Amerikalılara kızmayın, Ruslar da Kürtçü!

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, ABD'nin Suriye ve IŞİD'le Mücadele Uluslararası Koalisyonu Özel Temsilcisi James Jeffrey ve ABD Genelkurmay Başkanı General Joseph Dunford, bugün Ankara’da.

Kahrolası federaller daha gelmeden gölgeleri Türkiye’nin dış politikasına çoktan düşmüştü.  

ABD savaş gemisi Karadeniz’e geçti, Fener Patrikhanesi Ukrayna kilisesine bağımsızlık verdi!..

Amerika Birleşik Devletleri'ne ait 186 metre uzunluğundaki, USS Fort McHenry (LSD-43) isimli savaş gemisi, İstanbul Boğazı'ndan geçerek Karadeniz'e açıldı.

Bu geminin rotası Ukrayna’ya destek Rusya’ya köstek mesajıydı.

Eş zamanlı olarak bir başka gelişme daha yaşandı. 

Fener Rum Patrikhanesi Patriği Bartholomeos, Ukrayna Kilisesi'ne otosefal statüsünün verilmesini ABD Heyeti, Türkiye’ye gelmeden önce onaylayıverdi.

Fener Rum Patrikhanesi Patriği Bartholomeos, yeni Ukrayna Ortodoks Kilisesi'ne otosefallik veren “Tomos" adlı belgeyi Ukrayna Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Yepifaniy Dumenko'ya takdim etti. 

Trump’ın Dalton’u John Bolton’ın ajandası…

ABD heyetinin ajandasında ne var ne yok? Az çok biliniyor. 

YPG konusunda Ankara'dan dokunulmazlık isteyecekler.

Dalton pardon Bolton’dan önce ABD Dışişleri Bakanı Pompeo da, Suriye'den askerlerini çekme kararı alan ABD'nin görevleri arasında Türklerin, Kürtleri "katletmemesini" sağlamak olduğunu belirtmişti.

Bu sözleri duyan sanır ki Türkler, Suriye Kürtlerini kıtır kıtır doğruyor.

Türk yetkililere saçlarını başlarını yoldurtan bu açıklamalar tabi ki gerçeklikten yoksun. 

ABD’li heyeti taşıyan uçak daha Türkiye semalarında görünmeden ABD askerlerinin Suriye'den çekilmesinin Türkiye’nin, Washington'ın müttefiki Kürt milislerin güvenliği için güvence vermesi şartına bağlı olduğunu söylemelerine ne demeli? 

Akşehir Kadısı ile münazara eden Nasreddin Hoca’ya Akşehir kadısı falakaya yatırılmasını ve 100 değnek vurulmasını söyler. 100 değneği duyan Nasreddin Hoca da Kadıya; ‘Aman efendi, ya sen sayı saymasını bilmiyorsun, ya da hiç dayak yememişsin’ der.”

Amerikalılar, Türkler’in sayı saymasını bilmediğini bilmeyenlerden. 

Bolton efendi, Amerikalılar düdüğü çalmadan Türklerin PYD/YPG'ye yönelik operasyona kalkışmaması gerektiğini düşünüyor. 

TSK'nın terör örgütü PKK’nın yandan çarklı yavrusu PYD'yi hedef alması, Türkiye'nin terör örgütü kabul ettiği PYD ile müttefik ABD'yi rahatsız ediyor.

Türkler ısrarla terörle mücadele ettiklerini, ulusal güvenliğe yönelik tehdit unsurlarıyla savaştıklarını söyleye dursun, Amerikalılar “dediğim dedik çaldığım düdük” modunda. 

Amerika Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Amerikan askerlerinin Suriye’den çekilmesine yeni bir koşul ekledi.

Bolton, Türkiye’nin Amerika’nın Kürt müttefiklerini koruma konusunda uzlaşması gerektiğini kaydetti. 

Böylesi bir dayatma, Türkiye’ye tükürdüğünü yalatmaktan farklı değil. Birileri ona “Ağa ile marabanın fışkı yeme hikâyesi”ni anlatmalı. 

Neden mi?

Suriye’nin PYD kontrolündeki kuzey bölgelerinde yedi askeri üs kuran ABD, doğalgaz ve petrol nakil hattı için oluşturmak istediği enerji koridorunun jandarmalığını Kürtlere yaptırmak istiyordu.

15 Temmuz Darbe girişimin amacı da TSK ile PYD’yi Suriye’de müttefik yapmaktı! 

Başaramadılar.

Şimdi kalkmışlar Türkiye ile ABD arasında kullandıkları Kürtleri korumaya yönelik anlaşma imzalamanın derdine düşmüşler.

Kürt halkını himaye etmek falan hikâye. 

Asıl amaçları, Suriye Kürtlerinden devşirdikleri paralı askerlerini Türk ordusuna kurban verdirmemek. 

Bir diğer amaçları da akılları sıra ABD’nin, dostlarını yarı yolda bırakmadığını cümle âleme göstermek. 

Ruslar ayrılıkçı Kürtçülük projelerinde sütten çıkmış ak kaşık sayılmaz…

2001’de Kürt Dili ve Edebiyatı’yla ilgili çalışmalar ve Rusça-Kürtçe tercümeler yapmak amacıyla kurulan ve Rusya’nın başkenti Moskova’da bulunan Kürt Enstitüsü yeni değildi.

Dünyadaki ilk Kürdoloji ile ilgili bölüm çalışmaları 1787’de Çariçe Büyük Katerina’nın himayesinde Bilimler Akademisi üyesi Simon Pallas önderliğinde bütün dillerin karşılaştırmalı sözlüğünün hazırlanmasıyla  başlatıldı.

Kürtleri ilk keşfedenler Ruslar olmuştu.

19. yüzyıldan itibaren Rusya’nın Ortadoğu’daki amaçlarının önceliği İngilizlerin bölgedeki hamlelerine karşı denge sağlamaya yönelikti.

Bu anlamda Rus/Slav yayılmacı politikaların yürütebileceği alanlara/bölgelere doğru açılımlar gerçekleştirildi.

Özellikle Rusya İmparatorluğuna dahil olan bölgelerde mukim Kürt nüfus, Rusların bu halka karşı ilgisini artırdı ve kolaylaştırdı. 

Çarlık rejimi, Sovyet Rusya yönetimine bu çalışmaları ve politikaları miras bıraktı.  

Nitekim Sovyet Birliği’nde Çarlık döneminden kalan Kürt dili üzerine uygulanan politikalara devam edildiği gibi Kürt dili için Latin harfleriyle yazılmış bir alfabe oluşturuldu. 

Kürt ulusal edebiyatının kaynakçasına katkı da sunuldu.

Sovyetler, emperyalist politikalarına uygun şekilde sözde bu kültürel faaliyetlerle Kürtlerin milliyetçi özellik kazanmasını sağlayarak İran, Türkiye, Irak ve Suriye’deki Kürtleri, bağlı bulundukları devletlerden ayırmaya çalıştı. 

Ruslar’ın 1947’de Iraklı Kürt lider Mustafa Barzani’nin Sovyetler’e sığınmasını kabul etmesiyle bu sığınma sonrasında Rusya’nın Kürtlerle ilişkisi daha planlı hale geldi. 

Moskova’da PYD/YPG temsilciliği var!..

Amerikalılar gibi Ruslar da Kürt kartına oynuyor.

Al birini vur öbürüne.

2016’da Rusya'nın başkenti Moskova'da, terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı PYD'nin kontrolündeki bölgeleri temsil ettiği bildirilen bir ofis  açılmadı mı?

“Batı Kürdistan Temsilciliği” adıyla tanıtılan ofisin, Suriye'nin  kuzeyinde Türkiye'ye sınır olan ve PYD tarafından "Cezire", "Kobani" ve "Afrin" "kantonları" olarak adlandırılan bölgeleri temsil ettiği bildirilmişti. 

Açılışa, HDP Diyarbakır Milletvekili Feleknas Uca, PYD’nin Rusya  temsilcisi Abdussalam Ali ve "Suriye Kürtleri Avrupa ve ABD Temsilcisi" olarak  tanıtılan Senam Muhammed katılmıştı. 

Toplantıya, Ukrayna’daki Rusya yanlısı ayrılıkçıların kontrol ettiği Donetsk ve Lugansk bölgelerinin temsilcileri de davetliydi. 

Temsilcilikte bulunan haritada ise Türkiye'nin doğu kısmı Kürt bölgesi olarak gösteriliyordu. 

Temsilcilik, Aralık 2015’te HDP Eş Genel Başkanı Selahattin  Demirtaş’ın kurdelesini kestiği işadamları derneği ile aynı binada bulunuyor. 

