- 08-01-2019 21:01
- 1308
Teolojik jeopolitik ve teolojik istihbarat başlıklarında Türkiye’de yeterli araştırma ve doküman bulunmuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, etrafını çeviren yağdanlık ilahiyatçılara söylemeli ki oralar yan gelip yatma yeri değil. Bu konularda çalışması gereken İlahiyat fakültelerinde çoğu tez konusu, sadra şifa olmayacak türden.
Bakıyorsunuz bazı anlı-şanlı ilahiyat dekanları, absürt konularda makale yayınlamış, birisi kalkmış evli çiftlerin cinsel münasebeti sırasında bağlı oldukları şeyh efendinin simasını düşünmenin üzerine destanlar yazmış.
Maalesef halimiz bu!
Türkiye Teolojik jeopolitiğinin parametreleri!
İstanbul; Mekke ve Medine’den sonra dünya Müslümanlarının en çok ilgi gösterdiği bir şehrimiz.
Neden mi?
Son Hilafet merkezi olması sebebiyle.
Ayrıca İslam dünyasına kök salmış pek çok İslam cemaatinin İstanbul merkezli yapılanması da söz konusu. Vs. vs.
İstanbul’da, İslam Dünyasını ilgilendiren birçok konuda sempozyumlar, konferanslar, kongreler düzenlenir.
İslam teolojisinin parametreleri belirlenir.
İstanbul sadece Müslümanlar için değil özellikle Ortodoks Hıristiyanlar için de kutsal bir merkezdir.
Teolojinin jeopolitiği ilginç sonuçlara yol açabiliyor.
Kafkasya, Balkanlar ve Ortadoğu üçgeninde dünyanın en önemli jeopolitik konumundaki Türkiye; İslam’ın ve Ortodoks Hristiyanlığın merkezi.
Türkiye’nin en yakın belalı komşusu Yunanistan; İstanbul’da bulunan Fener Rum Patrikhanesini “ekümenik” olarak niteler.
Türkiye’yi ziyaret eden hemen her Yunanlı diplomat veya Ortodoks politikacı, soluğu patrikhanede alır.
Fener Rum Patrikhanesi, sadece Türkiye’de yaşayan Ortodoks vatandaşların değil, Yunanistan başta olmak üzere Rusya gibi dünyanın dört bir tarafındaki 14 Ortodoks Kilisesi’nin tarihi, kültürel ve dini gerekçelerle bağlı olduğu uluslararası bir kilisedir.
Rum Ortodoks kiliseleri üzerinde otoritesi olan Fener Patriği, 6. yüzyıldan beri “Ekümenik Patrik” sıfatıyla dünyadaki tüm Ortodoksların ruhani lideri olarak kabul edilir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Patrikhanenin Ekümenik sıfatını resmen tanımasa da fiili uygulama daha farklı.
Çok iddialı bir ifade olacak biliyorum ama yine de belirtmeden geçemeyeceğim husus şu: Fener Rum Patrikhanesinin, teolojik jeopolitiğinin parametrelerini Türk Dışişleri belirliyor.
Böyle düşünüyordum.
Şimdi “Acaba” diyorum?
ABD Türkiye’nin teolojik jeopolitiğine müdahale eder mi?
Eder mi eder?
İkinci Dünya Savaşının hemen sonrasında savaşın galiplerinden ABD, Sovyetler Birliği ile mücadelesinde dini ideolojik bir aygıta dönüştürdü.
Çoğunluğu Ortodoks olan Sovyetlere karşı Fener Rum Ortodoks Patrikhanesinden yararlanmayı düşündü.
Gizlenen bir başka amaç ise Katolik aleminin lideri Vatikan Papası ile Ortodoks aleminin lideri Fener Rum Patriğini bir araya getirmekti.
Ortodoks Kilisesi ile Katolik Kilisesi arasında karşılıklı ilan edilen aforozları, 1964 yılında dönemin Papa'sı VI. Paul ile Amerika’dan ithal Athenagoras karşılıklı olarak kaldırmıştı.
ABD’nin bu niyeti Türk dış politikası ile örtüştüğünden Ankara bu projeye dört elle sarıldı.
