Yeni dünyanın yeni savaşları

Yeni dünyanın yeni savaşları

Dünya yeni bir sürece evriliyor. Ekonomik sistemden toplumsal yapıya, değer yargılarından inanç sistemlerine, uluslararası ilişki/ittifaklardan devlet sistemlerine kadar hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Dünyanın girdiği yeni evreyi “6 faktör” şekillendirecek. 

Endüstri 4.0, Toplum 5.0, Z kuşağı, Yapay Zeka dönemi ve Robot Çağı.

En önemlisi; kapitalizmin tanımı ve devlet kavramı değişecek.

Endüstri 4.0” demek, yapay zeka ve robot dönemi demektir. 

Yapay zekayla donatılmış robot dönemi, işsizlik, yoksulluk anlamına geliyor. 

Robotlar her alanda deneme amaçlı da olsa kullanıma girdi zaten.

İki uç örnek: Japonya ve birkaç ülkede restoranlarda robotlar siparişinizi alıyor, yemeğinizi getiriyor. İnsan unsuru minimuma iniyor. Bir süredir robotlar, doktor gözetiminde bazı ameliyatları yapmaya da başladı.

Doktor ve garson robotların ve aklınıza gelebilecek her alanda yapay zekayla donatıldığını kullanıldığını düşünün. 

Milyonlarca insanın yaptığı içi çok az sayıda robot yapabilecek. O milyonlarca insan işini kaybedecek.

Endüstri 1.0, 2.0, 3.0 dönemlerinde insanlar alternatif çalışma alanlarına sahipti. 

Kömür madenlerinden çıkıp tarlada, oradan çıkıp hizmet sektöründe veya başka alanlarda iş bulabiliyordu. Hiç olmadı hamallık yapabiliyordu.

O dönemlerde kapitalizmin en acımasız yöntemi uygulanıyordu. İnsanoğlunun emeği üç kuruşa sömürülüyordu ama en azından evine bir ekmek götürüyordu. 

Yeni dünyada alternatifi olmayacak. 

Hamallık bile yapamayacak. 

Bir robot, 10 insanın kaldırabileceği yükün belki 10 katını sırtlayıp götürecek.

Yeni Dünya, milyonlarca işsizin yoksulun yaşamaya çalıştığı bir dünya olacak. 

Bu durum, küresel kaosun da kapısını açacak. 

Kapitalizm yine olacak. 

Ancak bu kez işsiz ve aç milyarlarca insanı polis gücüyle, baskıyla durdurmak mümkün olmayacak.

Ortaya çıkacak kaos karşısında ne devletler durabilecek, ne sermaye sahipleri. 

Bu noktada “Z kuşağı” ve “Toplum 5.0” devreye giriyor. 

Z kuşağının değer yargıları farklı. 

Geleneksel din, mezhep, etnik köken umurlarında olmayacak.

Farklı ahlak, demokrasi anlayışları olacak. 

Her biri, bilgiyle donanmış bu nesil, sorgulamaya başladı. 

Daha duyarlı. 

Bu nesil, yeni dünyanın yeni kurallarını koyacak, “Toplum 5.0”i oluşturacak.

Milyarlarca insanın devletler ve kapital sahipleri için tehdit oluşturması, kavramların yeniden tanımlanmasıyla sağlanacak.

Sosyal Devlet” kavramı güçlenirken kapitalizm, kazandığının bir kısmını topluma geri verecek. 

Geri vermeye mecbur kalacak.

Kapitalizmin üretiminin paraya dönüşmesi için tüketim lazım. Tüketim yoksa üretim de olmaz. 

Tüketim için para gerekiyor. 

Dikkat edin, özel sektörde "sosyal sorumluluk projeleri" akımı hızla yayılıyor. 

Bu kavram, yeni döneme hazırlıktır.

Bu arada devletlersosyal devlet” kavramının sınırlarını genişletecek, insanların sağlıktan eğitime kadar her ihtiyacını karşılayacak. 

Bu arada, toplumun "boş zamanlarını değerlendirme" gibi bir politika benimsenecek. 

Yeni dünyada insanların işsizlik nedeniyle çok boş zamanı olacak.

