlarıyla uygulamaya koyduğu askeri biyolojik programların izlerinin alelacele temizleme çabasına tanıklık ediyoruz.
Burada küresel bir gelişimin yararına bilimsel amaçlarla herhangi barışçıl bir kullanım söz konusu değildir. Ayrıca oldukça açıktır ki bu projeler, ABD Savunma Bakanlığı tarafından finanse edildi.
Yakın gelecekte ABD Savunma Bakanlığı ve Beyaz Saray’ın uluslararası kamuoyunu bilgilendirmek için Ukrayna’da uygulanan programlara dair resmi bir açıklama yapmak zorunda kalacaklarını düşünüyorum.
Kaldı ki bugünlerde konunun alenen ortaya çıkmasının sebebi, ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland’ın son itiraflarıdır.
Washington’un bu kez sessiz kalma hakkına sahip olmadığı ortadadır.
Amerikalı yetkililerin dünyanın her yerinde kimyasal, biyolojik, bakteriyolojik, insanoğlunu mahveden ve öldüren çeşitli silah türlerini yıllardır kanlı bir verimlilikle aradıklarını hatırlıyoruz.
Ne aradıkları bu sefer ayyuka çıktı.
Geliştirdikleri biyo-teknolojik materyaller, biyolojik malzemeler; başta askeri amaçlı olanlar da dahil olmak üzere Ukrayna’da ortaya çıktı.
Peki orada, ABD’ye bu kadar uzak yerde ne yapıyorlar?
Kaldı ki orada Amerikan üssü bile yok.
Amerikalı uzmanlar, o “bilimsel gelişmeler” kisvesi altında ne yapıyordu?
Bir yandan da Ukraynalı yetkililere bu gelişmeleri nasıl ve ne amaçla yapacakları konusunda da düzenli olarak talimat veriyorlardı. Bugün bu delillerin artık hiçbir şeyle çürütülemeyeceği gerçeğinden hareketle daha fazla detayı öğrenmek istiyoruz.
Dünya kamuoyu, orada ne yapacaklarını, hangi amaçla ve hangi zaman diliminde bunu yaptıklarını, Ukrayna’daki bu biyolojik projelere yatırım hacminin ne kadar olduğunu bilmeli.
Veriler, materyaller, belgeler…
Masadaki her şeyi ortaya koyun lütfen. Artık bu oyun bitti.
Uzun yıllardır birçok gazeteci, yazar ve hatta Rusya Dışişleri Bakanlığı ile Rusya’nın çeşitli devlet kurumları, tüm bu çalışmalar hakkında uyarılarda bulundu.
Rus devleti, sürekli bu konu üzerinde durdu ve faaliyetleri açıklaması için Amerikan tarafına sürekli sorular sordu. Ama artık sorular bitti.
Konunun açıklığa kavuşmasını talep ediyoruz. Tüm dünya bunu bekliyor.
Veba, şarbon, kolera ve diğer ölümcül hastalıkların patojenlerine dair tüm belgeler, 24 Şubat 2022 tarihinde “acil imha edilecek” bildirisiyle Ukrayna’daki biyolojik laboratuvarların çalışanlarından alındı.
Gerçeği gizlemek için belgeleri yok ediyorlar.
Burada bahsedilen husus; özellikle tüm biyolojik laboratuvarlara gönderilen tehlikeli patojenlerin depolanmış stoklarının derhal ortadan kaldırılmasına ilişkin Ukrayna Sağlık Bakanlığı talimatnamesidir. Bu materyalleri, Rusya Savunma Bakanlığı’nın internet portalında bulmak mümkün.
Şu sıralar bu mevzubahis belgeler; dünya genelindeki radyasyon, kimyasal ve biyolojik koruma birliklerinden uzmanlar tarafından analiz ediliyor. Ülkemizin hemen yanı başındaki bir kara parçasında, biyolojik silah bileşenlerinin geliştirilmesine dair bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu korkunç!
“BTWC” Bakteriyolojik ve Toksin Silahların Geliştirilmesi, Üretilmesi ve Depolanması Yasaklanması ve İmha Edilmesi Sözleşmesi’nin 1. Maddesi uyarınca Ukrayna ve Amerika Birleşik Devletleri’nin sözleşmeyi ihlal ettiğine dair olguların ortaya çıkarılması gerekiyor. Ancak 24 Şubat tarihinde tehlikeli tüm patojenlerin imhası yönünde talimat verildi.