Sarılmasın da ne yapsındı?
Londra kaynaklı haberlerde Sovyet Rusya lideri Stalin’in, Türkiye’den boğazların yönetimini ve ayrıca doğuda bulunan üç ili talep ettiğine dair haberler ayyuka çıkmıştı.
Türkiye, ABD destekli patrik hamlesiyle SSCB’ye gözdağı vermişti.
Amerika’dan ithal Athenagoras Lozan’a rağmen nasıl Fener Rum Patriği oldu?
26 Ekim 1897 Sinop doğumlu Patrik Maksimos yerine, Müslüman Türklerin canına malına ırzına ve bekasına kast eden Yunanistan doğumlu Athenagoras nasıl patrik oldu?
1946-1948 arasında Rum Ortodoks Patrikhanesi, 267. Patriği V. Maksimos’ın; solcu (Ruscu) eğilimleri ve Rus Ortodoks Kilisesi ile sıkı ilişkileri vardı.
ABD’nin yeni güvenlik konseptine uygun bir isim değildi.
ABD yönetiminin Ankara’ya baskısı sonuç verdi ve 1948’de sağlık sorunlarını sebep göstererek görevinden istifa etti.
Kadıköy, Kalamış’da kendisine tahsis edilen bir evde kardeşleri ile dünyaya küskün bir inziva hayatı yaşayan Maksimos, 1972’de ölümüne kadar 25 yıl boyunca buradan ayrılmadı.
Yaşadığı ev bir süre sahipsiz kalıp hazineye geçti ve 1995’te yıktırılarak yerine cami yaptırıldı.
Kimilerine göre bunama (demans) emareleri gösteren Patrik Maksimos istifaya zorlandı ve yerine Kasım 1948’de Kuzey ve Güney Amerika Başpiskoposu Athenagoras, Patrik seçildi.
Sözde Sovyet tehdidinden güçlü ittifak arayışlarına yönelen Ankara, denize düşen yılana sarılır misali ABD’nin bu projesine ses çıkarmadı.
Hatta Türkiye’nin Rusya ile yaşadığı kritik sorundan dolayı Patrik, Amerika Birleşik Devletleri`nin özel temsilcisi muamelesi gördü.
Nasıl görmesin?
Yeni Patrik Athenagoras, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Truman`ın kullandığı ‘Air Force One’ uçağı 26 Ocak 1949’da Türkiye’ye getirdi.
Ayağının tozuyla uçaktan iner inmez, İnönü’nün talimatıyla seferber edilen Türk hariciyesi tarafından kendisine Türk pasaportu verildi.
Athenagoras, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından Çankaya Köşkü`nde kabul edildi.
Ancak Türk derin devleti Amerikalı patriğin emeklerini boşa çıkaran birçok eylemde bulundu.
Bunlardan biri de 1955’te, 6 Eylül’ü 7 Eylül’e bağlayan gece yaşanan olaylardı.
Olaylar sona erdiğinde dünya basınında Samatya Ayios Konstantinos Kilisesi’nin harabeleri içindeki Patrik Athenagoras’ın siluetini gösteren resimler yayınlandı.
Yalnızca duvarları sağlam kalmış olan bir binada, Patrik’in devleşmiş siluetinin, eğilmiş bir şekilde, felaketin büyüklüğünü anlamaya çalıştığı görülüyordu.
Patriklik dönemi boyunca Amerika’ya hizmet eden Athenagoras, bir gecede, bıraktığı mirasın yok olduğunu, bir arada yaşama vizyonunun paramparça olduğunun canlı şahidiydi.
ABD’nin atadığı Fener Rum Patriği Athenagoras Kimdi?
Patrik Athenagoras, aslında eli kanlı bir katil.
Milli Mücadele yıllarında Anadolu’daki Rum azınlıkları kışkırtmak üzere kurulan Mavri Mira teşkilatının kurucusuydu.