Ve insanlar, "Bu boş zamanı ben istemedim. Bana iş imkanları sunamadığınız için çalışamıyorum. O zaman benim boş zamanlarımı iyi geçirmem için yardım edeceksiniz" deme hakkı doğacak.

İnsanın bu hakkı kabul edilmezse kaos doğacak. 

Kaos istenmeyecek. 

Kapitalizm el mahkum, insanı düşünmek zorunda kalacak. 

Sonuç olarak; çok farklı bir dünyaya giriyor torunlarımız.

DRON SÜRÜ SAVAŞLARI DÖNEMİ

Yeni dünyanın savaş konsepti de değişiyor. 

İnsanlık tarihi boyunca savunma/askeri araştırmalar, teknolojik gelişmelere öncülük etmiştir. 

İnsanların yaşamını kolaylaştıran teknolojik gelişmelerin hemen tamamı önce askeri laboratuvarlarda/ ar-ge merkezlerinde geliştirildi. 

Ardından sivil versiyonları kullanıma sunuldu.

Günümüzde buna verilebilecek en güçlü örnek, “Dron/İHA teknolojisi”dir.

Dron", Türkçe’ye ilk aktarıldığı sıralarda “İnsansız Hava Aracı” olarak adlandırılmıştı. 

Oysa “dron" hava, kara (yeraltı, yerüstü) ve deniz aracı olabildiği gibi, “insansız” olmanın – kumanda edilebilirlik sınıfının da ötesinde, insan ve makine arasındaki ilişkinin yeni bir evresine karşılık geliyor.

Dron’un ortaya koyduğu savaş pratiği etrafında, savaşa ilişkin tüm kavrayışları parçaladığıdır. 

Muhabere etmeyen savaşçı… Yenilmeyen ordu… Sıfır kayıplı savaş… Risksiz savaş vb. Dron, fiilen savaşa dair tüm bilinenleri yeniden tanımlama ihtiyacı doğurmaktadır.

Dron’un amacı bellidir. 

Her şey şeffaf olmalı ve dron her yerde olmalıdır. 

Dron böylelikle gözetleyecek ve gerektiğinde imha edebilecektir.

Dronun, her yerdeliği, her şeyi bilmesine; her şeyi bilmesi de her şeye gücünün yetebilmesine olanak tanımaktadır.

Dron/İHA teknolojisi”, askeri ve sivil alanda, hem öldürmeye hem yaşatmaya uyumlu bir teknolojidir. 

Tıpkı nükleer teknoloji gibi.

Klasik savunma/saldırı konsepti, konvansiyonel ve nükleer silah sistemleri temeline dayanır. 

Tank, top, savaş gemisi, savaş uçağı gibi. 

Ve nükleer füzeler.

Söz konusu savaş sanayii günümüzde hem çok pahalı hale geldi, hem toplumlar tarafından maliyetleri ve insani boyutları ile sorgulanmaya başlandı.

Klasik savaş konsepti, ülkelerin topyekun savaş öngörüsüne dayanıyor. 

Böyle bir savaşta klasik silah sistemleri gereklidir. 

Ancak rakip ülkelerin hemen hemen aynı silahlara sahip olması, olası bir savaşta “kazananın da kaybedeceği” bir sonuca yol açacak. 

Bu nedenle 1’inci ve 2’nci Dünya Savaşları gibi topyekun bir savaş ihtimali yok.

Yeni savaş konsepti, maliyeti az, etkisi çok yeni silah sistemleri arayışına yol açtı.

Bu noktada “dron/İHA-SİHA” döneminin kapısı açıldı.

Bu sistemler hem düşük maliyetli olması, hem önlenmesinin zorluğu, hem de nokta hedefleri risksiz yok etme özelliği nedeniyle geleceğin yeni savaş konseptini oluşturuyor.

Klasik savaş silahları, pahalı ve kullanılması eskisi kadar kolay değil” demiştik. 

Buna karşılık dron/SİHA’lar maliyetinin çok çok düşük olmasının yanı sıra bir merkezden yüzlercesinin yönlendirilmesine imkan tanıyor.

YAPAY ZEKA-DRON SÜRÜLERİ

Bu noktada yeni dönemin önemli faktörlerinden biri olan yapay zeka devreye giriyor.