Şimdi cevaplanması gereken bir sürü soru var:
- Hepsi nasıl yok edildi? Ya da yok edildi mi?
- Bu konuda ilgili bakanlıklar ne talimatı verdiler?
- Ukrayna Sağlık Bakanlığında bu projeler hakkındaki yöneticiler kimdi?
- Ukrayna Sağlık Bakanlığını yürüten bu “mucize” doktor Viktor Liaşko kimdir?
- Bakan Liaşko hangi ülkeden geldi? Durun hemen cevaplayayım: Amerika Birleşik Devletleri.
- Bu laboratuvarlardaki biyo-malzemeler şimdi nasıl kontrol edilebilir?
- Ukrayna’daki aşırılıkçı ve nasyonalist grupların elinde bunlardan var mı?
- Garantileri kim verecek?
ABD ve müttefiklerinin Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki zamanda askeri biyolojik faaliyetleriyle ilgili Rusya Federasyonu birçok kez iddialarda bulundu ve BTWC’nin uygulanmasını talep etti. Şimdi bu iddiaların doğru olduğunu görüyoruz.
Şimdi ise BTWC’nin 5. ve 6. hükümleri uyarınca bu kapsamdaki olası yükümlülük ihlallerine ilişkin soruşturmaların yürütülmesinde taraflar işbirliği yapmak mecburiyetindedir.
BTWC hükümlerine aykırı olarak yürütülen askeri - biyolojik faaliyetleri önlemek için bu anlaşmanın rejimini güçlendirecek kararlı önlemler gerekiyor.
Etkili bir doğrulama mekanizmasına sahip, yasal olarak bağlayıcı bir protokol üzerine çalışılması gerektiğine inanıyorum.
Bu bağlamda, katılımcı devletlerin büyük çoğunluğunun çıkarına olan “BTWC” çerçevesinde; açık uçlu bir çalışma grubunun oluşturulması çağrısında bulunuyorum.
Mevcut gelişmeler sonrası dünya kamuoyu petrolü, gazı, uluslararası şirketleri, geleceği, uçuşları, ulaşımı, lojistiği, vizeleri, sınırları, yani her şeyi tartışıyor.
Tüm bunlar öyle veya böyle bir şekilde düzene sokulabilir. Ancak, 2020 yılında ortaya çıkan Koronavirüs enfeksiyonunda da hepimizin tecrübe ettiği gibi, biyolojik silahlar patlarsa insanlığın bunu kontrol etmesi, neredeyse imkansız hale gelecektir.
Şimdi tüm dünya kamuoyu, tüm kıtalardaki ülkelerin tamamı; CNN’deki saçmalıkları izlemeyi ya da Washington Post’taki masalları okumayı bırakıp şu soruyu sorması lazım:
- Ne olduğunu bilmediğimiz virüslerle yeni bir maceraya hazır mıyız? Ya da bu amaçla üretilen biyomateryallerin dünya genelindeki aşırılıkçı terör gruplarının eline geçerse ne olacak? Buna da hazır mıyız? Yoksa yine her kıtada birçok noktada biyolojik laboratuvarlar kuran ve faaliyetlerini doğrudan ABD Savunma Bakanlığı’nın fonladığı bu baskı mekanizması altında dayanışmaya hazır mıyız?
BTWC’ye ek protokolün örgütsel temellerini güçlendirmek adına, bu belgenin kapsamında, biyolojik silahların kullanılması durumunda ve olası salgın anlarında doğrudan müdehale edebilecek mobil biyomedikal müfrezeler oluşturmak ve bilim ile teknolojideki gelişmeleri analiz edecek ve devletlere bu yönde tavsiyelerde bulunabilecek bir bilimsel danışma komitesi için geniş uluslararası desteğe sahip girişimlerin teşvik edilmesi de gerekiyor.
Ayrıca güven artırıcı önlemler kapsamında BTWC Sözleşmesine taraf devletler tarafından yıllık olarak sunulan raporlara, yurtdışında yürütülen askeri biyolojik faaliyetlere ilişkin belgelerin de eklenmesi doğru olacaktır.
Yalnızca bu tür kapsamlı adımlar, ABD ve müttefiklerinin Sovyetler’in dağılmasından sonra oluşan boşlukta, dünyanın diğer bölgelerindeki benzer faaliyetleri de dahil olmak üzere kontrolden çıkan ABD’nin askeri biyolojik aktivitelerini denetim altına alınmasını mümkün kılacaktır.
