- 12-09-2019 09:08
- 2040
İnsan yaşadıkça neler öğreniyor?
Entelektüel değerli dost Emre Çalık; Ankara ve İstanbul odaklı derin sohbetimiz sırasında Orta Afrika’da faaliyet gösteren Hristiyan terör örgütü “Lord Resistance Army”, yani “Tanrı'nın Direniş Ordusu”ndan söz etti.
İlk defa duymuştum. İlgimi çekti. Araştırmaya başladım.
İngilizler’e yine kızdım.
Yahu bir kere olsun insanı şaşırtın!
Her taşın altından çıkmayın!..
-Hristiyan misyonerlerle hiç karşılaştınız mı?
-Türkçe yayın yapan radyolarını dinlediniz mi?
-Türkçe yayınlarını okudunuz mu?
Benim gözlemim; Katolik ve Ortodokslar misyonerlik konusunda Protestanlar kadar inatçı ve başarılı değil.
Protestan Hristiyan tebliğciler “Tanrı sevgidir”, "Tanrı sevgi dolu mükemmel bir varlık" der. Kendi dinlerinin bırakın dünyayı, tüm evrene barış ve sevgi yaydığını söylerler.
Yine onların anlatımına göre İsa Mesih, tüm insanlığın günahlarının bağışlanması için kendisini feda etmiş bir sevgi sembolüdür.
Dünyayı ateşe veren, sömürgeleştirdikleri ülkelerde milyonlarca insanı öldüren, çocuk ve kadınlara tecavüz eden emperyalist orduların askerleri sanki kendileri değilmiş gibi de İslam’a dil uzatırlar.
Kendi istihbarat örgütlerinin kurdurduğu El Kaide, DAEŞ/IŞİD, Boko Haram, Eş Şebab gibi sözde Fundamentalist örgütlerle, İslam’ı karalamaya çalıştıkları da vakidir.
Ugandalı Çılgın Rahibe Alice (Auma) Lakwena…
“Lord Resistance Army” yani “Tanrı'nın Direniş Ordusu”ndan söz edebilmek için Alice (Auma) Lakwena'yı bilmek gerekir.
1956 Uganda doğumlu. Acholi etnik halkından. Hayat hikâyesi film senaryosu gibi oldukça ilginç.
Hayat kadınlığından Kutsal Ruh hareketinin kurucu rahibeliğine uzanan bir serüven. “Şifacı Kadın” birden kabilenin tanrıçasına dönüşür. Zaten Avrupalı ismi “Alice”, “Soylu” anlamındadır.
Halkının gözünde “Göklerin Sözcüsü -Auma Lakwena”ya dönüşmesi ise hiç de zor olmaz.
Auma’nın Türkçe “Elma” ile aynı kökten geldiği de aklınızda bulunsun.
ABD eski başkanı Barack Hüseyin Obama’nın, Kenya'nın Siaya bölgesindeki Nyang'oma Kagelo köyünde Afrikalı babasından olan üvey kız kardeşinin adı da Auma.
Bir zamanların fahişesi Hristiyan Rahibe Alice Auma; Kilise öğretisiyle Acholi halkının geleneksel ruhçu inancını harmanlayınca ortaya “The Holy Spirit Movement” (HSM) “Kutsal Ruh Hareketi” çıkar.
Kabilesinin kutsal ruhunu taşıyan kutsal kadın imajıyla bir sürü büyü yapar ve herkesi ruhani gücüyle etkiler.
Aslında geleneksel şifacı.
Yeni doğan çocukların plasentaları, 'abila' olarak bilinen bir soy tapınağının merkezindeki taştan ruh evine gömülür. Geleneğe göre, ölülerin ruhları da “Abila” yakınında göründüğüne inanılır.
Uganda'nın kuzeyindeki Gulu bölgesinde bulunan Odek köyünü dini hareketin merkezine dönüştürdü. Kendisini Acholi halkının peygamberi ilan etmişti.
Köydeki "Abila” adı verilen soy tapınağının merkezindeki taştan ruh evinde, yaptığı ritmik danslarla transa geçtiğinde ölülerin ruhlarıyla görüştüğünü söylüyordu.
Acholi halkı üzerindeki nüfuzunu siyasi ranta dönüştürebilecek kadar zeki olduğunda şüphe yok.
Acholi mitolojisine göre bedenlerde nesilden nesile aktarılan ve Kutsal Ruhun izlerini taşıyan kutsal soy “Rwot" olarak bilinen kalıtsal bir örgüt çatısı altında şefleri örgütledi.
