- 11-05-2019 00:04
- 1158
Büyük Ortadoğu Projesi iki yüzyıla yakın bir emek ürünü.
İki Yüzyıl’dır Ortadoğu’da faaliyet gösteren Amerikan Proteston kiliselerinin (Doktor, hemşire, papaz) kisveli misyonerlik çalışmalarında görevlendirilen teknik ve askeri uzmanların hazırlıklarının sonucu.
Türkiye’de bu tür faaliyetlerde bulunduğu için tutuklu yargılanan sonra serbest bırakılan ABD’li Pastör (Rahip/papaz) Andrew Craig Brunson örneğini hatırlayın.
Suriye’nin işgali, BOP kapsamında mı doğalgaz ve petrol yataklarının bulunmasıyla mı ilgili?
Afganistan ve Irak’ın işgali, Arap Baharı sürecini Büyük Ortadoğu Projesi ile irtibatlandırabiliriz. BOP; ABD’nin ihtiyaç duyduğu her türlü enerji ve ham madde kaynağını tedarik etmek amaçlı tasarlanmıştı.
Ancak bu proje kapsamında yer aldığı su götürmez gerçek olan Suriye’nin parçalanması tarihinin biraz öne çekildiğini söylemek mümkün.
Çünkü ABD; Afganistan ve Irak işgallerini özümseyemeden kendisini bir anda Suriye’de buluverdi. Çok uluslu ABD şirketleri, el değmemiş doğalgaz ve petrol rezervlerinin kokusunu almıştı.
Doğu Akdeniz Doğalgaz Yataklarının keşfi…
2009’da Doğu Akdeniz bölgesindeki doğalgaz ve petrol arama çalışmalarında bölgedeki ilk büyük doğal gaz rezervi Hayfa'nın yaklaşık 90 kilometre açıklarında İsrail'in münhasır ekonomik bölgesinde (MEB) keşfedildi.
Bin 700 metre derinlikte bulunan rezervde 280 milyar metreküp doğal gaz bulunduğu sanılıyor. Ardından 2010’da Leviathan sahasında İsrail, daha büyük bir rezerv keşfetti. Bu da bölgedeki suların daha da ısınmasına yol açtı.
Lübnan, Tamar ve Leviathan sahalarının bir kısmının kendi deniz yetki alanlarında olduğunu savunuyor.
ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (USGS) 2010 tarihli raporunda Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasını kapsayan Levant Havzasında 3,45 trilyon metreküp doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol bulunduğu belirtilmişti.
Yine aynı raporda Levant Havzası’nda Total, ENI, BP ve Shell gibi enerji devlerinin odaklandığı bu bölgede mevcut rezervlerin uluslararası çatışma riski taşıdığı öngörüsüne yer verilmişti.
Levant Havzası'nda toplamda 1,7 milyar varillik iki petrol rezervi saptandı. Büyük oranda deniz yatağında olan çıkarılabilir doğal gaz rezervi 3,45 trilyon metreküp civarında.
Bütün kızlar pardon emperyalistler toplandı toplandı…
Nil Karaibrahimgil’in 2014 çıkışlı “Bütün Kızlar Toplandık” şarkı sözünde olduğu gibi, ipten kopmuş ne kadar sömürgeci varsa soluğu Doğu Akdeniz’de aldı.
Basra Körfezi'ndeki kârlı yatırımları riske atmamak adına şimdiye kadar Doğu Akdeniz’e karşı mesafeli bir duruş sergileyen ABD enerji devi ExxonMobil, İsrail ile anlaşarak bölgede konuşlandı. İsrail ve Körfez ülkeleri arasında başlayan yakınlaşma ExxonMobil’in, İsrail ile doğalgaz üretimi konusunda iş birliğinin önünü açtı.
“ExxonMobil” demek, ABD demek!
Türkiye’yi (KKTC) dışlayan Doğu Akdeniz Gaz Forumu, bölgesel bir iş birliği mekanizması işlevini üstlendi.
İsrail, İtalya, Filistin Yönetimi, Kıbrıs Rum Yönetimi, Mısır, Ürdün ve Yunanistan’ın katılımı ile 14 Ocak 2019 tarihinde Mısır’ın başkenti Kahire’de kurulan forumun amacı; doğalgaz rezervlerinin ve mevcut kaynakların optimal kullanımı konusunda üye ülkeler arasında koordinasyon sağlanması, üye ülkelerini amaçlarına hizmet edecek şekilde bölgesel bir gaz piyasasının kurulması.
Neyse ki tek dışlanan sadece Türkiye değil. Türkiye ile birlikte Suriye ve Lübnan da forumun dışında bırakıldı.
Doğu Akdeniz Gaz Forumu sponsoru üst aklı kim?
Tabi ki ABD.
Forum; ABD’nin teşvik ve desteğiyle kuruldu.
EXXCON Mobil’in ABD istihbarat kurumlarıyla arasından su sızmadığı bir gerçek.
ExxonMobil, Dick Cheney'nin gizli görev gücü ABD Ulusal Enerji Politikası Geliştirme Grubu'nun (NEPDG) bir üyesi.
CIA zaman zaman şirket için bilgi topluyor, analiz yapıyor.
Ruslar homurdanıyor…
Rusya ekonomi ve dış politikasını enerji politikalarına göre belirliyor. Çünkü bütçe gelirlerinin yüzde 40’dan fazlası enerji kaynaklarından.
AB, doğalgaz ihtiyacının yüzde 41’ini Rusya’dan karşılıyor. Enerji gelirlerinin devamlılığını sağlamak, Avrupa doğalgaz pazarında tekel konumunu sürdürmek Rusya için öncelik arz ediyor.
Doğu Akdeniz Gaz Forumuna üye ülkeler; Doğu Akdeniz’de gaz rezervleri ve bu gazı Avrupa’ya taşıyacak Güney Gaz Koridorunun Avrupa için Rus gazına bir alternatif oluşturabileceğinin farkında.
O nedenle Rusya’nın saldırısından korunmak için kendilerini ABD’nin kucağına atıyor.
Ruslarda boş durmuyor. Doğu Akdeniz’de enerji projelerine dahil olarak, ikili ilişkiler geliştirerek, bu denklemi kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirme peşinde.
Komünist Ruslar, Kapitalizmin şifrelerini çözmüş. Kapitalist refleksler geliştirebiliyor. Sermaye rekabeti ne biliyorlar. Örneğin, Rus Lukoil firması Doğu Akdeniz’de Mısır’a ait ZOHR sahasının yüzde 30’unu satın aldı.
Başka bir Rus şirketi Novatek, Lübnan’da ENI ve Total ile birlikte rezerv arama çalışmaları için şirketler birliği kurdu. Sadece bunlar mı?
Banyas’tan Tartus’a kadar Suriye’nin kıyı kesiminde 25 yıllık sondaj hakkı Rus enerji firmalarına ait.
Nalına da mıhına da vurmayı ihmal etmeyen Rusya, İsrail ile iş birliğini geliştirerek Tamar ve Leviathan sahalarındaki gazın bir kısmını LNG olarak Avrupa yerine, Doğu Asya pazarına satmayı planlıyor.
Ayıya sormuşlar: “Bu sene armut nasıl olacak?" diye, o da ”-Bol olacak" demiş. “-Peki nerden biliyorsun?" demişler. Ayı da “-İşime öyle geliyor" diye cevap vermiş.
Rusların işi birazda bu ayı hikâyesine benziyor.
Asıl kavga, ABD/AB ile Rusya arasında…
Türkiye’nin, Kıbrıs üzerinden çıkışları Doğu Akdeniz’i ve enerji güvenliğini artırmak üzere bu bölgedeki hidrokarbon rezervlerine yönelen Avrupa Birliği’ni de ilgilendiriyor.
Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi’nin uygulanmasının zorluğunu ortaya koymaktadır. Öte yandan, Suriye’de yaşanan iç savaşın da bu mesele ile bağlantılı olduğu, Rusya’nın Suriye’ye yerleşmesinin onu Doğu Akdeniz’deki enerji mücadelesinin önemli bir aktörü haline getirdiği söylenebilir.
Bu rapora göre bölgedeki arama çalışmalarında 2009 yılı önemli bir milat olarak görülüyor. Bu tarihten önce özellikle İsrail, yüzlerce sondaj çalışması yapmış olsa da kayda değer bir ticari başarı elde edilemedi. 1950'lerde kıyı bölgelerde başlayan çalışmalar 1970 ve 90'larda daha derin sulara yöneldi. 1990'ların sonu ve 2000'lerin başında bulunan doğal gaz rezervleri çıkarılmaya başlansa da bu İsrail'in kendi ihtiyacını bile karşılamaya yeterli olmadı.
Mısır'ın doğalgaz dağıtım merkezi olma yolunda önemli bir adım atıldı
Avrupa’nın Şark meselesi, şimdi Kıbrıs üzerinden devam ediyor…
1950’den bugüne Türk ve Dünya kamuoyu gündemine oturan Kıbrıs meselesinde, son dönemde enerji hakları üzerinden yoğunlaşan gerilim ortamında yeni bir kırılma yaşanıyor.
Bu sefer konu farklı. Rum palikaryasının ENOSİS fikri çerçevesinde EOKA örgütüyle Kıbrıslı Türkler’e yönelik gerçekleştirdiği katliamlar yok.
Ama arkasına Amerika ve Avrupa Birliği’ni alan Rum palikaryasının Kıbrıs Türklüğünü ve hamisi Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına yönelik yeni bir saldırı dalgası var.
Türkiye, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon sondajları konusunda Kıbrıs Türkleri’nin haklarını gasp etmesine izin vermeyeceği gibi gerekli önlemleri de çoktan aldı.
Türkiye; Doğu Akdeniz’deki zengin enerji kaynakları ve gelirlerinin Kıbrıslı Türklerle paylaşılmasını istediği gibi Kıbrıslı Türkler’den habersiz işletilmesini de uygun görmediğini her platformda dillendiriyor.
Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de çıkarlarına yönelik başka ihlaller olduğunda neler yapabileceği 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile tecrübeyle sabit.
Doğu Akdeniz’de Kıbrıs çatışması ile bağlantılı toprak anlaşmazlıkları, deniz tabanının altında büyük doğalgaz kaynaklarının bulunması ile iyiden iyiye şiddetlendi.
Akdeniz’de savaş çıkacak mı?
Eğer birileri sürekli “Akdeniz’de sular ısındı, savaş çıkacak!..” diyorsa bu iddianın kaynağına bakılmalı. Hani meşhur Kızılderili hikâyesini bilirsiniz:
Kış başlamak üzeredir. Kızılderili topluluğu şefin etrafına toplanmış, kışın sert mi yoksa yumuşak mı geçeceğini öğrenmek istemektedir.
Geleneksel yeteneklerini dedelerinden bu yana çoktan kaybetmiş bulunan şef, işi sağlama almak için kabilesine kışın sert geçeceğini ve mümkün olduğunca fazla odun toplamalarını söyler, Akıllı bir adam olan şef, birkaç gün sonra yakınlardaki meteoroloji istasyonuna telefon eder: "Bu kış soğuk mu geçecek sizce?"
Meteorolog cevap verir: "Evet, oldukça sert geçeceğe benziyor."
Bu cevabı alan şef, derhal kabilesine döner ve kışın çok sert geçeceğini, daha çok odun parçası toplamaları gerektiğini söyler. Bir süre sonra meteoroloji istasyonunu tekrar arar ve sorar: "Kış hala soğuk mu geçeceğe benziyor?"
"Evet" der karşıdaki: "Oldukça soğuk geçeceğe benziyor." Şef kabilesine döner ve sadece odunları değil bulabildikleri her çalı çırpıyı toplamalarını ister.
Birkaç gün sonra meteoroloji istasyonunu tekrar arar:
"Kışın sert geçeceğinden gerçekten emin misiniz?”.
Meteorolog: "Kesinlikle. Bugüne dek yaşanan en sert kışlardan birini yaşayacağız gibi görünüyor!”
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?" diye sorar şef.
Meteorolog cevapl verir: "Kızılderililer çılgın gibi odun topluyor."
Etrafımıza bakalım; kimler çılgın gibi odun topluyor?
Türkçesi; Akdeniz havzasında ve Ortadoğu’da hangi ülkeler, var güçleriyle silaha yatırım yapıyor?
Bozarsa bu oyunu, Türkler bozar!..
Akdeniz enerji denkleminde Türkiye’yi devre dışı bırakmayı amaçlayan her türlü projeyi bozan bu fiili durum; hiç şüphesiz Türkiye’nin en acil savunma ihtiyaçlarını tedarik etmesini gerektiriyor.
ABD/AB/NATO’nun Türkiye’nin S-400 edinmesine karşı çıkmasının en önemli askeri gerekçesi, 2 S-400 Hava Savunma Sisteminin İzmir ve Hatay merkezli konuşlandırılması durumunda Türkiye’nin kontrol edeceği hava sahası 600 km’yi kapsıyor olması.
Nitekim, Türkiye-ABD ilişkileri, Washington’ın, Ankara’yı Rus yapımı S-400 hava savunma sistemi satın alma konusunda ısrar etmesi durumunda misillemelerle tehdit etmesi nedeniyle kötüleşmiş durumda. Türkiye, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun, Kudüs’te, İsrail’i, Yunanistan’ı ve Kıbrıs’ı içeren bir enerji zirvesine katılmasına da çok sert tepki göstermişti.
Ruslar ve Amerikalılar, Türkler’siz bir şey yapamayacaklarını anlamalı!
Böylesi durumlara Karacaoğlan der ki:
Hazır ol vaktinde Nemçe kralı
Yer götürmez asker ile geliyor
Patriklerin inmiş tahttan diyorlar
Bir halife kalmış o da geliyor
Yetmiş bin var siyah postal giyecek
Seksen bin var Allah Allah diyecek
Doksan bin var tatlı cana kıyacak
Yüz bini de Tatar Han’dan geliyor
Gelen Ahmet Paşa’m kendidir kendi
Altmış bin dal-kılıç küsuru cündi
Kaçma kafir kaçma ölümün şimdi
Hacı Bektaş Veli kalkmış geliyor
Şevketli efendim Sultanım vezir
Altmış bin kılıçla yanında hazır
Deryalar üstünde boz atlı Hızır
Benli Boz’a binmiş o da geliyor
Karac’oğlan der ki burda durulmaz
Güleç yüze, tatlı söze doyulmaz
Gökteki yıldızdan çoktur sayılmaz
Yedi iklim dört köşeden geliyor
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete