Bir adım önün hesabını yapmak

Dünyayı paylaşan bütün insanların asıl amacı, dünya için hayırlı ve güzel işler yapmak olmalıdır. Başlığımız, “Bir Adım Önün Hesabını Yapmak”.

Bu hesabı yapmazsak ne olur?

Bahsettiğimiz hesabı yapmak toplumu oluşturan bütün birey ve kurumların görevidir. 

Yürüyorken önümüze bakmak, basacağımız yeri görmemiz gerekir, eğer görmezsek bir çukura düşeriz, bir kuyuya düşeriz ya da bir duvara çarpabiliriz. 

Bu hesabı vücudumuz otomatik olarak yapmaktadır. 

Büyük bir otomasyon yeteneğine sahip olan bedenimiz, bu davranışı refleks olarak yapıyor. 

Biz bu iş için bir çaba sarf etmiyoruz. Yani otomatik olarak bunu yapıyoruz ki ayaklarımız doğru yere basıyor.

Kişisel olarak otomatik olarak bedenimizin yapmış olduğu bu davranışı, toplumu oluşturan bütün bireylerin ve toplumu yöneten yetkililerin uygulaması sağ ve sağlıklı kalmamızı sağlayacaktır.

Aracımızda seyahat ediyorken, bir adım önümüzün hesabını yapmak adına yakıt seviyemizi kontrol ederiz, yolda kalmamak için yakıt istasyonlarına uğrarız.

Evde aç kalmamak için bir adım önümüzün hesabını yapmak adına buzdolabı ve kileri kontrol eder, “ihtiyacımız olan en kaliteli malzemeyi nereden temin edebiliriz” diye düşünür ve uygularız.

Aileler, bir adım önlerinin hesabını yapmak adına çocuklarına daha iyi eğitim aldırabilecekleri bir okulun arayışı içine girerler.

İnşaat firmalarının bir kısmı da para kazanma hırsıyla bir adım önlerinin hesabını yapma adına insanlara evler değil toplu mezarlar yapmaktalar.

Belediye başkanları, bir adım sonrasının hesabını yapmak adına sorumlu oldukları bölgedeki yolları, alt ve üst yapıyı en iyi şekilde yaparlar ki bir sonraki seçimi tekrar kazanabilsinler.

Bir adım önün hesabını yapmak adına kış gelmeden önce kışlık yakacaklarımızı hazırlarız yaz aylarından.

Devletleri yönetenler ise vatandaşlarının daha refah ve sağlıklı bir olmaları için gerek ülke içinde ve gerekse de başka ülkelerden zenginlikler devşirmek yoluna giderler.

Devletin bekası, milletin bekasından geçer.

Yukarıda “Bir Adım Önün Hesabını Yapmak” ifadesi için verilen örneklerin yeterli olduğu kanısındayım.

Şimdi gelelim asıl konumuza.

Ülkemiz bir deprem ülkesi.

Devletimizin asli görevi de böyle bir ülkede insanların bekası için bir adım önün hesabını yapmak adına deprem ülkesinde alınması gereken tedbirleri almak ve uygulamaktır.

İzmir’de meydana gelen ve dünyalara sığmayacak kadar hayalleri olan insanların canını alan deprem.

Ucuz işçilik, uygun olmayan malzeme kullanımı, uygun olmayan zeminin kullanılması, para kazanma hırsı ve kişisel ihtiraslar.

Yukarıda bahsettiğim liyakatsizliklerin hepsinin bir araya gelmesinin sonucu onlarca ölüm, binlerce yaralı

Kuralların uygulanamadığı bir sistem!..

Ölene “Allah Rahmet Eylesin…Alın Yazısı…” ve yaralıya da “Geçmiş Olsun!.. Biz sizlerin yanınızdayız…” ifadeleri. 

Bu ülke insanı bunları hak ediyor mu?

İnşaatları bu şekilde yapan, inşaatların bu şekilde yapılmasını denetlemeyen, çürük raporlara rağmen oturulmasına müsaade eden kişi ya da kurumlar “Dünya için hayırlı bir iş mi yapıyorlar?

Saatler sonra kurtulan bebeklerin görüntüleri ile duygulanıp, gözyaşı döküyoruz. 

Niçin ölen insanların da görüntülerini yayınlamıyoruz.

Allah korusun. Ülkemizde beklediğimiz “Büyük İstanbul Depremi”nin sonunda da biz, saatler sonra kurtulan bebekler için mutluluk gözyaşı mı dökeceğiz?

Depremde ölüm haberlerini rakamlarla veriyor televizyon kanalları “şu kadar kişi öldü” diye. 

O kadar kişi değil!..

O kadar insan değil ölen!

O miktar kadar Dünya ölüyor hem de gezegenleri ile beraber.

Devletimiz büyüktür!

Devletimizin çok güzel bir sistemi vardır.

Sadece duygusallıktan uzak bir şekilde kuralları uygulayabilecek, maddiyat hırsı olmayan ve insanlık için hayırlı işler yapma inancına sahip, ehliyet ve liyakat sahibi yöneticilere ihtiyacımız var.

Bana da görev verilirse, insanlık için hayırlı işler yapmak adına nefer olmaya da hazırım.

Düşünebilmek güzeldir.

.

Seyfi Turan, dikGAZETE.com

...