Nutuk-Vesikalar bölümde yer alan Mustafa Kemâl imzalı 22.8.1919 tarihli ‘çok gizli’ kaydını taşıyan genelgede Mavri Mira hakkında şu bilgiler yer alır:
”Pek sağlam kaynaklardan elde edilen bilgilere göre (İstanbul) Rum Patrikhanesinde Mavri Mira adında bir kurul oluşmuştur. Bunun başkanı Patrik Vekili Doreteos, üyeleri: Atenagoras, Enez Metropolidi, Yunan Kaymakamı Giritli Katekhakis, Katelopulos, Dipasimas, Ayinpa, Polimitis, Siyari adındaki kimselerdir.”
Nitekim Time ve Fortune dergileri, Kıbrıs meselesinde EOKA katilleriyle işbirliği yapmış baş tahrikçinin Patrik Athenagoras olduğunu, Makarios ve beraber çalıştığı papazların Patrik Athenagoras’a bağlı bulunduğunu, dolayısıyla ondan emir aldıklarını ilân etmişlerdi.
Said Nursi’nin Patrik Athenagoras ile ne işi olur?
Truman’ın özel talebiyle 1948’de "Rus yanlısı" yaftası vurulan Patrik Maksimos’un görevinden alınıp yerine Athenegoras’ın getirilmesine yönelik çabalar semeresini vermiş olmasına vermişti de özellikle muhafazakâr kesimin yer aldığı Türk kamuoyunda ciddi bir rahatsızlık oluşturmuştu.
Türk vatandaşı olmayan, Milli Mücadele yıllarında Rum azınlığı kışkırtmak üzere Mavri Mira derneğini kuran, Kıbrıs’ta EOKA’cı katillerin baş tahrikçisi bir Amerikalının gece yarısı operasyonuyla Fener’e Patrik yapılması tepki doğurmaz mıydı?
Muhafazakâr camia açısından hazmedilmesi zor bu atamanın yasalaştırılması ve meşrulaştırılması görevi dönemin kanaat önderlerine düşmüştü.
İhale, Said Nursi’de kaldı.
Nurcu kaynaklar Said Nursi ve Fener Rum Patriği arasındaki görüşmeyi şöyle anlatır
:
1953 senesi baharında Bediüzzaman Said Nursî, İstanbul’da üç ay kaldı.
İlk geldiği gün, Bayezıt’ta Marmara Palas’ta kaldı.
Çamlıca ve Üsküdar’da iki ayrı dostunun evinde üçer gün misafir oldu.
O yıl, İstanbul’un 500. Fetih Yıldönümü idi. Bu sebeple parlak törenler yapıldı.
Topkapı’da, Fatih’te yapılan bu törenlere resmî zevatla birlikte Said Nursî de iştirak etti.
Yanında üniversite talebeleri ve Binbaşı Refik Bey bulunuyordu.
Bediüzzaman, yanında bulunan talebesi Ziya Arun ile Fener Patriği Athenagoras’a gitti, onunla görüştü.
Bu görüşme sırasında, Said Nursî ona: “Hıristiyanlığın din-i hakikisini kabul etmek, Hazret-i Muhammed’i (asm) peygamber ve Kur’ân-ı Kerîm'i de Allah'ın kitabı kabul etmek şartıyla, ehl-i necat (kurtulanlardan) olacaksınız” der.
Athenagoras ise cevaben “Ben kabul ediyorum” deyince, Bediüzzaman “Pekâla, siz bunu dünyanın diğer manevî reislerine de söylüyor musunuz?” diye sorar.
Patrik ise, “Söylüyorum, fakat onlar kabul etmiyorlar” der. Bu görüşmeden sonra Nurculara, patriğin gizli Müslüman olduğunu ilan etmek kalmıştı, o da çelik çomak işiydi.
Bir diğer arındırma işlemini de Hamdullah Suphi Tanrıöver üstlenmişti. Türk Ocağı merkezine Patrik Athenagoras’ı davet etmiş ona konferans verdirmişti.
Amerika’nın ikinci patrik operasyonu Ukrayna Kilisesinin bağımsızlığı…
Fener Rum Patrikhanesi; Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin bağımsızlık talebine ilişkin kararı verdi.