Yapay zeka, dron sürülerinin yeni emir-komuta sistemini oluşturacak.

Komuta merkezindeki yapay zeka, dron/SİHA’lardaki yapay zekalar ile iletişim içinde olacak.

Daha önemlisi, dron/SİHA yapay zekaları, kendi aralarında iletişime geçebilecek. 

Komuta merkezinden gelen emir doğrultusunda, hedef tanımından hedefin yok edilmesine kadar operasyonu baştan sona kendi iradeleri ile yürütebilecek kapasiteye sahip olacaklar.

Topyekün savaş dönemi, yerini nokta hedef/lokal savaş dönemine bırakıyor. 

Dron sürülerine yüklenecek küçük ama etkili silah/füze sistemleri ile önemli/kritik kişi veya hedefler yok edilebilecek. 

Ki, bunun son örneği; Ali Hamaney'e bağlı Devrim Muhafızları Ordusu'nun Kudüs Gücü Komutanı İranlı General Kasım Süleymani’nin, ABD’ye ait “MQ-9 Reaper SİHA” tarafından öldürülmesidir.

Öte yandan “Dron/SİHA teknolojisi” gelişirken, klasik silah sistemlerinin güçlendirilmesi çalışmaları da devam ediyor.

RUSLAR’IN “CEHENNEM SİLAHI”

Bu sistemlerden birisi, Rusya tarafından geliştirilmiş olan TOS-1 roketatar. 

Hafif zırhlı araçların ve otomobillerin imhası, yapı ve binaların yakılması ve yıkımı için tasarlan Buratino (TOS-1) ağır termobarik sistem, güdümsüz termobarik ve yanıcı roketlerle yoğun saldırı sırasında hedef alanda meydana gelen şarapnel ve şok dalgası sayesinde açık alanda ve tahkimat içinde bulunan düşman askerlerinin yok edilmesinde etkili. 

İlk kez, 1988 - 1989’da Afganistan’da kullanıldı.

Alman “Stern” gazetesi, Rusya’nın en güçlü silahlarından olan ve ‘Cehennem silahı’ olarak anılan, aynı anda 30 füze fırlatabilen TOS-1 çok namlulu ağır roketatar sisteminin modifiye edildiğini yazdı. 

Modifiye edilen sistem, TOS-1A ‘Solntsepek’ olarak adlandırılıyor.

Sistem, güdümsüz termobarik ve yanıcı roketlerle yoğun saldırı sırasında hedef alanda oluşturulan şarapnel ve şok dalgası sayesinde, açık alanda ve tahkimat içinde bulunan düşman askerlerinin yok edilmesinde etkili.

The National Interest” (NI) köşe yazarı Michael Peck, Rus “Cehennem silahı”nın, ABD için önemli tehdit oluşturduğu iddiasını dile getirdi.

Peck, “Rusya’nın yeni ağır roketatar sistemi taburlarından neden korkmalısınız?” başlıklı yazısında, TOS-1A ile donatılan taburların, düşmanın özel olarak güçlendirilmiş alanlarını delmeye yönelik oluşturulduğunu yazdı.

Yazıda, “Bu taburların görevi, hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıkıcı olan bu yakıcı silahı, düşman birliklerini şehirler, sığınaklar ve siperlerden mahrum etmek için kullanmak” ifadesi kullanıldı.

Solntsepek’in, patlamanın ardından tahkimata güçlü etki yapan termobarik savaş başlığına sahip olduğuna dikkat çeken uzman, bu sistemlerin böylece piyadeler ve Armata tanklarına ‘yol açacağını’ kaydetti.

Bu roketatar sistemin,'tek salvo’yla düşmanın savunmasını tamamen yok edecek güçte olduğu ifade edilen yazıda, TOS-1A’nın Rus ordusuna, büyük saldırı operasyonlarına hazırlıklı olma imkanı sağladığı vurgulandı.

Sonuç itibariyle, dünyanın evrildiği yeni dönemin niteliği henüz belli değil. 

Ancak toplumsal dönüşüme uyumlu olarak yeni savaşların “daha ‘insani’ öldüreceğini” söylemek mümkün.

.

Celal Çetin, dikGAZETE.com

Dünya yeni bir sürece evriliyor. Ekonomik sistemden toplumsal yapıya, değer yargılarından inanç sistemlerine, uluslararası ilişki/ittifaklardan devlet sistemlerine kadar hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Dünyanın girdiği yeni evreyi “6 faktör” şekillendirecek. 

Endüstri 4.0, Toplum 5.0, Z kuşağı, Yapay Zeka dönemi ve Robot Çağı.

En önemlisi; kapitalizmin tanımı ve devlet kavramı değişecek.

Endüstri 4.0” demek, yapay zeka ve robot dönemi demektir. 

Yapay zekayla donatılmış robot dönemi, işsizlik, yoksulluk anlamına geliyor. 

Robotlar her alanda deneme amaçlı da olsa kullanıma girdi zaten.

İki uç örnek: Japonya ve birkaç ülkede restoranlarda robotlar siparişinizi alıyor, yemeğinizi getiriyor. İnsan unsuru minimuma iniyor. Bir süredir robotlar, doktor gözetiminde bazı ameliyatları yapmaya da başladı.

Doktor ve garson robotların ve aklınıza gelebilecek her alanda yapay zekayla donatıldığını kullanıldığını düşünün. 

Milyonlarca insanın yaptığı içi çok az sayıda robot yapabilecek. O milyonlarca insan işini kaybedecek.

Endüstri 1.0, 2.0, 3.0 dönemlerinde insanlar alternatif çalışma alanlarına sahipti. 

Kömür madenlerinden çıkıp tarlada, oradan çıkıp hizmet sektöründe veya başka alanlarda iş bulabiliyordu. Hiç olmadı hamallık yapabiliyordu.

O dönemlerde kapitalizmin en acımasız yöntemi uygulanıyordu. İnsanoğlunun emeği üç kuruşa sömürülüyordu ama en azından evine bir ekmek götürüyordu. 

Yeni dünyada alternatifi olmayacak. 

Hamallık bile yapamayacak. 

Bir robot, 10 insanın kaldırabileceği yükün belki 10 katını sırtlayıp götürecek.

Yeni Dünya, milyonlarca işsizin yoksulun yaşamaya çalıştığı bir dünya olacak. 

Bu durum, küresel kaosun da kapısını açacak. 

Kapitalizm yine olacak. 

Ancak bu kez işsiz ve aç milyarlarca insanı polis gücüyle, baskıyla durdurmak mümkün olmayacak.

Ortaya çıkacak kaos karşısında ne devletler durabilecek, ne sermaye sahipleri. 

Bu noktada “Z kuşağı” ve “Toplum 5.0” devreye giriyor. 

Z kuşağının değer yargıları farklı. 

Geleneksel din, mezhep, etnik köken umurlarında olmayacak.

Farklı ahlak, demokrasi anlayışları olacak. 

Her biri, bilgiyle donanmış bu nesil, sorgulamaya başladı. 

Daha duyarlı. 

Bu nesil, yeni dünyanın yeni kurallarını koyacak, “Toplum 5.0”i oluşturacak.

Milyarlarca insanın devletler ve kapital sahipleri için tehdit oluşturması, kavramların yeniden tanımlanmasıyla sağlanacak.

Sosyal Devlet” kavramı güçlenirken kapitalizm, kazandığının bir kısmını topluma geri verecek. 

Geri vermeye mecbur kalacak.

Kapitalizmin üretiminin paraya dönüşmesi için tüketim lazım. Tüketim yoksa üretim de olmaz. 

Tüketim için para gerekiyor. 

Dikkat edin, özel sektörde "sosyal sorumluluk projeleri" akımı hızla yayılıyor. 

Bu kavram, yeni döneme hazırlıktır.

Bu arada devletlersosyal devlet” kavramının sınırlarını genişletecek, insanların sağlıktan eğitime kadar her ihtiyacını karşılayacak. 

Bu arada, toplumun "boş zamanlarını değerlendirme" gibi bir politika benimsenecek. 

Yeni dünyada insanların işsizlik nedeniyle çok boş zamanı olacak.