Amerikalılar ve Ruslar çekilme konusunda mutabakata vardı mı?

5 Aralık 2018’de, Rus Genelkurmay Başkanı Orgeneral Valery Gerasimov, Rusya’nın ABD’ye, Tanf’taki askeri üsleri kaldırmasını ve bölge üzerinde ortak Rus-ABD kontrolü kurmasını önerdiğini söyledi.

Ruslar, Irak ve Ürdün sınırı yakınında bulunan El Tanf'taki askeri üssüne göz yumacaklarını Amerikalı yetkililere iletmiş. 

Gerasimov diyor ki, “ABD’nin, Suriye’ye silah ve askeri teçhizat taşıdığı için İran’a karşı koyma zorunluluğu nedeniyle Tanf’taki varlığı bizce makul.”  

Demek ki Ruslar İran’ı gözden çıkarmış. 

Oysa El Tanf'taki askeri üssünde sadece ABD'nin özel kuvvetler mensubu 600 askeri bulunmuyor. 

Tanf'ta Rakka'dan kaçmalarına izin verilen IŞİD militanları ile eğitilen militanlar da kalıyor.  

PYD/YPG kimlerle dans ediyor?

Bir zamanlar El Kaide için “kimin El Kaidesi” sorusu çok popülerdi.

Çünkü Rusya’dan tutun da ABD ve Avrupa Birliği başta olmak üzere birçok ülke istihbaratının, adı geçen örgüt içerisinde yapılanması mevcuttu.

El Kaide’nin eylem hedeflerine bakıldığında hangi ülkenin gizli servisinden talimat aldığı anlaşılabiliyordu.

Şimdilerde El Kaide’ye rahmet okutan IŞİD için de aynı şeyler söyleniyor.

PKK ve Suriye uzantısı PYD, bu tür ithamlardan uzak değil!

Bölgesel aktörlerin yanı sıra küresel güç odaklarının PKK ve PYD yapılanmasına nüfuz edebildikleri, konuyla ilgilenenlerin malûmu. 

Bu açıdan bakıldığında tek tek Avrupa Birliği ülkelerinin PKK ve PYD bağlantıları olduğu gibi, Amerika, Rusya ve Çin’in de ciddi bağlantıları mevcut.

İz sürmek isteyenler; PYD’nin büro açtığı ülkelere bir baksın! PYD Moskova’da daimi temsilcilik açtı.

İlk temsilciliklerini Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne bağlı Kuzey Irak’ta açan PYD’nin Washington, Paris, Berlin ve Arap ülkelerinde de temsilcilikleri var.

Bu çerçevede büyükelçilik işlevi görmesi hedeflenen benzer büroların Washington, Berlin ve Paris’te de açılması öngörülmüştü.

Sonraki süreçte Türkiye’ye “Terör yasasını değiştirin!..” baskısı yapan Almanya, PYD’ye Berlin’de temsilcilik açtırdı

Moskova, Stockholm ve Prag’dan sonra Almanya’daki ofisin açılışına Alman parlamenterler de katılmıştı.

PKK’nın Suriye’deki kolu PYD, yurtdışındaki temsilciliklerine bir yenisini daha ekledi. PYD, Rusya, İsviçre, Çek Cumhuriyeti, Danimarka ve Almanya’nın ardından Fransa’nın başkenti Paris’te de bir ofis açtı.

Bu tabloya bakıldığında PYD bünyesinde yuvalanan şer odaklarının kimler olduğu ve ne yapmak istedikleri anlaşılabilir.

Türkiye’nin PYD içinde hatırı sayılır sayıda vatandaşı bulunuyor ve bunlar yasadışı yollardan örgüte katıldı.

Halen bu süreç devam ediyor. ‘Kürdistan projesi’ ve Suriye’deki Kürt oluşumuna destek için Türk vatandaşlarının buralarda Kürtler lehine savaştığı ve bu durumun Türkiye’yi tedirgin ettiği biliniyor.

Türkiye vatandaşı teröristler PYD içinde yabancı unsurları tasfiye eder mi?..

Türk vatandaşı Kürtlerin, Suriye’deki rejim karşıtı Kürt siyasi örgütlerine katılmasının en önemli nedeni Irak Kürtlerine kıyasla Suriye Kürtleriyle olan etnik ve kültürel yakınlıkları.

Çünkü Irak Kürtleri, Sorani ve Gorani kökenli olmasına rağmen Suriye’dekiler Kırmanci ve Türkiye Kürtlerine daha yakınlar. Akrabalık bağları çok daha güçlü. 