Patrikhane’nin kararında, Kiev’deki Stavropegion Patrikhanesi’nin yeniden kurulmasına ilişkin bir maddeye de yer verilerek, 1686 yılında imzalanan Moskova Patrikhanesi’nin Kiev Patrikhanesi’ni yetkisi altına alma hükmünün iptal edildiği bildirildi.
“Ekümenik Patrik” Bartholomeos, Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin bağımsızlığını tanıyan kararnameyi (tomos) Kilise Metropoliti Epifaniy'e verdi.
İstanbul Ekümenik Patrikhanesi'nden onay aldıktan sonra 15 Aralık tarihinde kurulan Ukrayna Ortodoks Kilisesi, Cumartesi ve Pazar günü düzenlenen iki törenle bağımsızlığını kazandı.
Ekümenik Patrik Bartholomeos kilisenin bağımsızlığını belgeleyen ve "tomos" adı verilen kararnameyi, Ukrayna Ortodoks Kilisesi Metropoliti Epifaniy ile birlikte patrikhanede Cumartesi günü düzenlenen törenle imzalamıştı.
Bartholomeos, Pazar sabahı da kararnameyi Aya Yorgi Kilisesi'nde yapılan ayinle Epifaniy'e teslim etti.
İstanbul'daki törene Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko da katıldı.
Ukrayna Ortodoks Kilisesi, 15'inci Bağımsız Ortodoks Kilisesi statüsüne kavuştu.
Ukrayna Kilisesi'ne otosefal statüsü verilmesi, Ortodoks Kilisesi'nde son bin yılda yaşanan en büyük ayrılık olabilir mi?
Kimilerine göre Bartholomeos bu adımıyla birlikte, Rus Ortodoks Kilisesi'nin Ukrayna'da 300 yıldır süren egemenliğini sonlandırdı.
Ukrayna Kilisesi'ne otosefal statüsünün verilmesinin Ukrayna’daki bölünmeyi hızlandıracağı söylenebilir.
2004’ten itibaren ABD, AB ve Yunanistan’ın, Türkiye’nin Fener Rum Patrikhanesinin ekümenikliğini tanıma dayatmasının arka planında Slav dünyasının kontrolü ve Rusya’nın teolojik açıdan zapturapt altına alınması var.
1990’da Patrik Bartholomeos’un göreve gelişi ile Patrikhane, ABD, Avrupa Birliği ve Yunanistan’ın desteği ile ekümeniklik söylemlerini uluslararası kamuoyuna kabul ettirme faaliyetlerine hız verdi.
Türkiye, resmi devlet politikası ile Lozan Barış Anlaşması'nı işaret ederek patriğin 6. yüzyıldan gelen 'ekümenik' sıfatını tanımıyor.
Nedeni ise bu unvanın patrikhaneyi bir azınlık kilisesi olmaktan çıkarıp evrenselleştirmesi.
Ankara resmen ekümenik sıfatını tanımasa da Patrik Bartholomeos, kendini 'Ekümenik Patrik' unvanıyla bütün dünyada bulunan 300 milyon Ortodoks Hıristiyanın ruhani lideri olarak tanıtıyor.
Ankara nezdinde Patrik Bartholomeos 'Ekümenik Patrik' mi?
Ukrayna Kilisesi'ne otosefal statüsünün verilmesinin mimarı Patrik Bartholomeos’ın Türk yasaları nezdinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti içindeki en yüksek dereceli muhatabı İstanbul Valisi'dir.
Lozan’da yapılan müzakere ve anlaşma hükümlerine göre Patrikhane'nin hukuki durumu şudur:
1) Patrikhane'nin İstanbul'da kalması bir anlaşma hükmü ile değil Türkiye'nin tek taraflı bir tasarrufudur.
2) Patrikhane, bir Türk kuruluşudur. Patrik ve Patrikhane memurları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Türk Hükümetinin muvafakati ile tayin edilirler ve Türk Hükümetinin denetimine tabidirler.
3) Patrik ve Patrikhane'nin 1453'ten 1923'e kadar sahip olduğu siyasi ve idari, hak ve imtiyazlar kaldırılmıştır. Patrikhane ancak dini ve ruhani işlerle uğraşabilir.