Ve insanlar, "Bu boş zamanı ben istemedim. Bana iş imkanları sunamadığınız için çalışamıyorum. O zaman benim boş zamanlarımı iyi geçirmem için yardım edeceksiniz" deme hakkı doğacak.

İnsanın bu hakkı kabul edilmezse kaos doğacak. 

Kaos istenmeyecek. 

Kapitalizm el mahkum, insanı düşünmek zorunda kalacak. 

Sonuç olarak; çok farklı bir dünyaya giriyor torunlarımız.

DRON SÜRÜ SAVAŞLARI DÖNEMİ

Yeni dünyanın savaş konsepti de değişiyor. 

İnsanlık tarihi boyunca savunma/askeri araştırmalar, teknolojik gelişmelere öncülük etmiştir. 

İnsanların yaşamını kolaylaştıran teknolojik gelişmelerin hemen tamamı önce askeri laboratuvarlarda/ ar-ge merkezlerinde geliştirildi. 

Ardından sivil versiyonları kullanıma sunuldu.

Günümüzde buna verilebilecek en güçlü örnek, “Dron/İHA teknolojisi”dir.

Dron", Türkçe’ye ilk aktarıldığı sıralarda “İnsansız Hava Aracı” olarak adlandırılmıştı. 

Oysa “dron" hava, kara (yeraltı, yerüstü) ve deniz aracı olabildiği gibi, “insansız” olmanın – kumanda edilebilirlik sınıfının da ötesinde, insan ve makine arasındaki ilişkinin yeni bir evresine karşılık geliyor.

Dron’un ortaya koyduğu savaş pratiği etrafında, savaşa ilişkin tüm kavrayışları parçaladığıdır. 

Muhabere etmeyen savaşçı… Yenilmeyen ordu… Sıfır kayıplı savaş… Risksiz savaş vb. Dron, fiilen savaşa dair tüm bilinenleri yeniden tanımlama ihtiyacı doğurmaktadır.

Dron’un amacı bellidir. 

Her şey şeffaf olmalı ve dron her yerde olmalıdır. 

Dron böylelikle gözetleyecek ve gerektiğinde imha edebilecektir.

Dronun, her yerdeliği, her şeyi bilmesine; her şeyi bilmesi de her şeye gücünün yetebilmesine olanak tanımaktadır.

Dron/İHA teknolojisi”, askeri ve sivil alanda, hem öldürmeye hem yaşatmaya uyumlu bir teknolojidir. 

Tıpkı nükleer teknoloji gibi.

Klasik savunma/saldırı konsepti, konvansiyonel ve nükleer silah sistemleri temeline dayanır. 

Tank, top, savaş gemisi, savaş uçağı gibi. 

Ve nükleer füzeler.

Söz konusu savaş sanayii günümüzde hem çok pahalı hale geldi, hem toplumlar tarafından maliyetleri ve insani boyutları ile sorgulanmaya başlandı.

Klasik savaş konsepti, ülkelerin topyekun savaş öngörüsüne dayanıyor. 

Böyle bir savaşta klasik silah sistemleri gereklidir. 

Ancak rakip ülkelerin hemen hemen aynı silahlara sahip olması, olası bir savaşta “kazananın da kaybedeceği” bir sonuca yol açacak. 

Bu nedenle 1’inci ve 2’nci Dünya Savaşları gibi topyekun bir savaş ihtimali yok.

Yeni savaş konsepti, maliyeti az, etkisi çok yeni silah sistemleri arayışına yol açtı.

Bu noktada “dron/İHA-SİHA” döneminin kapısı açıldı.

Bu sistemler hem düşük maliyetli olması, hem önlenmesinin zorluğu, hem de nokta hedefleri risksiz yok etme özelliği nedeniyle geleceğin yeni savaş konseptini oluşturuyor.

Klasik savaş silahları, pahalı ve kullanılması eskisi kadar kolay değil” demiştik. 

Buna karşılık dron/SİHA’lar maliyetinin çok çok düşük olmasının yanı sıra bir merkezden yüzlercesinin yönlendirilmesine imkan tanıyor.

YAPAY ZEKA-DRON SÜRÜLERİ

Bu noktada yeni dönemin önemli faktörlerinden biri olan yapay zeka devreye giriyor.