“Rwot” merkezi bir figürdü ve yürütme, yargı ve yasama yetkilerine sahipti. Yaşayanlar ve ölüler arasındaki bağlantıydı.
Atalarına halkı adına fedakârlıkta bulunmak onun göreviydi.
Güçlü bir savaşçı ruhu olduğunu söylüyor ve kendisine inananlara bu kutsal gücü aktardığını her birini savaşta yenilmez bir kahramana dönüştürdüğünü ilan etmişti. Binlerce takipçisi ona inandı.
Alice Auma, Kutsal Ruh Hareketi'nin başı olarak, Uganda Cumhurbaşkanı Yoweri Kaguta Museveni'nin Uganda hükümet güçlerine karşı 1986 Ağustos'undan Kasım 1987'ye kadar bir yıllık bir isyanı yönetti.
Yoweri Kaguta Museveni 26 Ocak 1986'da iktidara gelmişti ve İngiliz sömürgeciliği karşıtı fikirleriyle tanınmıştı.
Yoweri Kaguta Museveni ve eşi Janet Kataaha Hristiyan, kardeşi ordu kumandanı 14 Ocak 1960 doğumlu Salim Sâleh - Selim Salih (asıl adı Caleb Akandwanaho) Müslümandır.
Ama İdi Amin Dada’yı sürgüne gönderen Uganda Ulusal Kurtuluş Ordusu’na katılmıştı.
Alice (Auma) Lakwena’nın yenilmez sanılan HSM kuvvetleri 1987’de Uganda Ordusu karşısında tutunamadı.
Lakwena, Kenya’ya kaçtı. 17 Ocak 2007'de Kenya’da mülteci kampında öldü.
İngilizlerin Afrika Ordusunun Köle Askerleri Acholi Savaşçıları...
Acholi halkı Luo dili konuşan etnik bir topluluk.
Etnik ve dilsel olarak ilişkili birkaç Nilotik etnik gruptan oluşan Luo, Güney Sudan ve Etiyopya'dan Kuzey Uganda ve Doğu Kongo'ya, Batı Kenya'ya ve Tanzanya'nın Mara Bölgesi'ne kadar uzanan bir bölgede mukim.
Luo dilleri Nilotik gruba aittir ve Doğu Sudan ailesinin büyük bir bölümünü oluşturur.
Nilotik halklar, Güney Sudan, Uganda, Kenya ve Kuzey Tanzanya'da konuşulan Nil-Sahra dillerinin büyük bir alt grubunu oluşturan Nilotik dillerini konuşan Nil Vadisi'ne özgü halklardır.
Acholi halkı, Agago, Amuru, Gulu, Kitgum, Nwoya, Lamwo ve Pader bölgelerini içeren Güney Sudan ve Kuzey Uganda'daki Magwi İlçelerinde bulunan bir Luo ülkesidir. 2002'nin Uganda nüfus sayımında yaklaşık 1.17 milyon Acholi sayıldı ve 2000 yılında Güney Sudan'da 45.000 kişi yaşıyor.
Uganda’nın Karadenizlileri…
Darı, Acholi'nin temel besinidir ve ticaret için tütün ekimi yapılır. Darının besin değeri diğer tahıllardan daha az olmasına rağmen yorgunluklarla mücadele için etkin bir besindir.
Acholi halkı temel besininin darı olması nedeniyle Türkiye’nin Karadeniz bölgesinde yaşayanlarla karakter benzeşmesi gösterir.
Darı ve Mısırla beslenen Doğu Karadeniz bölgesi yaşayanlarının, dinamik, fevri (asabi), zeki, yerel kimlik idraki yüksek, tutumlu ve gösterişli oldukları gözlemlenmiştir.
“Uganda’nın Karadenizlileri” de bu Acholi halkı olur.
Tıpkı Karadenizliler gibi tezcanlı hatta kolay sinirlenebilir, asabi bir toplumdur.
Bunun nedeni, buğdayda bulunan ve sakinleştirici etki yapan B12 vitamininin eksikliğiyle açıklanabilir.
B12 eksikliği depresyonu tetikler, B12 Vitamini eksikliği, sağlıklı düşünmeyi olumsuz etkiler. Ruh halinde ani değişimlere, paranoyaya, asabiyete, zihin bulanıklığına, bunamaya, halüsinasyonlara ve deliliğe (manyaya) sebep olabilir.