Ayrıca siz değerli okurların bugüne kadarki gelişmeleri de bilmesinin oldukça faydalı olduğuna inanıyorum:
BTWC’nin emanetçisi olarak ABD’nin sözleşme üzerinde yeni çalışmaların yapılmasını engellemek yerine, sağduyulu hareket ederek sözleşme kapsamında BM’nin güçlendirilmesine yapıcı katkıda bulunması bekleniyor. Oysa tam tersini yapıyorlar.
Bir yıldan az bir süre önce, 13 Mayıs 2021 tarihinde BTWC kapsamında biyolojik olarak toksin silahların yasaklanması hakkındaki oturumda sözleşmenin etkili bir doğrulama mekanizması ile yasal olarak bağlayıcı bir protokol geliştirilmesine yönelik verilen soruya, ABD taslak belgeyi kabul etmeyerek süreci tek taraflı sekteye uğrattı. Kaldı ki resmi olarak yapılması gerekirken, Washington protokol kapsamındaki cezai hükümlerin yenilenmesini düzenli olarak engelliyor.
Yine bu tarihten kısa bir süre önce 9 Nisan 2021 tarihinde ABD’nin askeri biyolojik faaliyetleri hakkında verilen brifingde her şey açıkça anlatıldığı halde bir önlem alınmadı.
28 Ağustos 2020 tarihinde ise yine BTWC görüşmelerinde: ABD’nin “SWC” - Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ne taraf olduğu halde, halen kimyasal silahlara sahip tek ülke olduğu vurgulandı. Kaldı ki dünyadaki patentleri incelersek: sinir ajanları da dahil olmak üzere tam teşekküllü kimyasal savaş ajanlarının kullanımı ile ilgili çeşitli icatların patentlerinin tamamı ABD’dedir.
ABD, kapsamlı bir yaklaşımı temsil ediyor: Bir yandan başka ülkelerin ABD’nin faaliyetlerini kontrol etmeye çalışmasını engellerken diğer yandan da biyolojik silahlar üretmek amacıyla kimyasalların üretimi ve dağıtımını amaçlayan araştırmalar yapıyor.
Öte yandan ABD laboratuvarları, büyük uluslararası skandalların tam merkezinde bulunuyor.
Örneğin: Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 2001 yılında gerçekleşen şarbonlu terör saldırılarının soruşturmasında zehirli zarfları gönderen bilimadamının ABD ordusunun en önde gelen biyogüvenlik tesisi olan Fort Detrick Laboratuvarı’nda çalıştığı ortaya çıktı.
ABD Savunma Bakanlığı’nın finanse ettiği ve ABD Ordusunun Tıbbi Araştırma Ofisi olan Gürcistan’daki Lugar Halk Sağlığı Araştırma Merkezi hakkında da cevaplanmayan bir sürü soru var.
27 Mayıs 2020 tarihinde Rusya Federasyonu tarafından bu merkeze yönelik sorular cevapsız bırakıldı.
Kimse duymuyor, duyanlar ise bilmek istemiyor sanırım. Ama NATO, askeri - teknik bileşen açısından dünyanın bu bölümünü yoğun bir şekilde kuşattı.
Sovyetler’in dağılmasıyla oluşan boşlukta, biyolojik silahlar üzerinde araştırma yapmak üzere laboratuvarlar inşa ettiler.
Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 17 Ocak 2020 tarihinde, 2019 yılında Rus Diplomasisinin Faaliyetleri hakkında düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada bu konuyu gündeme getirdi.
Ondan daha önce, 17 Aralık 2018’de Rus Komsomolskaya Pravda Radyosu’na yaptığı açıklamalarda aynı konuyu Ukrayna’yı da ekleyerek dile getirdi.
Ondan 2 gün sonra 19 Aralık 2018 tarihinde de Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Karasin, RIA Novosti’ye yaptığı açıklamalarda bu konuyu anlattı.
Görüldüğü gibi konu bugünün ya da dünün konusu değil. Uzun zamandır gündemde tutulması gereken ama atlanılan bir konu bu.
Bu konuyu düzenli olarak gündemde tutmak gerekir. Çünkü bu, kontrol altında tutulmazsa insanlık için önü alınamayacak büyük tehlikeler ortaya çıkacaktır.
Umarım ki bu durum herkes tarafından anlaşılmıştır.
.
Dimitri Kherson, dikGAZETE.com
KİEV, Ukrayna
Yakın zamanda Ukrayna’daki biyolojik laboratuvarlar hakkında birçok spekülasyon ortaya çıktı. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamalarını ana hatlarıyla tekrar analiz etmek gerekir.