4) Patrikhane İstanbul'daki Rum cemaatinin resmi temsilcisi olmadığı gibi bu cemaat ile Türk resmi makamları arasında sözcülük, aracılık gibi işleri de yapamaz.
5) Patrikhane ile Patrik ve Patrikhane görevlilerinin tabi oldukları genel hükümlere gelince; Patrikhane, Türkiye'deki gayrimüslim azınlıklara ait herhangi bir kilise veya sinagog gibi Lozan Antlaşması’nın 40. ve 42. Maddelerinde ifade edilmiş olan serbestlik ve himayeden faydalanır.
Antlaşmanın 45. Maddesi gereğince de aynı haklardan Yunanistan'daki Türk azınlığa ait dini kuruluşlarda istifade ederler. Fener Patriği, 6 Aralık 1923 tarihli valilik tezkeresine dayanan bir prosedür içerisinde 30 St. Synode tarafından seçilir. St. Synode, patrik adayları listesini İstanbul Valiliği'ne sunar.
Bu adaylar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup makamları Türkiye Cumhuriyeti sınırlan içinde yer alan metropolitliklerdir. İstanbul Valiliği, gerekçe göstermeden seçilmesini istemediği adayları listeden çıkarabilir. Valilik'ten gelen listedeki adaylar, St. Synode'da oylanır ve biri patrik seçilir.
Fener Patrikleri, Türkiye Cumhuriyeti yasaları çerçevesinde idari açıdan, Eyüp Kaymakamlığı'na, Fatih Savcılığı'na ve İstanbul Valiliği'ne bağlıdırlar. Çoğu cemaatsiz 18 metropolit tarafından yapılan seçimin onayını İstanbul Valiliği verir.
Lozan Anlaşması hükümlerine göre Türkiye Cumhuriyeti nezdinde Fener Rum Patriğinin ekümenik sıfatı yoktur.
İktidarın Patriğin ekümenikliği hakkında görüşü:
23 Ocak 2008’de, 49 yıl aradan sonra ilk kez bir Yunanistan Başbakanı Türkiye'yi ziyaret etmişti.
Yunanistan Başbakanı olan Karamanlis beraberinde eşi Nataşa Karamanli, Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni ve bir heyetle Ankara'ya gelen Karamanlis, Esenboğa Havalimanında Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan ve eşi tarafından karşılanmıştı.
Fener Rum Patriğinin, ekümenikliği, Başbakan Erdoğan'ın Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis ile düzenlediği ortak basın toplantısında gündeme gelmişti.
Erdoğan, "Patrikhane konusunda şu ana kadar gösterdiğimiz ilgi alaka ortadadır.
Aslında ekümeniklik konusu Hıristiyan-Ortodoks dünyasının kendi iç sorunudur. Bizler şu anda bu konuyla ilgili bir çalışma yapıyoruz" demişti.
Lozan Anlaşmasına göre Fener Rum Patrikhanesinin Ukrayna Kilisesi'ne otosefal statü vermesi yasal mıdır?
Ukrayna Kilisesi’ne, otosefal statüsü verilmesi Lozan Anlaşmasının ilgili hükümlerinin yürürlükten kalkması olduğu gibi delinmesidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini Uluslararası ilişkilerde zor durumda bırakacak bu kararın veren makamın Lozan Anlaşması hükümlerine göre böyle bir yetkisi yoktur.
Dolayısıyla Fener’in bu tasarrufu Türk makamları nezdinde meşru kabul edilemez.
Lozan Anlaşmasına ters düşen, Amerika, Avrupa Birliği ile Vatikan’ın ekmeğine yağ süren bu karar zor zamanlar müttefiki, kara gün dostu Rusya ile aramızı açabilir!
Bakıyorum da Atlantikçiler ile Avrasyacılar arasındaki güç mücadelesi tüm hızıyla sürüyor.
Son gelişmeler değerlendirildiğinde Atlantikçi kanat bir adım öne çıkmış görünüyor.
Görevden almalar, atamalar, tayinler, dış politikadaki atraksiyonlar “NATO’cular”ın tasarrufu.
Kazan kaynıyor. Bir odun da ben atmayayım…
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter: @oc32oc39