Beşinci element acı

Beşinci element acı

Beşinci element acı 

Çok zamanlar önce su gibi akarken zaman ve mekan, büyükten küçüğe, topraklaştı, sertleşti, her şey doldu arasına hava yandı, içinde ateş. 

Ateşe varana dek birinin diğerine maruz kalmasına gerek yoktu; hepsi ve her şey kendi yerinde öylece bekliyordu.

Hayat başladığında yani maruz kalmak başladığında artık yolculuk da başlamıştı.

Her maruz kalışın bir ilmi vardı.

İçinde boşluğu yoksa çömleği pişiremiyordun; pişiremediğin çömlek, içine sıvı alamıyordu.

Bir kere pişmediğinde pişirmiyordu.

Sır çömlekten yola çıktı.

Aynaya vardı.

 

Her ayna, ardında bir sır barındırır diye bas bas bağırmaya başladı yüzümüze yüzümüze…

Hepsinin yolunun acıdan geçtiğini anlayalım diye…

Hep gösterdi, bıkmadan gösterdi.

Acı, maruz kalmanın sonucuydu.

Sır, bunu bilmenin değil bizzat içinde olmanın harikalığını haykırıyordu bize.

Bitmek tükenmek bilmez geçişlerin nedenine çağırıyordu…

 

Sır, avucuna aldığın suyu, soluduğun havayı, bastığın sağlam toprağı ateşle dolduruyordu…

Sır, kendi ateşimizi gösteriyordu.

 

Acıya dönüşmesini bekliyordu.

Ki…

Oldu.

Ateşlerden ateş, acılardan acı beğenmeyi öğretti.

 

Su ilk zamanlar, çağırmasak da olur demişti.

Mahrum ol ve maruz kaldığını hisset dedi; bu bir acıdır.

Basit geldi suyun söylediği insana.

Hava, biraz deneyim iyidir dedi sonra…

Müşahede et, bu da acıdır dedi.

Gereksiz geldi havanın söylediği…

Toprak, deneyimle o halde dedi.

Tut ve dokun içine gir, bu da bir acıdır.

Acının kendidir hatta…

Zor geldi insana toprağın dediği…

Ateş, yan o halde dedi.

Ya kül olmağa ya sırlanmaya hazır ol…

Madden ne ise manan ona dönüşecek.

Bu, acıdan geçmektir dedi ateş.

Hayır dedi insan.

Ben elle tutulur, birinin diğerinden geçmediği…

Birinin diğerine dönüşmediği saf acıyı istiyorum.

İnsanım ben, zorlarım onu bulduğumda; yok olacaksam da en saf haliyle deneyimlemek hakkım dedi.

Sırlanarak çıkanlar, kül olanlara bakakaldılar…

Yürekleri kavruldu…

Sır, kavrulup sertleşen, olduğu yere tüm ağırlığıyla oturan bir taş gibi…

Öylece kalakaldı.

 

Üzerinden sular aksın, dibinde ağaç bitsin, kuşlar üstünde uçsun, insan sırrını bulsun diye beklemekte...

.

Arzu Leyal, dikGAZETE.com

...