İngilizlerin Acholi halkını keşfi…
Acholi halkı, sadece darı tarımı yapmaz. Mısır (mısır), sorgum, fasulye, kabak, yer fıstığı (yer fıstığı) ve diğer savana bitkileri de yetiştirilir. Akarsu ve bataklık balıkçılığı önemlidir.
1894’te Uganda da İngiliz himayesine girdi. Uganda’nın İngiltere eline geçmesiyle, Mısır ve Uganda arasında Sudan bir boşluk olarak kalıyordu.
İngiltere, Mısır’ı işgal ettikten sonra “Mehdi hareketi” dolayısıyla Sudan’ı da ele geçirmek istemiş, fakat 1885’te yaptığı bu teşebbüs İngiltere için ağır bir hezimetle sonuçlanmıştı.
1 Şubat 1876’da Londra Misyoner Cemiyeti/ London Missionary Society, Tanganyika Gölü sahillerinde bir misyon kurdu. Uganda’yı imparatorluk İngiliz Doğu Afrika Şirketi kontrol ediyordu.
Acholi halkı sömürgeci İngilizler tarafından savaşçı olarak kabul edildi ve çoğu orduya katıldı. İngiltere Kraliçesi için savaştılar.
1900 yılında resmen sömürgeleştirildi.
Sömürge yönetimi, bağımsızlığın ilan edildiği 9 Ekim 1962’ye kadar sürdü.
1950 sonrası Uganda’da ulusal bağımsızlık hareketleri ortaya çıktı. Bunun sebebi İngiliz Doğu Afrika Kumpanyalarının geçmişteki uygulamalarından kaynaklanan sorunlardı.
İdi Amin Dada… (İyd/Bayram Emin, "Dada": Büyük Baba)
Uganda’nın bağımsızlık ilanından sonra da İngilizler’in bu ülkeye müdahalesinin ardı arkası kesilmedi.
Bir ara Uganda Cumhurbaşkanlığı yapan ve İslami çevrelerin göklere çıkarıp neredeyse “aziz” ilan ettiği İdi Amin Dada, İngiliz ordu birliklerinde yetiştirilmişti.
Ancak sonraki süreçte İngilizler onun “Çin Sarayında yetişen Kürşad” olduğunu fark ettiklerinde iş işten geçmişti.
1952 ve 1956 yılları arasında, Kenya sınırlarında yaşayan Mau Mau kabilesinin isyanına karşı İngiliz birliklerinde savaştı.
1951’de çavuş rütbesiyle başlayarak, 1958 yılında subaylığa terfi etti.
İdi Amin Dada; İngiliz sömürge döneminde teğmen rütbesi alan ilk iki Ugandalı subaydan biriydi.
1963 yılında Britanya’da bulunan Wiltshire piyade okulundaki komuta subayları kursuna katılmıştı.
Amin’in iktidarı ele geçirmesinden yaklaşık altı hafta sonra, Kampala kentinde bulunan Makindye Hapishanesi’nde meydana gelen bir patlamada, küçük bir hücrenin içine tıkıştırılmış 32 subay, dinamitle paramparça edildi.
Bu subay grubu, iktidarını kaybeden Başkan Obote’nin hükümetini destekleyen Acholi ve Langi gibi Hıristiyan kabilelerden gelen insanlardan oluşuyordu.
O dönem, Uganda ordusunun asker mevcudunun üçte ikisi (toplam 9 bin askerden oluşuyordu) Amin’in iktidarın ilk yılında idam edildi.
Büyük çoğunluğu Acholi ve Langi gibi Hıristiyan kabilelerden devşirilen İngiliz sömürge yönetimine sadık askerlerdi.
Uganda’nın Commonwealth, İngiliz Milletler Topluluğu’ndan ayrılma sürecinde İdi Amin öncü rol üstlendi.
Müslüman bir aileden gelmesi ve sömürgeci İngilizlerin, Sudan’daki Mehdi hareketine duydukları nefret nedeniyle Müslüman halka zulümleri çocukluğunda bilinçaltına yer etmişti.
Kendisini İslam kampında hissettiğinden, Devlet başkanlığı süresince İslam ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmaya çalıştı ve İngiliz sömürgeciliği boyunca büyük zulümlere maruz kalan Müslümanlara itibarlarını yeniden kazandırdı.
5 Ağustos 1972’de, yaklaşık 40 bini İngiliz pasaportu taşıyan Asya kökenli tüm Ugandalıların 90 gün içinde ülkeden ayrılmasını emretti.