Bu nedenle PYD saflarında çarpışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürt gençlerinin sayısal fazlalığı daha net.

İşte o sebeple PYD içinde Türkiyeli kanadın bir güç odağı olarak tarih sahnesine çıkması ve PYD içindeki diğer yerli olmayan yabancı unsurları tasfiye etmesi mümkün. 

Ancak bu konuda özellikle Amerikancı ve Rusyacı kanatların birbirlerine yönelik tasfiye çabaları şimdilik Türkiye’den, PYD’ye katılanları böylesi bir oluşumdan ve eylemlilikten uzak tutuyor olmalı.

Türkiye’nin PYD/YPG ile ilişkileri nasıl?

Şahsen PYD ile Türkiye arasında çok ciddi sorunlar olduğunu düşünmüyorum; ayrıca PYD’nin tabanını oluşturan Kürt halkının da Türkiye’ye düşman olduğunu sanmıyorum.

PYD; Türkiye’nin konjonktürel ihtiyacına göre kendi konumunu belirler, Türkiye’nin dosta ihtiyacı varsa dost, düşmana ihtiyacı varsa düşman olur.

TSK’nın itirazı, ABD’nin bölgedeki insan kaynaklarını kendi emperyalist çıkarları doğrultusunda kullanmak istemesi ve bölgedeki diğer büyük ve küçük aktörlere bu çıkarlara hizmet etme onuru dışında başka bir şans tanımaması.

PYD eş başkanlarından Salih Müslim, Abdullah Öcalan’ın çırağı ODTÜ mezunu ve TC pasaportu taşıyor!

PYD eş başkanlarından Salih Müslüm, ODTÜ mezunu.

Terör örgütü PKK‘nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’In Suriye’de bulunduğu yıllarda dizinin dibinden ayrılmayan birisİ.  

PYD'nin önceki eş başkanı ve Türkiye’nin aradığı teröristler listesinde yer alan, Türkiye'den mezun Salih Müslim'in ağabeyi Mustafa Müslim; Ayn El Arap yani Kobanili bir ilahiyat profesörü.

2011'den beri Türkiye'de yaşıyor. 

Mustafa Müslim, kardeşi Salih Müslim'in Suriye istihbarat başkanı Ali Memlük’le 2009'dan beri bağlantılı olduğunu ve zaman zaman görüştüklerini belirtmişti. 

TSK Süleyman Şah Türbesini, Kobani Kantonu sınırları içindeki Aşme (Eşme) köyüne taşımıştı! 

Suriye toprakları içinde 37 kilometre içeride bulunan ve IŞİD tehdidi nedeniyle 22 Şubat 2015’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonuyla Türkiye sınırına taşınan Süleymanşah Türbesi nerede biliyor musunuz?

Rojava’nın (Suriye Kürdistanı) Kobani Kantonu sınırları içindeki Aşme (Eşme) köyünde.

Türbe, halen Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) kontrolündeki Aşme (Eşme) köyünde bulunuyor. 

PYD, türbenin taşınması operasyonuna Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) de katıldığını açıklamıştı.

PKK lideri Abdullah Öcalan, 21 Mart’ta Diyarbakır’daki Newroz Bayramı kutlamasında okunan mesajında, “Hem bölgemiz, hem uluslararası dünya için büyük anlamı olan Kobani direnişini ve zaferini selamlıyorum. Bu temelde gelişen ‘Eşme ruhunu’ halklarımız arasında yeni tarihin sembolü olarak selamlıyorum…” demişti.

Süleyman Şah Türbesini Türkiye sınırına yakın PYD kontrolündeki bölgeye, Suriye Eşmesi’ne taşıyan Türkiye’nin, bir zamanlar Mesut Barzani ve Celal Talabani’ye verdiği kırmızı pasaportu, Salih Müslim’e de verdiği söyleniyor.

Türk Devleti, derin ağlarını örüyor. 

“Kimin eli kimin cebinde” gayet iyi biliyor.  

Ata et, ite ot yedirmez. İtini bağlamasını da atını nallamasını da gayet iyi becerir. 

Son söz: Akıllı olsunlar!

Kürt halkı bizim akrabamız.

Onların hakkını korumak Amerikalılara, Almanlara, Fransızlara, İngilizlere, Çinlilere Ruslara düşmez!

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter: @oc32oc39

...