Bugünlerde Ukrayna’da süregelen askeri operasyonlar sırasında ortaya çıkan bir gerçeği teyit etmek gerekir: Kiev rejiminin ABD fonlarıyla uygulamaya koyduğu askeri biyolojik programların izlerinin alelacele temizleme çabasına tanıklık ediyoruz.
Burada küresel bir gelişimin yararına bilimsel amaçlarla herhangi barışçıl bir kullanım söz konusu değildir. Ayrıca oldukça açıktır ki bu projeler, ABD Savunma Bakanlığı tarafından finanse edildi.
Yakın gelecekte ABD Savunma Bakanlığı ve Beyaz Saray’ın uluslararası kamuoyunu bilgilendirmek için Ukrayna’da uygulanan programlara dair resmi bir açıklama yapmak zorunda kalacaklarını düşünüyorum.
Kaldı ki bugünlerde konunun alenen ortaya çıkmasının sebebi, ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland’ın son itiraflarıdır.
Washington’un bu kez sessiz kalma hakkına sahip olmadığı ortadadır.
Amerikalı yetkililerin dünyanın her yerinde kimyasal, biyolojik, bakteriyolojik, insanoğlunu mahveden ve öldüren çeşitli silah türlerini yıllardır kanlı bir verimlilikle aradıklarını hatırlıyoruz.
Ne aradıkları bu sefer ayyuka çıktı.
Geliştirdikleri biyo-teknolojik materyaller, biyolojik malzemeler; başta askeri amaçlı olanlar da dahil olmak üzere Ukrayna’da ortaya çıktı.
Peki orada, ABD’ye bu kadar uzak yerde ne yapıyorlar?
Kaldı ki orada Amerikan üssü bile yok.
Amerikalı uzmanlar, o “bilimsel gelişmeler” kisvesi altında ne yapıyordu?
Bir yandan da Ukraynalı yetkililere bu gelişmeleri nasıl ve ne amaçla yapacakları konusunda da düzenli olarak talimat veriyorlardı. Bugün bu delillerin artık hiçbir şeyle çürütülemeyeceği gerçeğinden hareketle daha fazla detayı öğrenmek istiyoruz.
Dünya kamuoyu, orada ne yapacaklarını, hangi amaçla ve hangi zaman diliminde bunu yaptıklarını, Ukrayna’daki bu biyolojik projelere yatırım hacminin ne kadar olduğunu bilmeli.
Veriler, materyaller, belgeler…
Masadaki her şeyi ortaya koyun lütfen. Artık bu oyun bitti.
Uzun yıllardır birçok gazeteci, yazar ve hatta Rusya Dışişleri Bakanlığı ile Rusya’nın çeşitli devlet kurumları, tüm bu çalışmalar hakkında uyarılarda bulundu.
Rus devleti, sürekli bu konu üzerinde durdu ve faaliyetleri açıklaması için Amerikan tarafına sürekli sorular sordu. Ama artık sorular bitti.
Konunun açıklığa kavuşmasını talep ediyoruz. Tüm dünya bunu bekliyor.
Veba, şarbon, kolera ve diğer ölümcül hastalıkların patojenlerine dair tüm belgeler, 24 Şubat 2022 tarihinde “acil imha edilecek” bildirisiyle Ukrayna’daki biyolojik laboratuvarların çalışanlarından alındı.
Gerçeği gizlemek için belgeleri yok ediyorlar.
Burada bahsedilen husus; özellikle tüm biyolojik laboratuvarlara gönderilen tehlikeli patojenlerin depolanmış stoklarının derhal ortadan kaldırılmasına ilişkin Ukrayna Sağlık Bakanlığı talimatnamesidir. Bu materyalleri, Rusya Savunma Bakanlığı’nın internet portalında bulmak mümkün.
Şu sıralar bu mevzubahis belgeler; dünya genelindeki radyasyon, kimyasal ve biyolojik koruma birliklerinden uzmanlar tarafından analiz ediliyor. Ülkemizin hemen yanı başındaki bir kara parçasında, biyolojik silah bileşenlerinin geliştirilmesine dair bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu korkunç!
“BTWC” Bakteriyolojik ve Toksin Silahların Geliştirilmesi, Üretilmesi ve Depolanması Yasaklanması ve İmha Edilmesi Sözleşmesi’nin 1. Maddesi uyarınca Ukrayna ve Amerika Birleşik Devletleri’nin sözleşmeyi ihlal ettiğine dair olguların ortaya çıkarılması gerekiyor. Ancak 24 Şubat tarihinde tehlikeli tüm patojenlerin imhası yönünde talimat verildi.
Şimdi cevaplanması gereken bir sürü soru var:
- Hepsi nasıl yok edildi? Ya da yok edildi mi?
- Bu konuda ilgili bakanlıklar ne talimatı verdiler?
- Ukrayna Sağlık Bakanlığında bu projeler hakkındaki yöneticiler kimdi?
- Ukrayna Sağlık Bakanlığını yürüten bu “mucize” doktor Viktor Liaşko kimdir?
- Bakan Liaşko hangi ülkeden geldi? Durun hemen cevaplayayım: Amerika Birleşik Devletleri.
- Bu laboratuvarlardaki biyo-malzemeler şimdi nasıl kontrol edilebilir?
- Ukrayna’daki aşırılıkçı ve nasyonalist grupların elinde bunlardan var mı?
- Garantileri kim verecek?
ABD ve müttefiklerinin Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki zamanda askeri biyolojik faaliyetleriyle ilgili Rusya Federasyonu birçok kez iddialarda bulundu ve BTWC’nin uygulanmasını talep etti. Şimdi bu iddiaların doğru olduğunu görüyoruz.
Şimdi ise BTWC’nin 5. ve 6. hükümleri uyarınca bu kapsamdaki olası yükümlülük ihlallerine ilişkin soruşturmaların yürütülmesinde taraflar işbirliği yapmak mecburiyetindedir.
BTWC hükümlerine aykırı olarak yürütülen askeri - biyolojik faaliyetleri önlemek için bu anlaşmanın rejimini güçlendirecek kararlı önlemler gerekiyor.
Etkili bir doğrulama mekanizmasına sahip, yasal olarak bağlayıcı bir protokol üzerine çalışılması gerektiğine inanıyorum.
Bu bağlamda, katılımcı devletlerin büyük çoğunluğunun çıkarına olan “BTWC” çerçevesinde; açık uçlu bir çalışma grubunun oluşturulması çağrısında bulunuyorum.
Mevcut gelişmeler sonrası dünya kamuoyu petrolü, gazı, uluslararası şirketleri, geleceği, uçuşları, ulaşımı, lojistiği, vizeleri, sınırları, yani her şeyi tartışıyor.
Tüm bunlar öyle veya böyle bir şekilde düzene sokulabilir. Ancak, 2020 yılında ortaya çıkan Koronavirüs enfeksiyonunda da hepimizin tecrübe ettiği gibi, biyolojik silahlar patlarsa insanlığın bunu kontrol etmesi, neredeyse imkansız hale gelecektir.
Şimdi tüm dünya kamuoyu, tüm kıtalardaki ülkelerin tamamı; CNN’deki saçmalıkları izlemeyi ya da Washington Post’taki masalları okumayı bırakıp şu soruyu sorması lazım:
- Ne olduğunu bilmediğimiz virüslerle yeni bir maceraya hazır mıyız? Ya da bu amaçla üretilen biyomateryallerin dünya genelindeki aşırılıkçı terör gruplarının eline geçerse ne olacak? Buna da hazır mıyız? Yoksa yine her kıtada birçok noktada biyolojik laboratuvarlar kuran ve faaliyetlerini doğrudan ABD Savunma Bakanlığı’nın fonladığı bu baskı mekanizması altında dayanışmaya hazır mıyız?
BTWC’ye ek protokolün örgütsel temellerini güçlendirmek adına, bu belgenin kapsamında, biyolojik silahların kullanılması durumunda ve olası salgın anlarında doğrudan müdehale edebilecek mobil biyomedikal müfrezeler oluşturmak ve bilim ile teknolojideki gelişmeleri analiz edecek ve devletlere bu yönde tavsiyelerde bulunabilecek bir bilimsel danışma komitesi için geniş uluslararası desteğe sahip girişimlerin teşvik edilmesi de gerekiyor.
Ayrıca güven artırıcı önlemler kapsamında BTWC Sözleşmesine taraf devletler tarafından yıllık olarak sunulan raporlara, yurtdışında yürütülen askeri biyolojik faaliyetlere ilişkin belgelerin de eklenmesi doğru olacaktır.
Yalnızca bu tür kapsamlı adımlar, ABD ve müttefiklerinin Sovyetler’in dağılmasından sonra oluşan boşlukta, dünyanın diğer bölgelerindeki benzer faaliyetleri de dahil olmak üzere kontrolden çıkan ABD’nin askeri biyolojik aktivitelerini denetim altına alınmasını mümkün kılacaktır.
Ayrıca siz değerli okurların bugüne kadarki gelişmeleri de bilmesinin oldukça faydalı olduğuna inanıyorum:
BTWC’nin emanetçisi olarak ABD’nin sözleşme üzerinde yeni çalışmaların yapılmasını engellemek yerine, sağduyulu hareket ederek sözleşme kapsamında BM’nin güçlendirilmesine yapıcı katkıda bulunması bekleniyor. Oysa tam tersini yapıyorlar.
Bir yıldan az bir süre önce, 13 Mayıs 2021 tarihinde BTWC kapsamında biyolojik olarak toksin silahların yasaklanması hakkındaki oturumda sözleşmenin etkili bir doğrulama mekanizması ile yasal olarak bağlayıcı bir protokol geliştirilmesine yönelik verilen soruya, ABD taslak belgeyi kabul etmeyerek süreci tek taraflı sekteye uğrattı. Kaldı ki resmi olarak yapılması gerekirken, Washington protokol kapsamındaki cezai hükümlerin yenilenmesini düzenli olarak engelliyor.
Yine bu tarihten kısa bir süre önce 9 Nisan 2021 tarihinde ABD’nin askeri biyolojik faaliyetleri hakkında verilen brifingde her şey açıkça anlatıldığı halde bir önlem alınmadı.
28 Ağustos 2020 tarihinde ise yine BTWC görüşmelerinde: ABD’nin “SWC” - Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ne taraf olduğu halde, halen kimyasal silahlara sahip tek ülke olduğu vurgulandı. Kaldı ki dünyadaki patentleri incelersek: sinir ajanları da dahil olmak üzere tam teşekküllü kimyasal savaş ajanlarının kullanımı ile ilgili çeşitli icatların patentlerinin tamamı ABD’dedir.
ABD, kapsamlı bir yaklaşımı temsil ediyor: Bir yandan başka ülkelerin ABD’nin faaliyetlerini kontrol etmeye çalışmasını engellerken diğer yandan da biyolojik silahlar üretmek amacıyla kimyasalların üretimi ve dağıtımını amaçlayan araştırmalar yapıyor.
Öte yandan ABD laboratuvarları, büyük uluslararası skandalların tam merkezinde bulunuyor.
Örneğin: Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 2001 yılında gerçekleşen şarbonlu terör saldırılarının soruşturmasında zehirli zarfları gönderen bilimadamının ABD ordusunun en önde gelen biyogüvenlik tesisi olan Fort Detrick Laboratuvarı’nda çalıştığı ortaya çıktı.
ABD Savunma Bakanlığı’nın finanse ettiği ve ABD Ordusunun Tıbbi Araştırma Ofisi olan Gürcistan’daki Lugar Halk Sağlığı Araştırma Merkezi hakkında da cevaplanmayan bir sürü soru var.
27 Mayıs 2020 tarihinde Rusya Federasyonu tarafından bu merkeze yönelik sorular cevapsız bırakıldı.
Kimse duymuyor, duyanlar ise bilmek istemiyor sanırım. Ama NATO, askeri - teknik bileşen açısından dünyanın bu bölümünü yoğun bir şekilde kuşattı.
Sovyetler’in dağılmasıyla oluşan boşlukta, biyolojik silahlar üzerinde araştırma yapmak üzere laboratuvarlar inşa ettiler.
Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 17 Ocak 2020 tarihinde, 2019 yılında Rus Diplomasisinin Faaliyetleri hakkında düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada bu konuyu gündeme getirdi.
Ondan daha önce, 17 Aralık 2018’de Rus Komsomolskaya Pravda Radyosu’na yaptığı açıklamalarda aynı konuyu Ukrayna’yı da ekleyerek dile getirdi.
Ondan 2 gün sonra 19 Aralık 2018 tarihinde de Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Karasin, RIA Novosti’ye yaptığı açıklamalarda bu konuyu anlattı.
Görüldüğü gibi konu bugünün ya da dünün konusu değil. Uzun zamandır gündemde tutulması gereken ama atlanılan bir konu bu.
Bu konuyu düzenli olarak gündemde tutmak gerekir. Çünkü bu, kontrol altında tutulmazsa insanlık için önü alınamayacak büyük tehlikeler ortaya çıkacaktır.
Umarım ki bu durum herkes tarafından anlaşılmıştır.