Bunları çoğu, İngilizlerin Hindiçin’den (Kamboçya, Vietnam, Laos gibi güneydoğu Asya ülkeleri) getirdikleri işçilerin torunlarından oluşuyordu.
Kovulanların çoğu İngiltere’ye gitti. Yanlarına yalnızca taşıyabildikleri eşyalarını almalarına izin verildi.
İngiliz sömürgeciliğine karşı gelişen Uganda Ulusal Kurtuluş bilinci sonraki yıllarda Hristiyan - Müslüman ayırımı olmadan, milli bir ülküye dönüştü.
Londra ise yerleşik Ugandalılar üzerinden bu ülkede taban ve nüfuz oluşturma kapsamında farklı yöntemler denedi.
Örneğin 1996’da, Uganda’daki anlaşmazlıkta, Acholi halkının barıştırılması için girişimlerde bulunan ve gruplar arası iletişim ağı kuran İngiliz diasporası içindeki Ugandalılar tarafından Kacoke Madit örgütü kuruldu.
“Kutsal Ruh Hareketi”nden “Tanrı’nın Direniş Ordusu”na…
1986 yılında Uganda'nın kuzeyinde Hıristiyan rahibe Alice Lakvena tarafından kurulan Kutsal Ruh Hareketi'nin amacı, Hıristiyan bir devleti tesis etmekti.
Rahibe Alice bu hedefe ulaşmak için her türlü cinayete göz kırpmıştı.
Hatta cinayetlerde çocuk katil kullanılmasının daha elverişli olduğunu fark edince çocuk katiller yetiştirmeye başladı.
1987’de Uganda Ordusu karşısında tutunamayan Lakwena’nın takipçilerinin birçoğu, kuzeni olduğu bildirilen Joseph Kony başkanlığında isyancı “Tanrının Direniş Ordusu”na katıldı.
“Tanrı’nın Direniş Ordusu”nun lideri Joseph Kony; Uganda’da çocuk askerleriyle ünlü…
Alice (Auma) Lakwena'ın kuzeni, Tanrı’nın sözcüsü ve medyumu olduğunu iddia eden Joseph Kony, 1961'de Uganda'nın kuzeyindeki Gulu bölgesinde bulunan Odek köyünde dünyaya geldi.
Fakir bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak doğan Kony, dindar bir aile üyesi olmasına rağmen 15 yaşında kilise okulundan ayrıldı.
Hayali, geleneksel bir şifacı olmaktı.
Kilise okulunu terk ettikten sonra, köyün büyücüsü ağabeyine yamak oldu.
“Kutsal Ruh”a adanan kurbanların kanlarının akıtıldığı sunakta bu ritüelleri yöneten ayin dansçısıydı. Ağabeyi kötü ruh çıkarma seansında ölünce köyün büyücülüğü ona kaldı.
Ne de olsa "Abila” adı verilen soy tapınağı rahiplerindendi ve ayrıca Kutsal Ruhun izlerini taşıyan kutsal soy Rwot klanındandı.
Onu kutsal kılan sadece bu değildi!
Kony, kuzeni Alice (Auma) Lakwena'ın “Kutsal Ruh Hareketi” ile de irtibatlıydı.
Bu dirsek teması ona yüzlerce asker, binlerce taraftar kazandırdı.
1987’de kurulan “Tanrı’nın Direniş Ordusu”,‘On Emir’e bağlı bir düzen kurmayı amaçlıyor.
Joseph Kony adlı fundamentalist bir Hıristiyan.
İslam dünyasındaki Selefiler gibi “Kutsal Kitab”ın tüm emirlerinin, eğip bükmeden olduğu gibi anlaşılması gerektiği fikrinde.
Günahkarların cezasını ahirete, Tanrı’ya bırakmak yerine, dünyada insan eliyle cezalandırılması gerektiğine inanıyor.
Kendisine özgü kişisel çileci bir arınma yöntemi deneyimlemiş. Üzerine Çince “Mo Yao” adıyla anılan bir bitkinin yağını sürüyormuş.
Bu bitki reçinesi, kokulu ve yapışkan özellikte. Sakızı sarımsı renkte, şeffaf, balmumu kıvamında olup çabuk katılaşır. Durdukça koyulaşır.
“Commiphora myrrha” yani “Mür ağacı”, Afrika’da özellikle Yemen, Somali, Suudi Arabistan ve Etyopya’ya özgü bir bitki.