Yapay zeka, dron sürülerinin yeni emir-komuta sistemini oluşturacak.

Komuta merkezindeki yapay zeka, dron/SİHA’lardaki yapay zekalar ile iletişim içinde olacak.

Daha önemlisi, dron/SİHA yapay zekaları, kendi aralarında iletişime geçebilecek. 

Komuta merkezinden gelen emir doğrultusunda, hedef tanımından hedefin yok edilmesine kadar operasyonu baştan sona kendi iradeleri ile yürütebilecek kapasiteye sahip olacaklar.

Topyekün savaş dönemi, yerini nokta hedef/lokal savaş dönemine bırakıyor. 

Dron sürülerine yüklenecek küçük ama etkili silah/füze sistemleri ile önemli/kritik kişi veya hedefler yok edilebilecek. 

Ki, bunun son örneği; Ali Hamaney'e bağlı Devrim Muhafızları Ordusu'nun Kudüs Gücü Komutanı İranlı General Kasım Süleymani’nin, ABD’ye ait “MQ-9 Reaper SİHA” tarafından öldürülmesidir.

Öte yandan “Dron/SİHA teknolojisi” gelişirken, klasik silah sistemlerinin güçlendirilmesi çalışmaları da devam ediyor.

RUSLAR’IN “CEHENNEM SİLAHI”

Bu sistemlerden birisi, Rusya tarafından geliştirilmiş olan TOS-1 roketatar. 

Hafif zırhlı araçların ve otomobillerin imhası, yapı ve binaların yakılması ve yıkımı için tasarlan Buratino (TOS-1) ağır termobarik sistem, güdümsüz termobarik ve yanıcı roketlerle yoğun saldırı sırasında hedef alanda meydana gelen şarapnel ve şok dalgası sayesinde açık alanda ve tahkimat içinde bulunan düşman askerlerinin yok edilmesinde etkili. 

İlk kez, 1988 - 1989’da Afganistan’da kullanıldı.

Alman “Stern” gazetesi, Rusya’nın en güçlü silahlarından olan ve ‘Cehennem silahı’ olarak anılan, aynı anda 30 füze fırlatabilen TOS-1 çok namlulu ağır roketatar sisteminin modifiye edildiğini yazdı. 

Modifiye edilen sistem, TOS-1A ‘Solntsepek’ olarak adlandırılıyor.

Sistem, güdümsüz termobarik ve yanıcı roketlerle yoğun saldırı sırasında hedef alanda oluşturulan şarapnel ve şok dalgası sayesinde, açık alanda ve tahkimat içinde bulunan düşman askerlerinin yok edilmesinde etkili.

The National Interest” (NI) köşe yazarı Michael Peck, Rus “Cehennem silahı”nın, ABD için önemli tehdit oluşturduğu iddiasını dile getirdi.

Peck, “Rusya’nın yeni ağır roketatar sistemi taburlarından neden korkmalısınız?” başlıklı yazısında, TOS-1A ile donatılan taburların, düşmanın özel olarak güçlendirilmiş alanlarını delmeye yönelik oluşturulduğunu yazdı.

Yazıda, “Bu taburların görevi, hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıkıcı olan bu yakıcı silahı, düşman birliklerini şehirler, sığınaklar ve siperlerden mahrum etmek için kullanmak” ifadesi kullanıldı.

Solntsepek’in, patlamanın ardından tahkimata güçlü etki yapan termobarik savaş başlığına sahip olduğuna dikkat çeken uzman, bu sistemlerin böylece piyadeler ve Armata tanklarına ‘yol açacağını’ kaydetti.

Bu roketatar sistemin,'tek salvo’yla düşmanın savunmasını tamamen yok edecek güçte olduğu ifade edilen yazıda, TOS-1A’nın Rus ordusuna, büyük saldırı operasyonlarına hazırlıklı olma imkanı sağladığı vurgulandı.

Sonuç itibariyle, dünyanın evrildiği yeni dönemin niteliği henüz belli değil. 

Ancak toplumsal dönüşüme uyumlu olarak yeni savaşların “daha ‘insani’ öldüreceğini” söylemek mümkün.

.

Celal Çetin, dikGAZETE.com