Ümitsizliğe gerek yok, gün aydınlanıyor!

Ümitsizliğe gerek yok, gün aydınlanıyor!

Duygularımızla hareket etme hastalığı, yakamızı bir türlü bırakmıyor.

Kişisel hayatımızda olduğu gibi devlet işlerimizde de durum değişmiyor.

Stratejik akıl, uzun vadeli plan, hesap-kitap yerine fevri hareket ediyoruz. 

Sıkışmanın olduğu yerde patlama olağandır.

Fransa, çok sıkışık bir durumda. Gurultusu Hatay'dan duyuluyor. Pis kokuları ile kendilerini belli ediyorlar.

Sağduyulu, sabırlı, uyanık ve stratejik akıl ile hareket etmeliyiz. 

Attığımız taş ganimet olmamalı.

Fransa dertlenince, zayıf karnımızdan vurmak için Resulümüze saldırıyor. Biz de tez canlı karşılık veriyoruz. 

Fransa ile bir süredir soğuk savaş halindeyiz. 

Libya’da başlayan bu savaş, Doğu Akdeniz meselesine paralel olarak Yunanistan’la, son olarak da Ermenistan ile devam ediyor. 

Bizim düşmanımız Fransa’nın dostu oluyor.

Varsın olsun.

Umurumuzda değil. 

Biz, her zaman kendi göbeğimizi kesmeyi becerebilmiş bir devlet, milletiz. 

Ekonomik anlamda büyük sıkıntılar çekerken, birden fazla cephede soğuk savaş yaparken, pandemi ile de mücadele etmeye çalışıyoruz.

Canımızı dişimize takamıyoruz artık; sağlam dişimiz kalmadı zira.

Ekmek istediği kadar “askıda” olsun veya olmasın fark etmez. “Askıda çorba” uygulamasına daha çok ihtiyacımız var. 

Hoş, devletimiz güçlüdür, pasta ikramı da yapabilir, çay yanında.

Cumhurbaşkanımız, Fransa mallarına boykot çağrısı yaptı.

Kısasa kısas!

Vatandaşın çoğu zaten fiili hatta mecburi ve zaruri boykot içinde. 

Kazancı cebine girmeden eriyip gidiyor. 

Markete, pazara, manava veya kasaba uğrayacak gücü ve dermanı da yok. 

Fransız değil, yerli ve milli olan ürünlere de canı hiç istemese hatta yansa da boykot uygulamak zorunda kalıyor. 

Zaten, Cumhurbaşkanımız haklı olarak fakir-fukaraya değil, Fransız malı alan, alabilecek durumda olanlara boykot çağrısı yaptı. 

Ekonomi kötü gidiyor diye umutlanıp, erken seçim havasına girenler de oluyor.

Acayip bir ülkedeyiz.

Dediğim gibi tez canlıyız. 

Ne konjonktürden haberimiz var ne de uluslararası siyasetten.

Bu tez canlılar, Rusya’nın Ermenistan karşısındaki tavrını da anlayamıyorlar. 

Rusya, değişen şartlar sebebiyle Azerbaycan’a yol verirken elbette ki kendine göre hesap-kitap yapıyor. 

Fransa’nın, Almanya’nın, Amerika’nın, Rusya’nın can çekiştiğini de görmüyorlar. 

Devlet yönetiminde yanlışlar, hatalar, keyfilikler, orantısız harcamalar, ulufe dağıtmalar her devirde olmuştur; bundan sonra da olacaktır. 

Ekonomi kötü yönetiliyor da olabilir. 

Dış politikada yanlış adımlar da atılabilir. 

Muhalefet, bu konularda ciddi eleştiriler yapma hakkına sahiptir. 

Vatandaş da sosyal medyadan muhalefetini yapabilir belli ölçüler dâhilinde. 

Ülkemiz Cumhuriyetle yönetilmekte, seçimler yapılmakta, hükümet de görevini yapmaktadır. 

Sağduyulu, sabırlı, akıllı ve feraset sahibi olmak zorundayız.

Zor günler geldiği gibi geçip gidecektir. 

Hep böyle olmuştur. 

Tarih buna ayna tutmaktadır. 

Gençliğimiz pırıl pırıldır ve gelecek adına umut aşılamaktadır. 

Ümitsizliğe düşmeye gerek yoktur.

Bittik, mahvolduk, perişan olduk” diyenlere kulak asmayın!

Hükümet, zengin ile fakir arasındaki açılan farka çözüm bulacak, yok olup giden orta sınıfını tekrar yeşertecek bilgiye, tecrübeye sahiptir.

Gelecek günler aydınlıktır. 

Güzel günler bizi beklemektedir.

.

Muhammed Işık, dikGAZETE.com

Duygularımızla hareket etme hastalığı, yakamızı bir türlü bırakmıyor.

Kişisel hayatımızda olduğu gibi devlet işlerimizde de durum değişmiyor.

Stratejik akıl, uzun vadeli plan, hesap-kitap yerine fevri hareket ediyoruz. 

Sıkışmanın olduğu yerde patlama olağandır.

Fransa, çok sıkışık bir durumda. Gurultusu Hatay'dan duyuluyor. Pis kokuları ile kendilerini belli ediyorlar.

Sağduyulu, sabırlı, uyanık ve stratejik akıl ile hareket etmeliyiz. 

Attığımız taş ganimet olmamalı.

Fransa dertlenince, zayıf karnımızdan vurmak için Resulümüze saldırıyor. Biz de tez canlı karşılık veriyoruz. 

Fransa ile bir süredir soğuk savaş halindeyiz. 

Libya’da başlayan bu savaş, Doğu Akdeniz meselesine paralel olarak Yunanistan’la, son olarak da Ermenistan ile devam ediyor. 

Bizim düşmanımız Fransa’nın dostu oluyor.

Varsın olsun.

Umurumuzda değil. 

Biz, her zaman kendi göbeğimizi kesmeyi becerebilmiş bir devlet, milletiz. 

Ekonomik anlamda büyük sıkıntılar çekerken, birden fazla cephede soğuk savaş yaparken, pandemi ile de mücadele etmeye çalışıyoruz.

Canımızı dişimize takamıyoruz artık; sağlam dişimiz kalmadı zira.

Ekmek istediği kadar “askıda” olsun veya olmasın fark etmez. “Askıda çorba” uygulamasına daha çok ihtiyacımız var. 

Hoş, devletimiz güçlüdür, pasta ikramı da yapabilir, çay yanında.

Cumhurbaşkanımız, Fransa mallarına boykot çağrısı yaptı.

Kısasa kısas!

Vatandaşın çoğu zaten fiili hatta mecburi ve zaruri boykot içinde. 

Kazancı cebine girmeden eriyip gidiyor. 

Markete, pazara, manava veya kasaba uğrayacak gücü ve dermanı da yok. 

Fransız değil, yerli ve milli olan ürünlere de canı hiç istemese hatta yansa da boykot uygulamak zorunda kalıyor. 

Zaten, Cumhurbaşkanımız haklı olarak fakir-fukaraya değil, Fransız malı alan, alabilecek durumda olanlara boykot çağrısı yaptı. 

Ekonomi kötü gidiyor diye umutlanıp, erken seçim havasına girenler de oluyor.

Acayip bir ülkedeyiz.

Dediğim gibi tez canlıyız. 

Ne konjonktürden haberimiz var ne de uluslararası siyasetten.

Bu tez canlılar, Rusya’nın Ermenistan karşısındaki tavrını da anlayamıyorlar. 

Rusya, değişen şartlar sebebiyle Azerbaycan’a yol verirken elbette ki kendine göre hesap-kitap yapıyor. 

Fransa’nın, Almanya’nın, Amerika’nın, Rusya’nın can çekiştiğini de görmüyorlar. 

Devlet yönetiminde yanlışlar, hatalar, keyfilikler, orantısız harcamalar, ulufe dağıtmalar her devirde olmuştur; bundan sonra da olacaktır. 

Ekonomi kötü yönetiliyor da olabilir. 

Dış politikada yanlış adımlar da atılabilir. 

Muhalefet, bu konularda ciddi eleştiriler yapma hakkına sahiptir. 

Vatandaş da sosyal medyadan muhalefetini yapabilir belli ölçüler dâhilinde. 

Ülkemiz Cumhuriyetle yönetilmekte, seçimler yapılmakta, hükümet de görevini yapmaktadır. 

Sağduyulu, sabırlı, akıllı ve feraset sahibi olmak zorundayız.

Zor günler geldiği gibi geçip gidecektir. 

Hep böyle olmuştur. 

Tarih buna ayna tutmaktadır. 

Gençliğimiz pırıl pırıldır ve gelecek adına umut aşılamaktadır. 

Ümitsizliğe düşmeye gerek yoktur.

Bittik, mahvolduk, perişan olduk” diyenlere kulak asmayın!

Hükümet, zengin ile fakir arasındaki açılan farka çözüm bulacak, yok olup giden orta sınıfını tekrar yeşertecek bilgiye, tecrübeye sahiptir.

Gelecek günler aydınlıktır. 

Güzel günler bizi beklemektedir.

.

Muhammed Işık, dikGAZETE.com