Joseph Kony, işte Mo Yao/Mür bitkisinin yağını vücuduna sürdükten sonra Uganda'daki Ato/Uto tepelerine gider, orada günlerce güneşin altında inzivaya çekilir, günahlarının affı için Tanrı’ya yakarırmış.
Karıncalar üzerini tamamen kaplayana, derisine işleyene kadar Ato tepelerinin zirvesinde yatarmış. Sonrasında çileye devam için, bir mağaraya girip haftalarca orada inzivada yaşarmış.
Enteresan…
Rus “Sputnik” mezhebinden olanlar gibi domuz eti yemiyorlar.
Asker sayısı bir ara yüz bine kadar çıkan ordusunun en önemli kaynağı çocuklar.
Bu çocuklar ailelerinden kaçırılıyor, sonra dövüp-sövülerek, bazen işkence edilerek eğitiliyor.
Kony, kaçırdığı erkek çocukları ordusuna katmakla yetinmediği gibi ordusuna kattığı çocuklardan kendi ailelerini öldürmelerini de istiyor.
Kony; kendisine karşı çıkan çocukları öldürdürtecek ya da yüzlerini doğratacak kadar da acımasız.
Sonraki süreçte güvenilirlik testini geçen çocuk askerlerin üzerine Kutsal Ruhun gönderdiğine inanılan bir tür vaftiz suyu serpiştiriliyor.
Çocuk askerlerin hepsi, telkin ve hipnozla ölümsüzleştiklerine ve bedenlerinin kurşun geçirmez olduğuna inanıyorlar.
Kony’nin kız çocuklarına özel ilgisi olduğu, onlardan kendine “harem” kurduğu söylentisi yaygın.
Kaçırılan kızlar ise seks kölesi olarak çalıştırıyor. 60 karısı 42 çocuğu olduğu sanılıyor.
Orta Afrika Cumhuriyeti, Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Uganda’da saldırılar düzenliyor.
Teokratik bir hükümet kurmak isteyen Joseph Kony; amacına ulaşmak için 2 milyon kişiyi yerinden etti, 30 bini çocuk olmak üzere 60 bin insanı kaçırdı ve 2 bin 400 kişinin ölümüne sebep oldu.
Kony, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından “adam öldürme, seks köleliği, tecavüz, işkence ve çocuk askerliği" suçlarının da aralarında olduğu çok sayıda savaş suçundan aranıyor.
Örgütün eski üst düzey isimlerinden Dominic Ongwen da hali hazırda Lahey merkezli mahkemede yargılanıyor.
Hıristiyan kanlı terör örgütü “Tanrının Direniş Ordusu”/ Lord Resistance Army'ın en büyük destekçisi Sudan…
Ne garip değil mi?
Hıristiyanlık adına ortaya çıkıp kan döken örgütün destekçileri arasında en başta gelen isim ise, devrik Sudan Devlet Başkanı, Müslüman Ömer el Beşir.
Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında “İnsanlığa Karşı Suç” işlediği gerekçesiyle tutuklama kararı verilen Beşir, 1994 yılından itibaren, sonradan Güney Sudan Cumhuriyeti’ni kuran güneydeki isyancı Sudan Halkın Kurtuluş Hareketi’ne karşı yardım etmesi karşılığında, bu sapkın Hıristiyan terör örgütüne lojistik destek verdi.
Ona bu akılı kim vermişti merak ediyorum doğrusu.
Ey Müslümanlar!
“Sadece bizim coğrafyamızdan teröristler çıkıyor” diye aşağılık kompleksine kapılmayın!..
Hıristiyanların da kanlı terör örgütü var.
Hem de kafa kesen DAEŞ-IŞİD bunların yanında zemzemle yıkanmış kadar masum!
Aklıma gelmişken İngilizler, Mart 1903’te, dünyanın dört bir tarafında dağınık yaşayan Yahudileri bir bölgede toplamak için “Uganda Planı” olarak bilinen günümüzde Kenya sınırları içerisindeki “Uasin Gishu” topraklarını Yahudilere vermeyi amaçlayan planı, Siyonist liderlere önermişti.
Bölge birazda ondan dolayı karışık olabilir mi?
Not: Bayram Boran Karakaya'nın “Tanrı’nın Direniş Ordusu (Lra) Ve Uganda Dış Politikasına Etkisi” başlıklı yüksek lisans tezi, alanında bir ilk olma özelliğine sahip kapsamlı bir çalışmadır.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete